Ölümden sonrası nasıldır? Ölümden sonrası ‘nın dindeki yeri nedir? Ölümden sonrası ile ilgili Resulullah’ın söylediği hadisler şunlardır;
RESULULLAHIN VEFATI
Resulullahın vefatı nasıl oldu? Resulullahın vefatı ‘nı sahabeler nasıl anlattı ? Resulullahın vefatı ile ilgili Resulullah’ın söylediği hadisler şunlardır;
- Resulullah (sav)’ın hastalığı ağırlaşıp, ağrıları artınca, benim odamda tedavi edilmesi için diğer zevcelerinden müsaade istedi. Onlar kendisine izin verdiler, iki kişinin arasında çıktı. Bunlardan biri amcası Abbas İbnu Abdulmuttalib idi, bir başkası daha vardı. Ayakları yerde sürünüyordu. Odama girince ızdırabı daha da arttı. “Ağızlarındaki bağları açılmamış yedi kırbadan üzerime su dökün, belki (iyileşir), insanlara bir vasiyette bulunurum!” buyurdular. Hz. Hafsa ‘ya ait bir leğene oturttuk. Sonra bu kırbalardan üzerine su dökmeye başladık. (Bir müddet sonra) “yeterince döktünüz” diye işaret edinceye kadar dökmeye devam ettik. Sonra (iyileşerek) halka çıkıp namaz kıldırdı ve bir hitabede bulundu.” Buhari, Megazi 83, Vudu 45, Ezan 39, 46, 47, 51, 67, 68, 70, Hibe 14, Humus 4, Enbiya 19, Tıbb 21, İ’tisam 5, Müslim, Salat 90, (418), Tirmizi, Cenaiz 8, (978, 979), Nesai, Cenaiz 6, (4, 6, 7)
- Resulullah (sav), kendisini ölüme götüren hastalığa yakalandığı zaman derdi ki: “Ey Aişe! Ben Hayber’de yediğim (zehirli) yemeğin elemini hep hissediyordum. İşte şimdi kalp damarımın kesildiğini hissettiğim anlar geldi.” Buhari, Megazi 83
- Hazreti Aişe ‘nin (r.a) yanına girdim. Ona: “Resulullah (sav)’ın hastalığından bana anlatmaz mısın?” dedim. Anlatmaya başladı: “Elbette! Resulullah (sav) ağırlaştı ve: “Halk namazını kıldı mı?” diye sordu. Biz: “Hayır! Ey Allah’ın Resulü, onlar sizi bekliyorlar!” dedik. Dediğini yaptık, o da yıkandı. Sonra kalkmaya çalıştı, fakat üzerine baygınlık çöktü. Sonra kendine geldi ve tekrar: “Cemaat namaz kıldı m,?” diye sordu. “Hayır! Dedik, onlar sizi bekliyorlar ey Allah’ın Resulü!” Tekrar: “Benim için leğene su koyun!” emretti. Hazreti Aişe der ki: “Dediğini yaptık, yıkandı. Sonra tekrar kalkmak istedi. Yine üzerine baygınlık çöktü. Sonra ayılınca: “İnsanlar namaz kıldı mı?” diye sordu. “Hayır! Dedik, onlar sizi bekliyorlar, ey Allah’ın Resulü!” Resûlullah (sav): “Benim için leğene su koyun!” dedi ve yıkandı. Sonra kalkmaya yeltendi, yine üzerine baygınlık çöktü, sonra ayıldı. “Halk namazı kıldı mı?” diye sordu. “Hayır, onlar sizi bekliyorlar ey Allah’ın Resulü!” dedik. Hazreti Aişe der ki: “Halk mescide çekilmiş, Resulullah (sav)’ı yatsı namazı için bekliyorlardı. Hazreti Aişe der ki: “Resulullah (sav) Hazreti Ebu Bekr’e adam göndererek halka namaz kıldırmasını söyledi. Elçi gelerek ona: “Resulullah (sav) halka