Temettu haccı nedir? Temettu hacı nasıl yapılır? Temettu haccı hakkında Resulullah’ın söylediği hadisler şunlardır;
HAC VE UMRE İLE İLGİLİ HADİSLER
Hac ve Umre nasıl yapılır? Hac ve Umre nedir? Hac ve Umre ile ilgili Resulullah’ın söylediği hadisler şunlardır;
- Ebu Serîha (r.a) anlatıyor: “Ben sünneti bildikten sonra ev halkım beni çok sayıda kurban kesmeye zorladılar. Ev halkı bir davarı veya iki davarı bayramda kurban ederlerdi. Şimdi bir veya iki davarı kurban etmekle yetinirsek komşularımız bizi cimrilikle itham ederler.” İbnu Mace Sünen (3148) – Hds 6933)
- İbnu Abbas (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) Akabe cemresine taş attığı zaman hemen geçiyor orada dua ve zikir için durmuyordu.” İbnu Mace Sünen (3033) – Hds 6904)
- Hz. Üsame (r.a) Arafat’tan Müzdelife ’ye kadar Resulullah (sav)’ın terkisinde idi. Sonra Müzdelife ’den Mina’ya kadar da Fadi İbnu Abbas’ı terkisine aldı. Her ikisi de: “Resulullah (sav) büyük şeytanı (Cemretu’l-Akabe) taşlayıncaya kadar telbiyeyi bırakmadı” demiştir. (Buhari’de gösterilen bablarda rivayet mana yönüyle mevcuttur, lafzan değil) Buhari, Hacc 86, Cihad 126, Müslim, Hacc 266, (1281), Tirmizi, Hacc 78, (918), Ebu Davud, Menasik 28, (1815), Nesai, Hacc 216, (5, 268), 229
- Ben, İbnu Abbas (r.a) ile Arafat’ta beraberdim. Bir ara bana: “Niye halkın telbiyesini işitmiyorum?” diye sordu, ben kendisine: “Muaviye ‘den (r.a) korkuyorlar!” dedim. Bunun üzerine: “Lebbeyk Allahümme lebbeyk, bu insanlar Ali’ye buğuzları sebebiyle sünneti terk etmişler!” diyerek çadırından çıktı.” Nesai, Hacc 197 (5, 253)
- Arafat’tan Mina’ya gelirken, beraberindeki Enes İbnu Malik ‘e (r.a) telbiyeden sorarak: “Siz Resulullah (sav) ile nasıl yapıyordunuz?” dedim. Bana: “Dileyen telbiye getirirdi, Resulullah (sav) müdahale etmezdi. Dileyen tekbir getirirdi, Resulullah (sav) ona da müdahale etmezdi! Dileyen de tehlil getirirdir ona da müdahale etmezdi. Bizden kimse, farklı zikirlerde bulunduğu için arkadaşını ayıplamazdı. Buhari, Hacc, 86, İldeyn, 12, Müslim, Hacc, 274 (1285), Nesai, Hacc 192, (5,250)
- Ca’fer İbnu Muhammed babasından naklen anlatıyor: “Hz. Ali (r.a), haccda, arefe günü güneşin zeval noktasına gelmesine kadar telbiyeye devam eder, ondan sonra keserdi.” Muvatta, Hacc 44, (1, 338)
- Arafat ’da ben Resulullah (sav)’ın devesinin terkisinde idim. Bir ara dua için ellerini kaldırmıştı. O esnada deve, Resulullah (sav)’ı eğdi. Derken yuları düştü. Hz. Peygamber (sav) yuları elinin biriyle tutup, diğer elini kaldırarak duasına devam etti. Nesai, Hacc 202, (5, 254)
- Abbâs İbnu Mirdas es-Sillemî ‘nin (r.a) anlattığına göre: “Resûlullah (sav), Arefe günü akşamı ümmeti için mağfiret duasında bulunmuştur. Rabb Teâla, duasına: “Ben, zalimler hariç ümmetini mağfiret buyurdum. Zira ben zalimden mazlumun intikamını alacağım” diye icabette bulunmuştur. Resûlullah: “Ey Rabbim! Dilersen mazluma kendi katından bir lütuf olarak cenneti verir, zalimi de affedersin!” dedi. O akşam Rabb Teâla bu duasına icabet etmedi. Resûlullah (sav) Müzdelife ’de sabah namazını kılınca, önceki cevapsız kalan duasını tekrar etti. Duasına, arzusu istikametinde cevap verildi. Resûlullah (sav) bunun üzerine memnuniyetinden güldü -veya “tebessüm etti” demiştir.- Hz. Ebubekir ve Ömer (r.a): “Annem babam sana kurban olsunlar! Şimdiye kadar bu saatlerde hiç gülmemiştiniz. Sizi güldüren şey nedir? Allah seni sevindirsin!” dediler. Resulullah ‘ın (sav): “Allah’ın düşmanı İblis, Rab Teâla hazretlerinin, ümmetimin hepsini mağfiret buyurduğunu öğrenince, yerden toprak alıp kendi yüzüne saçtı ve “Yazıklar olsun bana! Helak oldum, her emeğim boşa gitti!” diye bağırıp çağırmaya başladı. Onun bu korku ve üzüntüsünü görmek beni güldürdü” buyurdular.” İbnu Mace Sünen (3013) – Hds 6901)
- Hz. Peygamber (sav) taşları atacağı zaman yaya gider, yaya dönerdi. Ebu Davud, Menasik 78, (1969), Tirmizi, Hacc 63, (900)
- İnsanlar (yani sahabeler) taşlamaya yayan gider, yayan dönerdi. (Bu safhada) ilk binen Hazreti Muaviye (r.a) oldu. Muvatta, Hacc 215, (1, 407)
- Yevm-i nahrde kurban gününde Resulullah (sav)’ı taşlamayı binerek yaparken gördüm. Taşlarını devesinin üzerinde iken atmış ve şöyle demişti: “Menasikinizi benden alın. Bilemiyorum, belki de bu haccdan sonra hacc yapamam.” Müslim, Hacc 310, (2197), Ebu Davud, 78 (1970), Nesai, Hacc 220, (5, 270)
- İyas İbnu Seleme’nin babası Seleme (r.a) anlattığına göre: “Resûlullah ‘ın (sav) kurbanlık develeri arasında bir de erkek deve vardı.” İbnu Mace Sünen (3101) – Hds 6917)
- İmam Malik demiştir ki: “Kişi hacda düşman sebebiyle engellenirse, her nerede engele maruz kaldı ise, orada traş olup ihramdan çıkar. Kendisine yeniden bunu kaza etmesi gerekmez. Zira Resulullah (sav) ve Ashabı, kurbanlığı Hudeybiye ’de kestiler. Beytullah ’ta kesilmek üzere gönderilen kurbanlıklar mahalline varmazdan ve tavaf yapmazdan önce traş olup, her çeşit ihram yasaklarından çıktılar. Ve dahi, Resulullah (sav)’ın birisine umre mensikinden) bir şey yapması veya o anda yapmadığını sonradan yapmasını emrettiği de sahih değildir.” Muvatta, Hacc 98, (1, 360), Buhari, Muhsar 4 (Bab başlığında)
- Hz. Ömer (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Hacc ve umreyi peş peşe yapın. Çünkü bunla peş peşe yapılması, tıpkı körüğün demirin pasını temizlemesi gibi, fakrı ve nahları temizler.” İbnu Mace Sünen (2887) – Hds 6878)
- Ebu Talha (r.a) demiştir ki: “Resûlullah (sav) hac ve umreyi beraber (yani hacc-i kıran yaptı.” İbnu Mace Sünen (2971) – Hds 6894)
- İbnu Abbâs (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav), ashabıyla birlikte Veda Haccında Mekke’ye geldikleri zaman, ne o ne ashabı, umre ve hacc için Kabe’nin etrafında yedi defa dolaşmak suretiyle ancak bir kere tavaf ettiler.” İbnu Mace Sünen (2972) – Hds 6895)
- Hz. Cabir (r.a) diyor ki: “Resûlullah (sav) hacc-ı ifrâd yapmıştır.” İbnu Mace Sünen (2966) – Hds 6892)
- Hz. Câbir (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav), Ebubekir, Ömer, Osman (r.a) ecmaîn hacc-ı ifrad yaptılar.” İbnu Mace Sünen (2967) – Hds 6893)
- İbnu Abbas veya Fadl İbni Abbâs -veya bunlardan biri bir diğerinden- anlatmıştır: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Kim hacc yapmak isterse acele etsin. Çünkü olur ki insan hastalanır bineği kaybolur, gitmeye mani bir iş zuhûr eder.” İbnu Mace Sünen (2883) – Hds 6876)
- Ebu Eyyüb el-Ensari (r.a) hacc yapmak üzere yola çıktı. Mekke yolu üzerindeki Badiye’ye gelince develerini kaybetti. Yevm-i nahrde Hazreti Ömer Radıyallahu Anh’e gelerek, durumu ona anlattı. Hz. Ömer (r.a) kendisine: “Önce umre yapıyorsun gibi hareket et. Sonra ihramdan çık. Sonra müteakip senenin haccına yetişirsen hacc yap, kolayına giden bir de kurban kes.” Muvatta, Hacc 153, (1, 383)
- Hebbar İbnu’l-Esved, yevm-i nahrde kurban kesmekte olan Hz. Ömer ‘e (r.a) gelerek: “Ey mü’minlerin emiri, hesapta yanıldık. Biz bugünü arefe günü diye hesaplıyorduk” dedi. Hazreti Ömer: “Öyleyse Mekke’ye git, sen ve beraberindekiler tavaf edin, beraberinizde kurban getirdiyseniz bir kurban kesin. Sonra traş olun veya saçınızı kısa kesin ve artık memleketinize dönün. Gelecek yıl yeniden hacc yapın, kurban kesin. Kurbanlık bulamayan, üç gün hacc sırasında, yedi gün de dönüşte olmak üzere (on gün) oruç tutsun.” Muvatta, Hacc 154, (1, 383)
- Fadl İbnu Abbas (r.a), Resulullah (sav)’ın terkisinde idi. Has’ame’den bir kadın bir şeyler sormak istiyordu. Fadl, kadına, kadın da Fadl’a bakmaya başladı. Resulullah (sav) eliyle Fadl’ın başını öbür istikamete çevirdi. Kadın: “Ey Allah’ın Resulü, Allah’ın kullarına yazdığı hacc farızası yaşlı ve ihtiyar babama ulaştı. Ancak o, bineğin üzerinde durabilecek halde bile değil. Ben ona bedel hacc yapabilir miyim?” dedi. Resulullah (sav): “Evet.” Dedi. Bu hadise, Veda Haccında cereyan etti. Buhari, Hacc 1, Cezfi-u’s-Sayd 23, 24, İsti’zan 2, Müslim, Hacc, 407, 408, (1334, 1335), Muvatta, Hacc 97, (1, 359), Tirmizi, Hacc 85, (928), Ebu Davud, Menasik 26, (1809), Nesai, Hacc 9,11.12, (5,117,118)
