HAZRETİ İBRAHİM

Hayatı

Hazreti İbrahim (as) Babil’in doğusunda Dicle ve Fırat ırmakları arasındaki bölgede dünyaya geldi. Babasının adı Taruh, Annesinin adı Amathlaah’tır. Hazreti İbrahim (as), Kuran-ı Kerim’de Allah’ın (Halil / dost) diye nitelediği ulu’l-azm peygamberlerindendir. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam tarafından en büyük ata olarak kabul edilir. Hazreti İbrahim’in (as) orta boylu, ela gözlü, güzel ve güler yüzlü, açık alınlı, ayak izlerine varıncaya kadar şekil ve şemailce Hazreti Muhammed’e (s.a.v) en çok benzeyen insan olduğu nakledilir. Hazreti İbrahim (as) Oğulları Hazreti İsmail’in (as) soyundan Peygamber Efendimiz; Hazreti İshak’ın (as) soyundan da Ben, İsrail peygamberleri geldi. Hanımları, Hazreti İsmail’in (as) annesi Hacer, Hazreti İshak’ın (as) annesi Sare validemizdir.

 Hazreti İbrahim’in (as) dinin adı Hanif’tir ve Müslüman olarak adlandırılır. Hazreti İbrahim’e (as) 10 sayfa suhuf indirildi. Hazreti İbrahim Keldanî kavmine gönderildi. Hazreti İbrahim (as)’in ismi Kur’an-ı Kerim’de 25 surede 69 defa geçmiştir. Kur’an-ı Kerim’de Hazreti İbrahim (as) değişik isim ve sıfatlarla anılmış ve kendisinden övgüyle bahsedilmiştir. Kur’an’da da geçen sıfatlarının bazıları şunlardır: Evvâh (çok ah eden), Halim, Munib (Allah’a sığınan), Hanif, Kânit (Allah’a kulluk eden), Şâkir.

Hazreti İbrahim (as) kendini İlah sanıp taptıran Babil hükümdarı Nemrut’u Allah’ın dinine davet etti. Bu daveti kabul etmeyen Nemrut tarafından ateşe atıldı. Fakat ateş kendisini Allah’ın izni ile mucize olarak yakmadı. Hazreti İbrahim (as) oğlu İsmail (as) ile kurban imtihanından geçti ve insanlık kurban kesmeyi ondan öğrendi. Oğlu İsmail (as) ile birlikte Kabe’yi inşa etti. Kabe’nin inşası sırasında Hazreti İbrahim’in (as) üzerine çıkıp duvar ördüğü ve üstünde insanları hacca davet ettiği kabul edilen taş veya onun bulunduğu yere Makam-ı İbrahim denildi. Hazreti İbrahim (as) Kabe’nin inşasını tamamlayınca Cebrail (as) gelip kendisine hac ibadetini nasıl yapılacağını öğretti. O da insanları hac ibadetine davet etti. Oğlu ile birlikte ilk hac ibadetini yaptı ve insanlar hac yapmayı onlardan öğrendi. İnsanlık tarihinde ilk vakfı Hazreti İbrahim kurmuştu.

Hazreti İbrahim’in (as) 200 veya 175 yaşında vefat ettiği ve Kabe’de Makam-ı İbrahim ile Zemzem arasındaki yerde defnedildiği rivayet edilir. Başka bir rivayete göre kabri Filistin’in el-Halil şehrinde Hazreti Sare’nin yanındadır.

Hazreti İbrahim’in ismi kuranda nasıl geçer?

Hazreti İbrahim’inismi Kuran-ı Kerim’de 25 surete toplam 69 defa geçmektedir. Kuran-ı Kerim’de ona atfedilen bazı sıfatlar vardır bunlar

  • Evvâh (çok ah eden, niyaz eden),
  • Halîm (hilm sahibi, yumuşak huylu),
  • Munîb (Allah’a gönülden yönelen),
  • Hanîf (şirk ve dalaletten uzak durup tevhid dinine sımsıkı sarılan),
  • Kânit (Allah’a kulluk eden) ve
  • Şâkir (çok şükreden)’dir.

