HZ. EBUBEKİR
İçindekiler
Hz. Ebubekir;
- Peygamber efendimizin en yakın dostu
- Altın silsilenin ilk halkası
- Cennete ilk girecek kişi
- İkinin ikincisi
- İlk halife
- Sıddık lakaplı Sahabe
Hz. Ebubekir ‘in Hayatı
Hz. Ebubekir, Asıl ismi Ebu Bekir Abdullah b. Ebi Kuhafe Osman b. Âmir el-Kureşî et-Teymî. Hz. Ebubekir, Fil Vakasından 3 yıl kadar sonra Mekke’de doğdu. Annesi Ümmü’l-Hayr Selma bint Sahr, Babası Ebu Kuhâfe, Mekke fethinden (8/630) hemen sonra oğlu Ebu Bekir’in aracılığıyla Müslüman oldu. Anne ve babasının mensup olduğu Teym kabilesinin soyu Mürre b. Kab’da Hz. Peygamber’in nesebiyle birleşir. Resul-i Ekrem’den 2 veya 3 yaş küçük olan Ebu Bekir kaynaklarda adından çok Atik lakabıyla anılmıştır. Hz. Ebubekir hayatı boyunca Resulullah’ın yanından ayrılmamış, çocukluğundan itibaren aralarında büyük bir dostluk kurulmuştur. Allah resulü peygamberliğini ilan ettiğinde hemen iman etmiş ‘O söylüyorsa doğrudur’ diyerek şüphe asla etmemiştir. Hz. Hatice’den sonra Resulullah’a ilk iman eden odur. Hz. Ebubekir, iman ettikten sonra İslam’ı tebliğe gizli gizli devam ediyordu. Annesi, karisi Ümmü Ruman ve kızı Esma da iman etmiş. Osman b. Affan, Sad b. Ebi Vakkas, Abdurrahman b. Avf, Zübeyr b. Avvam, Talha b. Ubeydullah gibi ilk Müslümanları İslam’a davet eden odur. Ashabı kiram Ebubekir efendimizin kıymetini bilir, onu kızdırırsak Resulullah gazaplanır, Resulullah gazaplanınca da Cenabı Hak gazap eder ve biz helak oluruz diye ona karşı çok dikkatli davranırlardı. Efendimiz ona şu ebedi müjdeyi vermişlerdir. ‘Ey Ebubekir! Ümmetimden cennete ilk girecek kişi olman sana kâfi değil midir?’
İslam’dan önceki 38 yıllık hayatında içki kullanmamış, putlara tapmamış, daima nezih ve örnek bir şahsiyet sergilemiştir.
(EBÛ BEKİR, MUSTAFA FAYDA, TDV İslâm Ansiklopedisi)
Peygamberimizin Hz. Ebubekir ‘e Öğrettiği Dua
1. Duası
- Hz. Ebubekir: “Ya Resulullah! Bana bir dua öğretiniz de onu namazımda okuyayım!” dedi.
- Resulullah: “Allah’ım! Ben kendime çok zulmettim. Günahları bağışlayacak ise yalnız Sen’sin. Öyleyse tükenmez lütfunla beni bağışla, bana merhamet et. Çünkü affı sonsuz, merhameti nihayetsiz olan, yalnız Sen’sin!” (Buhârî, Ezan 149, Deavât 17, Tevhîd 9; Müslim, Zikir 48)
2. duası
- Ebubekir: “Ya Resulullah! Bana bazı mübarek kelimeler öğretseniz de onları sabah-akşam okusam!” dedi.
- Resulullah: “«Gökleri ve yeri, görünen ve görünmeyen âlemleri yaratan Allah’ım! Ey her şeyin Rabbi ve sahibi! Sen’den başka ilâh bulunmadığına kesinlikle şehadet ederim. Nefsimin şerrinden, şeytanın şerrinden, onun Allah’a şirk koşmaya dâvet etmesinden sana sığınırım.» diye dua et ve bunu sabahleyin, akşamleyin ve yatağa yattığın zaman söyle.” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Edeb, 100-101/5067; Tirmizî, Deavât, 14/3392)
Hz. Ebubekir ‘in Halifelik Dönemi
Hz. Ebubekir nasıl halife oldu?
