HZ. AİŞE

  • Zeki, âlime, edibe ve İlmi kabiliyeti yüksek bir sahabe.
  • Fıkıh ilminin kurucularından.
  • Çok hadis rivayet eden validemiz.
  • Müminlerin annesi.
  • Hz. Ebubekir’in (r.a) kızı.

Hz. Aişe ’nin Hayatı

Hz. Aişe, 614 yılında Mekke’de doğmuştur. Babası Hz. Ebubekir annesi Ümmü Rumân binti Âmir İbni Uveymir’dir. Hatice annemizden sonra Efendimiz ’in eşi olma şerefine eren kişidir. Efendimizin (sav) Hatice annemizden sonra en çok sevdiği eşi Aişe annemiz olmuştur. Efendimizi ( sav ) eşleri arasında en çok kıskanan ’da yine Aişe annemiz olmuştur. Rivayet ettiği hadis sayısı 2210 dur. Efendimizden ( sav ) sonra kırk yedi yıl yaşamıştır. Altmış beş yaşında Medine’de vefat etmiştir.

Hz. Aişe ’nin Doğumu

614 yılında Mekke’de dünyaya gelmiştir. Hz. Aişe annemizin: “ Ben ebeveynimi bildim bileli onları Müslüman buldum.” (Buhari) demesinden kendisinin bi’set-i nebeviyyeden sonra doğduğu anlaşılmaktadır. Çocukluğu hakkında pek bilgi bulunmamaktadır. Aişe annemiz Müslüman bir aile içinde büyüdü. Babası Hz. Ebubekir (r.a), annesi Kinâne kabilesinden Ümmü Rumân binti Âmir İbni Uveymir’dir.

Hz. Aişe ’nin Peygamber Efendimiz (sav) ile Evliliği

Efendimizle (sav) Aişe annemizin nikâhları Allah’ın emriyle gerçekleşti. Efendimiz (sav) Hatice annemizin vefatından sonra rüyasında Cebrail’i görür. Cebrail Efendimize (sav) bir mahfaza içinde resim vererek şunları söyler: “ Ey Allah’ın Resulü! Bu kız sana eş olacak. Senin hüzün ve yalnızlığını giderecek. Efendimiz (sav) Cebrail’in kendisine verdiği mahfazayı açınca Âişe annemizin resmini görür. Efendimiz (sav) bu rüya üzerine Havle binti Hâkimi görevlendirerek Âişe annemizi babası Ebubekir (r.a) Efendimizden istemesini söyledi. Havle bunun üzerine hemen Ebubekir’in evine geldi. Evde sadece Ümmü Rumân vardı. Ona: “Ey Ümmü Rumân! Allah’ın sizi hayır ve bereketten neye eriştirdiğini biliyor musun?” dedi. O da: “Nedir o?” dedi. Havle: “Allah’ın Resulü, Âişe’yi istemek üzere beni size dünür gönderdi,” dedi. Ümmü Rumân bu teklif karşısında “Ebu Bekir’in gelmesini bekle” dedi. O sırada Ebu Bekir (r.a.) da eve geldi. Havle (r.a) aynı teklifi ona da açtı.

Ebu Bekir (r.a.)’ın gönlü kıpır kıpır oldu. Allah’ın Resul’üne kayınpeder olmak, ona hısım olarak daha da yakınlaşmak ne büyük şerefti. Bu saadet bu bahtiyarlık nasıl kaçırılırdı? Fakat zihnine takılan bir husus vardı. Kısık bir sesle Havle’ye: “Âişe kardeşinin kızı demek olduğuna göre helâl olur mu?” dedi. Havle (r.a) bu soruya cevap bulmak üzere hemen Efendimize koştu.

