HZ. HÜSEYİN

İçindekilerHz. Hüseyin (r.a.)Resulullah’ın Torunlarına sevgisiHazreti Hüseyin’in HayatıHüseyin Bendendir Ben de Hüseyin’denimHazreti Hüseyin ‘in Şehit Edilecek Olmasının Resulullah ‘a BildirilmesiHazreti Hüseyin ‘in ŞehadetiKaynakça: Doğumunun sevincine meleklerin katıldığı sahabe Resulullah’ın torunu Kerbela şehidi Hz. Hüseyin (r.a.) Hazret-i Hüseyin (r.a.) hicretin 4. yılı Şaban ayının 5. günü Medine’de doğmuştur. O günün sevincine melekler de iştirak etmiştir. Hz. Hüseyin […]

15.11.2022
1.480
  • Doğumunun sevincine meleklerin katıldığı sahabe
  • Resulullah’ın torunu
  • Kerbela şehidi

Hz. Hüseyin (r.a.)

Hazret-i Hüseyin (r.a.) hicretin 4. yılı Şaban ayının 5. günü Medine’de doğmuştur. O günün sevincine melekler de iştirak etmiştir. Hz. Hüseyin (r.a.)’ın doğduğu eve Melekeler ziyarete gelmiştir. İsmini Resul-i Ekrem Efendimiz sevgili torununun kulağına ezan okuduktan sonra adını Hüseyin koymuştur. Yedinci günü Akika kurbanı kestirdi. Aynı gün saçlarını tıraş ettirip kızı Fâtıma’ya verdi ve: “Ey Fâtıma! Hüseyin’in saçları ağırlığınca sadaka ver” buyurdu. O da oğlunun saçları ağırlığınca gümüşü fakirlere dağıttı. (Zehebî, III, 280; IV, 268)

Resulullah’ın Torunlarına sevgisi

Rahmet ve şefkat peygamberi Efendimiz, torunları Hz. Hasan ve Hüseyin’i (r.a.) çok severlerdi. Bir gün yine onları kucağında oturtup severken Üsame İbni Zeyd (r.a.) gördü. Efendimiz ‘in onlar hakkında şöyle buyurduğunu işitti:” Allah’ım! Bunlar benim kızımın oğullarıdır. Ben bunları seviyorum. Sen de onları sev. Onları sevenleri de sev.” buyurdu. Hz. Hasan ve Hüseyin (r.a.) Efendilerimiz İki Cihan Güneşi Efendimiz ‘in şefkat ve merhamet pınarından doyasıya içerek büyüdüler. Dedelerinin yanından hiç ayrılmadılar. Onun mübarek dizlerinde oturarak, onun sevgi dolu gönlünden feyizler alarak yetiştiler. Etrafa nur saçan tebessümleri ve iltifatlarıyla gözlerini, gönüllerini nurlandırdılar. Onun nübüvvet nuruyla geliştiler. Gece-gündüz fırsat bulunca dedelerinin kucağına koşarlardı. Hz. Hasan ve Hüseyin Efendilerimiz çocuk yaşta iken dedelerinin yanına serbest girip çıkarlardı. Evde olsun, mescidde olsun o ışık kandilinden ayrılmazlardı. Sefere gidip gelen ashabı onlara hediyeler getirirdi.

Hazreti Hüseyin’in Hayatı

Kaynaklar Resul-i Ekrem’in iki torununu çok sevdiğini, isteklerini tereddütsüz yerine getirdiğini, onlarla oyun oynadığını, sırtına bindirip gezdirdiğini, hatta secdede iken üstüne çıktıklarında inmelerine kadar beklediğini yazar ve onlara olan düşkünlüğünü gösteren birçok rivayet nakleder. Bir gün Hz. Peygamber minberde iken Hasan ile Hüseyin’in düşe kalka mescide girdiklerini görünce konuşmasını yarıda keserek aşağı inip onları kucaklamış ve “Cenab-ı Hak, ‘Mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer imtihan vesilesidir’ (et-Tegābün 64/15) derken ne kadar doğru söylemiş; onları görünce dayanamadım” dedikten sonra konuşmasını sürdürmüştür (İbn Mâce, “Libâs”, 20; Tirmizî, “Menâḳıb”, 30; Nesâî, “Cumʿa”, 30, “ʿÎdeyn”, 27). Müslümanların Ehli beyte ve Al-i abâ’ya dahil olan Hz. Hasan ile Hüseyin’e duyduğu sevgi ve şefkat Resul-i Ekrem’in vefatından sonra da devam etmiştir. Meselâ Hz. Ömer, hilâfeti sırasında divan teşkilâtını kurup herkese yapılacak yardımları belirlerken onlara Bedir Gazvesi ’ne katılanlara verilen miktarda tahsisat ayırmıştır (Taberî, Tarih, I, 2413). Hz. Hüseyin Resulullah’ın sevgili torunu, emaneti ve reyhanisi (çiçek demeti) denilerek Müslümanlardan daima sevgi, şefkat ve bağlılık görmüş, böylece altı yaşında kaybettiği dedesinin ve annesinin yokluğunu fazlaca hissetmemiştir. Ayrıca ağabeyi Hasan ile birlikte bütün İslâm dünyasında olduğu gibi Türkler arasında da Resulullah’ın sevgili torunu sıfatıyla daima sevilmiş, sayılmış ve adları çocuklara verilen en yaygın isimler arasında yer almıştır.

Hüseyin Bendendir Ben de Hüseyin’denim

İki Cihan Güneşi Efendimiz sokakta oynayan çocuklara da selâm verirdi. Onlarla ilgilenirdi. Bir gün ashabıyla bir yere giderken Hüseyin’in (r.a.) sokakta çocuklarla oynadığını gördü. Biraz hızlıca yürüyerek torununu yakalamak istedi. O da oraya buraya koşuyordu. Efendimiz de hem gülüyor hem de peşinden koşuyordu. Onu tutmağa çalışıyordu. Sonunda Hüseyin’i (r.a.) tuttu. Onun yüzünü mübarek iki eliyle sevdi ve yanaklarından öptü. Ashabına döndü ve: “Hüseyin bendendir. Ben de Hüseyin’denim! Allah’ı seven Hüseyin’i sever! Hüseyin torunlardan bir torundur.” buyurdu.

Hazreti Hüseyin ‘in Şehit Edilecek Olmasının Resulullah ‘a Bildirilmesi

Bir gün Habib-i Kibriya Efendimiz Ümmü Seleme (r.a.) annemizin evinde iken Cebrail (as.) geldi. Resul-i Ekrem Efendimiz Ümmü Seleme annemize: “Ya Ümmü Seleme! Kapıda dur içeriye kimse girmesin,” dedi. O sırada Efendimizin reyhanı Hüseyin geldi ve birden içeri daldı, Resulullah’ın boynuna atıldı. Efendimiz onu kucağına aldı, öptü ve sevdi. Cebrail (a.s.): “Onu çok mu seviyorsun?” dedi. Efendimiz de: “Evet!” dedi. Bunun üzerine Cebrail (a.s.): “İyi ama, ümmetin onu öldürecektir!” dedi. Efendimiz hayretle: “Demek onu öldürecek olanlar müminler!..” dedi. Cebrail (a.s.): “Evet! İstersen onun öldürüleceği yeri sana göstereyim,” dedi ve gösterdi. Oradan bir avuç kızıl toprak alıp getirdi. Efendimiz o toprağı aldı ve kokladı da: “Bu toprak gam ve belâ kokuyor” buyurdu. Daha sonra toprağı Ümmü Seleme (r.a.) annemize emanet olarak verdi ve: “Ey Ümmü Seleme! Bu, torunum Hüseyin’in öldürüleceği yerin toprağıdır. Ne zaman kan haline gelirse o vakit bil ki Hüseyin öldürülmüştür.” buyurarak ileride olacak hadiselere işaret etti. Kerbela toprağı olduğunu söylemişti. Kerbela, Irak’ın Küfe bölgesindedir. Efendimiz bu yeri tasa ve belâ yeri diye vasıflandırmıştır.

Hazreti Hüseyin ‘in Şehadeti

Hz. Hüseyin (r.a.) ağabeyi Hz. Hasan (r.a.) ile birlikte birçok seferlere katıldı. Hz. Osman’ın (r.a.) evini kuşatan isyancılara karşı halifeyi korumak ve evine su taşımak üzere babası tarafından verilen vazifede bulundu. Babasının halifeliği sırasında beraberinde Küfe’ye gitti. Şehadetinden sonra vasiyeti üzerine ağabeyine itaat etti. Hz. Hasan (r.a.) ile Muaviye (r.a.) halifelik konusunda anlaşınca Hz. Hüseyin (r.a.) bunu içine sindiremedi ve ağabeyi ile birlikte Medine’ye döndü. Kendini ibadete verdi. Zühd ve takva üzere yaşamaya gayret etti. Muaviye döneminde fitne çıkarmak isteyen kimselere de fırsat vermedi. Muaviye 60. h. yılda Şam’da vefat edince oğlu Yezid’e biat etmedi. Yezid her ne suretle olursa olsun Hz. Hüseyin ve arkadaşlarından biat almasını Medine valisi Velid İbni Utbe’den istedi. Vali yumuşak huylu, merhamet sahibiydi. Kendisine Hz. Hüseyin’in (r.a.) öldürülmesi fikri söylenince: “Benim dinimi mi yıkmak istiyorsunuz? Yemin ederim ki Hüseyin’i (r.a.) öldürmek suretiyle bütün dünyanın mal ve mülküne sahip olacağımı bilsem yine de bunu yapmam.” diyerek reddetti. Bu haberler üzerine Hz. Hüseyin (r.a.) 4 Mayıs 680 gecesi bütün aile fertleriyle birlikte Mekke’ye gitmek üzere yola çıktı. Kûfeliler Hz. Hüseyin’e (r.a.) biat etmek için Mekke’ye haber gönderdiler. O da amcasının oğlu Müslim İbni Akîl’i incelemelerde bulunmak üzere Küfe’ye gönderdi. Müslim bir mektup yazarak Küfelilerin Hz. Hüseyin’e (r.a.) biat edeceklerini hatta 15.000-30.000 kişinin biatını onun adına kabul ettiğini bildirdi. (Ebû Mihnef, s. 20; Taberî, Tarih, II, 228-229, 257-258). Fakat Yezid bu faaliyetleri öğrenince Müslim’i öldürttü. Halk korkudan biatlarını geri aldı. Hz. Hüseyin (r.a.) bu arada geçen hadiselerden haberdar olamadı. İbni Abbas, İbni Zübeyr ve İbni Ömer (r.a.) hazarâtı Küfe’ye gitmemesini tavsiye ediyorlardı. Gerekirse Mekke’de adınıza biat alırız diyerek görüş beyan ediyorlardı. Fakat Kader-i İlahi’nin önüne geçmek de kimsenin kârı değildi. Bir sevk-i tabii ile Hz. Hüseyin (r.a.) 9 Eylül 680 tarihinde ailesi ve bazı taraftarlarıyla birlikte Küfe’ye hareket etti. (Taberî, a.g.e., II, 272; İbnü’l-Esîr, a.g.e., IV, 39) Yolda Küfelilerin biatlarından caydığını ve Müslim İbni Akîl’in öldürüldüğünü duyunca bir ara geri dönmeyi düşündü. Fakat kader tekrar o tarafa yönlendirdi. Kendisiyle beraber gelenlere: “İsteyenlerin ayrılabileceğini” söyledi. Yanında sadece aile fertleri kaldı. Yaklaşık 72 kişiyle birlikte Kerbela’ya vardı. Küfe valisi Ubeydullah İbni Ziyad Rey valisi Ömer İbni Sad’a bir mektup göndererek Hüseyin’in doğrudan kendisine teslim olmasını istedi. Yoksa onunla savaşmasını emretti. Her iki taraf da maalesef anlaşamadı ve savaş hazırlığına başladı.

Hz. Hüseyin (r.a.) gerekli savaş hazırlıklarını yaptıktan sonra atına bindi ve önünde Mushaf olduğu halde Ömer’in ordusuna yaklaştı. Kendisinin buraya geliş amacını anlamalarını ve hakkında insaflı hüküm vermelerini istedi. Ömer İbni Sad hiçbir şey duymamış gibi davrandı ve aldığı emri yerine getirmek üzere ilk oku fırlattı. Böylece savaş başlamış oldu. Birbirine denk olmayan bu kuvvetler arasında tam bir dram yaşandı. Hz. Hüseyin’in (r.a.) yirmi üç süvari, kırk piyadeden oluşan askerleri kısa sürede azaldı. Hepsi şehit oldu. Hz. Hüseyin (r.a.) yalnız kaldı. Bu yalnızlıktan yararlanan Sinan İbni Enes en-Nehâî bir harbe attı ve Hüseyin efendimizi yere düşürdü. Kendisi de atından yere atlayarak indi ve Hüseyin Efendimizin başını keserek şehit eyledi. 10 Muharrem 61. hicri 10 Ekim 680 M. senede 57 yaşlarında iken kader onu teslim aldı. Vücudunda 33 mızrak yarası ve 33 kılıç darbesi vardı.

Hz. Hüseyin’in kesik başı ve esirler Dımaşk’a gönderildiğinde Yezid görünüşte üzülmüş ve Hüseyin’i öldürtmesi sebebiyle Ubeydullah b. Ziyad’a lânet etmiştir. Ancak onun bu üzüntüsünde samimi olduğunu söylemek mümkün değildir. Çünkü gerçekten üzülmüş olsaydı Ubeydullah, Şemir ve diğerlerini hiç değilse görevlerinden alması gerekirdi; ayrıca öldürme emrini verenin bizzat kendisi olduğu yolunda rivayetler de vardır (Dîneverî, s. 284-285; ya ‘kūbî, II, 229). Hz. Hüseyin’in başının nereye gömüldüğü konusu ihtilaflıdır. Medine’de Baki ‘Mezarlığı’na, Necef’te babasının yanına, Küfe dışında bir yere, Kerbela’da cesedinin konulduğu kabre, Dımaşk’ta bilinmeyen bir yere, Rakka’ya, hatta Kahire’ye gömüldüğüne dair rivayetler bulunmakta (Muhsin el-Emin, IV, 390-394) ve bunlardan birincisi daha güçlü bir ihtimal olarak görülmektedir (İbn Kesir, VIII, 204).

Hz. Hüseyin Efendimizin soyu Ali Zeynelabidin vasıtasıyla devam etmiştir. Hüseyin Efendimiz ’in neslinden gelenler “Seyyid” ünvanıyla anılmıştır.

Kaynakça:

  • Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, 182. Sayı
  • ETHEM RUHİ FIĞLALI, “HÜSEYİN”, TDV İslâm Ansiklopedisi,
  • Dr. Adem Apak, İslam’ın Örnek Şahsiyetleri Ashab-ı Kiram
YAZAR BİLGİSİ
İslami hakikatleri Allah rızası için insanlara ulaştırmaya çalışan bir kul.
YORUMLAR

  1. Büşra Bora dedi ki:

    Allah razı olsun ✨