namaz kıldırmanı emrediyor!” dedi. İnce duygulu bir kimse olan Ebu Bekr (r.a): “Ey Ömer, halka namazı sen kıldır!” dedi. Hazreti Aişe’nin anlattığına göre, Hazreti Ömer: “Buna sen daha ziyade hak sahibisin (ehaksın)!” cevabında bulundu. Aişe der ki: “O günlerde namazı Ebu Bekr (r.a) kıldırdı. Bilahare Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), kendinde bir hafiflik hissetti. Biri Abbas olmak üzere iki kişinin arasında, öğle namazı için çıktı. O sırada namazı halka Ebu Bekr kıldırıyordu. Ebu Bekr, Resulullah’ın geldiğini görünce, geri çekilmek istedi. Resulullah (sav) geri çekilme diye işaret buyurdu. Kendisini getirenlere: “Beni yanına oturtun!” dedi. Onlar da Hazreti Ebu Bekr’in yanına oturttular. Hazreti Ebu Bekr, Resulullah (sav)’ın namazına uyarak namaz kılıyordu. Halk da Hazreti Ebu Bekr’in namazına uyarak namazını kılıyordu. Resulullah (sav) oturmuş vaziyette idi.” Ubeydullah der ki: “Abdullah İbnu Abbas ‘ın (sav) yanına girdim ve: “Hazreti Aişe ‘nin (r.a) hastalığı ile ilgili olarak anlattığını size anlatayım mı?” dedim. Bana: “Haydi anlat!”dedi. Ben de bu hususta anlattığını naklettim. Söylediklerimden hiçbir noktayı reddetmedi. Sadece: “(Resulullah’ı mescide) Abbas’la birlikte taşıyan ikinci şahsın ismini verdi mi?” diye sordu. Ben: “Hayır söylemedi” deyince: “O, Ali (r.a) idi” dedi. Buhari, Megazi 83, Vudu 45, Ezan 39, 46, 47, 51, 67, 68, 70, Hibe 14, Humus 4, Enbiya 19, Tıbb 21, İ’tisam 5, Müslim, Salat 90, (418), Tirmizi, Cenaiz 8, (978, 979), Nesai, Cenaiz 6, (4, 6, 7)
- Bir rivayette Buhari şu ziyadede bulundu: “Resulullah (sav) hastalığı sırasında: “Ben, yarın neredeyim? Ben, yarın neredeyim?” diye sorarak Hazreti Aişe’nin yanında kalacağı günü öğrenmek istedi. Zevceleri, dilediği yerde kalma izni verdiler. Hazreti Aişe der ki: “Resulullah (sav), benim hücremde ve normal olarak bana uğramakta olduğu günde vefat ettiler. Ayrıca Aziz ve Celil olan Allah onun ruh-u şeriflerini kabzettiği vakit, mübarek başları ciğerimle boğazım arasında (göğsümde) (yaslanmış vaziyette) idi. Tükürüğü de tükürüğüme karışmıştı. Resûlullah (sav) hastalığı sırasında bir ara, (kardeşim) Abdurrahman İbnu Ebi Bekr (r.a) içeri girdi, elinde bir misvak vardı, dişlerini misvaklıyordu. Resulullah (sav) o misvağa baktı. “Ver o misvağı bana!” dedim. O da verdi. Dişlerimle kemirip yonttum ve ucunu geverek (yumuşatıp) Resulullah’a (sav) uzattım. Resulullah, başı göğsüme yaslı vaziyette onunla dişlerini misvakladı.” Buhari, Megazi 83, Vudu 45, Ezan 39, 46, 47, 51, 67, 68, 70, Hibe 14, Humus 4, Enbiya 19, Tıbb 21, İ’tisam 5, Müslim, Salat 90, (418), Tirmizi, Cenaiz 8, (978, 979), Nesai, Cenaiz 6, (4, 6, 7)