Hazreti İbrahim’in (AS) Putları Kırması  

Hz İbrahim’in olayı gerçekleştirdiği gün bayramdı. Keldânî kabilesi senede bir gün toplanır, bayram yapardı. Azer, Hazreti İbrahim’e:

  • “Sen de bugün bayram yapmak için bizimle gel!” dedi.

Hazreti İbrahim (as), yolda hastalığını mazaret göstererek geri döndü. Putların yanına gitti. Orada gümüş, bakır ve ağaçtan yapılmış putlar vardı. Hazreti İbrahim (as), büyük putun dışındaki putların hepsini balta ile kırdı. Sonra da baltayı büyük putun boynuna astı. Akşam olunca Keldânî kabilesi, bayram yerinden puthaneye döndüklerinde, gördükleri manzara karşısında büyük bir şaşkınlığa düştüler. Tahmin yürüterek:

  • “Bu işi yapsa yapsa ancak İbrahim yapar!” dediler.

Ardından hemen İbrahim (as)’ı bularak sordular:

  • “Bu işi sen mi yaptın?”

İbrahim (as):

  • “Büyük put, kendisinden başkasına tapınılmasını istemiyordu. Bu sebeple diğerlerine kızgındı. Sonunda hepsini balta ile parçalayıp baltayı da omuzuna asmış olabilir. İsterseniz bir de kendisine sorun! Durumu size o anlatsın!”

Topluluk:

  • “Putlar konuşmaz!” dedi.

Bunun üzerine İbrahim (as) onlara:

  • “O hâlde, nasıl olur da kendilerini bile koruyamayan şu âciz varlıklar, sizi korur? Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” dedi.

Bu konu hakkında kuranı kerimde:

  • İbrahim gizlice tanrılarının yanına vardı; “Niçin bir şeyler yemiyorsunuz?” dedi;  “Neyiniz var, niçin konuşmuyorsunuz?”  Sonra onlara güçlü darbeler indirmeye başladı. (Saffat, 91-93)
  • “(Onlar gidince) İbrahim putları paramparça etti, belki ona başvururlar diye büyük putu bıraktı. (Enbiya/58)
  • (Dönüp durumu gören) putperestler, “Bunu tanrılarımıza kim yaptı? Muhakkak o, zalimlerden biridir” dediler.  (Enbiya/59)
  • Bazıları, “İbrahim denen bir gencin bunları diline doladığını işitmiştik” deyince, “O halde, onu hemen insanların önüne getirin, belki birileri şahitlik eder” dediler. (Enbiya/60-61)
  •  “Bunu ilâhlarımıza sen mi yaptın, ey İbrahim?” diye sordular. (Enbiya/62)
  •  İbrahim, “Hayır” dedi, “Bu işi şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa onlara sorun!” (Enbiya/63)
  •  Sonra kendi kendilerine dönüp, “Asıl haktan ayrılanlar sizlersiniz!” dediler. (Enbiya/64)
  • Sonra yine başlarını öne eğerek “Bunların konuşamayacağını pekâlâ biliyorsun” dediler. (Enbiya/65)
  • İbrahim, “öyleyse Allah’ı bırakıp da size ne fayda ne de zarar veremeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Size de Allah’ı bırakıp taptığınız bu şeylere de yuf olsun! Siz aklınızı kullanmaz mısınız?” dedi. (Enbiya/66-67)

Putperestler, yapılan işi hazmedemediler ve Hakk’a yöneleceklerine, Hazreti İbrahim hakkında:

  • “Eğer bir şeyler yapacaksanız, onu yakın ve böylece tanrılarınıza yar­dım edin! Dediler.” (Enbiya/ 68)

