HAZRETİ SÜLEYMAN
İçindekiler
- Hazreti Süleyman Peygamberin (a.s) Hayatı
- Hazreti Süleyman’ın (a.s) Doğumu
- Kur’an-ı Kerim’in Diliyle Hz. Süleyman (a.s)
- İslami Kaynaklara Göre Süleyman Peygamber (a.s)
- Hazreti Süleyman Peygamber (a.s) ve Belkıs
- Hz. Süleyman’ın Duası
- Hz. Süleyman Peygamberin (a.s) Adaleti
- Allah’ın Süleyman Peygambere (a.s) Verdiği Nimetler
- Karınca ve Süleyman Peygamber (a.s)
- Süleyman Peygamber (a.s) ve Ordusu
- Hazreti Süleyman (a.s) ve Belkıs
- Hz. Süleyman Peygamberin (a.s) Atlara Olan Sevgisi
- Hazreti Süleyman Peygamberin (a.s) Yaşadığı İmtihanlar
- Hazreti Süleyman Peygamber (a.s) Büyü Yapmış Mıdır ?
- Hazreti Süleyman Peygamberin (a.s) Vefatı

Hazreti Süleyman Peygamberin (a.s) Hayatı
Hazreti Süleyman (a.s) Gazze şehrinde dünyaya gelmiştir. Babası Davud Peygamberdir. Hazreti Süleyman (a.s) 12-13 yaşlarında iken babası Davud Peygamber (a.s) vefat etmiştir. Kur’an-ı Kerim de Süleyman Peygamber (a.s) ile ilgili sağlam bilgiler bulunmaktadır. Süleyman Peygamberin (a.s) adının geçtiği yerde akla gelen ilk isim Sebâ Melikesi Belkıs’tır. Belkıs’ın iman edişi Süleyman Peygamberin (a.s) Rahmân ve Rahim olan Allah’ın adıyla diye başlayan mektubu vesilesi iledir. Hazreti Süleyman Peygamberin 40 sene saltanat sürdüğü ve 53 yaşında iken vefat ettiği söylenmektedir.
Hazreti Süleyman’ın (a.s) Doğumu
Süleyman Peygamber (a.s) Gazze şehrinde dünyaya gelmiştir. Babası Davud Peygamberdir (a.s). Süleyman Peygamber (a.s) 12-13 yaşlarında iken babası Hazreti Davud (a.s) vefat etmiştir. Süleyman Peygamber (a.s) tıpkı babası gibi önce hükümdar sonrasında ise peygamber olmuştur. Süleyman Peygamber (a.s) Mescid-i Aksa’yı yedi senede inşa etmiştir.
Kur’an-ı Kerim’in Diliyle Hz. Süleyman (a.s)
Kur’an-ı Kerim’de Hazreti Süleyman (a.s) ile ilgili sağlam bilgiler bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de adı çok geçen peygamberlerden biri de Süleyman Peygamberdir (a.s).Hazreti Süleyman (a.s) ile ilgili Kur’an-ı Kerim’ de geçen ayetler şöyledir:
Süleyman Peygamberin (a.s) Davud Peygamberin (a.s) oğlu ve varisi olduğunu, üstün kılındığını, zekasının keskin olduğunu, karışık meseleleri kolayca çözdüğünü anlatan ayetler:
- Davud’u ve Süleyman’ı da an. Bir zamanlar, (zarar görmüş) bir ekin konusunda hüküm veriyorlardı. Bir topluluğun koyun sürüsü, geceleyin başı boş bir vaziyette bu ekinin içine dağılıp ziyan vermişti. Biz de onların hükmüne tanık idik. (Enbiyâ/ 78)
- Süleyman’ın dava konusunu iyi anlamasını sağladık. Her birine de hükmetme yeteneği ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud’un buyruğu altına soktuk. Bunları yapan bizdik. (Enbiyâ /79)
- Şüphesiz biz Davud’a ve Süleyman’a da bir ilim verdik. “Bizi mümin kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a hamdolsun!” dediler. (Neml /15).