- Resulullah (sav), sıhhati yerinde iken şöyle diyordu: “Hiçbir peygamber, cennetteki makamını görmeden kabzedilmez. Bundan sonra hayatı devam ettirilir veya öbür dünyaya gitme hususunda muhayyer bırakılır.” Resulullah (sav) hastalandığı zaman O’nu, (başı) dizimin üstünde baygın vaziyette gördüm. Bir ara kendine geldi. Gözlerini evin tavanına dikti ve sonra: “Ey Allah’ım Refik-i A’la’da (bulunmayı tercih ederim)” dedi. Bu sözü işitince ben (kendi kendime): “Demek ki (makamı gösterildi) ve bizimle olmayı tercih etmiyor” dedim. Bunun, sıhhatli iken bize söylediği şu hadis olduğunu anladım: [“Hiçbir peygamber cennetteki makamını görmeden kabzedilmez, sonra yaşamaya devam veya öbür dünyaya gitme hususunda muhayyer bırakılır.”] Resulullah (sav)’ın telaffuz ettiği son söz: “Allah’ım, Refik-i A’la’da” cümlesi oldu.” (Refik-i A’la: Cennetin en yüksek makamında bulunan peygamberler cemaatidir). Buhari, Megazi 83, 84, Tefsir, Nisa 13, Marda 19, Da’avat 29, Rikak 41, Müslim, Fezail 87, (2444), Muvatta, Cenaiz 46, (1, 238, 239), Tirmizi, Da’avat 77, (3490)
- Resulullah (sav) muhtazar (ölmeye yakın) iken evde bir kısım erkekler vardı. Bunlardan biri de Ömer İbnu’l-Hattab Radıyallahu Anh idi. Resulullah (sav): “Gelin, size bir şey (vasiyet) yazayım da bundan sonra dalalete düşmeyin!” buyurdular. Hazreti Ömer: “Resulullah (sav)’e ızdırap galebe çalmış olmalı. Yanımızda Kur’an var, Allah’ın kitabı sizlere yeterlidir” dedi. Oradakiler aralarında ihtilafa düştü. Kimisi: “Yaklaşın, Resulullah (sav) size vasiyet yazsın!” diyor, kimi de Hazreti Ömer ‘in (r.a) sözünü tekrar ediyordu. Gürültü ve ihtilaf artınca, Resulullah (sav): “Yanımdan halkın, yanımda münakaşa caiz değildir!” buyurdu. Bunun üzerine İbnu Abbas (r.a): “En büyük musibet, Resulullah (sav)’la onun vasiyeti arasına girip engel olmaktır!” diyerek çıktı. Buhari, Megazi 83, İlm 39, Cihad 176, Cizye 6, İ’tisam 26, Müslim, Vasiyye 22, (1637)
- Resulullah (sav) muhtazar olduğu (ölüm anlanna geldiği) zaman, sık sık ızdıraplar bürümeye başladı. Kerimeleri Hz. Fatıma (r.a): “Vay babacığım, ne ızdırap çekiyor!” diye yakınmaya hasadı. Resulullah (sav): “Bugünden sonra baban ızdırap çekmeyecek!” buyurarak onu teselli etmek istedi. Resulullah (sav) ölünce, Hz, Fatıma: “Vay babacığım! Rabbi, duasına icabet etti! Vay babacığım, gideceği yer Firdevs cennetidir! Vay babacığım, ölümünü Cibril’e haber verdik” diye yas etti. Resulullah (sav) gömülünce de: “Ey Enes! Resulullah (sav) üzerine toprak atmaya gönlünüz nasıl razı oldu?” diyerek ızdırabının azametini dile getirdi. Buhari, Megazi 83, Nesai, Cenaiz 13, (4, 13), İbnu Mace, Cenaiz 65, (1629)