Hazreti İbrahim’in (as) Ateşe Atılması

Hz İbrahim (as) putları kırma olayından sonra durum Nemruda anlatıldı. Nemrud, Hazreti İbrahim (as)’ı çağırttı. Nemrud’un yanına gelen herkes, önce ona secde ederdi. İbrahim (as) ise, secde etmedi. Nemrud sebebini sorunca:

  • Hz İbrahim: “Seni ve beni yaratandan başkasına secde etmem!” dedi.
  • Nemrud: “Senin Rabbin kim?”
  • Hz İbrahim: “Benim Rabbim, dirilten ve öldüren Allah’tır.” dedi.
  • Nemrud: “Ben de diriltir ve öldürürüm.” dedi. Zindandan iki kişi getirtti. Birini öldürdü, diğerini ise serbest bıraktı. Sonra da: “Bak, ben de bu işi yapıyorum.” dedi.
  • Hz İbrahim:  “Benim Rabbim, güneşi doğudan doğdurur. Gücün yetiyorsa sen de batıdan doğdur!” dedi.

Nemrud, bu söze öfkelendi. Hz İbrahim’e yiyecek vermedi. Ayrıca O’na nasıl bir ceza verileceği hususunda avanesini toplayıp onlarla istişare etti. Henun adında bedbaht birisi: “O’nu büyük bir ateşte yakalım!” dedi. Bu teklif kabul edildi. Ateş için hazırlıklar başlatıldı. Bir ay odun taşındı.

Cahil ve ahmak halk: “Bu insan, bizim putlarımıza karşı çıkıyor!” diye odun taşıma işinde seferber oldular. Dağ gibi odun yığıldı. Yakılan ateşin alevleri semalara çıkıyordu. Hararetinden dolayı, kuşlar yakınından bile geçemiyordu.

Bütün hazırlıklar bitince halk, ateşin başına toplandı. İbrahim (as) elleri kelepçeli ve ayakları prangalı bir şekilde oraya getirildi. Ancak o büyük peygamber “Halil” olduğu için çok zor bir durumda olmasına rağmen büyük bir teslimiyet ve tevekkül içinde idi. Gönlünde en ufak bir korku ve endişe yoktu. Nemrud ve topluluk Hz İbrahim’i mancınıkla atılmasına karar verdiler.

Yerdeki ve gökteki melekler, hayret içinde: “Aman ya Rabbi! Sen’i en çok zikreden İbrahim (as) ateşe atılıyor! O Sen’i bir an bile unutmayan bir peygamberdir! O’na yardım etmek için bize izin verir misin Allah’ım?” diye yalvardılar.

Allah izin vermesi üzerine bir melek İbrahim (as)’a geldi:

  • Melek: “Rüzgârlar emrime verildi. Arzu edersen ateşi darmadağın edeyim!” dedi.
  • Diğer bir melek: “Sular emrime verildi. İstersen ateşi bir anda söndüreyim!” dedi.
  • Bir başka melek: “Toprak emrime verildi. Dilersen ateşi yere batırayım!” dedi.

İbrahim (as) ise, bu meleklere: “Dost ile dostun arasına girmeyin! Rabbim ne dilerse ben ona razıyım! Kurtarır ise, lütfundandır. Eğer yakar ise, kusurumdandır. Sabredici olurum inşallah!” dedi.

Mancınığa konup ateşe atılmak üzere iken de İbrahim (as): “Allah bize yeter, o ne güzel vekildir.” diyordu.

Abdullah bin Abbas’ın rivayet ettiğine göre İbrahim (as) bu sözü, ateşe atılırken söylemiştir.

Hazret-i İbrahim (as) tam ateşe atılmak üzereyken Cebrail (as) geldi ve: “Bir dileğin var mı?” diye sordu.

Hz İbrahim: “Evet, bir talebim var, fakat senden değil!” dedi.

Cebrail (as), İbrahim (as)’a hayretle: “Niçin Allah’tan kurtuluş istemiyorsun?” dedi.

Hz İbrahim:  “Halimi O biliyor! Ateş kimin emri ile yanıyor? Yakma kimin işidir?” diye cevap verdi.