- Süleyman Davud’un yerine geçti. Dedi ki: “Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden gerektiği kadar verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur.” (Neml /16)
- Onun bu sözünden dolayı Süleyman neşeyle gülümsedi ve “Ey rabbim!” dedi, “Gerek bana gerekse anne babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya beni muvaffak kıl. Rahmetinle beni iyi kullarının arasına kat!” (Neml /19)
- Süleyman kuşları gözden geçirdi ve “Hüdhüdü niçin göremiyorum; yoksa kayıplara mı karıştı?” diye sordu. (Neml /20)
- Süleyman da, “Doğru mu söylüyorsun yoksa yalancılardan biri misin, göreceğiz. (Neml/ 27)
- Kraliçe şöyle dedi: “Krallar bir ülkeye girdiler mi, oranın altını üstüne getirirler ve halkının ulularını aşağılanmış duruma düşürürler. Bunlar da öyle yapacaklardır. (Neml/ 34)
- (Bu konuya dair) kitaptan bir bilgisi olan ise, “Ben onu sen göz açıp kapayıncaya kadar getiririm” diye cevap verdi. Süleyman, tahtı yanı başına yerleşmiş olarak görünce şöyle dedi: “Bu, şükür mü yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınayan rabbimin bir lütfudur. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, kerem sahibidir.” (Neml/ 40)
- Biz Davud’a Süleyman’ı armağan ettik. O ne iyi kuldu! Yönü hep Allah’a dönüktü. (Sâd/ 30)
- Kuşkusuz onun katımızda yüksek bir yakınlık derecesi ve güzel bir geleceği vardır. (Sâd/ 40)
- Hz. Süleyman’ ın (a.s) peygamber olduğunu, Allah’ın kendisine vahiy verdiğini anlatan ayetler: Biz Nuh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakup’a, torunlara, İsa’ya, Eyyûb’a, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a vahyettik. Davud’a da Zebur’u verdik. (Nisa/ 163)
- Biz ona İshak ve Yakup’u da armağan ettik; hepsini de doğru yola ilettik. Daha önce de Nuh’u ve onun soyundan Davud’u, Süleyman’ı, Eyyûb’u, Yusuf’u, Mûsâ’yı ve Harun’u doğru yola iletmiştik. Biz, iyileri böyle ödüllendiririz. (En’âm/ 84)
Hazreti Süleyman Peygamberin (a.s) cinlerden insanlardan ordu topladığını anlatan ayet:
- Bir zaman cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan orduları Süleyman’ın emrinde toplanmış, birlikte sevk ve idare ediliyordu. (Neml/ 17)
İslami Kaynaklara Göre Süleyman Peygamber (a.s)
İslami kaynaklarda Hazreti Süleyman Peygamberden (a.s) şöyle bahsetmektedir:
- Hz. Süleyman’ın (a.s) on iki veya on üç yaşlarında tahta geçtiği, Suriye’den İran’a kadar uzanan bölgeye, hatta bütün dünyaya hâkim olduğu, dünyanın ikisi mümin, ikisi kâfir dört kişinin egemenliğinde bulunduğu, müminlerin Hz. Süleyman ve Zülkarneyn (a.s) kâfirlerin Nemrut ve Buhtunnasr olduğu rivayet edilmektedir (Sa‘lebî, s. 290-292).
Hazreti Süleyman Peygamberin emrine rüzgarların verildiğini, madenlerin kendisi için sel gibi akıtıldığını, cinlerin kendi emrinde çalıştırıldığını anlatan ayet:
- Süleyman’ın emrine de sabahleyin bir aylık, akşamleyin bir aylık yol almakta olan rüzgârı verdik. Onun için bakır madenini eritip akıttık. Cinlerden de rabbinin izniyle onun maiyetinde çalışanlar vardı. Onlardan kim buyruğumuzdan sapsa, ona yakıcı ateşin azabını tattırırdık. (Sebe /12)
Hazreti Süleyman Peygamberin (a.s) daima Allah’a yöneldiğini anlatan ayet-i kerime:
- Biz Davud’a Süleyman’ı armağan ettik. O ne iyi kuldu! Yönü hep Allah’a dönüktü. (Sâd/ 30)
Hazreti Süleyman Peygamberin (a.s) imtihan yaşadıktan sonra Allah’tan af dilemesini, kimsenin ulaşamayacağı hükümranlığı yine Allah’tan istediğini anlatan ayetler şunlardır:
- Biz Süleyman’ı da imtihan ettik ve onu tahtı üzerinde âdeta ruhsuz bir ceset hâlinde bıraktık. Sonra o bize yöneldi. Şöyle yalvardı. (Sâd/34)
- “Rabbim beni bağışla ve bana, benden sonra hiç kimseye nasip olmayacak bir mülk ve saltanat ihsan eyle! Şüphesiz bütün nimetleri bağışlayan, lütufları bol olan yalnız sensin!” (Sâd /35)
Hazreti Süleyman Peygamber (a.s) ve Belkıs
Hazreti Süleyman Peygamberin (a.s) isminin geçtiği yerlerde akla gelen ilk isim Sebâ Melikesi Belkıs’ tır. Yemen’de bulunan Sebâ devletini Belkıs yönetmektedir. Sebâ Melikesi Belkıs’ın iman edişi Süleyman Peygamberin (a.s) Rahman ve Rahim şeklinde başlayan mektubu vesilesi ile olmuştur.