- Resulullah (sav)’ın amcası Hazreti Abbas (r.a), bir cemaate uğradı. Aralarında Ensar’dan bir grup vardı. Resullulah’ın ızdırabı arttığı için ağlıyorlardı. Onlara: “Niye ağlıyorsunuz?” diye sordu. “Resulullah (sav)’la beraberliklerimizi hatırladık” dediler. Bunun üzerine Abbas (r.a) Resulullah (sav)’ın yanına girdi (ve Ensar’ın ağlamakta olduğunu) ona haber verdi. Resulullah (sav) hemen başına boz renkli bir sargı sardı -veya “bir bürdenin kenarını” demişti- ve hücreden çıkıp minbere geçti. Halka hitap etti. Ensarı hayırla yadetti ve onlara iyi muamele edilmesini vasiyet etti. İlaveten dedi ki: “Allah bir kulunu dünya ile yanındaki arasında muhayyer bıraktı, o da Allah’ın yanındakini seçti.” Bu söz üzerine Hazreti Ebu Bekr ağlamaya başladı ve: “Ey Allah’ın Resulü! Annelerimiz, babalarımız sana feda olsunlar!” dedi. Biz de “Bu ihtiyar adama da ne oluyor ki, Resulullah’ın: “Allah bir kulunu dünya ile yanındaki arasında muhayyer bıraktı, kul da Allah’ın yanındakini tercih etti” sözü üzerine ağlıyor” dedik. Meğer burada muhayyer bırakılan Resulullah’mış. Bunu en iyi bilenimiz de Ebu Bekr (r.a) imiş. Buhari, Salat 80, Fezail 3
- Resulullah (sav)’ı yıkamak istedikleri zaman: “Allah’a kasem olsun bilmiyoruz! Ölülerimizi soyduğumuz gibi, Resulullah’ı da elbiselerinden soyacak mıyız, yoksa elbisesi üzerinde olduğu halde mi yıkayacağız?” dediler. Bu şekilde ihtilaf edince, Allah üzerlerine uyku attı. Öyle ki, onlardan her birinin çenesi göğüslerindeydi. Beyt cihetinden, kim olduğu bilinemeyen bir konuşmacı: “Resulullah (sav)’ı elbisesi üzerinde olduğu halde yıkayın!” diye konuştu. Bunun üzerine kalkıp, kamisi üzerinde olduğu halde yıkadılar. Su, kamisin üzerinden dökülüyordu… Resullulah’ın (sav) bedenini elleriyle değil, kamisiyle ovuyorlardı.” Hazreti Aişe sözlerine devamla dedi ki: “Eğer, daha önce yaptığım işi şimdi yapacak olsaydım, Resulullah (sav)’ı kadınlarından başkası yıkamazdı.” Ebu Davud, Cenaiz 32, (3141)
- Resulullah (sav) üç necrani kumaş içerisine kefenlendi: İki parçalı bir hülle, bir de öldüğü sırada üzerinde bulunan kamis.” Amiru’ş-Şabi’den kaydedilen bir rivayette İbnu Abbas şu ziyadede bulunur: “Resulullah’ı (sav) Hazreti Ali, Fazl ve Üsame (r.a) yıkadı ve bunlar kabrine indirdiler.” Ebu Davud, Cenaiz 34, (3153)
- İmam Malik anlatıyor: Bana ulaştığına göre, Resulullah (sav) pazartesi günü vefat etti ve Salı günü de defnedildi. Halk namazını (cemaat halinde değil) ferd ferd kıldı, hiç kimse imamlık yapmadı. Bir kısmı: “Minberin yanına defnedilsin” dedi. Bazıları da: “Baki mezarlığına defnedilsin” dedi. Bu (münakaşaya) Hazreti Ebu Bekir geldi ve: “Resulullah (sav)’ın “Her peygamber öldüğü yere defnedilir” buyurduğunu işitmiştim” dedi. Bunun üzerine hemen orada mezar kazıldı. Resulullah ‘ı (sav) yıkamak istedikleri vakit, gömleğini çıkarmak istediler. Derken: “Gömleği çıkarmayın!” diye bir ses işittiler. Bunun üzerine gömleği üzerinde olduğu halde yıkadılar. Muvatta, Cenaiz 27, (2, 231)
