HZ. ALİ
İçindekiler
- Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (sav)’in damadı.
- Amcası Ebu Talip’in oğlu.
- Efendimiz (sav)’in İslam’a davetini kabul eden ilk erkek ve ilk çocuk.
- Haydar-ı Kerrar lakabına sahip sahabe.
- Zülfikar kılıcının sahibi.
- Kabe’nin içinde doğan ilk ve tek insan.
- Çocukluğunda Put’a tapmayan tek sahabe.
Hayatı
Hz. Ali (r.a) hicretten yaklaşık 22 sene önce miladi 600 yılında Mekke’de doğmuştur. Kabe’nin içinde doğduğu nakledilir. Kabe’de doğan tek çocuktur. Hz. Ali Cennetle müjdelenen 10 kişiden (Aşere-i Mübeşşere) birisidir. Annesi Fatıma Binti Esed, Babası Ebu Talib’dir. Efendimiz (sav)’in İslam’a davetini kabul eden ilk erkek ve ilk çocuk olma şerefine nail olmuştu. İslam’ın dördüncü halifesi Hulefa-ı Raşid’den olup Zülfikar kılıcının sahibi.
Hz. Ali Ali bin Ebu Talib radıyallahu anh, ortaya yakın kısa boylu, koyu esmer tenli, iri siyah gözlü olup sakalı sık ve geniş, saçları dökülmüştü. Yüzü güzeldi, gülümserken dişleri görünürdü. Kuvvetli bir vücut yapısı vardı. Omuzları geniş, elleri sertti. Hz. Ali radıyallahu anh; abid, kahraman, cesur, hayırda yarışan, takva sahibi ve son derece cömertti.
Çocukluğunda Put’a tapmayan tek sahabeydi bu sebeple Kerremallahu Veche (Allah yüzünü mükerrem kılsın, şereflendirsin) duasıyla anılmıştır. Sahabe arasında bu şekilde yad edilen tek kişidir. İlk müslüman erkek, Hz. Ali Ebu Talip’in en küçük oğludur. Mekke’de baş gösteren kıtlık üzerine Resulullah Efendimiz(sav) amcasının yükünü hafifletmek için Hz. Ali (r.a)’yi himayesine aldı ve yetiştirdi. Böylece Hz. Ali Beytullah’ta doğmuş Resulullah’ın yanında yetişmiş oldu. 10 yaşlarındayken İslam ile şereflendi, Hz. Hatice (r.a)’den sonra İslam’a girmiş ilk Müslüman olan erkek ve ilk çocuk vasfını kazanmıştır. Hz. Ali Mekke ve Medine devirlerinde her an Peygamber Efendimiz (sav)’in yanında oldu, hicret esnasında Efendimiz (sav)’in yatağında uyuyarak müşrikleri oyaladı ve peygamber efendimize zaman kazandırdı. Efendimizin kızı Hz. Fatıma ile evlendi. Bu mübarek evlilikten Hz. Hüseyin ve Hz. Hasan dünyaya teşrif etti. Mekke döneminde Hz. Muhammed’in yanından ayrılmayan Hz. Ali Medine döneminde de yanında durmuş ve iman lezzetini sonuna kadar yaşamıştır.
Hz. Ali Bedir, Uhud, Hendek ve Hayber başta olmak üzere hemen hemen bütün gazve ve seriyyelere katılmış, bu savaşlarda Resulü Ekrem’in sancaktarlığını yapmış ve daha sonraları büyük kahramanlıklar göstermiştir. Uhud’da ve Huneyn’de çeşitli yerlerinden yara almasına rağmen Hz. Peygamber’i bütün gücüyle korumuş, Hayber’de ağır bir demir kapıyı kalkan olarak kullanmış ve bu seferin zaferle sonuçlanarak Yahudilere galebe çalınmasında büyük payı olmuştur. Fedek’te Benî Sad’a karşı gönderilen seriyyeyi ve Yemen’e yapılan seferi sevk ve idare etmiştir. Bu sonuncu sefer üzerine Beni Hemdân kabilesi Müslümanlığı kabul etmiştir. Tebük Gazvesinde ise Hz. Peygamber’in vekili olarak Medine’de kalmıştır. Hz. Ali, Hz. Peygamber’e kâtiplik ve vahiy kâtipliği yapmış, Hudeybiye Antlaşması’nı da o yazmıştır. Evs, Hazrec ve Tay kabilelerinin taptıkları putlarla Mekke’nin fethinden sonra Kâbe’deki putları imha etme görevi ona verilmiştir.