İbrahim (as) bu yüce teslimiyeti ve yalnız Hakk’a tevekkülü üzerine, O daha ateşin içine düşmeden Allah, ateşe emretti:

  • “Biz de, “Ey ateş” dedik, “İbrahim’e serin ve zararsız ol!” (Enbiya/69)

Bu emirle birlikte İbrahim (as)’ın düştüğü yer bir anda tatlı bir pınara dönüştü kaynayıp akmaya başladı. Bir rivayete göre, Cennet’ten bir gömlek indirildi ve Hazret-i İbrahim (as)’a giydirildi. Bu gömlek, daha sonra İshak (as)’a, O’ndan Yakub (as)’a, O’ndan da Yusuf (as)’a intikal etti. Yakub (as)’ın gözleri ama olduğu zaman, Yusuf (as)’ın gönderip de gözlerinin açılmasına vesile olan gömlek, işte bu gömlek idi.

Rivayete göre ateşe: “Ey ateş! İbrahim’e serin ve selâmet ol!” emri geldiği zaman, yeryüzünde bütün ateşler belli bir müddet serin hâle gelmiştir.

  • Bu durum üzerine Nemrud şaşırdı ve heyecanlandı: “Ey İbrahim! Gördüm ki senin ilâhın pek büyükmüş ve kendisinin kudret ve izzeti de seni zarardan koruyacak derecede imiş. Ey İbrahim! Senin Rabbin ne güzel bir Rabdir! Senin ilâhına şimdi dört bin sığır kurban edeceğim!” dedi.
  • İbrahim (as): “Sen sapıklıktan dönüp tevhide gelmedikten sonra, kurbanlarının hiçbir kıymeti yoktur!” dedi.
  • Nemrud: “Mülkümü ve saltanatımı fedâ edemem! Fakat yine de kurban keseceğim!” dedi.

4000 sığır kesti. İbrahim (as) ile mücadelesinden de vazgeçti. Lakin hubb-i riyâset (baş olma sevdâsı), kibir, gurur ve inadından dolayı iman etmedi, bedbahtlardan oldu. Bir grup putperest ise,  bu mucize karşısında iman edip kurtuluşa erenlerden oldu. Allah yardımıyla Nemrud’un ateşinden sağ salim kurtulan İbrahim (as), iman etmeyenlere azâb-ı ilâhîyi hatırlattı:

  • “İbrahim onlara şöyle demişti: “Sizler, sırf dünya hayatında aranızdaki sevgi (ve çıkar) ilişkisini sürdürmek için Allah’ı bırakıp kendinize birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet gününde birbirinizi reddedecek, birbirinize lânetler yağdıracaksınız. Varacağınız yer cehennemdir; hiçbir yardımcınız da olmayacaktır.” (Ankebut/ 25)

Hazreti İbrahim ’in (as) Hicreti

Hazreti İbrahim’e ateşe atılma olayından sonra Allah, Hazreti İbrahim ve ona iman edenlerin Nemrud ve Keldânî kabile­sinin üzerine gönderilecek olan azaptan da muhafaza olmaları için hicret etmelerini emir buyurdu. Hazreti İbrahim, Babil’e, oradan da Lut, Sare ve bir mümin topluluğu ile birlikte Urfa’nın güneyinde bir kasaba olan Harran’a hicret etti. Hazreti Lut Onun yeğeni, Sare ise amcasının kızıydı. Hazreti İbrahim, Sare ile evlendi. Hazret-i Sare, ahlak sahibi saliha bir kadındı. Hazreti İbrahim’e karşı son derece itaatkâr idi. Hicret hadisesi Kuran-ı Kerimde;