- Bir adam Resulullah (sav)’e gelerek: “Kız kardeşim haccetmeye nezretti. Ancak bunu ifa etmeden öldü, ne yapmak gerekmektedir?” diye sordu. Resulullah (sav): “Üzerinde başka borcu var mıydı, sen bunu ödeyiverdin mi?” buyurdu. Adam: “Evet!” deyince: “Öyleyse Allah’a olan borcunu da ödeyiver. O (c.c) borç ödenmeye daha layıktır” dedi. Buhari, Eyman 30, Ceza-u’s-Sayd 22, İtisam 12, Nesai, Hacc 7, 8, (5,116), Müslim, Nezr 1, (1638)
- Resulullah (sav), bir adamın: “Şübrüme adına lebbeyk!” dediğini işitir. “Şübrüme de kim?” diye sorar. Adam: “Bir kardeşim veya bir yakınım!” diye cevap verir. Resulullah (sav): “Sen kendi hesabına hacc yapmış mısın?” diye sorar. “Hayır!” cevabını alınca: “Öyleyse önce kendi adına hacc yap, sonra Şübrüme adına yaparsın!” der. Ebu Davud, Menasik 26, (1811), İbnu Mace, Menasik 9, (2903)
- Ebubekir İbnu Abdullah İbnü’z-Zübeyr (r.a) büyük annesinden -ravi der ki: Bu büyükanne Esmâ Bintu Ebubekir midir, yoksa Su’dâ Bintu Avf mıdır bilemiyorum- naklediyor: “Resûlullah ‘ın (sav) Dubâ’a Binti Abdulmuttalib ’in yanına girmişti, ona: “Ey halacığım seni hacc yapmaktan alıkoyan mâni nedir?” diye sordu. Halası: “Ben hastalıklı bir kadınım, hastalığımın hacc menasikini yapmama engel olmasından korkuyorum” dedi. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm: “İhrama gir, ancak (menasiki) ikmalden alıkonulduğun yerde ihramdan çıkmayı şart koş!” buyurdular..” İbnu Mace Sünen (2936) – Hds 6887)
- Dubâ’a Bintu Zübeyr İbnu Abdilmuttalib (r.a) anlatıyor: “Ben hasta iken Resûlullah (sav) yanıma girdi ve bana: “Sen bu yıl hacca gitmek istemiyor musun?” buyurdular. Ben: “Ey Allah’ın Resûlü! Ben cidden hastayım” dedim. Resûlullah (sav): “Sen hacca git ve ihrama girerken: “Allah’ım! beni hacc menakisini tamamlamaktan alıkoyduğun yerde ihramdan çıkacağım” diyerekten niyet et!” buyurdular.” İbnu Mace Sünen (2937) – Hds 6888)
- Ey Allah’ın Resulü, Mina’da, seni güneşe karşı gölgeleyecek bir bina yapmayalım mı? Demiştim, bana: “Hayır!” dedi. “Orası oraya gelenlere develerini ıhdırma yeridir!” Ebu Davud, Menasik 90, (2019), Tirmizi, Hacc 51, (881), İbnu Mace, Menasik 52, (3006, 3007)
- Resulullah (sav)’ı dinledim. Veda haccında zevcelerine şöyle demiştir: “Size bu (farzınız!) bundan sonra hasırların arkaları!” Ebu Davud, Menasik 1, (1722)
- Resulullah (sav)’e: “Gerçek hacı kimdir?” diye soruldu da şu cevabı verdi: “Saçını düzenleyip yıkamayı ve koku sürünmeyi çoktan terk etmiş kimsedir.” Kendisine tekrar: “Hangi hacc efdaldir?” diye sorulunca: “Yüksek sesle telbiye getirilen ve kurban kesilen” dedi, “(Hacda ilgili ayette geçen) sebil nedir?” diye soruldu. “Zad (nafaka) ve rahile (binek) dir.” Cevabını verdi. Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran, (3001), İbnu Mace, Menasik 6, (2896)
- Hz. Enes (r.a), cimri olmadığı halde havıdlı bir devenin üzerinde haccını yaptı.” Hz. Enes (r.a): “Resulullah (sav) da yol eşyasını yüklediği havıdlı bir deve üzerinde hacc yaptı” demiştir. Buhari, Hacc 3 (Muallak senetsiz olarak kaydetmiş)
- İbnu Ömer ‘e (r.a) “Seni dört şey yaparken görüyorum. Bunları arkadaşlarından bir başkasının yaptığını görmedim” dedim. Bana: “Ey İbnu Cüreyc, onlar nedir?” diye sordu. Ben de saydım: “Sen Kabe’nin rükünlerinden sadece iki Yemani rükne (rükn-i Yemani ve rükn-i Hacer) temasta bulunuyor, diğerlerine temas etmiyorsun. Keza senin tüysüz deriden ma’mul nalın giydiğini görüyorum. Keza senin (saç ve sakalını) sarıya boyadığını görüyorum. Keza seni Mekke’de gördüm, herkes (Zilhicce) hilalini görünce ihrama girdikleri halde sen terviye günü (8 Zilhicce) ihrama girdin!” Bana şu açıklamayı yaptı: “Rükünlere temasa gelince, ben Resulullah (sav)’ın, sadece iki rükne temas ettiğini gördüm. Tüyü yolunmuş nalına gelince, ben Resulullah (sav)’ın nalınlarında hiç tüy görmedim. Ayakları onların içinde iken abdest alırdı. Ben onu giymeyi seviyorum. Sarıya gelince, ben Resulullah (sav)’ın onunla boyandığını gördüm. Ben onunla boyanmayı seviyorum, ihrama girmeye gelince, ben Resulullah (sav)’ın devesi, onu yola koyuncaya kadar telbiye çektiğini görmedim.” Buhari, Vudu’ 30, Müslim, Hacc 25, (1187), Muvatta, Hacc 31, (1, 333), Ebu Davud, Menasik 21, (1772)
- Berâ İbnu’l-Âzib (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) ve ashabı, hacda başımızda beraber çıktılar. Biz sahabelerin çoğu hacc niyetiyle ihrama girdik. Mekke’ye geldiğimiz vakit, Resulullah (sav): “Haccınızı umreye çevirin!” buyurdular. Ashap: “Ey Allah’ın Resûlü! Biz hacc niyetiyle ihrama girmiştik! Şimdi onu nasıl umreye çevirelim?” dediler. Resûlullah (sav): “Size emrettiğime riayet edin, dediğimi yapın!” buyurdular. Ashap, önceki itirazlarını tekrar etti, bunun üzerine Resulullah (sav) kızdı Ashab’ı koyup gitti. Öfkeli haliyle Hz. Âişe ’nin yanına girdi. Aişe (r.a), Resûlullah ’ın öfkesini yüzünden okumuştu: “Seni kim öfkelendirdi? Allah da onu öfkelendirsin!” dedi. Resûlullah (sav): “Nasıl öfkelenmeyeyim? Ben bir emirde bulunuyorum, emrim tutulmuyor!” buyurdu.” İbnu Mace Sünen (2982) – Hds 6896)
- Hz. Enes (r.a) anlatıyor: “Halk: “Ey Allah’ın Resûlü, haccetmek her sene farz mıdır?” diye sormuştu. “Eğer “Evet!” desem bu vacip olur. Eğer vacip olsa, bunu yerine getiremezsiniz, bu durumda yer getirmezseniz azap görürsünüz” buyurdular.” İbnu Mace Sünen (2885) – Hds 6877)
- Bir gün Resulullah (sav) bize şöyle hitap etti: “Ey insanlar, size hacc farz kılınmıştır. Şu halde haccı eda edin. Cemaatte bulunan bir adam: “Her sene mi, Ey Allah’ın Resulü?” diye sordu. Resulullah (sav) cevap vermedi. Adam sorusunu üç kere tekrar etti. Bunun üzerine: “Ben sizi bıraktıkça siz de beni bırakın, Madem ki sükut ettim, niye sormada ısrar ediyorsunuz? Şayet sorunuza “Evet!” deseydim, her yıl haccetmek vacip oluverirdi ve buna güç yetiremezdiniz. Şunu bilin ki, sizden öncekileri helak eden şey, çok sual sormaları ve peygamberleri hakkında ihtilaflarıdır. Size bir iş emrettiğim zaman, bunu gücünüz yettiğince ifa edin, bir yasaklamada bulunduğum vakit de ondan kaçının (bu emir ve yasakla ilgili olarak aklınıza gelen her şeyi sormaya kalkmayın” Buhari, İ’tisam 4, Müslim, Hacc 412, (1337), Fedail 130, (1337), Nesai, Hacc 1, (5, 110-111)
- Resulullah (sav) efendimiz şöyle buyurdular: “Kim kendisini Beytullahi’l-haram’a ulaştıracak kadar azık ve bineğe sahip olduğu halde haccetmemişse onun Yahudi veya Hıristiyan olarak ölmesi arasında fark yoktur. Zira, Cenab-ı Hakk şöyle buyurmuştur: “Oraya yol bulabilen insana, Allah için Kabe’yi haccetmesi gerekir” (Al-i İmran 97).” Tirmizi, Hacc 3, (812)
- Akra’ İbnu’l-Habis Radıyallahu Anh, Resulullah (sav)’e: “Hacc her sene midir, ömürde bir kere midir?” diye sordu. Resulullah (sav): “Bir keredir, fazla yapan nafile olarak yapmış olur!” diye cevap verdi.” Ebu Davud, Hacc 1, (1721), Nesai, Hacc 1, (5, 111), İbnu Mace, Menasik 2, (2886)
- Resulullah (sav)’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: “İslam’da hacc yapmamak (saruret) yoktur.” Ebu Davud, Hacc 3, (1729)
- Resulullah (sav)’ın şu sözünü rivayet etmiştir: “Hacc yapmak isteyen acele davransın.” Ebu Davud, Menasik 6, (1732)
- Resulullah (sav)’dan: “Umre vacip midir?” diye sorulmuştu, şu cevabı verdi: “Hayır! Ancak, umre yapmanız faziletli bir ameldir.” Tirmizi, Hacc 88, (931)
- İbnu Abbas ‘ın (r.a) “Umre vaciptir” dediği rivayet olunmuştur. Tirmizi, Hacc 88, (931)
- İbnu Ömer (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) Haceru’l-Esved’e yöneldi, sonra dudaklarını üzerine koyup uzun müddet ağladıktan sonra ondan ayrıldı. Bir de baktı ki, Ömer İbnu’l-Hattat da yanında, o da ağlıyor. Hemen: “Ey Ömer buyurdular, evet gözyaşları burada dökülür.” İbnu Mace Sünen (2945) – Hds 6890)
- Hz. Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Hacılar ve umre yapanlar Allah’ın elçileridir. Onlar Allah’a dua etseler, Allah onlara derhal icabet eder duaları kabul eder. Eğer kendisinden af ve mağfiret dileseler, derhal onlara mağfiret eder.” İbnu Mace Sünen (2892) – Hds 6879)