Kur’an-ı Kerim’de Geçen Süleyman Peygamber (a.s) ve Belkıs Kıssası
Hazreti Süleyman Peygamber (a.s) ve Sebâ Melikesi Belkıs kıssası Kur’an-ı Kerim’de şu ayetlerde geçmektedir:
- Süleyman kuşları gözden geçirdi ve “Hüdhüdü niçin göremiyorum; yoksa kayıplara mı karıştı?” diye sordu. (Neml /20)
- “Ya bana açık bir gerekçe getirir veya onu şiddetle cezalandırırım ya da onu boğazlarım!” (Neml /21)
- Çok geçmeden hüdhüd gelip dedi ki: “Ben, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe’ halkından sana kesin bir bilgi getirdim.” (Neml /22)
- “Onları bir kadın hükümdarın yönettiğini gördüm; kendisine her imkân verilmiş; bir de muhteşem tahtı var. (Neml /23)
- Ancak onun ve halkının Allah’ı bırakıp güneşe taptıklarını da gördüm. Şeytan onlara yaptıklarını güzel göstermiş, böylece onları yoldan alıkoymuş; bu yüzden doğru yolu bulamıyorlar. (Neml /24)
- (Şeytan bunu) göklerde ve yerde gizli olanı açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah’a secde etmesinler, diye yapmış. (Neml /25)
- Oysa büyük arşın sahibi olan Allah’tan başka tanrı yoktur.” (Neml /26)
- Süleyman da, “Doğru mu söylüyorsun yoksa yalancılardan biri misin, göreceğiz. (Neml /27)
- Şu mektubumu götür, önlerine bırak, sonra onların yanından çekil de ne sonuca varacaklarına bak.” (Neml /28)
- Sebe melikesi (adamlarına) şöyle dedi: “Beyler! Bana çok önemli bir mektup gönderilmiş! (Neml /29)
- Mektup Süleyman’dan gelmekte, Rahmân ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlamaktadır. (Neml /30)
- ‘Bana üstünlük taslamayın, gelip bana teslim olun’ denilmektedir.” (Neml /31)
- Kraliçe şöyle dedi: “Efendiler! İçinde bulunduğum durum hakkında bana görüşünüzü açıklayın. Sizin görüşünüzü almadan asla bir işe kesin karar vermem.” (Neml /32)
- Şu cevabı verdiler: “Biz güçlüyüz, zorlu savaşçılarız, yine de yetki senindir; artık ne buyuracağını sen düşün.” (Neml /33)
- Kraliçe şöyle dedi: “Krallar bir ülkeye girdiler mi, oranın altını üstüne getirirler ve halkının ulularını aşağılanmış duruma düşürürler. Bunlar da öyle yapacaklardır. (Neml /34)
- Ben bunlara bir hediye göndereceğim, sonra bakacağım elçiler ne ile dönecekler?” (Neml /35)
- (Elçiler) Süleyman’a geldiğinde o şöyle dedi: “Siz bana mal yardımı mı yapıyorsunuz? Allah’ın bana verdiği size verdiğinden daha değerlidir. Hayır, hayır! Bu hediyenizle ancak sizin gibiler sevinir. (Neml /36)
- (Ey elçi!) Onlara dön; iyi bilsinler ki asla karşı koyamayacakları ordularla üzerlerine gelir, muhakkak surette onları yenilmiş ve küçük düşürülmüş olarak oradan çıkarırız!” (Neml /37)