  • “ İbrahim’de ve ona uyanlarda size güzel bir örneklik vardır; onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: Bilin ki bizim sizinle ve Allah’ı bırakıp da taptıklarınızla bir ilişiğimiz yoktur. Sizi (ve değerlerinizi) reddediyoruz. Sizinle bizim aramızda, siz bir tek Allah’a iman edinceye kadar sürüp gidecek bir düşmanlık ve nefret açıkça ortaya çıkmıştır. Ancak İbrahim’in, babasına “Hiç şüphen olmasın bağışlanman için dua edeceğim, ama Allah’tan sana geleceklere karşı yapabileceğim bir şey de yoktur” demesi başka. Rabbimiz! Sadece sana dayanıp güvendik, sana yöneldik; dönüş de ancak sanadır.” (Mümtehine/ 4)
  • “ Bunun üzerine Lut ona iman etti. (İbrahim) “Artık ben rabbime göç edeceğim. Şüphesiz O güçlüdür, hikmet sahibidir” dedi.” (Ankebut/ 26)
  • “Onu da Lût’u da kurtarıp herkes için bereketli kıldığımız yere ulaştırdık.” (Enbiya/ 71)

Nemrud ve Keldâni Kabilesinin Helakı  

Hazreti İbrahim, Babil’e hicret ettikten sonra, gurur ve kibre kapılarak iman etmeyen Keldânî kavmi üzerine toz halinde sivrisinek sürüleri indi. Putperestlerin kanlarını emdiler. O bedbahtlar, kurumuş insanlar haline gelerek he­lak oldular. Bir sinek de, Nemrudun burnundan girerek beynine geçti. Nemrud, ağrısından dolayı durmadan başına tokmak vurdurdu. Nihayet, hızla gelen bir tokmakla başı parçalandı.

Zemzem Suyu Hikayesi

Hazreti İbrahim, Hacer validemizi ve oğlu İsmail’i Mekke’ye götürdü ve bir ağacın altına bıraktı. Yanlarına içi hurma dolu bir sepet ve içi su dolu bir testi koydu. Sonra geriye döndü.

Hacer validemiz seslendi: Bizi buraya bırakmanı Allah mı emretti?

Hazreti İbrahim: Evet!

Hazreti Hacer: Öyleyse Rabbim bizi korur! Zayi etmez! Dedi. İsmail’in yanına döndü.

Hazreti İbrahim ellerini açtı ve şöylece Rabbine yalvardı:

  • “Ey rabbimiz! Ben zürriyetimden bir kısmını, senin kutsal evinin (Kâbe) yanında tarıma elverişli olmayan bir vadiye yerleştirdim. Bunu yaptım ki rabbim, namazı kılsınlar. İnsanların gönüllerini onlara meylettir ve çeşitli ürünlerden onlara rızık ver ki şükretsinler.”  (İbrahim/ 37) 
  • “İbrahim, “Rabbim! Burayı güvenli bir şehir yap, halkından Allah’a ve ahiret gününe inananları da çeşitli ürünlerle rızıklandır” diye dua etmişti. Allah buyurdu ki: “İnkâr edene de az bir süre dünya nimetleri veririm, ama sonunda onu cehennemin azabına sürerim. O ne kötü bir sondur!”” (Bakara/ 126)

Hazreti İbrahim’in getirdiği bir testi su bitmişti. Hazreti Hacer Safa ve Merve tepeleri üzerinde yedi sefer koştu. Bu iki tepe arası 400 metre kadar­dır. Hacer validemiz bir taraftan koşuyor, bir taraftan da Hazreti İsmail’e bakı­yordu. Orada değil bir insan, uçan bir kuş dahi yoktu. Hiçbir yerde hayat belirtisi gözükmüyordu. Hacer validemiz, Merve tepesi üzerinden oğlu İsmail’in yanına gitti. Gördü ki, Hazreti İsmail’in ayağının dibinden su fışkırıyordu. Büyük bir sevinç içerisinde Rabbine şükretti. Bitecek korkusu ile kumdan bir havuz yaptı. Suya da “Dur, dur!” manasına gelen “Zem, zem!” dedi.

Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

  • “Allah, İsmail’in annesi Hacer’e rahmet eylesin! Eğer o zemzemi kendi haline bırakıp suyun etrafını çevirmeseydi muhakkak ki zemzem, devamlı akan bir kaynak olurdu.” (Buhari, Enbiya, 9)

Hazreti İbrahim ‘in Kurban İmtihanı

Bu durum kuranı kerimde;

  • “Bunun üzerine kendisine akıllı ve iyi huylu bir erkek çocuğu olacağını müjdeledik.” (Saffat/101)
  • “Çocuk, babasıyla beraber iş güç tutacak yaşa gelince babası ona, “Yavrucuğum” dedi, “Rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm; düşün bakalım sen bu işe ne diyeceksin?” Dedi ki: “Babacığım! Sana buyurulanı yap; inşallah beni sabredenlerden biri olarak bulacaksın.”” (Saffat/102)
  • “Her ikisi de (ilâhî buyruğa) teslim olunca ve babası onu yüzüstü yatırınca,” (Saffat/103)
  • “Ey İbrahim!” diye ona seslendik; (Saffat/104)
  • “Tamam, rüyanı gerçekleştirmiş oldun.” İşte iyileri biz böyle ödüllendiririz. (Saffat/105)
  • Bu, kesinlikle apaçık bir imtihandı. (Saffat/106)
  • Biz, (oğlunun canına) bedel olarak ona iri bir kurbanlık verdik. (Saffat/107)
  • Onun hakkında, “İbrahim’e selâm olsun!” ifadesini sonradan gelen nesiller arasında devam ettirdik. (Saffat/108-109)
  • Evet, iyileri işte böyle ödüllendiririz. (Saffat/109)
  • Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandı, (Saffat/111)

Hazreti İbrahim, Hacer validemiz ile İsmail’i Mekke’ye bıraktıktan sonra, Sare validemizin yanına dön­müştü. Bir gün Mekke’de bir rüya gördü. Rüyasında, ayette buyrulduğu gibi İsmail’i kurban edi­yordu. Hazreti İbrahim rüyanın şeytanimi, Rabbanimi diye şüphelendi. Ancak aynı rüya 3 gün devam etti.  Bir rivayette Hazreti İbrahim; “Allah, bana bir oğul verirse, onu kurban edeceğim!” demişti. İşte bu sözü sebebiyle imtihana tabi tutulmuştu.

Hazreti İbrahim, Rabbinden gelen emir üzerine eşi Hz Hacer’e, oğlu İsmail’i yıkamasını ve güzel kokular sürmesini; Onu bir dostuna götüreceğini söyledi. Hazret-i İsmail’e de yanına bir ip ve bıçak almasını tenbih etti.

Hazreti İbrahim: “Oğlum, Allah rızası için kurban keseceğim!” dedi.

Arafat’ta hacıların vakfeye durduğu yere doğru yol almaya başladılar. Bu sı­rada şeytan, insan kılığında Hacer validemizin yanına geldi ve;

Şeytan: “İbrahim, oğlunu nereye götürüyor biliyor musun?” dedi.

Hazreti Hacer: “Dostuna götürüyor.”

Şeytan: “Hayır, kesmeye götürüyor.”

Hazreti Hacer: “O oğlunu çok sever!”

Şeytan: “Allah emrettiği için boğazlayacakmış!”

Hazreti Hacer: “Eğer Allah emretti ise güzel bir şeydir. Tevekkül ederiz.” 

Şeytan, Hazreti Hacer’i aldatamayınca Hazreti İsmail’in yanına gitti. Bu sefer de Ona sordu:

Şeytan: “Baban seni nereye götürüyor biliyor musun?”

Hazreti İsmail: “Dostuna ziyarete.”

Şeytan: “Hayır, seni kesmeye götürüyor. Rabbinin kendisine böyle emrettiğini zan­nediyor!”

Hazreti İsmail: “O emretmiş ise, bunu seve seve yerine getiririz!” diyerek şeytanı kovdu. Onu taşladı.

Şeytan Hazreti İsmail ide kandıramamıştı. Bu sefer Hazreti İbrahim’e döndü:

Şeytan: “Ey ihtiyar! Oğlunu nereye götürüyorsun? Şeytan seni rüyada kandırmış! O rüyalar şeytanidir.” dedi.

Hazreti İbrahim: “Sen şeytansın! Hemen yanımızdan uzaklaş!” dedi. Eline yedişer tane taş aldı ve şeytanı üç ayrı yerde taşladı. İşte hacda kıyamete kadar rükün olarak devam edecek olan şeytan taşlama, bu şekilde başladı.

Hazreti İbrahim, oğlu Hazret-i İsmail’e bu işin hakikatini anlattı:

Hazreti İbrahim: “Ey oğlum! Rüyamda seni kurban etmekle emrolundum.” dedi.

Hazreti İsmail: “Babacığım, bunu sana Allah mı emretti?” diye sordu.

Hazreti İbrahim: “Evet!”

Hazreti İsmail: “Babacığım! Sen emrolunduğun şeyi yap! İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın!” dedi. “Ey babacığım! Nemrud seni ateşe attığı zaman sabrettin. Allah senden razı oldu. Ben de kurban edilmeye razıyım. İnşallah beni sabredici bulacaksın. Senden ayrılınca Rabbime; dünya nimetlerinden ayrılınca Cennet’e ka­vuşacağım! Benim üzüntüm, elinle kurban edeceğin evladının acısını hayat boyu unutamamandır. Ey babacığım! Keşke daha evvel bildirseydin de annemle de veda­laşsaydık!” dedi.

Hazreti İbrahim: “Oğlum, annenin itirazından çekindim!” dedi. “Ey Allah’ım! Bu benim oğlumdur. Kalbimin meyvesidir ve bana insanların en sevgilisidir.”

Bu arada şöyle bir ses işitti:

“Sen benim kulumun helak olmasını istediğin geceyi hatırlıyor musun? Senin oğluna şefkatli olduğun gibi, benim de kullarım için şefkatli ve merhametli olduğumu bilmiyor musun? Sen Ben’den kulumu helak etmemi istemiştin. Şimdi Ben de Sen’den oğlunu kesmeni istiyorum!” (Ramazanoğlu M. Sâmî, İbrahim -aleyhisselâm-, s. 44-46)

Hazreti İsmail: “Ey babacığım! Birkaç talebim var:

  • Ellerimi ve ayaklarımı iyi bağla ki can acısı ile çırpınıp bir kusur etmeye­yim.
  • Gömleğimi anneme götür! Teselli bulsun! Ona; «Oğlun şefaatçi olarak Allah’a gitti.» dersin!”
  • Bıçağı çekerken yüzüme bakma! Belki babalık şefkati ile merhamet göste­rirsin de dayanamayıp Allah’ın emrini geciktirirsin.
  • Eteklerini topla ki, üzerine kanım sıçramasın.
  • Bıçağın bileyli olsun ki, can vermek kolay olsun! Hem de senin işin çabuk görülür.

Hazreti İbrahim bu sözleri dinlerken gözlerinden yaşlar boşandı. Çok ağladı ve:

Hazreti İbrahim: “Yavrucuğum sen bana Allah’ın emrettiği şey hakkında ne güzel yardımda bulundun!” dedi. Sonra ellerini açarak: “Ya Rabbi, bana bu halimden dolayı sabır ver! İhtiyarlığım sebebi ile bana rahmet et!” diye dua etti.

Hazreti İsmail: “Ya Rabbi, bu işte bana sabır ve tahammül ver!” diye dua etti. Daha sonra:

“Babacığım, gök kapıları açıldı. Melekler hayretler içinde Allah’a secde edi­yorlar: «Ya Rabbi, senin rızan için bir peygamber bir peygamberi kesmek üzere… Sen onlara merhamet et!» diye niyaz ediyorlar.” dedi. Sonra “Babacığım, muhabbetin şartı, emri geciktirmemendir! Haydi, emrolundu­ğunu yerine getir!” dedi.

Hazreti İbrahim, Hz İsmail’i yere yatırdı ve:

“Ey yavrucuğum! Kıyamete kadar sana veda olsun! Tekrar görüşmek kıyamette olur!” dedi. Bıçağı kuvvetlice İsmail’in boğazına çekti. O anda Allah, Cebrail’e:

“Yetiş! Bıçağı çevir!” buyurdu. Cebrail, bir anda Sidre’den gelip bıçağı çevirdi. İbrahim ise, yine kuvvetlice bıçağı çekti. Bıçak bu sefer de kesmedi.

Allah: “İbrahim, gerçekten rüyasını tasdik etti. Sadakat gösterdi.” buyurdu. Ardından Allah’ın emriyle Cebrail, o anda Cennet’ten bir koç in­dirdi ve tekbir getirdi: Hz İbrahim, bu tekbiri işitince mukabelede bulundu. Böylece arefe günü sabah namazından başlayarak bayramın 4. günü ikindi namazına kadar devam eden “teşrık tekbiri” tamamlanmış oldu.

Hazreti İbrahim ve Hazreti İsmail’in Kâbe İnşası

Hazreti İbrahim, seneler sonra Mekke’ye döndü.

Hazreti İbrahim: “Rabbimin emri var. Bir beyt inşa edeceğiz. Sen de bana yardım edeceksin!” dedi. Hazreti İsmail ve Cebrail taş taşıdı; İbrahim da beytin duvarlarını dikti. Makam-ı İbrahim’deki İbrahim’in ayak izi olan mermer de, Kâbe duvarları inşa edilirken asansör vazifesi gördü.

Kuranı kerimde:  “İbrahim İsmail’le birlikte o evin (Kâbe’nin) temellerini yükseltiyordu: “Ey rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin.” (Bakara/ 127)

Hazreti İbrahim, insanların Kâbe’yi tavafa başlamalarına bir alamet olsun diye Hacer-i Esved’i Kâbe’nin bir köşesine yerleştirmiştir. Bu siyah taş cennetten çıktığı zaman kardan daha ak olduğu halde insanların günahları onun kararmasına sebep olmuştur. (İbn-i Hanbel, I, 307) Cahiliye ve İslam dönemlerinde birbiri ardınca vuku bulan yangınlar, onu daha da siyah bir hâle getirmiştir.

Kâbe inşaatı bitince Hazreti İbrahim şöyle dua etti:

Ey rabbimiz! Bizi sana teslim olanlardan eyle, soyumuzdan da sana teslim olacak bir ümmet çıkar. Bize ibadet usullerimizi göster, tövbemizi kabul et. Şüphesiz tövbeleri kabul eden, merhameti bol olan yalnız sensin.  Soyumuzdan, onlara senin ayetlerini okuyacak, kitabı ve hikmeti öğretecek, onları arındıracak bir elçi çıkar rabbimiz! Çünkü yalnız sensin kudret ve hikmet sahibi.” (Bakara/ 128-129)

Vefatı

Hz İbrahim’in nasıl ve nerede vefat ettiği kuranda bildirilmemiştir. Ancak diğer İslami kaynaklara göre ölüm meleği çok yaşlı bir kişi suretinde geldiğinde İbrahim ona ikramda bulunur, fakat onun yemek yiyecek hali yoktur. Bunun üzerine İbrahim ona yaşını sorar; kendisinden iki yaş büyük olduğunu öğrenince onun haline düşmemek için şimdiden ruhunun alınmasını ister, ölüm meleği de bu isteği yerine getirir. Vefat ettiğinde 200 veya 175 yaşında olan İbrahim’in naaşı Hebron’da Sare’nin yanına defnedilir (Sa‘lebî, s. 98-99; Taberî, I, 312).

YAZAR BİLGİSİ
İslami hakikatleri Allah rızası için insanlara ulaştırmaya çalışan bir kul.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.