- İbnu Ömer (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki. “Allah yolunda cihat eden, hacceden ve umre yapan Allah’ın elçisidir. Çünkü Allah bunların yapılmasına kulları davet etti, onlar da icabet ettiler. Buna mukabil onlar da O’ndan dilediklerini istediler, Allah da onlara istediklerini verdi.” İbnu Mace Sünen (2893) – Hds 6880)
- Resulullah (sav) cemretu’l-Akabe’ye geldi, taşlarını attı, sonra Mina’daki menziline konakladığı yere geldi ve kurbanını kesti. Sonra berbere: “Al!” dedi ve sağ yanını işaret etti. Sonra sol tarafını işaret etti, sonra kesilen saçları halka vermeye başladı. (Bir rivayette şöyle denir: “Sağ yandan kesileni sağındakilere, sol yandan kesileni de Ümmü Süleym ’e verdi.” Bir rivayette de şöyle denmiştir: “Sol taraftan kesilenleri Ebu Talha’ya verdi ve ona: “Bunu halka dağıt” diye emretti.” Buhari, Vudu 33, Müslim, Hacc 323, (1305), Tirmizi, Hacc 73, (912), Ebu Davud, Menasik 79, (1981)
- Resulullah (sav): “Ey Allah’ım, traş olanlara rahmet et” diye dua etmişti. Yanındakiler: “Kısaltanlara da ey Allah’ın Resulü!” dediler. Resulullah (sav) efendimiz: “Ey Allah’ım traş olanlara rahmet et!” diye duasını tekrar etti. Yanındakiler tekrar: “Kısaltanlara da Ey Allah’ın Resulü!” dediler, bu sefer: “Kısaltanlara da!” buyurdu.” Buhari, Hacc 127, Müslim, Hacc 316, (1301), Muvatta, Hacc 184, (1, 395), Tirmizi, Hacc 74, (913), Ebu Davud, Menasik 79, (1979)
- Resulullah (sav): “Ey Allah ‘ım, traş olanlara mağfiret et!” demişti, yanındakiler: “Ey Allah’ın Resulü! Kısaltanlar için de (dua ediver!)” dediler. Resulullah (sav) yine: “Ey Allah’ım, traş olanlara mağfiret et!” buyurdu. Yanındakiler: “Ey Allah’ın Resulü! Kısaltanlar için de dua ediver!” dediler. Resulullah (sav): “Ey Allah’ım, traş olanlara mağfiret et!” dedi. Yanındakiler: “Ey Allah’ın Resulü! Kısaltanlara da (dua ediver)” dediler. Resulullah (sav) bu üçüncü talepte: “Kısaltanlara da!” dedi. Buhari, Hacc 127, Müslim, 320, (1302)
- Veda haccında Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’ın, traş olanlara üç kere, kısaltanlara bir kere dua ettiğini işittim. Buhari, Vudu 33, Müslim, Hacc 323, (1305), Tirmizi, Hacc 73, (912), Ebu Davud, Menasik 79, (1981)
- İbnu Ömer ‘in (r.a) ayağının çukuruna, Mina’da mızrağın uç demiri isabet etti. Haccac, İbnu Ömer ‘e (r.a) geçmiş olsun ziyaretine geldi, İbnu Ömer ‘e (r.a): “Keşke sana bunu isabet ettireni bilseydik de cezalandırsaydık” dedi. İbnu Ömer (r.a): “Bana onu sen isabet ettirdin” dedi. Öbürü: “Nasıl olur?” deyince, İbnu Ömer (r.a): “Silah taşınması yasak olan bir günde sen silah taşıdın. Harem’e silah soktun. Halbuki Harem’e silah sokulmaz” dedi. Buhari, İydeyn 9
- Resulullah (sav) Hudeybiye’ de Mekkelilerle, şehre, silahın sadece cülübbanından yani içindekileriyle dağarcıktan başka bir şey sokmamak şartıyla anlaştılar. Buhari, Sulh 6, Umre 3, Cezau’s-Sayd 17, Cizye 19, Megazi 43, Müslim, Cihad 90, (1783), Ebu Davud, Menasik 33, (1832)
- Abdullah İbnu Abbâs (r.a) anlatıyor: “Peygamberler Harem-i şerife yaya ve yalınayak olarak girerlerdi. Yine yalınayak ve yaya olarak Beytullah ’ı tavaf edip, menâsiki (hacc ve umrenin gereklerini) bu şekilde ifa ederlerdi.” İbnu Mace Sünen (2939) – Hds 6889)
- Biz Hudeybiye’ de iken, Resulullah (sav) yanıma geldi. O sırada ben tenceremin altını yakıyordum. Yüzümde de bitler kaynaşıyordu. Resulullah (sav) bana: “Başındaki şu böcekler seni rahatsız etmiyor mu?” diye sordu. Ben: “Evet! Ediyor!” dedim. Bana: “Öyleyse traş ol ve üç gün oruç tut veya altı fakiri, her birine yarımşar vermek suretiyle doyur veya bir kurban kes. Bunlardan hangisini yaparsan olur” dedi. Ancak bu saydıklarının önce hangisini zikretmişti bilemiyorum” diye cevap verdi. Tam o sırada şu ayet nazil oldu: “Artık içinizden kim hasta olur, yahut başından bir eziyeti bulunursa ona oruçtan, ya sadakadan, yahut da kurbandan biriyle fidye vacip olur…” (Bakara 196). Buhari, Muhsar 5, 6, 7, 8, Megazi 35, Tefsir, Bakara 32, Merda 16, Tıbb 16, Müslim, Hac 80, (1201), Muvatta, Hacc 337, (1, 417), Ebu Davud, Menasik 43, (1856-1861), Tirmizi, Hacc 107 (953), Nesai, Hacc 96, (5, 194, 195), İbnu Mace, Menasik 91, (3079)
- Resulullah (sav)’ın şöyle söylediğini işittim: “Kimin bir bacağı kırılır veya sakatlanırsa ihramdan çıkar (ve memleketine döner ve müteakip sene yeniden hacc yapar.” Tirmizi, Hacc 96, (940), Ebu Davud, Menasik 44 (1862), Nesai, Hacc 102, (5,198, 199)
- Efendisi Abdullah İbnu Ca’fer’le beraber Medine’den çıktılar. Sükya’da hasta olan Hüseyin İbnu Ali ‘ye (r.a) uğradılar, Abdullah İbnu Ca’fer, Hazreti Hüseyin’le ilgilenmek için yanında kaldı. Haccın fevte uğramasından o sene kaçırmaktan korkarak Medine’de mukim Hazreti Ali ve zevcesi Esma Binti Umeys ‘e (r.a) haber gönderdi, bunlar derhal yanına geldiler. Hz. Hüseyin (r.a) ağrıdan şikayet ederek başına işaret etti. Hz. Ali (r.a) başının traş edilmesini emretti. Sonra onun adına Sükya’da kurban kesilmesini emretti ve bir deve kesildi. Yahya İbnu Said der ki: “Bu seferinde Hz. Hüseyin hacc maksadıyla Mekke’ye müteveccihen Hz. Osman (r.a) ile birlikte yola çıkmıştı.” Muvatta, Hacc 165, (1, 388)
- Nusayn İbnu Avf (r.a) anlatıyor: “Ey Allah’ın Resûlü! Babama hacc farz oldu. Ancak binek üzerinde bağlanmadıkça hacc yapmaya muktedir değil!” dedim. Resulullah (sav) bir müddet sukut buyurup sonra: “Babana bedel haccet!” buyurdular.” İbnu Mace Sünen (2908) – Hds 6883)
- Nafile olarak sevk edilen bir deve yolda helak olsa ve hemen kesilerek halka terkedilse, halk da bunu yese, bu nafile kurbanın sahibine bir şey gerekmez. Kendisi yese veya ondan yiyene emretse borçlanır. Muvatta, Hacc 149, (1, 381)
- Kim Kabe’ye bir deve ihda eder, sonra daha mahalline ulaşıp, kesilmeden kaybederse veya hayvan ölürse, şayet bu bir nezir idiyse, yerine yenisini alır. Nezir değil de tetavvu idiyse, dilerse yeniler, dilerse terk eder. Muvatta, Hacc 150, (1,138)
- İbnu Abbas ‘ı (r.a) işittim, diyordu ki: “Ey insanlar, size söyleyeceğimi benden dinleyin, bilahare söyleyeceklerinizi de bana dinletin. İbnu Abbas şöyle dedi, İbnu Abbas böyle dedi diye kafadan atmayın. Beytullah ’ı kim tavaf edecekse Hicr ’in gerisinden tavaf etsin. Oraya “Hatim” demeyin. Zira cahiliye devrinde kişi yemin edip kamçısını veya ayakkabısını tekini yahut yayını atardı.” Buhari, Menakıbu’l-Ensar 26 ,1
- Resulullah (sav) Medine’de iken Kabe’ye kurban sunar, ben de kurbanının boynuna takılacak nişanlarını hazırlardım. Bu sırada Resulullah (sav) ihramlıların sakındığı yasaklardan sakınmazdı. Buhari, Hacc 110, Edahi 15, Müslim, 359, (1321), Muvatta, Hacc 51, (1, 340), Tirmizi, Hacc 69 (908), Ebu Davud, Menasik 17, (1757, 1758, 1759), Nesai, Hacc 65, 66, 67, 68, 69, 72, (5, 171, 173), İbnu Mace, Menasik 94, (3094)
- Hz. Cabir (r.a) anlattığına göre: “Ashaptan Medine’de Hz. Peygamber (sav) ile kalanlardan bir kısmı Kabe’ye kurbanlıklar göndermiş, bunlardan dileyen ihrama girmiş, dileyen de girmemiştir.” Nesai, Hacc 71, (5,174)
- İbnu Abbâs (r.a) anlatıyor: “Resûlullah ‘a (sav) bir adam geldi ve: “Üzerimde bir deve (kurbanı) borcu var. Ben onu satın alacak güçteyim. Ama deve bulamıyorum ki satın alayım” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sav) ona yedi davar satın alıp kesmesini emretti.” İbnu Mace Sünen (3136) – Hds 6930)
- Cübeyr İbnu Mut’im (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) Mina’da Hayf denilen dere kenarında ayağa kalkarak şunları söyledi: “Benim sözümü işitip aynen tebliğ edenin yüzünü Kıyamet günü Allah ak eylesin. Çünkü fıkıh dolu hadisleri yüklenen nice kimseler vardır ki, fakih değildir. Nice hadis taşıyıcıları vardır ki kendilerinden daha fakih olana hadis götürürler. Üç haslet vardır ki, bunlar oldukça mü’min kalbi kin ve husûmet taşımaz: Ameli Allah rızası için ihlaslı yapmak, müslüman idarecilere hayırhah olmak, Müslümanların cemaatine devam etmek… Çünkü Müslümanların duaları ona katılanların hepsini kuşatır.” İbnu Mace Sünen (3056) – Hds 6907)