- (Danışmanlarına dönerek) “Beyler! Onlar boyun eğerek bana gelmeden önce hanginiz o kraliçenin tahtını bana getirebilirsiniz?” diye sordu. (Neml /38)
- Cinlerden bir ifrit, “Sen makamından kalkmadan önce ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter, ben güvenilir biriyim” dedi. (Neml /39)
- (Bu konuya dair) kitaptan bir bilgisi olan ise, “Ben onu sen göz açıp kapayıncaya kadar getiririm” diye cevap verdi. Süleyman, tahtı yanı başına yerleşmiş olarak görünce şöyle dedi: “Bu, şükür mü yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınayan rabbimin bir lütfudur. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, kerem sahibidir.” (Neml /40)
- “Onun tahtını tanıyamayacağı bir hale getirin; bakalım gerçeği anlayacak mı yoksa anlamayanlardan mı olacak?” dedi. (Neml /41)
- Kraliçe geldiğinde, “Senin tahtın da böyle mi?” diye soruldu. “Tıpkı o!” dedi ve ekledi: “Biz bundan önce hakkınızda bilgi sahibi olmuş ve çağrınıza boyun eğmiştik.” (Neml /42)
- Onu, daha önce Allah’tan başka taptığı şeyler saptırmıştı. Çünkü o inkârcı bir kavimdendi. (Neml /43)
- Ona, “Köşke gir” denildi. Kraliçe salonu görünce, onu oraya toplanmış su sandı ve eteğini topladı. Süleyman, “Bu, billûrdan yapılmış bir köşkün şeffaf zeminidir” diye uyardı. Kraliçe, “Rabbim, ben gerçekten kendime zulmetmişim! Artık Süleyman’la beraber âlemlerin rabbi olan Allah’a teslim oldum” dedi. (Neml /44)
Hz. Süleyman’ın Duası
Süleyman Peygamber (a.s) Allah’ın kendisine verdiği nimetlere karşılık dua etmiştir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle geçmektedir: Şöyle yalvardı:
- “Rabbim beni bağışla ve bana, benden sonra hiç kimseye nasip olmayacak bir mülk ve saltanat ihsan eyle! Şüphesiz bütün nimetleri bağışlayan, lütufları bol olan yalnız sensin!” (Sâd /35)
- Bunun üzerine biz de rüzgârı onun hizmetine verdik. Rüzgâr onun emriyle istediği yere tatlı tatlı eserdi. (Sâd /36)
- Binalar kuran, dalgıçlık yapan şeytanları da emrine boyun eğdirdik. (Sâd /37)
- Ayrıca demir zincirlerle birbirlerine bağlanmış daha nice yaratıkları da. (Sâd /38)
- Şöyle buyurduk: “Bu nimetler, sana bizim armağanımızdır. İstersen sen de bundan başkalarına verebilirsin, istersen elinde tutarsın; her iki durumda da sana hesap sorulmayacak!” (Sâd /39)
Hz. Süleyman Peygamberin (a.s) Adaleti
Yüce Rabbimiz (c.c) Davud Peygambere (a.s) verdiği gibi oğlu Süleyman Peygambere (a.s) de peygamberlik, hükümdarlık, görevlerini ve aynı zamanda hikmet ve ilim de vermiştir.