Resulullah (s.a.v) 13 Rebiyülevvel pazartesi günü (8 Haziran 632) vefat etti. Resulullah’ın vefatını duyan Müslümanlar büyük bir üzüntüye kapıldılar ve ilk anda ne yapmaları gerektiğine karar veremediler. Hz. Ebubekir vefat haberini duyar duymaz hemen geldi, Resulullah’ı alnından öptü ve “Babam ve anam sana feda olsun ya Resulullah. Ölümünde de yaşamındaki kadar güzelsin. Senin ölümünle peygamberlik son bulmuştur. Şanın ve şerefin o kadar büyük ki, üzerinde ağlamaktan münezzehsin. Ya Muhammed, Rabbinin katında bizi unutma; hatırında olalım …” dedi. Sonra dışarı çıkıp Ömer’i susturdu ve şöyle dedi; “Ey insanlar, Allah birdir, O’ndan başka ilah yoktur, Muhammed O’nun kulu ve elçisidir. Allah apaçık hakikattir. Muhammed’e kulluk eden varsa, bilsin ki o ölmüştür. Allah’a kulluk edenlere gelince, şüphesiz Allah diri, baki ve ebedidir. Size Allah’ın şu buyruğunu hatırlatırım: “Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse siz ökçelerinizin üzerinde geriye mi döneceksiniz? Kim ökçesi üzerinde geriye dönerse Allah’a hiçbir ziyan veremez. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır.” Bu sözler üzerine insanlar biraz daha sakinlemişti.
Ensar, Beni Saide sakifesinde toplanarak Hazrec’in reisi olan Sad b Ubâde’yi Resulullah’tan sonra halife tayin etmek için bir araya gelmişlerdir. Ebubekir, Hz. Ömer, Ebu Ubeyde ve Muhacirlerden bir grup hemen Beni Saide’ye gittiler. Ensar ile konuşulduktan ve hilafet hakkında çeşitli müzakereler yapıldıktan sonra Hz. Ömer atılarak hemen Ebubekir’e beyat etti ve “Ey Ebubekir, Müslümanlara sen Resulullah’ın emriyle namaz kıldırdın. Sen onun halifesisin ve biz sana beyat ediyoruz. Resulullah’a hepimizden daha sevgili olan sana beyat ediyoruz” dedi. Hz. Ömer’in bu ani davranışı ile orada bulunanların hepsi Ebubekir’e beyat ettiler. Hz. Ali’nin Hz. Ebubekir’e beyat etmediği konusunda öne sürülen görüşlerin doğru olmadığını şu kaynakla doğrulayabiliriz. Hz. Ali rivayetlere göre, el-Beyatü’l-Kübrâ’ya beyat edildiği haberini alır almaz, elbisesini yarım yamalak giydiği halde evden fırlamış ve gidip Hz. Ebubekir’e beyat etmiştir (Taberî, Târih, III, 207).
Ridde Olayı (dinden dönenler)
Hz. Ebubekir Resulullah’ın halifesi olduktan sonra, onun vefatıyla Arabistan’da Mekke ve Medine dışındaki bölgelerde görülen dinden dönme hareketlerine, yalancı peygamberlere, “namaz kılarız ama zekât vermeyiz” diyenlere karsı savaş açtı. Esvedu’l-Ansi, Müseylemetü’l-Kezzâb, Secah, Tuleyha gibi yalancı peygamberlerle yapılan savaşlar kazanılmış, zararlı unsurlar yok edilmiş, isyan bastırılmış, zekât yeniden toplanmaya başlanmıştır.