- Abdullah İbnu Mes’ud (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) Arafat’ta kulakları kesik gibi küçük olan devesinin üstünde olduğu halde şöyle buyurdular: “Bugünün hangi gün olduğunu, bu ayın hangi ay olduğunu, bu beldenin hangi belde olduğunu biliyor musunuz?” Halk: “Burası haram beldedir, bu ay haram aydır, bugün kurban günüdür” diye cevap verdiler. Resûlullah (sav) sözlerine şöyle devam ettiler: “Bilesiniz! Şurası muhakkak ki mallarınız, kanlarınız birbirinize karşı haramdır, tıpkı şu ayınızın şu belde ve şu gündeki haramlığı gibi. Bilesiniz! Kıyamet günü Havz’ın başına hepinizden önce ben geleceğim. Ben sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere karşı iftihar edeceğim. Sakın benim yüzümü kara çıkarmayın. Haberiniz olsun! Ben pek çok kimseyi şefaatimle ateşten kurtaracağım. Bazı kimseler de benden kurtarılacak zebaniler onları götüreceklerdir. Ben: “Ey Rabbim! Zebanilerin benden kaçırdıkları benim sahabeciklerimdi niye cehenneme götürülüyorlar? diyeceğim. Allah Teâla hazretleri şöyle buyuracak: “Senden sonra onların neler ihdas ettiklerini sen bilmiyorsun!” İbnu Mace Sünen (3057) – Hds 6908)
- Bedene (yolda) doğuracak olursa, yavrusu da götürülüp annesiyle birlikte kesilir. Yavruyu taşıyacak bir mahmel (taşıyıcı) bulunmazsa annesine yükletilir. Muvatta, Hacc 143, (1, 378)
- Babam Hz. Ömer, necip denen çok muteber cinsten bir deveyi Kabe’ye kurban olarak bağışlamıştı. O ara necibe üç yüz dinar verdiler. Resulullah (sav)’e gidip sordu: “Ben necibi Kabe’ye bağışlamıştım. Bu ara bazıları gelip üç yüz dinar verip satın almak istediler. Bunu satıp yerine bir başka deve alayım mı?” “Hayır,” dedi. “Başkasını değil, onu keseceksin.” Ebu Davud, Menasik 16, (1756)
- Resulullah (sav) Hudeybiye senesinde, Kabe’de kesilmek üzere birçok deveyi kurban kıldı. Bunlar arasında (vaktiyle) Ebu Cehil ’e ait olan, başında gümüşten mamul bir büre bulunan deve de vardı. Bununla, müşrikleri öfkelendiriyordu. Ebu Davud, Menasik 13, (1749)
- İbnu Ömer (r.a) kurbanlık devesine kabati ketenden, yünden mamul renkli kilimlerden, iki parçalı takımlardan çul sarar, sonra bunu Kabe’ye yollardı. Bunlarla orada Kabe’ye örgü yapılırdı. Muvatta, Hacc 146, (1, 379, 380)
- Resulullah (sav), beni göndererek, kurbanlık develeriyle ilgilenmemi, onların etlerini, derilerini, çullarını tasadduk etmemi, bunlardan kasaba bir (ücret) vermememi tenbih etti.” Hazreti Ali (r.a) der ki: “Kasaba ücretini kendimizden öderdik.” Buhari, Hacc 122, 112, 120, 122, Vekalet 1, Müslim, Hacc 348, (1317), Ebu Davud, Menasik 20, (1769), İbnu Mace, Menasik 97, (3099)
- Resulullah (sav) kurbanlığını Mekke ile Medine arasında bir mevki olan Kudeyd ’de satın almıştı. İbnu Ömer (r.a) de aynen öyle yaptı. Tirmizi, Hacc 68, (907)
- Resulullah (sav) yevm-i nahr’de alacalı, boynuzlu ve iğdiş edilmiş iki koç kesti. Koçları kesmek üzere yatırıp kıbleye yöneltince: “Şüphesiz ki ben, bir muvahhid Allah’ı bir tanıyıcı olarak yüzümü o gökleri ve yeri yaratmış olan Allah’a yönelttim. Ben müşriklerden değilim” ve “Şüphesiz benim namazım da, menasikim de, hayatım da, ölümüm de hiçbir ortağı olmayan, alemlerin Rabbi Allah’ın dır. Ben böylece emrolundum. Ben bu ümmette Müslüman olanların ilkiyim” (En’am 162) ayetlerim okudu ve “Ey Rabbim bu kurban bize sendendir, senin rızan için kesiyoruz ve sana ulaşacaktır. Ey Rabbim, Muhammed ve ümmetinden bunu kabul buyur. Bismillahi vallahu ekber!” deyip, sonra koçu kesti. Ebu Davud, Dahaya 4, (2795), Tirmizi, Edahi 21, (1520), İbnu Mace, Edahi 1, (3121)
- Hz. Peygamber (sav)’le musallada hazır bulundum. Hutbesini tamamlayınca minberinden indi. Kurbanlık koçuna gelip kendi eliyle kesti. Keserken: “Bismillah! Vallahu ekber. Bu benim adıma ve ümmetimden kurban kesmeyenlerin adınadır!” dedi. Tirmizi, Edahi 22, (1522)
- Veda haccında Resulullah (sav)’e şahid oldum. Kendisine kesmesi için bir deve getirilmişti. “Bana Ebu’l-Hasan’ı çağırır” dedi. Hz. Ali (r.a) çağırıldı. “Harbenin aşağısından tut!” dedi. Hz. Ali tuttu. Resulullah (sav) da yukarısından yakaladı, ikisi birden deveye dürttüler. Deve sol ön ayağından bağlıydı. Diğer ayaklarının üstünde ayakta duruyordu. Deveyi kesip yere yıkınca: “İsteyen parça alsın!” dedi. Bu müşahedem Mina’da yevm-i nahrde idi. Kesim işinden boşalınca, katırına bindi. Hazreti Ali ‘yi (r.a) de terkisine aldı. Ebu Davud, Menasik 19,1766
- Tirmizi’nin Abdullah İbnu Gurt’tan kaydettiği rivayette şöyle denir: “…Hayvan yere yıkılınca: “Dileyen parça alsın!” buyurdu. Ebu Davud, Menasik 19, (1765)
- Resulullah (sav) elleriyle otuz deve kesti. Geri kalanı da bana söyledi, ben kestim. Bunlar yetmiş taneydi. Muvatta, Hacc 181, (1, 394), Ebu Davud, Menasik 19, (1764)
- Zeyd İbnu Erkam (r.a) anlatıyor: “Resûlullah ’ın (sav) ashabı: “Ey Allah’ın Resûlü dediler, bayram günü kesilen şu kurban nedir?” “Bu babanız İbrahim (a.s) ‘ın sünnetidir” buyurdular. Ashap: “Pekiyi, kurban kesmede bize ne gibi sevap var ey Allah’ın Resûlü!” dediler. “Kurbanın her bir kılı için bir sevap” buyurdular. Ashab tekrar: “Kesilen kurban, koyun kuzu gibi) yünlü ise ey Allah’ın Resûlü sevap nasıl olacak?” diye sordular. Resûlullah (sav): “Yünün her bir kılı için de bir sevap var!” buyurdular.” İbnu Mace Sünen (3124) – Hds 6927)
- Resulullah (sav) Subaa Binti’z-Zübeyr ‘in (r.a) yanına girdi: “Herhalde sen hacc yapmak istiyorsun?” dedi. Subaa: “Vallahi kendimi hasta buluyorum” diye cevap verince: “Hacca çık, fakat şart koş ve de ki: “Ya Rabbi, beni nerede hapsedersen orası ihramdan çıkıp hacet bırakma yerimdir.” Buhari, Nikah 15, Müslim, Hacc 104, (1207), Nesai, Hacc 60, (5, 168)
- İmam Malik (r.a) anlatıyor: “Bana ulaştı ki, Hz. Ömer, Hz. Ali ve Hz. Ebu Hureyre ‘ye (r.a) haccetmek üzere ihrama girmiş bulunan birisi hanımı ile cinsi temasta bulunursa ne gerekir diye sual sorulmuştu. Şu cevabı verdiler: “Bunlar başladıkları haccı tamamlarlar. Sonra müteakip sene yeniden hacc yaparlar ve ceza olarak da kurban (hedy) keserler.” Hazreti Ali (r.a) şunu söylemiştir: “Müteakip yıl, bunlar hacc için ihrama girince, haccı tamamlayıncaya kadar birbirlerinden ayrılırlar.” Muvatta, Hac 151, (1, 381-382)
- İbnu Abbas (r.a), Mina’da iken, ifaza tavafından önce, hanımına cinsi temasta bulunan bir kimse hakkında sorulmuştu, bir bedene kesmesini emretti.” Bir rivayette şöyle demiştir: “İfazadan önce ehline temas eden kimse ceza olarak yeni bir umre yapar ve bir de kurban (hedy) keser.” Muvatta, Hacc 159, (1, 384)
- Hz. Câbir İbnu Abdullah (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Allah rızası için gününü, akşama kadar, güneş altında telbiye çekerek geçiren hiçbir muhrim hacc veya umre için ihrama giren yoktur ki günahları güneşle beraber batmasın ve annesinin kendisini doğurduğu günahsız şekle dönmesin.” İbnu Mace Sünen (2925) – Hds 6886)
- Hz. Ali (r.a) anlatıyor: “Resûlullah ‘a (sav) ihramlı iken av eti getirilmişti, onu yemedi.” İbnu Mace Sünen (3091) – Hds 6915)
- Talha İbnu Ubeydullah (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav), bana bir vahşi eşek verdi ve arkadaşlar arasında taksim etmemi emretti. O sırada arkadaşlarımın hepsi de ihramlıydı.” İbnu Mace Sünen (3092) – Hds 6916)
- Hz. Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “İhramlı kişi deve kuşu yumurtası kıracak olursa, o yumurtanın bedeline denk fidye ödemelidir.” İbnu Mace Sünen (3086) – Hds 6913)
- Ebu Sa’îd (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “İhramlı yılanı, akrebi, saldırgan yırtıcı hayvanı, kelb-i akûru saldırgan köpek, kurt, aslan, kaplan vs., fasıkcık fareyi öldürebilir bunları öldürdüğü için fidye ödemez.” Ebu Saîd’e fareye niye “fasıkcık” dendiği sorulmuştu. “Çünkü bir keresinde Resûlullah (sav), onun yanmakta olan kandilin fitilini evi yakmak üzere sürüklemesinden dolayı uykusundan uyanmıştı” diye cevap verdi.” İbnu Mace Sünen (3089) – Hds 6914)
- Hz. Ömer (r.a) buyurdu ki: “Kim cemretu’l-Akabe’ye taşını atar, sonra traş olur veya kısaltır ve de -yanında olduğu takdirde- kurbanını keserse, kendisine ihramlı iken haram olanlardan -kadına temas ve koku hariç- hepsi helal olur. Bunların haramlığı Beytullah ’a yapacağı ifaza tavafına kadar devam eder. İfaza yapınca onlar da helal olur.” Muvatta, Hacc 221, (1, 410)