Ayet-i Kerime’de şöyle geçmektedir:
- Sonunda Allah’ın izniyle onları yendiler, Davud da Câlût’u öldürdü ve Allah ona hükümranlık ve hikmet verdi, ona dilediği şeyleri öğretti. Eğer Allah’ın, insanların bir kısmı ile diğer kısmını engellemesi olmasaydı yeryüzünde düzen bozulurdu. Fakat Allah’ın âlemler için büyük lütufları vardır. (Bakara /251)
- Şüphesiz biz Davud’a ve Süleyman’a da bir ilim verdik. “Bizi mümin kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a hamdolsun!” dediler. (Neml/ 15)
- Davud’u ve Süleyman’ı da an. Bir zamanlar, (zarar görmüş) bir ekin konusunda hüküm veriyorlardı. Bir topluluğun koyun sürüsü, geceleyin başı boş bir vaziyette bu ekinin içine dağılıp ziyan vermişti. Biz de onların hükmüne tanık idik. (Enbiyâ/78)
- Süleyman’ın dava konusunu iyi anlamasını sağladık. Her birine de hükmetme yeteneği ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud’un buyruğu altına soktuk. Bunları yapan bizdik. (Enbiyâ/79)
Allah’ın Süleyman Peygambere (a.s) Verdiği Nimetler
Kur’an-ı Kerim’de Süleyman Peygambere verilen nimetlerle ilgili ayetler şunlardır:
- Süleyman’ın emrine de onun isteğine göre, içinde bereketler yarattığımız yere doğru esmek üzere güçlü rüzgârı verdik. Biz her şeyi biliriz. (Enbiyâ/ 81)
- Süleyman’ın emrine de sabahleyin bir aylık, akşamleyin bir aylık yol almakta olan rüzgârı verdik. Onun için bakır madenini eritip akıttık. Cinlerden de rabbinin izniyle onun maiyetinde çalışanlar vardı. Onlardan kim buyruğumuzdan sapsa, ona yakıcı ateşin azabını tattırırdık. (Sebe/ 12)
- Süleyman Davud’un yerine geçti. Dedi ki: “Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden gerektiği kadar verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur.” (Neml /16)
- Bir zaman cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan orduları Süleyman’ın emrinde toplanmış, birlikte sevk ve idare ediliyordu. (Neml /17)
- Süleyman kuşları gözden geçirdi ve “Hüdhüdü niçin göremiyorum; yoksa kayıplara mı karıştı?” diye sordu. (Neml /20)
- “Ya bana açık bir gerekçe getirir veya onu şiddetle cezalandırırım ya da onu boğazlarım!” (Neml /21)
- Çok geçmeden hüdhüd gelip dedi ki: “Ben, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe’ halkından sana kesin bir bilgi getirdim.” (Neml /22)
- “Onları bir kadın hükümdarın yönettiğini gördüm; kendisine her imkân verilmiş; bir de muhteşem tahtı var. (Neml /23)
- Ancak onun ve halkının Allah’ı bırakıp güneşe taptıklarını da gördüm. Şeytan onlara yaptıklarını güzel göstermiş, böylece onları yoldan alıkoymuş; bu yüzden doğru yolu bulamıyorlar. (Neml /24)
- (Şeytan bunu) göklerde ve yerde gizli olanı açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah’a secde etmesinler, diye yapmış. (Neml /25)
- Oysa büyük arşın sahibi olan Allah’tan başka tanrı yoktur.” (Neml /26)
- Süleyman da, “Doğru mu söylüyorsun yoksa yalancılardan biri misin, göreceğiz. (Neml /27)
- Şu mektubumu götür, önlerine bırak, sonra onların yanından çekil de ne sonuca varacaklarına bak.” (Neml /28)
Karınca ve Süleyman Peygamber (a.s)
Ayet-i Kerime’de şöyle anlatılmaktadır:
- Bir zaman cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan orduları Süleyman’ın emrinde toplanmış, birlikte sevk ve idare ediliyordu. (Neml /17)
- Nihayet Karınca vadisine geldiklerinde, bir karınca şöyle dedi: “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; aman, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin!” (Neml /18)
- Onun bu sözünden dolayı Süleyman neşeyle gülümsedi ve “Ey rabbim!” dedi, “Gerek bana gerekse anne babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya beni muvaffak kıl. Rahmetinle beni iyi kullarının arasına kat!” (Neml /19)
Süleyman Peygamber (a.s) ve Ordusu
Yüce Rabbimiz (c.c)Kur’an-ı Kerim’de Süleyman Peygamberin (a.s) ordusunu şöyle bildirmektedir:
- Süleyman’ın emrine de sabahleyin bir aylık, akşamleyin bir aylık yol almakta olan rüzgârı verdik. Onun için bakır madenini eritip akıttık. Cinlerden de rabbinin izniyle onun maiyetinde çalışanlar vardı. Onlardan kim buyruğumuzdan sapsa, ona yakıcı ateşin azabını tattırırdık. (Sebe /12)
- Onlar Süleyman’a, isteğine göre yüksek ve görkemli binalar, heykeller, havuz gibi lengerler, yerinden kalkmaz kazanlar imal ederlerdi. Ey Davud ailesi! Şükür için çaba gösterin. Kullarım arasında hakkıyla şükredenler pek azdır. (Sebe /13)
- Şeytanlar (cinler) arasından da onun için dalgıçlık ve daha başka işler yapanlar vardı. Biz onları gözetim altında tutuyorduk. (Enbiyâ/ 82)
- Ve bina ustası, dalgıçlık yapan tüm şeytanları da (onun hizmetine verdik). (Sâd/ 37)
Bu konu kısmi olarak farklı bir şekilde Ahd-i Atîk’ te de bulunmaktadır. Ahd-i Atîk’ te yer alan diğer bilgi ise şudur: İslâmî kaynaklarda elini kana buladığı için mâbed inşasının Hz. Davud’a (a.s) değil oğlu Hz. Süleyman’a (a.s) nasip kılındığı ve ona kan dökmekten uzak tutulacağı için Hz. Süleyman adının verildiği belirtilmektedir (Taberî, Târîh, I, 485).