İki Cihan Güneşi efendimiz Havle’nin geldiğini gördü. Daha onun anlatmasına gerek duymadan; “Ebu Bekir’in yanına dön ve şunları söyle: “Benim sana kardeş oluşum ancak din kardeşliğidir. Nesep ve sütkardeşliği değil. Senin kızın bana helâldir,” buyuruyor Resûlullah de. Havle bu bilgiyi Ebu Bekir (r.a.)’e ulaştırınca aile efradıyla birlikte pek mesrûr oldular. Resûlullah (sav)’a akraba olmayı, ona hısım olarak yakınlaşmayı kendilerine büyük şeref bildiler. Âişe annemiz Hicret’ten iki-üç sene öncesinde Resûlullah Efendimiz (sav) ile nikâhlamıştır. Kaynaklara göre Âişe annemiz Efendimiz (sav) ile nikâhlanırken yaşı küçüktü. Peygamber Efendimiz (sav) Âişe annemizi çok severdi bu sevgisinin bir göstergesi olarak annemize ‘Hümeyra’ dermiş ve şöyle buyurmuştur: “ Dininizin yarısını bu Hümeyra’dan alınız.”

Efendimiz (sav), hanımlarının arasından Hz. Hatice annemizden sonra en çok Âişe annemizi sevmiş, dünya da en çok kimi seviyorsun diye sorulsa Âişe annemizin adını vermiş ve sevgisini dile getirmiştir. Efendimizi (sav) eşleri arasında en çok kıskanan ‘da yine Âişe annemiz olmuştur. Âişe annemiz Efendimizin (sav) sevgisini kazanmak için çok çaba sarf etmiştir aynı zamanda. Efendimize (sav) Hz. Hatice’yi de kıskandığını dile getirmekten de çekinmezdi. Efendimiz de (sav) Hatice annemizin faziletlerini sayar, ondan çocukları olduğunu dile getirirdi. Âişe annemiz ev işleri ile bizzat kendisi ilgilenir Efendimiz (sav) ile birlikte olduğu vakit sohbet eder nafile ibadetler ile meşgul olurdu. Hanımlarla birlikte namaz kılınca onlara imamlık ederdi. Geceleri namaz kılar, günlerinin çoğunlukla oruç ile geçirirdi. Kimsenin aleyhinde konuşmaz. Hem mütevazı hem cömert bir hanımefendi idi. Birden fazla köle ve cariyesini azat etmiş. Kaynaklarda bu sayının altmış olduğu bu köle ve cariyelerin bir kısmının ilim ve hadisle meşgul olduğu söylenir.

İfk Hadisesi

Âişe annemiz 14-15 yaşlarında iken Efendimiz (sav) ile birlikte Benu Mustalık (Müreysi) gazâsına katılmıştır. Bu gazâdan dönünce tuvalet için geride kalmış ve bu nedenle iftiraya maruz kalmıştır. Hz. Âişe annemizin gecikmesi dolayısı ile savaşa ganimet için katılan münafıklar bu durumu hemen kötü yorumladılar. Bu yorumlara Müslümanların da bir kısmı inanınca annemiz çok üzülmüştür. Bu üzüntüsünden ötürü Medine’ye gelince hastalanmıştır. Hastalığı artınca ateşler içinde kalmış ve yatağa düşmüştür. Bu durumdan dolayı üzülmüştür ve Efendimizden (sav) izin isteyerek babası Ebu Bekir’in evine gitmiş orada belirli bir süre kalmıştır. Bir ay gibi süren zamandan sonra Efendimiz (sav) Ebu Bekir’in evine gitmiş. Hz. Âişe’yi, anne, babası ve sahabeden bir hanımla ağlar bulmuş ve şunları söylemiştir: “Ya Âişe, senin için bana şöyle şöyle söylediler. Eğer sen, dedikleri gibi değilsen; Allahu Teâlâ yakında senin doğruluğunu tasdik eder. Eğer bir günah işlediysen, tövbe ve istiğfar eyle! Allahu Teâlâ, günahına tövbe edenlerin tövbesini kabul eder. “ buyurdu. Resûlullah’ın (sav) mübarek sesini duyunca Âişe annemiz ağlamayı bırakmış ve babası Hz. Ebubekir’e bakıp cevap vermesini istedi. Hz. Ebu Bekir ve Âişe’nin annesi böyle söylentilere ve dedikodu yapanlara sadece şaşırdıklarını söylediler. Hz. Âişe ise: “Allahu Teâlâ’ya yemin ederim ki kulağınıza gelen lâfların hepsi yalandır, iftiradır, Allah biliyor ki benim bir şeyden haberim yoktur. Yapmadığım bir şeye evet dediğimde kendime iftira etmiş olurum. Sabretmek iyidir. Onların söylediği şey için Allahu Teâlâ’dan yardım bekliyorum.” dedi. Günahsız olduğundan, kalbinin temizliği ile ve kendinden emin olarak bekledi. Tam bu sırada Efendimize (sav) vahiy geldi Hz. Ebu Bekir, Resûlullah’ın (sav) başının altına bir yastık koyup üzerine çarşaf örterek beklediler. Vahiy tamamlanınca Resûlullah (sav) terlemiş yüzünü örtünün altından kaldırarak: “Müjdeler olsun sana ey Âişe! Allahu Teâlâ seni temize çıkardı. Senin pak olduğuna şahit oldu.” deyip Kur’an’daki Nur Suresinden, o an nazil olunan 10 ayeti okudu.

Hz. Ebu Bekir hemen kalkıp kızı Âişe’yi başından öptü, “Kalk, Resulullah’a (sav) teşekkür et.” dedi. Kendisi için ayet ineceğini aklından geçirmeyen Âişe şaşkınlık içinde: “Hayır kalkmam baba vallahi kalkmam. Allahu Teâlâ’dan başkasına şükretmem. Çünkü Rabbim beni Ayet-i Kerîme ile methetti.” dedi. Bu duruma çok sevindi. Âişe annemize iftira atanlar zamanla hakir ve zelil olmuşlardır.

Cemel Vakası

Hz. Osman Efendimizin şehit edilmesinden sonraki süreçte Medineliler Ali (r.a) Efendimizi halifeliğe getirdi. Hz. Aliye Hz. Osman’ın tayin ettiği bazı valiler biat etmemişti. Bunun üzerine Hz. Ali valileri değiştirme kararı almıştı. Bunu duyan Talha b. Ubeydullah Basra, Zübeyyir b. Avvam’ da Kûfe’nin valiliği için Ali Efendimiz ’den izin istemişlerdi. Ali Efendimiz bunu kabul etmemişti. Bunun üzerine umre yapmak için izin istemişler bu izni Ali Efendimiz dört aylık bir süreden sonra vermiştir. Âişe annemiz Hz. Osman’ı son günlerinde farklı sebeplerden tenkit etmiş. Kendisinin şehri terk etmemesini söylemiş. Ancak buna rağmen isyan çıkmış ve Âişe annemiz bu isyanların başladığı vakitte hac için Mekke’ye gitmiştir. Haccını tamamlayan annemiz Medine’ye dönmek için yola çıkmıştır. Bu süreçte Osman Efendimizin şehit edildiğini ve halifenin de Hz. Ali Efendimiz ‘in olduğunu öğrenir. Öğrendikten sonra Mekke’ye döner orda bulunan halka Osman Efendimizin mazlum olarak öldürüldüğünü söyler.

 Osman Efendimizin şehit edilmesinden sonra Emevi ailesi Medine’den uzaklaşmıştır. Sonraki süreçte Hz. Osman’ın tayin ettiği Basra ve Yemen valileri, para ve savaş malzemesiyle birlikte Mekke’ye gelerek Âişe annemize katılırlar. Umre için yola çıkan Zübeyr ve Talha Efendilerimiz ’de Âişe annemizin safına katıldılar. Âişe annemiz Mekke’den yola çıktığı vakitte yanında 3000 civarı kuvvet vardı. Halife kim olsun tartışması yapılmış Zübeyr ve Talha Efendilerimiz Hz. Osman’ın oğulları arasında birinin halife olması yönünde düşüncelere sahiplerdi. Said b. Âs bu düşünceye katılmamış Muğire b. Şu’be de kendisine katılmıştır. Böylece Âişe annemiz, Talha ve Zübeyr ile yaklaşık 1000 kişilik kafile ile Basra önlerine ulaşmışlardır. Diğer taraftan Hz. Ali Âişe annemiz ile bulunanlara yetişebilme ümidiyle Medine’nin kuzeydoğusunda Rebezeye varmak için 3000 kişiyle Medine’den ayrılmış. Ali Efendimiz Basra hakkında olan biteni öğrenince Osman b. Huneyf’e mektup göndererek Talha ile Zübeyr’in biatları olurken zor kullanılmadığını belirtmişti. Bunun üzerine Osman Hz. Ali’nin haklılığını öne sürmüş diğerlerinin Basra’yı terk etmelerini söylemiştir. Ali Efendimiz Kûfe dışına kuvvetlerini toplamış ve daha sonra Basra’ya doğru hareket etmiştir. Zükardan ayrılmadan Âişe annemizle anlaşma ümidiyle annemizin yanına elçi olarak sahabelerden Kâ’kâ b. Amr’ı göndermiştir.