- Bir kimse cemretü’l-Akabe’ye taşını attı mı kendisine -kadın dışında- haram olan her şey helal olur.” Onun bu sözü üzerine: “Ya koku? (o da mı helal olur?)” diye soruldu. Dedi ki: “Gerçekten ben Resulullah (sav)’ı misk sürünürken gördüm. Yoksa o koku değil miydi?” Nesai, Hacc, 231, (5, 277), İbnu Mace, Menasik 70, (3041)
- Resulullah (sav) zevcelerine, Veda haccı senesinde ihramdan çıkmalarını emretti. Ben: “Siz niye ihramdan çıkmıyorsunuz?” diye sordum. “Ben başımı telbid ettim, kurbanlığımı hazırladım, kurbanlığımı kesmeden ihramdan çıkamam” diye cevap verdi. Buhari, Hacc 34, 107, 126, Megazi 77, Libas 89, Müslim,Hacc 186, (1229), Muvatta, Hacc 180 (1, 394), Ebu Davud, Menasik 24, (1806), Nesai, Hacc 40, (5, 136) 67, (5, 172), İbnu Mace, Menasik 72, (3046)
- Resulullah (sav) Veda haccında umre için ihrama girdi. Ashabı ise Radıyallahu Anh hacc için ihrama girdi. Mekke’ye varınca ne Resulullah (sav) ne de beraberinde kurbanlıkları olanlar ihramdan çıkmadılar. Geri kalanlar ihramdan çıktılar.” Müslim, Hacc 196, (1239)
- İbnu Ömer (r.a) dedi ki: “İhramlı kadın, ihramdan çıkınca, saç örgülerinin ucundan bir miktar kesmedikçe taranmaz. Şayet kurbanlığı varsa, kurbanı kesilinceye kadar saçından hiçbir şey kesemez.” Muvatta, Hacc 163, (1, 387)
- Resulullah (sav) Veda haccında Mina’da, halkın meselelerini kendisine sorması için durmuştu. Bir adam gelip: “Ben kurbanın traştan önce olacağını bilemedim ve kurbandan önce traş oldum?” dedi. Resulullah (sav): “Şimdi de kurbanını kes, burada bir beis yok” cevabını verdi. Bir başkası daha gelip: “Taşı kurbandan önce atmak gerektiğini bilemedim ve taşlamayı yapmadan kurban kestim” dedi. Buna da: “Şimdi taşını at, bunda bir mahzur yok!” diye cevap verdi. O gün Resulullah (sav)’e “Şunu önce, yaptık”, “Bunu sonra yaptık” şeklinde takdim te’hirle ilgili her ne soruldu ise hepsine: “Yap, bunda bir mahzur yoktur!” diye cevap verdi. Buhari, Hacc 131, İlm 23, 46, Eyman 15, Müslim, Hacc 327, (1306), Muvatta, Hacc 242, (1, 421), Tirmizi, Hacc 76, (916), Ebu Davud, Menasik 80, (2014), İbnu Mace, Menasik 74, (3051)
- Resulullah (sav)’la birlikte ben de hacca çıktım. Halk kendisine müracaat ediyordu. Gelenlerden bazısı: “Ey Allah ’ın Resulü, tavaftan önce sa’y yaptım, bazı şeyleri vaktinden sonraya bıraktım veya vaktinden önce aldım ne buyurursunuz, hükmü nedir?” şeklinde soruyordu. Resulullah (sav) da: “Bunda bir günah yok. Ancak bir kimse bir Müslümanın ırzını makaslarsa gıybetini ederse o zalimdir, işte günah işleyen ve kendini helake atan odur.” Buyurdu. Ebu Davud, Menasik 88, (2015)
- İbnu Ömer (r.a), ifaza tavafını yapmış, fakat cehaletle henüz traş olmamış, kısaltma da yaptırmamış bir adama rastladı. Adama, dönüp traş olmasını veya saçını kısaltmasını, sonra da Beytullah’a yeniden ifaza tavafında bulunmasını emretti. Muvatta, Hacc 189, (1, 397)
- Hz. Enes (r.a) anlatıyor. “Ben Zülhuleyfe ’deki ağacın yanında, Resûlullah ’ın bindiği devesinin sefinelerinin yani çökük iken yere değen uzuvlarının yanında idim. Deve ayağa kalkıp doğrulunca, Resulullah (sav): “Allah’ım! Umre ve hacca beraber niyet ederek davetine icabet ediyorum! Emrine âmâdeyim!” buyurdular. Yani o zaman ihrama girdiler. Bu ihrama girme işi Veda haccında idi.” İbnu Mace Sünen (2917) – Hds 6885)
- İbnu Abbas (r.a) anlatıyor: “Bir adam Resûlullah ‘a (sav) gelip: “Babama bedel haccedebilir miyim?” diye sordu. Resûlullah (sav): “Evet! Babana bedel haccet. Bu haccınla onu hayır yönüyle artırmasan bile şer yönüyle artırmış olmazsın” buyurdular.” İbnu Mace Sünen (2904) – Hds 6881)
- Ebu’l-Ğavs İbnu Huseyn’in -ki el-Fur kabilesinden biridir- anlattığına göre: “Resûlullah ‘a (sav) babasının üzerine vacip olmuş fakat eda etmeden ölmüş olduğu hacc hakkında sormuştu. Resûlullah (sav): “Babana bedel haccet!” buyurdu ve ilave etti: “Nezir orucu da böyle, ona bedel kaza edilir.” İbnu Mace Sünen (2905) – Hds 6882)
- Resulullah (sav) Ravha’da bir grup yolcuya rastladı. Onlardan bir kadın kendisine bir çocuğu kaldırıp: “Bunun için de hacc caiz olur mu?” diye sordu. Resulullah (sav): “Evet olur ve sana da sevap vardır” buyurdu. Müslim, Hacc 409, (1336), Muvatta, Hacc 244, (1, 422), Ebu Davud, Menasik 8, (1736)
- Babam (r.a) bana, Veda haccı sırasında Resulullah (sav)’la birlikte hacc yaptırdı. Ben o zaman yedi yaşında idim.” Buhari, Cezau’s-Sayd 25, Tirmizi, Hacc 83, (925)
- Biz, kadın ve çocuklara bedel, telbiye getiriyorduk. Tirmizi, Hacc 84, (927), İbnu Mace, Menasik 68, (3038)
- İbnu Abbâs (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) Zülkâde ayından başka bir ayda umre yapmamıştır.” İbnu Mace Sünen (2996) – Hds 6899)
- İbnu Abbas ve Hz. Aişe (r.a) anlatıyor: “Resulullah (sav), yevm-i nahrde Kurbanın birinci günü tavafı geceye te’hir etti.” Bir başka rivayette: “….Ziyaret tavafını” denmiştir. “,,,Beyt-i Atik’i tavaf etsinler^ (Hacc 29) ayetiyle emredilen tavaf bu tavaftır. (Bu hadisi Buhari, ta’lik olarak kaydetmiştir (Hacc 129) Ebu Davud, Menasik 83, (2000), Tirmizi, Hacc 80, (920), İbnu Mace, Menasik 77, (3059)
- İbnu Ömer (r.a) naklen diyor ki: “Resulullah (sav) yevm-i nahirde ifaza (ziyaret) tavafını yaptı, sonra dönüp öğleyi Mina’da kıldı.” Buhari, Hacc 129, Müslim, Hacc 335, (1308), Ebu Davud, Menasik 83, (1998)
- Muhammed İbnu Abdurrahman İbni Ebubekir (r.a) anlatıyor: “Ben İbnu Abbas ‘ın (r.a) yanında oturuyordum. Ona bir adam gelmişti. “Nereden geliyorsun?” diye sordu. Adam: “Zemzemden!” dedi. İbnu Abbâs: “Ondan gerektiği şekilde içtin mi?” diye sordu. Adam: “Nasıl?” deyince açıkladı: “Zemzem içerken kıbleye döneceksin. Besmele çekeceksin. Üç kere nefes alıp kana kana içeceksin. İçip bitirince aziz ve celil olan Allah’a hamd edeceksin. Zira Resulullah (sav) şöyle buyurdular: “Münafıklarla bizim aramızdaki fark, onların zemzemi kana kana içmemeleridir.” İbnu Mace Sünen (3061) – Hds 6909)
- Hz. Câbir (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Zemzem suyu ne maksatla içilirse o maksatla faydalıdır.” İbnu Mace Sünen (3062) – Hds 6910)
- Resulullah (sav)’e zemzem suyu verdim, ayakta içti. Buhari, Hacc 76, Eşribe 16, Müslim, Eşribe 117, (2027), Tirmizi, Eşribe 12, (1883)
- Dâvud İbnu Aclân (r.a) anlatıyor: “Babam İkal ile birlikte yağmurlu bir günde tavafta bulunduk. Tavafımız bitince Makam-ı İbrahim in arka kısmına geldik. Babam orada dedi ki: “Enes İbnu Mâlik (r.a) ile birlikte yağmur altında tavaf yaptım. Tavafı bitirdiğimizde, buraya geldik, iki rek’at namaz kıldık. O zaman Enes (r.a) bize: “Tavafa yeniden başlayın. Zira mağfiret olundunuz. Biz Resûlullah ile (sav) birlikte yağmur altında tavaf ermiştik de bize böyle buyurmuştu” dedi.” İbnu Mace Sünen (3118) – Hds 6923)
- Halk haccın bitmesiyle her tarafa dağılıyordu. Resulullah (sav): “Sakın kimse, son vardığı yer Beytullah olmadıkça bir yere gitmesin” buyurdu.” Müslim, Hacc 379, (1327), Ebu Davud, Menasik 84, (2002), İbnu Mace, Menfasik 82, (3070)
- Hacc menasikinin en sonuncusu Beytullah ’ı tavaftır. Muvatta ’da kaydedilir ki, Hz. Ömer (r.a) veda tavafı yapmadan ayrılan birisini Merrü’z-Zahran denen yerden veda tavafı yapmak üzere geri çevirdi. Muvatta, Hacc (1, 369)
- Kadın hayızlı olduğu takdirde veda tavafı yapmadan yola çıkmasına ruhsat verildi demiştir. Buhari, Hayz 27, Hacc 144, Müslim, Hacc 380, (1328)
- Bir rivayette şöyle gelmiştir: “Halka, son varacakları yerin Beytullah olması emir buyuruldu. Ancak hayızlı kadına ruhsat verildi.” Müslim, Hacc 380, (1328)
- Resulullah (sav)’ın zevcelerinden Safiyye Bintu Huyey (r.a) hayız oldu. Durum Resulullah (sav)’e haber verilmişti. “O bizi burada hapis mi edecek!” dedi. Kendisine, Safiyye ’nin tavaf-ı ifazayı yapmış olduğu söylenince: “Öyleyse hayır, beklemenize gerek yok, yola çıkınız” açıklamasında bulundu.” Buhari, Hacc 129, 145, Hayz 27, Megazi 77, Müslim, Hacc, 382, (1211), Muvatta, Hacc 225-228, (1, 412-413), Nesai, Hayz 23, (1, 194), Tirmizi, Hacc 99, (943), Ebu Davud, Menasik 85, (2003), İbnu Mace, Menasik 83, (3072)