Hazreti Süleyman (a.s) ve Belkıs
Kur’an-ı Kerim’in ifadesi ile:
- Şu mektubumu götür, önlerine bırak, sonra onların yanından çekil de ne sonuca varacaklarına bak.” (Neml /28)
- Sebe melikesi (adamlarına) şöyle dedi: “Beyler! Bana çok önemli bir mektup gönderilmiş! (Neml /29)
- Mektup Süleyman’dan gelmekte, rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla başlamaktadır. (Neml /30)
- Bana üstünlük taslamayın, gelip bana teslim olun’ denilmektedir.” (Neml /31)
- Kraliçe şöyle dedi: “Efendiler! İçinde bulunduğum durum hakkında bana görüşünüzü açıklayın. Sizin görüşünüzü almadan asla bir işe kesin karar vermem.” (Neml /32)
- Şu cevabı verdiler: “Biz güçlüyüz, zorlu savaşçılarız, yine de yetki senindir; artık ne buyuracağını sen düşün.” (Neml /33)
- Kraliçe şöyle dedi: “Krallar bir ülkeye girdiler mi, oranın altını üstüne getirirler ve halkının ulularını aşağılanmış duruma düşürürler. Bunlar da öyle yapacaklardır. (Neml /34)
- Ben bunlara bir hediye göndereceğim, sonra bakacağım elçiler ne ile dönecekler?” (Neml /35)
- (Elçiler) Süleyman’a geldiğinde o şöyle dedi: “Siz bana mal yardımı mı yapıyorsunuz? Allah’ın bana verdiği size verdiğinden daha değerlidir. Hayır, hayır! Bu hediyenizle ancak sizin gibiler sevinir. (Neml /36)
- (Ey elçi!) Onlara dön; iyi bilsinler ki asla karşı koyamayacakları ordularla üzerlerine gelir, muhakkak surette onları yenilmiş ve küçük düşürülmüş olarak oradan çıkarırız!” (Neml /37)
- (Danışmanlarına dönerek) “Beyler! Onlar boyun eğerek bana gelmeden önce hanginiz o kraliçenin tahtını bana getirebilirsiniz?” diye sordu. (Neml/38)
- Cinlerden bir ifrit, “Sen makamından kalkmadan önce ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter, ben güvenilir biriyim” dedi. (Neml /39)
- (Bu konuya dair) kitaptan bir bilgisi olan ise, “Ben onu sen göz açıp kapayıncaya kadar getiririm” diye cevap verdi. Süleyman, tahtı yanı başına yerleşmiş olarak görünce şöyle dedi: “Bu, şükür mü yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınayan rabbimin bir lütfudur. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, kerem sahibidir.” (Neml /40)
- “Onun tahtını tanıyamayacağı bir hale getirin; bakalım gerçeği anlayacak mı yoksa anlamayanlardan mı olacak?” dedi. (Neml /41)
- Kraliçe geldiğinde, “Senin tahtın da böyle mi?” diye soruldu. “Tıpkı o!” dedi ve ekledi: “Biz bundan önce hakkınızda bilgi sahibi olmuş ve çağrınıza boyun eğmiştik. ” (Neml /42)
- Onu, daha önce Allah’tan başka taptığı şeyler saptırmıştı. Çünkü o inkârcı bir kavimdendi. (Neml /43)
- Ona, “Köşke gir” denildi. Kraliçe salonu görünce, onu oraya toplanmış su sandı ve eteğini topladı. Süleyman, “Bu, billûrdan yapılmış bir köşkün şeffaf zeminidir” diye uyardı. Kraliçe, “Rabbim, ben gerçekten kendime zulmetmişim! Artık Süleyman’la beraber âlemlerin rabbi olan Allah’a teslim oldum” dedi. (Neml /44)
Hz. Süleyman Peygamberin (a.s) Atlara Olan Sevgisi
Süleyman Peygamberin (a.s) at sevgisi Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılır:
- Bir ikindi vakti ona, tek ayağını tırnağı üzere kaldırıp diğer üç ayağı üzerinde duran ve süratli koşan safkan atlar arz edilmişti. (Sâd/31)