Hz. Ebubekir ‘in Fetihleri
Resulullah’ın hazırladığı, ancak vefatı sebebiyle bekleyen Üsame ordusunu Ürdün’e yollayan Ebubekir, Bahreyn, Umman, Yemen, Mühre isyanlarını bastırmıştır. İçte isyancılarla mücadele edilirken, dışta da iki büyük imparatorluğun, İran ve Bizans’ın ordularıyla karşılaşılmıştır. Hire, Ecnadeyn ve Enbar, savaşlarla İslam ülkesi sınırlarına katılmış, Irak fethedilmiş, Suriye’nin de önemli kentleri ele geçirilmiştir. Yermük savaşı devam ederken Hz. Ebubekir vefat etmiştir.
Kur’an-ı Kerim’in Toplanması, Mushaf’ın Meydana gelmesi
Hz. Ebubekir, Yemâme savaşında vahiy kâtiplerinin ve kurranın (hafızların) birçoğunun şehit olması üzerine, Hz. Ömer’in Kur’an’ın toplanması fikrine önceden sıcak bakmamasına rağmen sonra ona hak vererek, Kur’an ayetlerinin toplanmasını sağlamıştır. Resulullah zamanında inen vahiy ayetleri, kâtiplerce ceylan derilerine, beyaz taşlara, enli hurma dallarına yazıldığı gibi, ashabın çoğu da Kur’an hafızıydı. Fakat yazılı olan ayetler dağınıktı, Yemâme savaşında hafızlar ’da azalınca Kuran’ın muhafazası hususunda endişe edildi. Ebubekir, Zeyd b. Sabit’in başkanlığında bir heyet teşkil ederek, herkesin elindeki ayetleri getirmesini emretti. Ayrıca şahitlerle ayetler doğrulanıyor, kurra ile tekit ediliyordu. Böylece bütün ayetler toplandı ve “Mushaf” meydana getirildi. Bu Mushaf Ebubekir’den Ömer’e, ondan da kızı Hafsa ’ya geçmiştir.
Hz. Ebubekir ‘in Vefatı
Halifeliği 2 sene 3 ay gibi çok kısa bir müddet sürmesine rağmen Hz. Ebubekir zamanında İslam devleti büyük bir gelişme göstermiştir. Hz. Ebubekir Hicri 13. yılda Cemâziyelâhir ayının başında hicretten sonra Medine’de yakalandığı hastalığının ortaya çıkması üzerine yatağa düşünce yerine Ömer’in namaz kıldırmasını istedi. Ashabıyla istişare ederek Hz. Ömer’i halifeliğe uygun gördüğünü söyledi. Hz. Ömer’in sert ve kaba oluşu gibi bazı itirazlara cevap verdi ve hilâfet ahitnamesini Hz. Osman’a yazdırdı. Ebubekir (r.a.) de, Resulullah gibi 63 yaşında vefat etti. Vasiyeti gereği Resulullah’ın yanına defnedildi. Böylece bu iki büyük insanın, iki büyük dostun, kabirlerinde de birliktelikleri devam etti.
Allah ve Resulüne Bağı
Hicrette yol arkadaşı
Sevr mağarası; hicret esnasında Sevr mağarasına doğru giderken Hz. Ebu Bekir fahri kâinat efendimizin kâh önünde, kâh arkasında, kâh sağında, kâh solunda yürüyordu. Allah resulü, ‘Ey Ebubekir niçin böyle yapıyorsun?’ Diye sordu. Hz. Ebubekir ise ‘Ya Resulullah! Müşriklerin arkanızdan yetişebileceğini düşünüyor, arkadan yürüyorum, ileride pusu kurup bekleyebileceklerini düşünüyor, önünüzde yürüyorum’ dedi.