- Hz. Aişe (r.a) beraberinde kadınlar olduğu halde haccetse, kadınların hayız oluvermelerinden korkardı: Bu sebeple yevm-i nahirde kurbanın birinci günü hemen onlara öncelik tanır ve derhal ifaza tavaflarını yaptınrdı. İfaza tavaflarını yaptılar mı, artık onları temizlensinler de veda tavafı da yapsınlar diye beklemez, kadınlar hayızlı iken hemen Medine’ye dönmek üzere yola çıkardı. Muvatta, Hacc 227, (1, 413)
- İbnu Ömer (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav), hacının son amelinin veda tavafı denilen Ka’be’yi tavaf etmek olmadıkça Mekke’den ayrılmasını yasakladı.” İbnu Mace Sünen (3071) – Hds 6912)
- Talha İbnu Ubeydullah (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Hacc cihaddır. Umre tatavvu sünnet dir.” İbnu Mace Sünen (2989) – Hds 6897)
- Hz. Ömer (r.a) sırtlan öldüren için bir koç, geyik öldüren için bir keçi, tavşan öldüren için bir çebiş (küçük keçi), Arap tavşanı denilen bir nevi tarla faresi için bir kuzuya hükmetti.” Muvatta, Hacc 235, (1, 416)
- Bir adam Hz. Ömer ‘e (r.a) gelerek: “Ben ve arkadaşım ihramlı olduğumuz halde Akabe’deki bir tepeye doğru atlarımızla yarış yaptık ve bu esnada bir ceylan öldürdük. Bu fiilimize hükmünüz nedir?” diye sordu. Hz. Ömer (r.a), yanında bulunan birine: “Gel beraber hükmedelim” dedi. İbnu Şirin der ki: “İkisi birlikte bir keçiye hükmettiler. Bunun üzerine adam döndü ve yanındakilere: “Ömer’e bakın, mü’minlerin emiri ama, bir ceylan hakkında hüküm veremiyor, yardımcı olarak bir adam çağırıyor!” dedi. Bu sözü işiten Hz. Ömer (r.a), adamı çağırtıp: “Sen Maide süresini okudun mu?” diye sordu. Adam: “Hayır!” deyince: “Pekiyi hüküm vermede yardımını istediğim bu adamı tanıyor musun?” dedi. Adam bu soruya da: “Hayır!” deyince Hazreti Ömer: “Eğer, Maide süresini okuduğunu söyleseydin dayakla canını yakacaktım” dedi ve ilave etti: “Cenab-ı Hakk Kitab-ı Mubin’inde: “Ey iman edenler,.. İçinizden adalet sahibi iki adam hüküm (ve takdir) edecektir…” (Maide 95) buyurmuştur. Ve şu da Abdurrahman İbnu Avf’dır.” Muvatta, Hacc 231, (1, 414)
- İbnu Abbas (r.a) demiştir ki, “kim, haccın nüsükünden farzları dışında bir şey unutur veya terk ederse bir kan dem akıtsın.” Muvatta, Hacc 240, (1, 419)
- Ne Resulullah (sav) ne de Ashab-ı Kiram ‘ı (r.a) Safa ile Merve arasında birden fazla tavafta bulunmadı, bu da ilk defa yaptıkları tavaf idi. Ebu Davud, Menasik 54, (1895), Nesai, Hacc 182, (5, 244), Müslim, Hacc 140, (1215), İbnu Mace, Menasik (2972)
- Resulullah (sav), Kabe’yi başına yular veya başka bir şey takılmış halde tavaf eden bir adam görmüştü. Hemen yuları koparıp attı.” (Bir başka rivayette şöyle denmiştir “…burnuna geçirilmiş bir halka ile birisini yeden bir adam görmüştü, derhal halkayı kopardı ve adama: “dinden tutarak yed!” diye emretti.) Buhari, Hacc, 65, 66, Eyman ve’n-Nüzür 31, Ebu Davud, Eyman ve’n-Nüzür 23, (3302), Nesai, Hacc 186, (5, 221-222), Eyman ve’n-Nüzür 30, (7, 18)
- Hz. Ömer (r.a), Beytullah ’ı tavaf eden cüzzamlı bir kadın görmüştü, hemen: “Ey Allah Teala’nın cariyesi, insanlara eza verme, sen evinde otursan kendin için daha hayırlı olurdu!” dedi. Kadın söz tutup evinde oturdu. Hazreti Ömer ‘in (r.a) vefatından sonra bir adam kadına uğrayarak: “Seni hacdan yasaklayan kimse artık vefat etti, çık evinden!” dedi. Kadın adama şöyle cevap verdi: “Allah’a yemin olsun, ben ona sağken itaat edip, ölünce isyan edecek kimse değilim.” Muvatta, Hacc 250, (1, 424)
- Abdullah İbnu’s-Saib’in anlattığına göre, yaşlanıp gözlerini kaybettiği vakit) İbnu Abbas ‘a (r.a) tavaf sırasında refakat edip, Haceru’l-Esved’i takip eden (Haceru’l-Esved ile) kapı arasındaki kısımda (mültezem) durdurmuş bu sırada İbnu Abbas (r.a) kendisine: “Bana söylendiğine göre, Resulullah (sav) işte burada namaz kılarmış” demiştir. Abdullah İbnu Saib de “evet” demiş, bunun üzerine İbnu Abbas, kalkıp orada namaz kılmıştır. Ebu Davud, Menasik 55, Nesai, Hacc 133, (5, 221)
- İmam Malik’e ulaştığına göre, Sa’d İbnu Ebi Vakkas (r.a), mürahık (yani zaman bakımından daralmış, vakfeyi kaçırma endişesine düşmüş) olarak Mekke’ye gelince, Beytullah ’la Safa ve Merve’yi tavaftan önce, Arafat’a çıkar, Arafat’tan döndükten sonra tavafını ifa ederdi. Muvatta, Hacc 125, (1, 371)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Beytullah ’ı tavaf etmek, Safa ve Merve arasında sa’yetmek ve şeytan taşlamak Allah’ı zikretmek için emredilmiştir.” Ebu Davud, Menasik 51, (1888), Tirmizi, Hacc 64, (902)
- Resulullah (sav), üç kere hacc yaptı. Şöyle ki: Hicret etmezden önce iki, hicretten sonra da bir hacc ve bununla birlikte bir umre yaptı. Bu hacc sırasında Medine’den altmış üç deve sevk etti. O sırada Hz. Ali (r.a) Yemeniden geldi, beraberinde, Resulullah (sav)’ın kestiği kurbanların geri kısmı da vardı. Bunlar arasında Ebu Cehil ’e ait olup Bedir Savaşanda ganimet olarak alınan burnunda gümüş halka bulunan deve de vardı. Resulullah (sav) hepsini kesti. Resulullah (sav) her deveden bir parça alınmasını emretti. Bunlar bir kapta pişirildi. Efendimiz suyundan içti. Tirmizi, Hacc 6, (815)
- Ben ve İbnu Ömer (r.a) Hazreti Aişe’nin hücresine dayanmıştık, (o içerde dişlerini misvaklıyordu. Bu esnada) misvaktan çıkan sesleri işitiyordum. Ben, İbnu Ömer’e: “Ey Ebu Abdurrahman! Resulullah (sav) Recep ayında umre yaptı mı?” diye sordum. “Evet!” dedi. Ben de, Hazreti Aişe ‘ye (r.a) seslendim: “Ey anneciğim, Ebu Abdurrahman’ı dinliyor musun ne söylüyor?” “Ne söylüyor?” dedi. “Resulullah (sav) Recep ’te umre yaptı diyor” dedim. Hazreti Aişe (r.a): “Ebu Abdurrahman ’a Allah mağfiret etsin. Ömrüm hakkı için, Recep ’te umre yapmadı. Hem O, nasıl olur da yanılır, Resulullah (sav)’ın yaptığı her umrede o da hazır bulunmuştu” dedi. İbnu Ömer, Hazreti Aişe ‘nin bu sözlerini işittiği halde ne “evet!” ne de “hayır!” demedi, sükut etti. Buhari, Umre 3, Müslim, Hacc 219, (1266), Tirmizi, Hacc 93, (936, 97), Ebu Davud, Menasik 80, (1991,1992)
- Resulullah (sav) dört umre yaptı: 1- Hudeybiye umresi, 2- Müteakip sene Zilkade ayında yaptığı umretü’l-kada, 3- Ciırrane’den yaptığı umre, 4- Veda haccı sırasında hacc ederken yaptığı umre. Tirmizi, Hacc 7, (816), Ebu Davud, Menasik 80, (1993), İbnu Mace, Menasik 50, (3003)
- Resulullah (sav) üç umre yaptı: Biri Şevval ayında, ikisi de Zilkade ayındadır. Muvatta, Hacc 56, (1, 342)
- İmam Malik’e ulaştığına göre: “Hazreti Peygamber (sav) üç sefer umre yapmıştır: 1- Hudeybiye senesinde, 2- Hudeybiye yılını takip eden kaza senesinde, 3- Ciırrüne senesinde” Muvatta, Hacc 5, (1, 342)
- Resulullah (sav) aramızda olduğu halde biz Veda Haccından bahsederdik ve Veda Haccının ne olduğunu bilmezdik. Veda Haccında Resulullah (sav) Allah’a hamd ve sena edip sonra da Mesih Deccal’ı mevzubahis etmişti, sözü onun hakkında epeyce uzatıp şunları da söylemişti: “Allah’ın gönderdiği her peygamber, ümmetini onunla korkuttu. Hazreti Nuh (a.s) ve ondan sonra gelen bütün peygamberler onunla korkuttular. Bilesiniz o, aranızdan çıkacaktır. Onun şe’ninden yapacağı icraatler hiç bir şey size gizli kalmayacak. Çünkü sizlere gizlemez. Rabbinizin gözü kör değildir. Halbuki onun sağ gözü kördür. Onun gözü pörtlek bir üzüm gibidir. Haberiniz olsun! Allah sizlere birbirinizin kanını, malını haram kıldı, bunlar şu günlerinizin, şu beldenizdeki haramlığı gibi haramdır. Acaba tebliğ ettim mi?” Resulullah (sav)’ın bu sorusuna cemaat hep bir ağızdan: “Evet” diye cevap verdi. Bunun üzerine üç sefer: “Ya Rab şahid ol! Ya Rab şahid ol! Ya Rab şahid ol!” dedi ve tekrar cemaate yönelerek: “Vah size!” veya “Eyvah size! Benden sonra dönüp birbirlerinizin boyunlarını vuran kafirler olmayın!” dedi. Buhari, Hacc 132, Edeb 43, 95, Hudud 9, Diyat 2, Fiten 8, Müslim, İman 119, (66)