 Kâ’kâ Basra’ya giderek Âişe annemiz, Talha ve Zübeyr Efendilerimiz ile görüşmüş Ali Efendimiz ‘in halifeliğini kabul ederlerse katillerin kolaylıkla cezalandırmanın mümkün olduğunu söylemiş bu konuda onları ikna etmeye çalışmış. Onlar halife de bu görüşte ise barışı kabul edeceklerini söylemişler. Ali Efendimiz ‘in Talha ve Zübeyr Efendilerimiz ile bizzat görüşmesi olumlu sonuç vermiş. Zübeyr Efendimiz Hz. Ali’nin Peygamber Efendimiz ‘in (sav) Ali ile haksız yere mücadele edeceğine dair sözlerini hatırlatması üzerine bu işten vazgeçmek istemiş. Oğlu Abdullah bu olay üzerine onu korkaklık ile suçlamış. Tam bu esnada kimse ne olduğunu anlamadan her iki taraf kendilerini savaş içerisinde bulmuştur. Âişe annemiz ve Ali Efendimiz savaşa son vermek için gayret göstermişler. Ancak savaş şiddetle devam etmiştir. Âişe annemiz gayretinin işe yaramadığını fark edince Kâ’b b. Sûr’a barış için çağrıda bulunmasını Kur’an’ın hakemliğini istediğini söyleyerek kendisini ön saflara göndermiştir. Ne yazık ki Kâ‘b bu esnada öldürülmüştür.

Aişe annemiz savaşı durdurmak için her ne kadar çaba gösterse de önünü alamıyordu. Savaşın Âişe annemizin bindiği devenin etrafında olduğunu gören Ali Efendimiz devenin öldürülmesini emretmiş. Devenin öldürülmesiyle savaş sona ermiştir. Savaş Âişe annemizin devesinin üzerinde idare edildiği için olaya İslam tarihinde “Vak‘atü’l-cemel” denilmiştir.

Hz. Aişe ’nin Rivayet Ettiği Hadisler 

Aişe annemizin Efendimiz ‘den (sav) rivayet ettiği hadis sayısı 2210 dur. Rivayet ettiği bir hadiste şöyledir;

  • Âişe (r.anhâ) annemiz şöyle naklediyor: “Kız kardeşim Esmâ, Resûlullah (sav)’ın yanına geldi. Üzerinde ince bir elbise vardı. Derisinin rengi gözüküyordu. Resûlullah (sav) baldızına bakmadı. Mübarek yüzlerini çevirdi ve: “Ya Esmâ! Bir kadın namaz kılacak yaşa geldiği zaman iki eli ile yüzünden başka yerlerini erkeklere göstermemeli.” buyurdu.

Hz. Aişe ’nin Vefatı

Âişe annemiz Peygamber Efendimizden (sav) sonra kırk yedi yıl yaşamıştır. Altmış beş yaşında Medine’de vefat etmiştir. Cenazesi vasiyeti üzerine bekletilmeden vefat ettiği günün gecesi kaldırılmıştır. Cenaze namazını Medine valisi Ebu Hureyre kıldırmıştır. Âişe annemizi kabrine erkek ve kız kardeşlerinin çocukları yerleştirmiştir.

YAZAR BİLGİSİ
İslami hakikatleri Allah rızası için insanlara ulaştırmaya çalışan bir kul.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.