- Süleyman: “Benim bu atlara ve güzel şeylere olan sevgim, ancak bana Rabbimi hatırlattıkları ve O’nun adını yaymaya hizmet ettikleri içindir” dedi. Ve atlar koşup, tozdan perdelerin arkasında görünmez oluncaya kadar onları hayranlıkla seyretti. (Sâd/32)
- Ardından, “Onları bana geri getirin” diye emretti. Atlar gelince, onların bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı. (Sâd/33)
Hazreti Süleyman Peygamberin (a.s) Yaşadığı İmtihanlar
Bu konuda İslâm’ın peygamberlik anlayışıyla bağdaşmayan çelişkili pek çok rivayet nakledilmiştir. Bir rivayete göre tahta bırakılan ceset Süleyman’ın çocuğunun cesedidir. Süleyman’ın -aleyhisselâm- bir oğlu dünyaya gelmiş ve şeytanlar onu öldürmeyi planlayınca Hz. Süleyman -aleyhisselâm- tevekkül etmek yerine bir bulut vasıtasıyla çocuğu uzaklaştırmış, bunun üzerine ceza olarak çocuğun cesedi taht üzerine bırakılmıştır. Diğer bir rivayete göre Süleyman -aleyhisselâm- Allah yolunda savaşacak yiğit evlâtlarının dünyaya gelmesi için eşleriyle birlikte olacağını söylemiş fakat “inşallah” demeyi unuttuğu için sakat bir oğlu olmuş, böylece beklentisi gerçekleşmemiştir(Buhârî, “Enbiyâʾ”, 40; Müslim, “Eymân”, 23)
Buna göre onun Allah’tan af dilemesinin sebebi inşallah demeyi unutmasıdır; tahtına ceset bırakılması ise temsilî bir anlatım olup doğan sakat çocuğa işaret etmektedir. Bir diğer yoruma göre Süleyman -aleyhisselâm- hastalıkla imtihan edilmiş, hastalık yüzünden çok zayıflayıp tahtında âdeta ceset gibi görünmüş veya büyük bir felâket beklentisi içine girip bu kaygı ve korku yüzünden zayıflayıp âdeta cesede dönmüştür (Tecrid Tercemesi, IX, 162). Fahreddin er-Râzî konuyla ilgili bu rivayetleri asılsız saymaktadır (Mefâtîḥu’l-ġayb, XXVI, 208-209).
Hazreti Süleyman Peygamber (a.s) Büyü Yapmış Mıdır ?
Ayet-i Kerime’nin ifadesi ile bu konu şöyle anlatılır:
- Onlar, Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurup söylediklerine uydular. Gerçek şu ki Süleyman kâfir olmadı, fakat şeytanlar kâfir oldular; çünkü insanlara sihri, Bâbil’de iki meleğe, Hârût’la Mârût’a indirileni öğretiyorlardı. Hâlbuki bu iki melek, “Biz ancak imtihan vasıtasıyız; sakın küfre sapma!” demedikçe hiç kimseye bilgi vermezlerdi. Fakat onlar bu iki melekten, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa Allah’ın izni olmadıkça onunla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Yine de kendilerine fayda sağlayanı değil zarar vereni öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu (sihri) satın alan kimsenin ahiretten nasibi olmadığını çok iyi biliyorlardı. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür, bir bilselerdi. (Bakara/ 102)
- Süleyman’ın ölümüne hükmettiğimizde, öldüğünü, ancak asâsını kemiren ağaç kurdu göstermişti. Süleyman’ın cesedi yere yıkılınca ortaya çıktı ki, eğer cinler gaybı bilmiş olsalardı o aşağılayıcı eziyete katlanıp durmazlardı. (Sebe/ 14)
Hazreti Süleyman Peygamberin (a.s) Vefatı
Süleyman Peygamber (a.s) 40 sene saltanat sürmüş ve yaşı 53 iken vefat ettiği söylenmektedir. (Mes‘ûdî, I, 58; Sa‘lebî, s. 328)