- Resulullah (sav), saçlarını tarayıp yağladıktan, rida ve izarını giydikten sonra Medine’den ashabıyla birlikte ayrıldı. Rida ve izar çeşitlerinden, vücudun cildine boyası geçen za’feranla boyanmış olanlar dışında hiç bir şeyi yasaklamadı. Böylece Zülhuleyfe ’ye geldi. Orada devesine bindi. Devesi onu Beyda sırtına çıkarınca O (sav) da, Ashab’ı Radıyallahu Anh da telbiye getirdiler. Resulullah (sav) kurbanlığına takısını takıp nişanladı. Bu iş, Zilkade ayının sondan beşinci gününde cereyan etmişti. Mekke’ye Zilhicce ’nin dördünde indi. İlk iş Beytullah ’ı tavaf etti, Safa ve Merve arasında sa’yde bulundu. Kurbanlığı sebebiyle ihramdan çıkmadı. Çünkü ona kurbanlık alameti olan takıyı takmıştı. Sonra Mekke’nin Hacun yanındaki en yüksek yerine indi. Artık hacc için telbiye getiriyordu. Kabe’ye, onu tavaf ettikten sonra, Arafat’tan dönünceye kadar hiç yaklaşmadı. Ashabına ise, Kabe’yi tavaf etmelerini, Safa ile Merve arasında sa’yetmelerini emretti, sonra saçlarını kısaltarak ihramdan çıkmalarını emretti. Bütün bu emirler, beraberinde kurbanlık olarak takılanmış devesi olmayanlar içindi. Beraberinde hanımı bulunanlara, hanımları da helaldi. Keza koku ve elbise de helaldi. Buhari, Hacc 21, 70, 128
- Resulullah (sav) efendimiz buyurdular ki: “Taharet maksadıyla taş kullanmak tektir. Şeytana atılan taş tektir. Safa ile Merve arasında sa’y tektir, tavaf da tektir. Öyle ise sizden biri taharet için taş kullanacaksa bunu da tek kılsın.” Müslim, Hacc 315, (1300)
- İbnu Mes’ud (r.a), vadinin dibinden yedi çakıl atarak büyük şeytanı taşladı. Her taşı attıkça tekbir getiriyordu. Bu sırada Beytullah sol tarafında, Mina da sağında olacak şekilde durmuştu, Kendisine: “İnsanlar, taşları yukarısından atıyorlar!” denince şu cevabı verdi: “Burası, kendinden başka ilah olmayan Zat’a kasem olsun, Bakara süresinin üzerine indiği makamdır.” Buhari, Hacc 135, 136, 137, 138, Müslim, Hacc 305, (1296), Tirmizi, Hacc 64, (901), Ebu Davud, Menasik 78, (1974), Nesai, Hacc 226, (5, 273)
- Tirmizi ve Nesai’de şöyle denmiştir: “İbnu Mesud Akabe cemresine geldi. Vadinin dibinde durdu, kıbleye karşı yönelip, sağ kaşının üst hizasından yığma taşları atmaya başladı..” Tirmizi, Hacc 64, (901)
- Veda haccından Resulullah (sav)’la, beraber döndük. Yolda konuşurken bazılarımız “Yedi taş attım” bazılarımız da: “Altı taş attım” diyordu, kimse kimseyi bu sebeple kınamıyordu.” Nesâî, Hacc 227, (5,275)
- Resulullah (sav), Akabe taşlaması sabahı, bineğinin üzerindeyken: “Bana taş toplayıver!” dedi. Ben de şehadet ve başparmaklarla atılabilecek büyüklükte ufak taşlardan onun için topladım. Avucuna koyduğum sırada: “İşte bunlar gibi. Dinde aşırılıktan sakının. Sizden öncekileri dinde aşırılıkları helak etmiştir.” Nesai, Hacc, 217, (5, 268)
- Ben, Resulullah (sav)’ı yevm-i nahrde kuşluk vakti taş atarken gördüm. Ama bundan sonraki günlerde, güneşin zevalinden öğle vaktinden sonra taş attı. Bu hadisi Buhari, muallak olarak zikretmiştir. Buhari, Hacc 134, Müslim, Hacc 313, (1299), Tirmizi, Hacc 59, (894), Ebu Davud, Menasik 78, (1971), Nesai, Hacc 221, (5, 270)
- Abdullah İbnu Ömer ‘in (r.a) zevcesi Safiyye Bintu Ebi Ubeyd’in oğlan kardeşinin kızı Müzdelife’de nifas oldu doğum yaptı. Bu yüzden o da, Safiyye de geri kaldılar ve Mina’ya yevm-i nahrde güneş battıktan sonra geldiler. Hazreti Abdullah İbnu Ömer (r.a) onlara geldikleri anda taş atmalarını emretti ve bu gecikmeden dolayı onların herhangi bir kefaret ödemesine hükmetmedi. Muvatta, Hacc 220 (1, 409)
- İbnu Ömer (r.a) şöyle derdi: “Eyyam-ı teşrikin ortası günü, güneş batmazdan önce Mina’dan ayrılmayan kimse ertesi günü taşları atmadan ayrılmasın.” Muvatta, Hacc 214, (1, 407)
- Bilâl İbnu Rabâh (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) bana, Müzdelife vakfesinin sabahında: “Ey Bilâl! Halkı sustur -veya Halkı dinlet!”- buyurdular. Sonra halka Şu hitabede bulundular: “Allah Teâla hazretleri, şüphesiz, şu Müzdelife’nizde, sizlere iyilik ve ihsanda bulunarak, günahkârlarınızı, hayır sahipleriniz hatırına bağışladı. İyilerinize dilediğini verdi. Öyleyse Allah’ın adıyla buradan Mina’ya hareket edin!” İbnu Mace Sünen (3024) – Hds 6903)
- Yunus İbnu Meysere İbni Halbes (r.a) anlatıyor: ”Ebu Sa’îd ez-Zürakkî -ki Resûlullah ‘ın (sav) ashabındandır- ile birlikte kurbanlarımızı satın almaya çıktık. Yunus der ki: “Ebu Sa’îd vücutça ne iri ne de alçak olan siyah nişanlı bir koça işaret ederek bana dedi ki: “Bana şunu satın al!” Ebu Saîd, sanki bu koçu Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın koçuna benzetmişti.” İbnu Mace Sünen (3129) – Hds 6928)
- İbni Abbas (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) zamanında bir ara develer miktarca azalmıştı. Ashabına sığırların kurban edilmesini emretti.” İbnu Mace Sünen (3134) – Hds 6929)
- Hz. Aişe (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) Mina’dan döndüğü günü ertesi güne bağlayan gecenin sonunda Batha’dan Medine’ye hareket etti. İbnu Mace Sünen (3068) – Hds 6911)
- İbnu Ömer ‘in (r.a) anlattığına göre: “Kendini hac sırasında beş vakti (yani Zilhicce ’nin sekizinci günü öğle, ikindi, akşam, yatsı ve Arefe günü sabah namazlarını Mina’da kılardı. Sonra Resûlullah ‘ın da (sav) böyle yaptığını arkadaşlarına haber verdi.” İbnu Mace Sünen (3005) – Hds 6900)
- Biz Mina’da iken Resulullah (sav) bize hitap etti. Kulaklarımız öylesine açıldı ki, sanki her ne söylese bulunduğumuz yerden rahat işitiyorduk. Bir ara, halka menasikini öğretmeye başladı. Böylece taşlama yerine kadar geldi. Konuşurken şehadet ve orta parmağını kulaklarına koymuştu. Atılacak taşların nohut büyüklüğündeki fırlatma taşı olduğunu söyledi. Muhacirlerde emrederek Mescidin ön kısmında konaklamalarını, Ensar’a da Mescid ’in arka kısmında konaklamalarını söyledi.” Ebu Davud, Menasik 70, (1951), Nesai, Hacc 189, (5, 249)
- Resulullah (sav)’ı Mina’da halka hitap ederken gördüm. Vakit kaba kuşlukta ve efendimiz, boz bir dişi katırın üzerindeydi. Hz. Ali (r.a) de, Resulullah (sav)’ın sözlerini rahat işitebileceği bir mesafede durup, eksiltip artırmadan halka tekrar ediyordu. Halkın kimisi ayakta idi, kimisi de oturuyordu. Ebu Davud, Menasik 73, (1956)
- Hazreti Câbir (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) bize hitap ederek buyurdular ki: “Medine halkının ihrama gireceği yer Zülhuleyfe ’dir. Şam halkının ihrama gireceği mikat yeri Cuhfe’dir. Yemenlilerin mîkat yeri Yelemlem’dir. Necid ahalisinin mikat mahalli Karn’dır. Doğu (yani Irak) ahalisinin mîkat yeri Zat-ı Irk’dır.” Aleyhissalâtu vesselâm sonra, mübarek yüzlerini doğu taraftaki ufka çevirdi ve: “Allah’ım onların doğudakilerin kalplerini İslâm’a çevir” diye dua etti.” İbnu Mace Sünen (2915) – Hds 6884)
- Safiyye Binti Şeybe (r.a) anlatıyor: “Resûlullah ’ı (sav) Fetih yılında dinlemiştim. Şöyle buyurdular: “Ey insanlar! Allah arz ve semayı yarattığı gün Mekke’yi haram kılmıştır. Orası Kıyamet gününe kadar haramdır. Bitkisi sürülmez, av hayvanı ürkütülmez, buluntusu da sadece sahibini bulmak üzere ilan etmek için alınır.” Bu esnada amcası Abbas (r.a): “İzhir otu hariç olsun. Çünkü evler ve kabirler için ona ihtiyacımız var!” dedi. Resûlullah (sav) da: “İzhir otu hariç!” buyurdular.” İbnu Mace Sünen (3109) – Hds 6919)
- Ayyâş İbnu Ebi Rebî’a el-Mahzûmî (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Bu ümmet, şu haram yerlere hakkı olduğu hürmeti gösterdiği müddetçe hayır üzere devam eder. Bu hürmete riayet etmediler mi helak olurlar.” İbnu Mace Sünen (3110) – Hds 6920)
- Alkame İbnu Nadle (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav), Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer Radıyallahu Anhümâ vefat ettikleri zaman Mekke’nin evlerine “sevâib (yani oturanların mülkü değil, ihtiyaç sahiplerine terkedilmiş)” denmekte idi. Kim, meskene muhtaç ise bu evlerde oturur, kim de muhtaç değilse ihtiyacı olanı orada kirasız oturtur idi.” İbnu Mace Sünen (3107) – Hds 6918)
- Ümmü Bilâl Binti Hilâl babasından naklediyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Koyun nev’inden ceza’ (yani altı ayını doldurmuş ve bir yılını doldurandan geri kalmayan dolgun kuzunun) bayram kurbanı olması câizdir.” İbnu Mace Sünen (3139) – Hds 6931)
- Resulullah (sav) Zülhuleyfe ’de öğle namazını kıldı, sonra kurbanlık devesini getirip hörgücünün sağ yanına nişan vurdu, kan akıttı, boynuna iki tane nalın taktı. Sonra binek devesine atladı. Beyda düzlüğüne ulaşınca, hacca niyet ederek telbiye getirdi. Müslim, Hacc 205, (1243), Tirmizi, Hacc, 67 (906), Ebu Davud, Menasik, 15 (1752), Nesai, Hacc 63, (5, 170-172), İbnu Mace, Menasik, 96 (3097)