- Kabrinde Resulullah (sav)’ın altına kırmızı bir kadife kondu. Tirmizi, Cenaiz 55, (1048), Nesai, Cenaiz 88, (4, 81), Müslim, Cenaiz 91, (967)
- Resulullah (sav)’ın kabrine lahid yapan Ebu Talha’dır. Resûlullah’ın (sav) altına kadifeyi koyan Resûlullah’ın (sav) azatlısı Şükran ‘dır. Tirmizi, Cenaiz 55, (1047)
- (Halam) Hz. Aişe ‘nin (r.a) evine gidip yanına girdim ve: “Ey anneciğim! Bana Resulullah (sav) ve iki arkadaşının kabirleri(nin örtüsünü) aç da bir göreyim!” dedim. Üç kabri de benin için açıverdi. Bunlar (yer seviyesinden ne) yukarıda ne de aşağıda idiler. Kırmızı arsanın kumlarıyla kumlanmış idi.” Ebu Davud, Cenaiz 72, (3220)
- Anlattığına göre, Resulullah (sav)’ın kabrini yerden yükseltilmiş olarak görmüştür. Buhari, Cenaiz 96
- Ümmü Seleme (r.a) anlatıyor: “Resûlullah ‘ı (sav) ölüme götüren hastalığı sırasında “Namaza ve sağ ellerinizin mâlik olduğu şeylere dikkat edin” diyordu. Mübarek lisanları bunu söyleyemeyecek hale gelinceye kadar tekrara devam ettiler.” İbnu Mace Sünen (1625) – Hds 6501)
- İbnu Abbâs (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) için mezar kazmaya azmettikleri vakit Ebu Ubeyde İbnu’l-Cerrâh’a adam gönderdiler. O, Mekke halkının mezarı gibi şak şeklinde mezar kazıyordu. Ebu Talha’ya da adam gönderdiler. O da Medine ahalisinin mezarı gibi, lahid tarzında mezar kazıyordu. İşte bu iki zata iki ayrı elçi yola çıkarıldı. Ashap dedi ki: “Allah’ım, Resulün için sen tercih et.” Ebu Talha’yı yerinde buldular ve (kazı yerine) getirdiler. Ebu Ubeyde (yerinde) bulunamadı. Böylece Resûlullah (sav) için lahid tarzında mezar hazırlandı.” İbnu Abbas Radıyallahu Anhümâ demiştir ki: “Resûlullah ‘ın (sav) teçhizi Salı günü tamamlanınca, evindeki karyolası üzerine konuldu. Sonra erkekler, gruplar halinde yanına girerek cenaze namazı kıldılar. Erkeklerin namazı bitince kadınlar gruplar halinde girip namaz kıldılar. Onlar da namazlarını tamamlayınca çocukları gruplar halinde odaya koydular. “Resûlullah ’ın (sav) namazına kimse imamlık yapmadı (herkes müstakil kıldı).Müslümanlar, kabrin kazılacağı yer hususunda ihtilaf etti. Bir kısmı: “Mescidine gömülsün” dedi. “Ashabıyla birlikte (Baki’e) defnedilsin” dedi. Hazreti Ebu Bekir (r.a): “Ben Resullulah’ın: “Her peygamber öldüğü yere defnedilmiştir” dediğini işittim” dedi. İbnu Abbâs dedi ki: “Bunun üzerine Resûlullah ‘ın (sav), üzerinde ruh-u şerifelerini teslim ettikleri yatağını kaldırdılar ve (o yerde) mezar kazdılar. Sonra Resulullah (sav) Çarşamba gününün gece yarısında defnedildi. Resullulah’ın kabrine Hazreti Ali, Fazl İbnu Abbas, kardeşi Kusam, Şükran