Şüphesiz Resulüne bağlılığı
Müşrikler miraç hadisesini duyduklarında derhal Hz. Ebubekir e koşmuşlardı.’ Arkadaşın bir gece içinde mescidi aksaya gittiğini, oradan da göklere çıkıp sabah olmadan tekrar Mekke ye geldiğini söylüyor, bakalım buna ne diyeceksin ya Ebubekir!’ dediler. O ise, ‘O ne söylüyorsa doğrudur! Çünkü O’nun yalan söylemesine imkân ve ihtimal yoktur. Ben O’nun her getirdiğine peşinen inanırım…’dedi. İşte bu kadar bağlıydı Resulullah a, bu kadar sadıktı.
Hz. Ebubekir ‘in Malını Allah yolunda harcaması
Hz. Ebubekir in fedakarlığı mı? Önemli bir sefer hazırlığı yapılıyordu. Peygamberimiz herkesin yapabileceği yardımı en üst sınırda yapmasını istedi. Hz. Ömer de bu isteğe uyarak büyük miktarda bir yardımla Hz. Peygamberin huzuruna çıktı. Hz. Peygamber sordu ‘Ya Ömer! Malının ne kadarını yardım olarak getirdin?’ HZ. Ömer cevap verdi ‘tam yarısını getirdim Ya Resulullah, size getirdiğim kadar da geride var.’ Biraz sonra Hz. Ebubekir geldi, o da büyük bir yardımda bulundu. Peygamber efendimiz ona da sordu? ‘Malının ne kadarını getirdin ya Ebubekir?’ Hz. Ebubekir ise ‘tamamını getirdim Ya Resulullah. Evimde Allah ve Resulünün sevgisinden başka bir şey bırakmadım.’ Bunun üzerine Allah Resulü şöyle buyurdu ‘Allah yolunda fedakarlıkta Ebubekir i kimse geçemeyecek.
Ne kadar büyüksün ya Ebubekir
Hz. Ebubekir in ölümünden sonra halife olan Hz. Ömer devlet hazinesindeki evrakları tek tek inceler. Sandıkların birinde bir kavanozla karşılaşır, içi dirhemle doludur. Kavanozu merak ederek açar. İçinden şu not çıkıyordu ‘ben ki Allah Resulünün halifesi Ebubekir im, hilafetim süresince devlet hazinesinden bana bağlanan maaşı almaya haya ettim ve hiç kullanmadım çünkü bulunduğum makam tedlili ücretsiz, hak rızası için yapan Resulün makamıydı. Tamamen kendi gayretimle geçindim. Benden sonra gelecek halifeye teslim edilmek üzere tüm maaşım bu kavanozdadır, devlet hazinesine kaydedilsin.’ Bunu duyan Hz. Ömer dizlerinin üzerine çökerek ağlamaya başladı ve şu sözleri sarfetti; “ne kadar büyüksün Ya Ebubekir! Hayatımda seni geçmeme fırsat vermedin, vefatından sonrasında da buna imkân tanımıyorsun, ne kadar büyüksün Ya Sıddık.” ve biz de ona asırlar sonra Hz. Ömer nidalarıyla sesleniyoruz. ‘NE KADAR BÜYÜKSÜN YA SIDDIK NE KADAR BÜYÜKSÜN’
Hz. Ebubekir ‘in Lakapları
- Sıddık: İsra ve Miraç olayında Müşriklere ‘Eğer söylediğinizi o anlattıysa bu doğrudur. Ben ona inanırım.’ Demesiyle teslim olmasından dolayı ona ‘Sıddık’ denir. Kelime manası ise Hiç yalan söylemeyen, doğru konuşan, sözünün eri.
- Câmiu’l Kur’an: Kuran’a yaptığı hizmetleri sebebiyle bu isimle anılır.
- El-Atik: Ettiği duadan sonra Resulullah’ın onu “Sen Allah’ın cehennemden azat ettiği kimsesin.” (Tirmizî, “Menâkıb”, 16) müjdelemesinden dolayı bu isimle anılır.
- Zü’l-hilâl: Servetini Allah yolunda harcayıp eski elbiseler giydiği için söylenmiştir.
- Vaktı Seherde Teheccüd Kılanların Babası: Çok fazla teheccüde kalktığı için.