- Resulullah (sav) kurban olarak davar şevketli ve koyunlara işaret takti. Buhari, Hacc 110, Edahi 15, Müslim, Hacc 359, (1321), Tirmizi, Hacc 70, (909), Ebu Davud, Menasik 15, (1755), Nesai, Hacc 69, (5, 173, 174), İbnu Mace, Menasik 95, (3096)
- Kurban olacak deveye nişan vurup, boynuna alamet takmak sünnettir demişti. Ehl-i reyden birisi kendisine: “Nehai’den, bunun müsle (eziyet) olduğu rivayet edilmiştir” dedi. Veki ‘kızarak: “Ben sana “Resulullah (sav) devesine işaret vurdu, bu sünnettir” diyorum, sen bana: “Falandan rivayet edildi” diyorsun. Sen hapse tıkılıp şu sözünden vazgeçinceye kadar salınmamaya ne kadar layıksın!” der. Tirmizi, Hacc 67, (906)
- Resulullah (sav) bir deve sevk eden birisini görmüştü ki: “Binsene ona!” dedi. Adam: “O kurbanlıktır!” dediyse de Resulullah (sav) emrini tekrarladı: “Bin ona” Adam tekrar: “O kurbanlıktır” diye haykırdı. Resulullah (sav): “Bin ona” diye tekrarladı ve ikinci veya üçüncü seferde: “Yazıklar olsun sana diye ilavede bulundu. Buhari, Hacc 103, 112, Vesaya 12, Edeb 95, Müslim, Hacc 371, (1322), Muvatta, Hacc 139, (1, 337), Ebu Davud, Menasik 18, (1760), Nesai, Hacc 74, (5, 176), İbnu Mace, Menasik 100, (3103)
- Hz. Cabir ‘e (r.a), kurbanlığa binme hususunda sorulmuştu, şu cevabı verdi: “Resulullah (sav)’ı işittim şöyle demişti: “Kurbanlığa, mecbur kaldıysan ma’ruf üzere bin. Bir başka sırt binek bulunca da in.” Müslim, Hacc 375, (1324), Ebu Davud, Menasik 18, (1761), Nesai, Hacc 76, (5, 177)
- Biz kurbanlarımızın etinden üç günden fazla yemezdik. Resulullah (sav) bize ruhsat tanıdı ve: “Yiyin ve azıklanın dar buyurdu.” Buhari, Hacc 124, Cihad 123, Et’ime 27, Edahi 16, Müslim, Edahi 29, (1972), Nesai, Edahi 36, (7, 233)
- Hz. Âişe ’ye: “Resulullah (sav) kurbanların etlerinden üç günden fazla yenilmesini yasakladı mı?” diye sordum. “Evet, fakat bunu insanların kıtlık çekip acıktığı yılda yaptı. Böylece zenginlerin fakirleri doyurmasını arzu etmişti. Biz koyunun paçasını kaldırıp, on beş gece sonra yiyorduk” dedi. Ben: “Sizi buna mecbur eden şey ne idi!” deyince güldü ve: “Resulullah (sav) Allah’a kavuşuncaya kadar, Muhammed ailesi üç gün üst üste doyuncaya kadar katıkla ekmek yememiştir” dedi. Buhari, Et’ime 27, Edahi 16, Müslim, Edahi 28, (1971), Muvatta, Edahi 5, Tirmizi, Edahi 14, (1511), Ebu Davud, Edahi 10, (2812), Nesai, Edahi 37, (7, 235, 236)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Biz sizleri, kurbanların etinden üç günden fazla yemenizi, birçoğunuza kurban eti ulaşsın diye yasaklamıştık. Şimdi, Allah Teala bolluk verdi. Artık yiyin, biriktirin ve ücret isteyin. Haberiniz olsun, bu bayram günleri yemek, içmek ve zikir günleridir.” Ebu Davud, Edahi 10, (2813), İbnu Mace, Edahi 16 (3160)
- Hz. Ali ve Hz. İbnu Abbas Radıyallahu Anh demişlerdir ki: “İhsarlıya ayet-i kerimede “…kolayınıza gelen kurbanı…” ifadesiyle emredilmiş bulunan kurbandan (Bakara 196) maksat bir koyundur.” Muvatta, Hacc 158
- Saçları örtülü Yemenli bir kimse İbnu Ömer ‘e (r.a) gelip: “Ey Ebu Abdurrahman, ben müstakil bir umre yapmak üzere geldim” dedi. Abdullah İbnu Ömer (r.a): “Ben seninle olsaydım da bana sormuş bulunsaydın, sana hacc-ı kıran yapmanı emrederdim” dedi. Adam: “Bu zaten öyleydi ancak kaçırdım” dedi. İbnu Ömer (r.a): “Başındaki saçlardan şu uçuşanları al kes ve kurban kes!” dedi. Orada bulunan Iraklı bir kadın söze karıştı: “Kurbanı da neymiş ey Ebu Abdurrahman?” “Kurbanı dır!” Kadın tekrar sordu. “Kurbanı nedir?” İbnu Ömer (r.a) şu cevabı verdi: “Sadece bir koyun bulabilsem, onu kurban etmem bana oruç tutmamdan daha hoş gelir.” Muvatta, Hacc 162, (1, 386-387)
- Resulullah (sav), kurbanlık olarak keseceğimiz hayvanın göz ve kulaklarına dikkat etmemizi, “Kulağı önden delinmişi veya arkadan delinmişi veya ortadan yarılmışı, veya yuvarlak delinmişi kurban yapmayın” diye emretti. Tirmizi, Edahi 6, (1498), Ebu Davud, Dahaya 6, (2804, 2805, 2806), Nesai, Edahi 10, (7, 217), 11, 12, İbnu Mace, Edahi 8, (3142)
- Bera ‘dan (r.a) naklen, Resulullah (sav)’ın şöyle söylediğini rivayet etmiştir: “Kurbanlıklarda körlüğü belli olan kör, hastalığı açıkça belli olan hasta, yürümeye mani olacak derecede topallığı açık olan topal, iliği kurumuş zayıf hayvanın kurban edilmesi caiz değildir.” Muvatta, Dahaya 1, (2, 482), Tirmizi, Edahi, 5, (1497), Ebu Davud, Dahaya 6, (2802), Nesai, Dahaya 5,6, 7, (7, 214, 215)
- Utbe İbnu Abd es-Sülemi’ye gelip: “Ey Ebu’l-Velid! Kurbanlık almak için çıkmıştım, hoşuma giden bir şey bulamadım. Azıları dökülmüş bir şey vardı, ona da gönlüm razı olmadı. Siz ne dersiniz?” diye sordum. “Onu bana getirmedin mi?” demesin mi? “Sübhanallah,” dedim, “yani o, senin için caiz de benim için mi caiz değil?” “Evet, öyledir,” dedi. “Sen şüphe ediyorsun, ben etmiyorum. Bilesin ki, Resulullah (sav) şunları yasakladı: “Kulağı dibinden kesik, boynuzu dibinden çıkmış, gözünün biri oyulmuş, zayıflığı, dermansızlığı sebebiyle sürüden kalıp yatır olmuş, ayağı kırılmış.” Ebu Davud, Dahaya 6, (2803)
- Resulullah (sav): “Yıllanmış yaşını başını almış hayvanlardan kurban kesin. Böylesini bulmakta zorluk çekerseniz o başka. Bu taktirde koyundan bir kuzu kesiverin” buyurdular. Müslim, Hacc 13, (1963), Ebu Davud, Dahaya 5, (2797), Nesai, Dahaya 13, (7, 218)
- Resulullah (sav) ashabı arasında taksim edilmek üzere bir miktar davar vermişti. Dağıtım yapılınca geriye bir oğlak arttı. Ukbe durumu Resulullah (sav)’e haber verince: “Onu da sen kurban et!” buyurdu.” Bir rivayette artık Ukbe’ye kalan bir ceze’dir. Resulullah (sav): “Sen de onu kurban et!” demiştir. Buhari, Edahi 7, 2, Vekalet 1, Şirket 12, Müslim, Edahi 15, (1965), Tirmizi, Edahi 7, (1500), Nesai, Dahaya 13, (7, 218), İbnu Mace, Edahi 7, (3138)
- Asım İbnu Küleyb babasından, o da Mücaşi’ es-Sülemi ‘den (r.a) haber veriyor. Onun rivayeti üzere: “Resulullah (sav): “Koyunun kuzusu, keçiden ikinci yaşına basanın gördüğü vazifeyi görür” buyurmuştur. Ebu Davud, Dahaya 5, (2799), Nesai, Dahaya 13, (7,219), İbnu Mace, Edahi 7, (3140)
- Ebu Saîdi’l-Hudrî (r.a) anlatıyor: “Kurban etmek üzere bir koyun satın almıştık. Kurt kuyruğunu veya kulağını kaptı. Biz durumu Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a sorduk. Bize onu kurban etmemizi söyledi.” İbnu Mace Sünen (3146) – Hds 6932)
- Resulullah (sav): “Namazdan önce kurban kesmiş olan bilsin ki, kestiği kurban değildir, ailesine et takdim etmiştir, yeniden kessin!” buyurdu. Buhari, Edahi 1, 4, 12, Iydeyn 5, 23, Müslim, Edahi 16, (1962), Nesai, Iydeyn 30, (3, 193)
- Ebu Bürde İbnu Niyar (r.a) namazdan önce kurbanını kesmişti. Resulullah (sav) ona: “Kurbanını yenile!” dedi. Ebu Bürde: “Ey Allah’ın Resulü, benim sadece bir oğlağım var. Ancak nazarımda yıllanmış olandan daha kıymetlidir!” deyince: “Öbürünün yerine bunu kurban et. Ancak oğlak senden sonra, kimseye kurban için yeterli olmayacak!” dedi.” Buhari, Edahi 1, 8,11,12, İydeyn 3, 5, 8, 10, 17, 23, Müslim, Edahi 4, (1961), Tirmizi, Edahi 12, (1508), Ebu Davud, Dahaya 5, (2800), Nesai, Dahaya 17, (7, 222, 223)
- İmam Malik’e ulaştığına göre, Resulullah (sav), Mina’da şöyle demiştir: “İşte kurban kesilen yer. Mina’nın her tarafı kesim yeridir.” Umre sırasında da şöyle buyurmuştur: “Burası kurban kesme yeridir.” “Burası” sözü ile Merve’yi kastetmiştir. Mekke’nin bütün geçit ve yolları kurban kesme yeridir.” Muvatta, Hacc 178, (1, 393), Ebu Davud, Menasik 66, (1937), İbnu Mace, Menasik 73, (3048)
- Kim bir bedene kesmeye nezrederse, artık devesine alamet olarak iki nalın takar, (hörgücünü kanatarak) nişan vurur, sonra da onu Beytullah’ın yanında veya Mina’da yevm-i nahrde (bayramın birinci günü) keser. Kurban için bir başka kesim yeri yoktur. Kim de deve veya sığırdan cezur adamış ise onu dilediği yerde keser. Muvatta, Hacc 182, (1, 394)
- İbnu Ömer (r.a) şu açıklamayı yapmıştır: “Kurban günleri, yevm-i nahr’den sonra iki gündür.” İmam Malik der ki: “Bana, bunun aynısı Ali İbnu Ebu Talip de ulaştı.” Muvatta, Dahaya 12, (2, 487)
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR