HAZRETİ MUSA

Hayatı

Hz. Musa (a.s)’nın babası, İmran’dır; Onun babası Yahser, onun da babası Kahes’dir. Nesebi Hz. Yakub (a.s)’a ulaşır. Hz. Musa (a.s)’nın yanında gördüğümüz Harun (a.s) onun kardeşidir. Musa adının İbrânîce’deki karşılığı Moşeh olup kelimenin menşei tartışmalıdır. Tevrat’ta nakledildiğine göre Firavun’un kızı onu sudan çıkardığı için kendisine bu adı vermiştir (Çıkış, 2/10). Buna göre Moşeh kelimesi, İbrânîce’de “çekip çıkarmak” anlamına gelen ve Eski Ahid’de nâdiren kullanılan (II. Samuel, 22/17; Mezmur, 18/16) “mşh” (maşah) kökünden gelmektedir.  Allahuteâla, Musa (a.s)’yı Firavun’a, imana davet için gönderdiğinde, Hz. Harun (a.s)’ı da ona yardımcı olarak seçmiş ve görevlendirmişti. Hz. Musa (a.s) Allah’a şöyle dua ederek, kardeşi Harun (a.s)’u kendisine yardımcı yapmasını istemişti:

  • Bir de bana ehlimden bir vezir, (yardımcı) ver. Kardeşim Harun’u (ver).” (Taha, 29-30).

Hz. Musa (a.s), Mısırın zor günler yaşadığı süreçte dünyaya geldi. Bu sürede Firavun İlahlık iddasıyla İsrailoğulları halkına dayanılamayacak eziyetlerde bulunuyordu. Hz. Musa Allah tarafından gönderilen bir resuldü. O da tıpkı kendisinden önce gönderilmiş olan peygamberler gibi kavmini Allah’a iman etmeye çağırdı. Kavmine zulmeden ve ilahlık iddiasında bulunan Firavun’a karşı tevhid yolunda mücahede etti. Bu uğurda, bütün peygamberlerin karşısına çıkan güçlükler, onun da karşısına çıktı. Doğup büyüdüğü diyardan çıkarıldı, kâfirler tarafından öldürülmek gayesiyle kovalandı. Allah Kuran’da bir ayette Hz. Musa hakkında şöyle buyuruyor.

  • Kitap’ta, Mûsâ’yı da an. Şüphesiz o seçkin bir insan idi. Bir resûl, bir nebî idi” (Meryem/51).

Hz. Musa (a.s)’nın Firavun ile olan kıssası, Kuran’ın bazı surelerinde çeşitli üsluplarda anlatılmıştır. Firavun ve ordusunun Kızıldeniz’de boğulmaları olayından sonra, İsrailoğulları ile ilgili kıssasına da genişçe yer verilmiştir. Hz. Musa (a.s)’nın Firavun ile olan mücadelesi, hak ile batılın çatışması, Rahman’ın ordusu ile şeytanın ordusunun kaçınılmaz savaşıdır. Sapıklık ve batıl, daima İblis ve onun ordusu tarafından temsil edilmiş; imana, tevhide, peygamberliğe, kısaca Hakka sürekli meydan okumuştur. Fakat kazanan daima Hak olmuştur.

Hz. Musa (a.s)’da gönderildiği kavmi cehalet ve sapıklık içerisinde buldu. Onları Hakka davet etti, yurdundan çıkarıldı, savaştı ve sonunda Allah’ın izniyle kazandı.

Hz. Musa ’nın Firavunla mücadelesi

Hz. Musa, Firavunun sarayında yaşayıp büyümüştür. Kendisine peygamberlik verildikten sonra Firavunun karşısına çıkıp onu hak yoluna davet etmişti. Firavun kibre kapılarak

  • Firavun, şöyle dedi: “Seni biz küçük bir çocuk olarak alıp aramızda büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin.” (Böyle iken) sen o yaptığın işi yaptın (adam öldürdün). Sen nankörlerdensin.” (Şuara, 18-19)
  • “Mûsâ, şöyle dedi: “Ben onu, o vakit kendimi kaybetmiş bir hâlde iken (istemeyerek) yaptım. Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden kıldı. Senin başıma kaktığın bu nimet (gerçekte) İsrailoğullarını köleleştirmendir.” (Şuara, 20-22)

Bu sürecin sonunda Firavun Hz. Musa’ya düşman olmuş ve ona mani olmak için birçok çaba göstermişti. Allah’ın yardımıyla Hz. Musa bu sıkıntıları mucizeler göstererek atlatmıştır. Bu konuya Hz. Musa’nın mucizeleri bölümünde detaylıca yer verdik.

Hz. Musa’nın Duası

Bu Dua Kuranı kerimde şöyle zikredilmektedir;

  • Dua’nın arapça okunuşu: Rabbiş rahli sadri ve yessirli emri vahlul ugdaten min lisani yef gahu gavli.
  • Türkçe Meali: Rabbim göğsümü genişlet ve işimi kolaylaştır. Dilimin bağını çöz ki sözümü daha iyi anlasınlar. (Taha/25-28)

Hz. Musa ’nın Allah ile konuşması

Allah Hz. Musa ile konuşma lütfunda bulunmuştu. Hz. Musa (as) bundan cesaret alarak bütün cesaretini toplayıp Allah’ı görmek istediğini söyledi. Allah ona şöyle söyledi etti:

  • “Musa, tayin ettiğimiz vakitte gelip Rabbi onunla konuşunca, Musa: “Rabbim! Bana Kendini göster, Sana bakayım” dedi. Allah: “Sen Beni göremezsin ama dağa bak, eğer o yerinde kalırsa sen de Beni göreceksin” buyurdu. Rabbi dağa tecelli edince onu yerle bir etti ve Musa da baygın düştü; ayılınca: “Yarabbi, münezzehsin, Sana tevbe ettim, ben inananların ilkiyim” dedi.” (Araf/143)

Hz. Musa (as)’ın bu tövbe ve yakarışı üzerine, Allah: peygamber olarak göndermekle O’nu insanlar üzerine seçtiğini, kendisine ihsan ettiği şeylerden başkasını istememesini ve her haline şükredenlerden olmasını beyan buyurdu. Yine Hz. Musa (as)’a: Beni İsrail için gerekli nasihat ve emirlerinden ibaret olan Tevrat-ı Şerif levhalarını ciddiyetle alıp kavmine, en güzel şekilde tebliğ etmesini bildirdi.

Hz. Musa ’ya verilen 10 emir

1. Allah’tan başka ilahların olmayacak.
2. Kendin için oyma put yapmayacaksın.
3. Allah’ın ismini boş yere anmayacaksın.
4. Cumartesi günü hiçbir iş yapmayacaksın.
5. Babana ve annene hürmet edeceksin.
6. Adam öldürmeyeceksin.
7. Zina etmeyeceksin.
8. Çalmayacaksın.
9. Yalan şahitliği yapmayacaksın.
10. Komşunun hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin.

Hz. Hızır ile Yolculuğu

Bu konu yüce Allah’ın göndermiş olduğu kuranı kerimde şöyle izah edilmektedir.

  • O kul, “Doğrusu sen benimle beraberliğe sabredemezsin, (iç yüzünü) kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredersin?” dedi.  (Kehf/67-68)
  •  Mûsâ, “İnşallah sen beni sabreder bulacaksın. Senin sözünden dışarı çıkmam” dedi. (Kehf/69)
  • O da, “Eğer bana tâbi olursan, sana o konuda bilgi verinceye kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma!” diye tembih etti. (Kehf/70)
  •  Bunun üzerine birlikte yürüdüler. Kıyıya ulaşıp gemiye bindikleri zaman o kul gemiyi deldi. Mûsâ, “İçindekileri boğmak için mi onu deldin? Gerçekten sen çok kötü bir iş yaptın!” dedi. (Kehf/71)
  • Kul, “Ben sana, sen benimle beraberliğe sabredemezsin, demedim mi?” dedi. (Kehf/72)
  • Mûsâ, “Unuttuğum şeyden dolayı beni paylama ve işimi çıkmaza sokma!” dedi. (Kehf/73)
  •  Yine yola koyuldular. Nihayet bir gence rastladıklarında, o kul hemen onu öldürdü. Mûsâ dedi ki: “Mâsum bir insanı, bir cana karşılık olmaksızın katlettin ha! Gerçekten sen fena bir şey yaptın!” (Kehf/74)
  • O kul, “Sana, benimle beraber olmaya asla sabredemezsin dememiş miydim? Dedi. (Kehf/75)
  • Mûsâ, “Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam artık bana arkadaşlık etme! Bu takdirde hakikaten benden yana mazeretin sonuna ulaşmış olursun” dedi. (Kehf/76)
  • Yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındı. Derken orada yıkılmak üzere bulunan bir duvarla karşılaştılar, o hemen onu doğrulttu. Mûsâ, “Dileseydin, elbet buna karşı bir ücret alırdın” dedi. (Kehf/77)
  • O cevap verdi: “İşte bu, beraberliğimizin sona ermesidir. Şimdi sana, sabredemediğin şeylerin iç yüzünü haber vereceğim” dedi. (Kehf/78)
  • Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi. Onu delerek kusurlu hale getirmek istedim. (Çünkü) onların gideceği yerde her (sağlam) gemiyi gaspetmekte olan bir kral vardı. (Kehf/79)
  • Gence gelince, onun anne babası mümin kimselerdi; gencin onları sonunda azgınlık ve nankörlüğe düşürmesinden korktuk. (Kehf/80)
  • Böylece istedik ki, rableri onun yerine kendilerine ondan daha temiz ve daha merhametlisini versin. (Kehf/81)
  • Duvara gelince o, şehirde iki yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir define vardı; babaları ise iyi bir adamdı. Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarsınlar. Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte, hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur.” (Kehf/82)

Hz. Musa ‘nın Mucizeleri

Elindeki asanın ejder olması

Bu konu yüce Allah’ın göndermiş olduğu kuranı kerimde şöyle izah edilmektedir.

  • Firavun, çevresindeki seçkinlere şöyle dedi: “Doğrusu bu, çok bilgili bir sihirbaz! (Şuara suresi/34)
  • Yaptığı sihirle sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Buna karşı ne buyurursunuz?” (Şuara suresi/35)
  • Dediler ki: “Onu ve kardeşini bir süre alıkoy ve sihirbaz toplamak üzere şehirlere (adamlar) gönder; (Şuara suresi/36)
  • Bütün bilgili sihirbazları sana getirsinler.” (Şuara suresi/37)
  • Böylece sihirbazlar belli bir günün ilân edilmiş vaktinde bir araya getirildi. (Şuara suresi/38)
  •  Halka, “Siz de toplantıya gelmiyor musunuz?” denildi. (Şuara suresi/39)
  • “Sihirbazlar üstün gelirlerse -ki ümidimiz budur- herhalde onların yolundan gideriz.” (Şuara suresi/40)
  • Sihirbazlar geldiklerinde Firavun’a, “Üstün gelen biz olursak herhalde bize bir ödül vardır, değil mi?” dediler. (Şuara suresi/41)
  • Firavun, “Evet”, dedi; “O takdirde gerçekten has adamlarımdan olacaksınız.” (Şuara suresi/42)
  • Mûsâ sihirbazlara, “Ne atacaksanız atın!” dedi. (Şuara suresi/43)
  • Bunun üzerine iplerini, değneklerini yere attılar ve dediler ki: “Firavun’un üstün gücü adına, elbette üstün gelen biz olacağız.” (Şuara suresi/44)
  • Sonra Mûsâ da değneğini yere attı; bir de ne görsünler, onların düzmece nesnelerini yutuveriyor! (Şuara suresi/45)
  • Sihirbazlar derhal secdeye kapandılar. (Şuara suresi/46)
  • “Âlemlerin rabbine, Mûsâ ve Hârûn’un rabbine iman ettik” dediler. (Şuara suresi/47-48)
  • Firavun dedi ki: “Benim size izin vermemi beklemeden ona iman ediyorsunuz, öyle mi? Anlaşılan o, size sihri öğreten üstadınızmış! Ama şimdi göreceksiniz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım!” (Şuara suresi/49)
  • “Zararı yok” dediler, “Nasıl olsa biz rabbimize dönüyoruz. (Şuara suresi/50)

Elinin bembeyaz kesilip nur gibi parlaması

Hz. Musa’ya verilen diğer mucize elinin nur gibi parlamasıdır. Kendisi ilahi emri yerine getirince, eli, her türlü illet ve hastalıklardan salim ve parlak bir güneş gibi bembeyaz bir hale gelmişti. Çok şaşırdı. Bu durum ayeti kerimelerde şöyle anlatılmaktadır.

  • Sana büyük mucizelerimizden birini daha göstermemiz için elini koynuna sok ki bir başka mucize olarak, (alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir hâlde çıksın.” (Taha/ 22-23)
  • “Elini koynuna sok. (Alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir hâlde çıksın. Korkudan açılan kolunu kendine çek (toparlan). İşte bunlar, Firavun ve ileri gelen adamlarına (göstermen için) Rabbin tarafından (sana verilen) iki delildir. Çünkü onlar fasık bir kavimdirler.” (Kasas/32)
  • “Dediler ki: “Bizi büyülemek için her ne getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz.” Biz de, her biri ayrı ayrı birer mucize olmak üzere başlarına tufan, çekirge, ürün güvesi (haşarat), kurbağalar ve kan gönderdik. (Hiçbirinden ders almadılar.) Büyüklük tasladılar ve suçlu bir kavim oldular.” (Araf/132-133)

Onlar azap geldiğinde Hz. Musa’ya koşuyor ve yardım istiyorlardı. Azap kalkıncada bu zaten geçici bir durum diye yüz çevirirdi. Günümüzde de bu afetin insanlar için ne kadar zararlı düştüğünü görüyoruz. Fakat kimse bunun ilahi uyarı manasına almaya yanaşmıyor.

İşte bu azaplar sırasıyla şöyledir

Tufan

Allah şiddetli yağmurlar yağdırdı. Öyle ki, evleri su ile doluyordu. Boyunlarına kadar su içindelerdi.

Hz. Musa’ya gelerek

“Ey Musa! Rabbine dua et; eğer bu bela kalkarsa, iman edeceğiz.” dediler.

Hz. Musa dua etti. Sular çekildi. Ardından büyük bir bolluk dönemi başladı.

“Bu su, bize bir azap değil, meğer bir nimetmiş! Zaten geçecekmiş! Bunlar, Musa’nın duasıyla olmadı!” dediler.

Çekirge afeti mucizesi

Kısa süre sonra Allah onlara çekirge sürüleri gönderdi. Bahşedilen bolluğu yediler. Ne varsa harab ettiler. Ancak İsrailoğulları’na bir zarar vermiyorlardı.

Onlar tekrardan Hz. Musa’ya gelerek:

“Ey alim! Dua et; bu beladan kurtulursak Sana iman edeceğiz, Seni kabul edeceğiz!” dediler.

Hz. Musa dua etti. Çekirgeler gitti azap kalktı.

Ancak üzerlerinden azabın kalktığını görerek rahatladılar ve yine sözlerinde durmadılar; zulüm ve isyanlarına devam ettiler.

Bit ve Pire

Bunun üzerine Allah, onlara bit ve pireyi Musallat etti. Yemek yerlerken kapları bit ve pire ile dolardı. Bu büyük bir bela idi. Yine Hz. Musa’dan dua istediler. Bundan da kurtuldular.

Fakat yine isyana meylettiler.

Kurbağa sürülerinin Mısır’ı istila etmesi.

Bu sefer Hz. Musa Nil Nehri’ne gitti. Asasıyla vurdu ve bütün kurbağalar Mısır’ı işgal etti. Yemek kaplarına varana kadar her yer kurbağalarla doldu. Yine Hz. Musa’dan dua istemeye geldiler:

“Ey alim! Artık gerçekten pişmanız; sizleri Arz-ı Mev’ûd’a (Kudüs’e) bırakacağız!” dediler.

Ancak Hz. Musa’nın duası ile bela kalkınca, yine eski davranışlarını sürdürdüler.

Suların kana inkılab etmesi.

Onların bir türlü uslanmaması üzerine Allah, Nil Nehri’ni kan haline getirdi. İçecek su bulamadılar. Nil Nehri, Sıptiler içerken ve kullanırken asli berraklığını muhafaza ediyor; Kıptilere ise kan oluyordu. Yine Hz. Musa’ya koşup yalvardılar. Bu musibet de üzerlerinden kaldırıldı.

Fakat yalancı ve nankör Kıptiler, yine isyanlarına döndüler.

Hz. Musa (as)’ın asasını taşa vurmasıyla on iki çeşmenin fışkırması

Hz. Musa’nın bu mucizesi, Tîh sahrasında gerçekleşmiştir. Hz. Musa’nın (as.) kavmi bu sahraya geldiğinde susuzluk baş göstermiş, bunun üzerine Hz. Musa (as.) Allah’tan bir su ihsan etmesi veya yağmur göndermesi için duada bulunmuştu. Bu duanın kabulüyle kendisine asasını taşa vurması emredilmiş, o da asayı taşa vurduğunda on iki pınar fışkırmıştı. Her bir kabile, kendisine tahsis edilen pınardan içmiş, böylece aralarında bir ihtilaf, bir anlaşmazlık çıkmamıştı. Bu durum kuranı kerimde şöyle anlatılmaktadır:

  • “Bir zamanlar Mûsâ kavmi için su istemiş, biz de ona, “Asânı taşa vur!” demiştik. Bunun üzerine taştan on iki göze fışkırdı. Her topluluk kendi içeceği yeri bildi. “Allah’ın rızkından yiyin için; yeryüzünde fitne fesat çıkarmayın” (dedik). (Bakara/60)

Kızıldeniz’in yarılmasıyla İsrailoğullarının denizi geçmesi.

Firavun Hz. Musa zamanında mısırda yaşamış zalim bir hükümdardı. Firavun kendini ilah olarak kabul etmiş ve Hz. Musa’nın Allah’a iman etmesi için yaptığı davetlere karşı iftira ve tehditle karşılık vermiştir. Hz Musa’nın, Allah’ın izni ile gösterdiği mucizeler karşısında ona sihir isnadında bulunan firavun daha sonra bu mucizeler karşısında korkmuş ve Hz. Musa ile inananların Mısır’dan gitmesine izin vermiştir. Sonra firavun bu iznine pişman olup askerleriyle Hz. Musa ve yanındaki İsrailoğullarının peşine düşmüştür.

Hz. Musa, toplumuyla deniz kenarına varınca, gidecek yolları kalmadığı zannedilirken, Hz. Musa asasını denize doğru uzatır ve sular çekilmeye başlar. İki tarafa ayrılan sular neticesinde orada yürümeye elverişli bir yol açılır. Bu yoldan hızla geçmeye başlayan bu topluluk denizin diğer tarafına geçmeye az kalmasına yakın arkalarından firavun askerlerinin yetiştiği haberi gelir. Firavun suların kısa zaman sonra gelmeyeceğini sanır ve çok hızlı hareket ederlerse karşı kıyıya ulaşabileceğini ve bu şekilde Musa ile kavmine ulaşabileceğini düşünerek hızla atını ve askerlerini oraya doğru sürer. Ancak tam denizin ortasına geldiklerinde sular hızla geriye gelmeye başlar. Bir anda ortaya çıkan fırtına da, suları inanılmaz derecede azgınlaştırarak hızla karaya doğru atar. Firavun bu kibirli ve inatçı tavrını Allah’ın azabıyla karşılaşıncaya kadar sürdürmüş ve azgın dalgaların karşısında çaresizliğini ve öleceğini anlayınca imana yönelmiştir. Ne öne ne de arkaya kaçma fırsatı bulamayan firavun ve askerleri sular altında kalarak can vermiştir.

Bu hadise Kuranda şöyle geçmektedir;

  • Mûsâ’ya, “Kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz” diye vahyettik. (Şuara suresi/52)
  •  Firavun da asker toplamak üzere şehirlere adamlar gönderdi. (Şuara suresi/53)
  •  (Adamlarına) “Bunlar, sayıları az, önemsiz bir topluluk; (Şuara suresi/54)
  •  Fakat bize karşı nefretle doludurlar. (Şuara suresi/55)
  •  Biz de kuşkusuz tedbirli, tek vücut bir topluluğuz” (dedi). (Şuara suresi/56)
  •  Daha sonra onları (Firavun ve topluluğunu) bahçelerden, pınarlardan, hazinelerden ve değerli bir konumdan mahrum ettik. (Şuara suresi/57-58)
  • İşte böyle. Bu nimetleri onların yerine İsrâiloğulları’na verdik. (Şuara suresi/59)
  •  (Olaya gelince) Arkadan Firavun ve adamları gün doğarken onlara yetiştiler. (Şuara suresi/60)
  •  İki topluluk birbirini görünce, Mûsâ’nın adamları, “İşte yakalandık!” dediler. (Şuara suresi/61)
  •  Mûsâ, “Hayır! Eminim ki rabbim benimledir, bana bir çıkış yolu gösterecektir” dedi. (Şuara suresi/62)
  •  Bunun üzerine Mûsâ’ya, “Asân ile denize vur!” diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı, her parça koca bir dağ gibi oldu. (Şuara suresi/63)
  •  Ötekilerini de oraya getirdik. (Şuara suresi/64)
  • Mûsâ ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardıktan sonra ötekilerini suda boğduk. (Şuara suresi/65-66)
  •  Şüphesiz bunda inandırıcı işaretler vardır; ama çokları imana gelmiş değildir. (Şuara suresi/67)
  •  Şüphesiz rabbin, işte O, mutlak güçlüdür, engin merhamet sahibidir. (Şuara suresi/68)

Bir diğer surede

  • Mûsâ’ya şöyle vahyetmiştik: “Kullarımı geceleyin yola çıkar, yetişecekler diye korku ve endişe duymaksızın onlara denizde kupkuru bir yol aç.” (Taha suresi/77)
  • Derken Firavun askerleriyle onların peşine düştü, ama deniz onları amansızca sarıverdi. (Taha suresi/78)
  • Firavun kavmini saptırmış, doğru yolu göstermemişti. (Taha suresi/79)

Bir diğer surede

  • “İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun da, askerleriyle birlikte zulmetmek ve saldırmak üzere, derhal onları takibe koyuldu. Nihayet boğulmak üzere iken, “İsrailoğulları’nın iman ettiğinden başka hiçbir ilâh olmadığına inandım. Ben de müslümanlardanım” dedi. (Yunus/90)

Ancak, Allah firavunun son anda yani ölüm anında ettiği tövbeyi kabul etmemiştir. Allah (c.c) firavun’un bu samimiyetsiz tavrını Kur’an’da şu ayetlerle bildirmiştir;

  • “Şimdi mi? Halbuki daha önce hep baş kaldırmış ve bozguncular arasında yer almıştın. İşte bugün senin cesedini kurtaracağız ki, senden sonra gelenler için bir ibret olsun! İnsanların pek çoğu gösterdiğimiz delillerin bilincinde değildirler.”
    (Yunus Suresi/ 91-92)

Tur dağının yerinden koparılarak İsrailoğullarının üzerine kaldırılışı.

Bu konu yüce Allah’ın göndermiş olduğu kuranı kerimde şöyle izah edilmektedir.

  • “Ey İsrail’in evlatları! Bir vakit de Tevratı uygulayacağınıza dair sizden söz almış, sonra bu ahdi bozduğunuz için Dağı üzerinize kaldırarak demiştik ki: Size verdiğimiz Kitaba kuvvetle sarılın ve muhtevasını iyi inceleyip ders alın ki kötü akıbetten korunasınız.” (Bakara/63)
  • “Bir zamanlar dağı İsrailoğullarının üzerine gölge gibi kaldırdık da üstlerine düşecek sandılar. ‘Size verdiğimi (Kitab’ı) kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayın ki korunasınız.’ dedik.” (Araf/171)

Hz. Musa ‘nın Vefatı

Hz. Musa vefatı konusunda farklı rivayetler bulunmaktadır. Fakat en bilinene göre, 120 yaşında vefat etmiş ve Kudüs civarında defnedilmiştir.

Kaynakça:

  • İslam Ansiklopedisi, Musa
  • Sorularlaislamiyet, Hz. Musa (as) neden Allah´la konuşmak istemiştir? 
  • Diyanet, Şuara Suresi, Yunus Sureis, Araf Suresi, Bakara Suresi, Kehf Suresi, Taha Suresi, Kasas Suresi, Mümin Suresi, Meryem Suresi mealleri
  • İslam ve İhsan, Hz Musa
YAZAR BİLGİSİ
İslami hakikatleri Allah rızası için insanlara ulaştırmaya çalışan bir kul.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.