Hz. Muhammed’in vefatında yanında bulunmuş defin işlemleriyle ilgilenmiştir. Sonraki dönemde İslam’ın dördüncü halifesi olmuştur. Hz. Ali’nin devri, Allah’ın bir takdiri olarak son derece karışık geçti. Hilafete geldiğinde halledilmesi gereken birçok problemle karşı karşıya kaldı. Bu karışıklıklar Cemel ve Sıffin gibi iç çatışmaları doğurdu. Hz. Ali, İslam devleti bünyesindeki bu ihtilafları gidermek için büyük fedakârlık ve gayretler gösterdi.
Hz. Ali ’nin Cesareti
Bir hadis-i Şerifte Resulullah (sav) “Münafık Ali’yi sevmez, Mü’min de Ali’ye buğzetmez.” (Sünen-i Tirmizî, c.5, s.635 / 3717; İbn-i Esir “Cami-ul Usul” c.8, s.656 / 6499; Heysemi “Mecma-uz Zevaid” c.9, s.133.) Hz. Ömer(r.a), Hz. Ali(r.a)’den bahsediyor Ebu Vail şöyle diyor; “ Birgün Ömer Hattab bana, yakına gel de Ali’nin secad ve yiğitliğini sana anlatayım” dedi, yanına yaklaşınca şöyle dedi; “Uhud savaşından kaçmamak için Peygamberle ahitleşmiştik, Bizden kaçan sapık, bizden ölen şehit ve Peygamber de onun ailesinin sorumlusu ve himayesi olacaktı. “Savaş zamanı aniden her biri yüz savaşa bedel olan yüz secad’la komutan grup grup bize saldırdılar. Öyle ki artık biz savaş gücünü kaybettik, perişan bir vaziyetle savaş alanından kaçtık, bu sırada Ali’yi gördüm güçlü bir aslan gibi yerden biraz kum götürüp yüzümüze serpti ve şöyle dedi; “Yüzünüz çirkin ve kara olsun nereye kaçıyorsunuz?” biz bu sözlerle savaş meydanına dönmedik, bu defa bize saldırdı elindeki kılıçta kan damlıyordu, şöyle feryat etti; “Siz biat edip biat’ınızı bozdunuz! Allah’a ant olsun ki sizler öldürülmeye kafirlerden daha layıksınız.” Ali’nin gözlerine baktım, sanki iki zeytin meşalesi gibi ateşi ondan saçıyordu. Veya kanla dolu iki kâse gibiydi. Bize saldırdığı takdirde hepimizi öldüreceğine yakın ettim, bundan dolayı ben herkesten daha önce ona doğru koşup şöyle dedim; “Ey Ebu’m Hasan Allah aşkına Araplar savaştan bazen kaçıyor, bazen de saldırıyorlar ve yeni saldırı kaçmanın hasarını telafi ediyor.” Bu sözümün üzerine güya kendisini kontrol etti, yüzünü bizden çevirdi, o zamandan şimdiye kadar Ali’nin o günkü heybetinden kalbime işleyen vahşeti asla unutmamışım.”
Peygamber Efendimiz (sav)’in kardeşi
Hicretin beşinci ayında gerçekleştirilen Muahat kardeşlik Ahdinde Resulullah Efendimiz (sav) Hz. Ali’yi kendisine kardeş olarak seçti. O bu durum karşısında son derece duygulandı ve “Ben Allah’ın kulu ve Resulullah’ın da kardeşiyim” diyerek sevinç göz yaşları döktü.
Peygamber Efendimiz (sav)’in yatağına yatması
İslam dinine inanıp Hz. Muhammed’in arkasında saf almaya başlayan Müslümanların sayısı gün geçtikçe artıyordu. Bu durumdan rahatsız olan Mekkeli Müşrikler Darun Nedve’de toplanıp bir kara aldılar. Bu karara göre İçlerinde Ebu Cehil, Ebu Leheb ve Ümeyye bin Halef gibi azılıları ve elebaşılarınında olduğu her kabileden seçilmiş eli kılıçlı müşrikler, gecenin üçte biri geçince, Efendimizin (sav) evinin önünde toplanıp onu katledeceklerdi. Zira, adetlerine göre, bir adamı evinin içinde katletmek korkaklığın en adisi sayılırdı. Bu durum üzerine Hz. Cebrail durumu Resulullah’a bildirdi. Peygamber Efendimiz (sav), Hz. Ali (r.a)’i çağırdı ve
“Yatağımda bu gece yat uyu! Şu yeşil, geniş aba hırkamı da üzerine ört! Korkma! Sana hiçbir zarar erişmeyecektir.” dedi.
Bu durum karşısında olacakları bilen Hz. Ali hiç tereddüt etmeden büyük bir kahramanlık gösterip yatağına yattı.
Ayrıca Hz. Ali (r.a)’e, kendisine teslim edilen emanetleri sahiplerine verinceye kadar da Mekke’de kalmasını emretti. Mekkeliler, Efendimize son derece güvenirler ve en kıymetli eşyalarını, saklayamamaktan korktukları için ona teslim ederlerdi. Kureyş ileri gelenlerinin, hakkında ölüm kararı aldıkları sırada da kendilerinde emanet olarak birçok kıymetli eşya vardı.
Katiller Resulullah’ın evini sardı. Efendimiz kendisine verilen emirle yerden aldığı bir avuç toprağı katillerin başlarına attı ve “Yasin/1-8” okudu. İçlerinden hiçbiri onu görmedi. Resulullah çıkıp gitti. Bir müddet sonra Üzerlerinin toz toprak içinde kalmış olduğunu gördüler. Bu durum karşısında Şaşırıp kaldılar. Derhal Resulullah’ın evinin içerisine baktılar. İçerde birinin abaya sarınıp bürünerek yattığını görünce, “İşte, Muhammed yatıyor.” diyerek beklemeye devam ettiler. Ta ki ortalık ağarıncaya kadar. Sabahleyin Resulullah Efendimiz (sav) yerine Hz. Ali (r.a)’in yataktan doğrulup kalktığını görünce, şaşırdılar ve Hz. Ali (r.a)’ye, “Muhammed nerede?” diye sordular. Hz. Ali (r.a), “Bilmem.” deyince, hayrette kalıp ne yapacaklarını şaşırdılar.
Ali’nin bu eşsiz fedakarlığı Kuran’da şöyle anlatır: “İnsanlardan öyleleri var ki Allah rızasına nail olmak için kendini satar, Allah rızasını alır. Allah kullarını esirger.” (Bakara/207) Müfessirlerin hemen hepsi, bu ayetin Hz. Ali hakkında indiğini düşünmektedir.
Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın evlenmesi
Hz. Fatıma (r. anha) Hz. Ali’nin ilk hanımıdır. Hz. Fatıma vefat edinceye kadar, Hz. Ali bir başkasıyla evlenmemiştir. Hz. Ali’nin Hz. Fatıma’dan olan çocukları Hasan Hüseyin ve Muhsin, Zeyneb ve Ümmü Gülsüm’dür. Resulullah’ın soyu Hasan ve Hüseyin kanalıyla devam etti. Hz. Ali Hicri 2 senesinin son ayında Hz. Fatıma ile evlendi. Bu yuvada katı kurallar yoktu; Hz. Ali (r.a) ev işlerinde Hz. Fatıma (r.a)’ya yardımcı oluyordu; Hz. Fatıma (r.a) da Hz. Ali (r.a)’ye. Ona son derece sevgi ve saygı duyardı, hatta kendi annesi Hz. Fatıma’ya radıyallahu anha, hanımı Hz. Fatıma’ya radıyallahu anha hürmet göstermesini ve ona kesinlikle ev dışı hizmetleri gördürmemesini tavsiye ederdi. (İbn-i Abdilber, el-İstîâb, IV, 374)
Zülfikar Kılıcının verilmesi
Zülfikar, Hz. Ali’nin iki tarafı keskin, ortası yivli kılıcının adıdır. Resul-i Ekrem’in Zülfikar’ı Hz. Ali’ye ne zaman hediye ettiği kesin olarak bilinmemekte, genellikle Uhud Gazvesinde verdiği kabul edilmekte ve bu sırada, “La feta illa Ali, la seyfe illa zülfikar” (Ali’den başka yiğit, zülfikardan başka kılıç yoktur) diye nida edildiği ileri sürülmektedir.
Hz. Ali (r.a) dönemi
Ancak onun devri Allah’ın bir takdiri olarak son derece karışık geçti. Hilafete geldiğinde halledilmesi gereken birçok problemle karşı karşıya kaldı. Bu karışıklıklar “Cemel” ve “Sıffin” gibi iç çatışmaları doğurdu. Hz. Ali (r.a) İslam devleti bünyesindeki bu itilafları gidermek için büyük fedakarlıklar ve gayretler gösterdi.
Hz. Ali Dönemi Savaşlar
Hz. Ali Bedir, Uhud, Hendek ve Hayber başta olmak üzere hemen hemen bütün gazve ve seriyyelere katılmış, bu savaşlarda Resulü Ekrem’in sancaktarlığını yapmış ve daha sonraları büyük kahramanlıklar göstermiştir. Uhud’da ve Huneyn’de çeşitli yerlerinden yara almasına rağmen Hz. Peygamber’i bütün gücüyle korumuş, Hayber’de ağır bir demir kapıyı kalkan olarak kullanmış ve bu seferin zaferle sonuçlanarak Yahudilere galebe çalınmasında büyük payı olmuştur. Fedek’te Benî Sad’a karşı gönderilen seriyyeyi ve Yemen’e yapılan seferi sevk ve idare etmiştir. Bu sonuncu sefer üzerine Benî Hemdân kabilesi Müslümanlığı kabul etmiştir. Tebük Gazvesinde ise Hz. Peygamber’in vekili olarak Medine’de kalmıştır.
Halifeliği döneminde meydana gelen savaşlar:
CEMEL SAVAŞI
- Tarih: 656
- Taraflar: Hz. Ali X Hz. Aişe
İslam dünyasının ilk iç savaşı olarak görülmektedir. Cemel savaşının çıkma sebebi Hz. Osman’ın katillerinin bulunması konusudur. Hz. Aişe’nin devesinin etrafında toplanıldığı için bu isimle anılmıştır. Bu savaşta Hz. Talha ve Zübeyr Hz. Aişe’nin tarafında savaşmış ve sonunda şehit olmuştur.
SIFFİN SAVAŞI
- Tarih: 657
- Taraflar: Hz. Ali X Muaviye
Hz. Ali Cemel’den sonra Küfe ’ye giderek orayı devlet merkezi yapmıştır. Muaviye’ye mektup yazarak onu itaate çağırdı. Muaviye bu teklifi red edince savaştan başka çare kalmamıştır. Muaviye tarafı ve Hz. Ali tarafı Sıffin denen yerde toplanmıştır. 3 ay süren savaş tarafları oldukça yıpratmıştır. “Leyletü’l herir” (Hırıltı gecesi) adıyla geçen Safer 37 gecesi cuma sabahına kadar tüm şiddetiyle devam etmiştir. Halife, ünlü kumandanı Mali el Eşterle son ve ölümcül darbeyi vurmak üzereydi. Bu durumun farkına varan Muaviye savaş meydanından kaçmaya karar vermişti. Fakat Mısır fatihi Amr b. As meydana çıkarak iki taraf arasındaki ihtilafın çözülmesi için kitaba başvurulması fikrini öne sürdü. Bu Durum sonucunda Tahkim (Hakem) olayı meydana gelmiştir. Muaviye hakemi, Amr b. As, Hz. Ali’nin hakemi olan Ebu Musa el Eşari’yi bir hile yaparak alt etmiştir. Hz. Ali bu durumu tanımadığını söylemiştir.
NEHREVAN SAVAŞI
- Tarih: 658
- Taraflar: Hz. Ali X Hariciler
Hakemler karar verdikten sonra Eşas b. Kays kabileler tek tek giderek durumu anlatıyordu. Tenim çadırında geldiğinde Urve b. Udeyye: ““… Hüküm Ancak Allah’ındır.” (Enam/57) ayetinden sonra Allah’ın işinde hakem tayin ediyorsunuz” sözünü söyleyerek karşı olduklarını belirtmiştir. Hz. Ali ileride bu sözü duyunca “kendisiyle batılın amaçlandığı hak bit sözdür” demiştir. 12.000 kişilik grup Hz. Ali’nin ordusundan ayrılarak Harura denen yerde toplanmak için yola çıktı. Ancak birçoğu fikrinden dönerek yoldayken ayrıldı. Sadece 4.000 kişilik oldu kalmıştı. Hz. Ali ve ordusu Harura ’ya gelerek bu toplulukla savaşmış ve neredeyse hepsini öldürmüştür. Bu olaydan sonra Harici denen gurup ortaya çıkmıştır.
Hz. Ali (r.a)’nin vefatı
Küfe ’de 40/661 yılında bir Harici olan Abdurrahman İbn Mülcem tarafından sabah namazına giderken yaralandı. Bu yaranın etkisiyle 2 gün sonra 26 veya 28 Ocak 661 yılında şehit oldu. Bugün Necef diye bilinen Küfe ‘ye defnedildi.
Künyeleri ve Lakaplarından bazıları
- Ebu’l Hasan: İlk erkek evladından dolayı bu isimle anılmıştır. Hasan’ın babası.
- Ebu Turab: Toprağın babası demektir. Hz. Fatıma ile yaşadığı olaydan sonra mescitte toprağı dövmesinden dolayı Resulullah bu ismi kendisine vermiştir.
- Haydar-ı Kerar: Savaştaki cesaretinden dolayı verilmiştir.
- Emirü’l Mü’minin: Müminlerin emiri olduğundan dolayı bu isimle anılmıştır.
- Esedullahi-l Galib: Allah’ın güçlü aslanı.
- Kur’an-ı Natık: Konuşan kuran demektir.
Kaynakça:
- Ahmet Lütfi Kazancı, Hazreti Adem’den Hatem’ül Enbiya’ya Peygamberler tarihi
- Prof. Dr. Âdem Apak, İslam’ın Örnek Şahsiyetleri Ashab-ı Kiram
- İslam Ansiklopedisi, Ali
- Sorularlaislamiyet, Hz. Fatıma’nın düğünü nasıl olmuştur.
- İslam Ansiklopedisi, Zülfikar