Mevlâ Resûlullah (sav) inmişlerdi. Evs İbnu Havli -ki bu, Ebu Leylâ’dır- Ali İbnu Ebî Talîb’e dedi ki: “Allah aşkına, Resûlullah ‘dan (sav) bizim de hissemizi verin.” Bunun üzerine Hazreti Ali, ona: “(Kabre) sen de in!” dedi. Şükran, Resullulah’ın (sav) azatlısı idi. Resûlullah ‘ın (sav) giymekte olduğu bir kadife parçasını aldı, kabre yaydı ve: “Allah’a yemin olsun senden sonra kimse bunu giymeyecek!” dedi. Böylece o da Resulullah (sav) ile birlikte gömüldü.” İbnu Mace Sünen (1628) – Hds 6502)
- Hazreti Enes İbnu Mâlik (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) ölüm acısını duyunca, kızı Fatıma (r.a) “Vay babacığımın ızdırabına!” dedi. Resûlullah da: “Bugünden sonra babana ızdırap yok artık! Kıyamete kadar hiç kimsenin yakasını bırakmayacak olan (ölüm), artık babana gelmiştir” buyurdular.” İbnu Mace Sünen (1629) – Hds 6503)
- İbnu Ömer (r.a) anlatıyor: “Biz “Resûlullah (sav) zamanında kadınlarımıza kötü söz sarf etmek ve istediğimiz muameleyi yapmaktan, hakkımızda bir vahiy geliverir endişesiyle kaçınırdık. Resûlullah (sav) vefat edince, (istediğimiz gibi konuşmaya başladık.” İbnu Mace Sünen (1632) – Hds 6504)
- Ubey İbnu Ka’b (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) ile beraberken biz Ashabın hedef ve gayesi tek idi. O vefat edince, kimimiz şöyle, kimimiz böyle baktı (hedefler ayrıldı).” İbnu Mace Sünen (1633) – Hds 6505)
- Resûlullah ‘ın (sav) zevce-i pâklerinden Ümme Seleme Bintu Ebi Ümeyye (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) zamanında insanlar namaza durdukları vakit hiç kimsenin nazarı ayaklarını bastığı yerden ileri geçmezdi. Resûlullah (sav) vefat edince insanlar namaza durunca hiçbirisinin nazarı alnını koyduğu yerden ileri geçmezdi. Sonra Hazreti Ebu Bekr vefat etti, Hazreti Ömer devri geldi. Bu devirde insanların nazarı kıbleden dışarı çıkmadı. Hazreti Osman halife olunca fitne başladı, insanlar da sağa sola bakmaya başladı.” İbnu Mace Sünen (1634) – Hds 6506)
- Hazreti Enes anlatıyor: “Hazreti Ebu Bekr (r.a), Resûlullah ‘ın (sav) vefatından sonra Hazreti Ömer’e: “Bizimle gel, Resûlullah ‘ın (sav) yaptığı gibi Ümmü Eymen ‘i (r.a) bir ziyaret edelim” dedi. Hazreti Enes devamla der ki: “Ziyaretin gittiler, yanına varınca kadıncağız ağladı. Kendisine: “Niye ağlıyorsun? Allah’ın kendi nezdinde hazırladığı, Resûlullah (sav) için daha hayırlıdır” dediler. Kadın onlara: “Ben de biliyorum ki, Allah’ın yanındaki, Resûlullah (sav) için elbette daha hayırlıdır. Ancak ben semâdan vahyin kesilmesine ağlıyorum” cevabını verdi.” (Ümmü Eymen) bu sözüyle onları da ağlattı ve Ümmü Eymen’le beraberce ağladılar.” İbnu Mace Sünen (1635) – Hds 6507)
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR