HAZRETİ HASAN

Hz. Hasan;

  • Resûlullah’ın torunu.
  • Hz. Ali’nin ve Hz. Fatıma’nın evladı.
  • Halifeliğini barış için bırakan sahabe.
  • Kardeşiyle beraber yüzüğüne “Zikrullah” yazdıran sahabe.
  • Halim, selim bir insan. Sulh ve anlaşmayı tercih eden bir şahsiyet.

Hz. Hasan ‘ın Hayatı

Hz. Hasan, Peygamberimizin (sav) torunudur. 625 yılında Medine ‘de dünyaya gelmiştir. Hasan ismini kendisine Efendimiz (sav) vermiştir. Künyesi Ebu Muhammed ‘dir. Babası Hz. Ali, annesi Hz. Fatma dır.  Efendimiz ‘den 13 hadis rivayet etmiştir. 25 kez yürüyerek haccetmiştir. Ağzından tek bir kötü söz çıkmamıştır.

Hz. Hasan ‘ın (r.a) Doğumu

Efendimizin (sav) torunu Hz. Hasan 625 senesinde Medine ‘de dünyaya gelmiştir. Hasan ismini kendisine Efendimiz (sav) tarafından verilmiştir. Künyesi Ebu Muhammed ‘dir. Babası Hz. Ali, annesi Hz. Fatma dır. Doğumunun yedinci gününe gelindiğinde Efendimiz (sav) torunu Hasan için akika kurbanı kesmiş, Fatma annenize de saçının ağırlığı kadar fakirlere gümüş dağıtmasını söylemiştir. Kaynaklarda Efendimize (sav) çok benzediği için Hz. Ebubekir ‘in kendisine “Ey nebiye benzeyen, Ali’ye benzemeyen” diye seslenerek sevdiği de belirtilmektedir. Hasan, kardeşi Hüseyin gibi ilk halife döneminde cereyan eden önemli olaylarda fiilen yer almamıştır. Hz. Osman’ın hilâfeti sırasında kardeşiyle birlikte Saîd b. Âs’ın Horasan seferine (29 veya 30 / 650 veya 651) katılmış (Belâzürî, Fütûh, s. 480; Taberî, Târîḫ, I, 2836) Babası hilâfete geldikten sonra Hasan, Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm’ın ona karşı çıkmaları üzerine, Kûfeliler’i babasının yanında yer almaya ikna etmek için Ammâr b. Yâsir ile birlikte Kûfe’ye gitti. Cemel Vakası ve Sıffîn Savaşı’nda da babasının yanında bulundu. Hz. Ali’nin şehid edilmesinin ardından (19 veya 21 Ramazan 40 / 26 veya 28 Ocak 661) Ubeydullah b. Abbas b. Abdülmuttalib Kûfeliler’i halife olarak ona biata davet etti ve bir rivayete göre (İbn Şehrâşûb, III, 191) aynı gün, bir rivayete göre de (Mes‘ûdî, Mürûcü’ẕ-ẕeheb, II, 426) iki gün sonra Kûfe’de kendisine biat edildi. Hz. Ali ölümünden kısa bir süre önce Hasan’a biat konusunda sorulan bir soruya, “Bunu ne emreder ne de nehyederim” diye cevap vermiştir (Taberî, Târîḫ, I, 3461); ancak Şiîler Hz. Ali’nin onu veliaht tayin ettiğine inanırlar (Fığlalı, s. 85). Hz. Hasan, Kûfe Mescidinde halka hitaben yaptığı konuşmada Ehl-i beyt’in meziyetlerinden ve Hz. Peygamber’e olan yakınlığından söz etti. Ona ilk biat eden Kays b. Sa‘d b. Ubâde el-Ensârî, biat sırasında kendisini Allah’ın kitabına ve Resûlullah’ın sünnetine bağlı kalmanın yanı sıra isyancılara karşı savaş şartını da kabul etmesi için zorladı; fakat Hasan bu şartın aslında “Allah’ın kitabı” lafzında mevcut olduğunu söyledi (Taberî, Târîḫ, II, 1).

Hz. Hasan ‘ın (r.a) Halifeliğe Gelmesinden Sonra Yaşanan Hadiseler

Hz. Ali’nin şehit edildiğini ve Hasan’ın halifeliğe getirildiğini haber alan Muâviye b. Ebû Süfyân, onun taraftarlarını ve Kûfeliler’i kendi safına çekmek için yoğun bir faaliyet başlattı; Abdullah b. Âmir kumandasında Suriye, Filistin ve el-Cezîre kuvvetlerinden oluşan bir ordu hazırlattı. Bu durumu Kûfe’de bulunduğu sırada öğrenen Hz. Hasan da Abdullah b. Âmir’le karşılaşmak üzere Medâin’e doğru yola çıktı. Bu sırada, iki taraf arasında anlaşmazlığın barış yoluyla çözümlenmesi konusunda zaman zaman eski meseleleri de kurcalayan mektuplar teâti edilmiş (Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, Meḳātilü’ṭ-Ṭâlibiyyîn, s. 46-77), ancak bu yazışmalar durumu gerginleştirmekten başka bir işe yaramamıştır. Muâviye Musul’a ulaşıp orada konaklayınca Hz. Hasan, Ubeydullah b. Abbas kumandasında 12.000 kişilik bir öncü birliğini ona karşı gönderdi ve Ubeydullah’a, Muâviye ile müzakerelerde bulunmak isteyen Kays b. Sa‘d ve Saîd b. Kays el-Hemdânî ile istişare etmesini söyledi. Fakat bu arada, konakladığı Medâin’in Sâbât mevkiinde ordusundaki savaşa karşı isteksizliği sezince bir konuşma yaparak aslında hiçbir Müslümana karşı kötü hisler beslemediğini, adamlarının pek çoğunun savaştan hoşlanmadığını bildiğini, bunun için de onların arzu etmedikleri bir şeyle karşı karşıya kalmalarını istemediğini söyledi. Büyük bir şaşkınlık yaratan bu sözler üzerine Haricîlerin görüşlerini benimseyen bir grup, “Hasan da babası gibi küfre düşmüştür” diyerek üzerine yürüdü ve altından seccadesini çekip elbisesini çekiştirmeye başladı. Bunun üzerine Hz. Hasan, Rebîa ve Hemdân kabilelerine mensup sâdık adamlarının yanına sığındı; onlar da etrafını çevirip saldırganları uzaklaştırdılar. Hz. Hasan daha sonra Medâin’e gitmek üzere hareket etti. Ancak yolda kendisini öldürmeye teşebbüs eden Haricî Cerrah b. Sinan el-Esedî tarafından yaralandı ve şehre ulaşınca valinin evinde tedavi gördü. Bu sırada Muâviye, bir yandan Hz. Hasan’ın taraftarlarınca tartaklanıp yaralandığı haberini etrafa yayarken bir yandan da Enbâr’da onun öncü kumandanı Ubeydullah b. Abbas ile Kays b. Sad’ı kuşattı. Muaviye’nin öncü kumandanı Abdullah b. Âmir de Medâin’e giderek şehrin dışına çıkan Hasan’ın ordusunun karşısında mevzilendi ve onlara Muaviye’nin de Enbâr’ı kuşattığını, aslında savaş niyeti taşımadıklarını ve Hz. Hasan’ın kendisi de dahil olmak üzere askerlerinden onlara sığınanların hayatlarının bağışlanacağını söyledi. Bu sözler karşısında çoğunluk savaştan kaçındığını belli etti; Hz. Hasan da Medâin’e dönerek hilâfeti Muaviye’ye teslim etmek için belirlediği şartları Abdullah b. Amir’e bildirmek zorunda kaldı. İleri sürdüğü şartlar şunlardır:

 1. İntikam için Iraklılardan hiç kimse tutuklanmayacaktır.

 2. Milliyetine bakılmaksızın herkes emniyet içinde olacaktır.

 3. İşlenmiş suçların tamamı affedilecektir.

 4. Ahvaz’ın haracı yıllık olarak kendisine ödenecektir.

 5. Kardeşi Hüseyin’e 2 milyon dirhem verilecektir.

6. Haşimoğlularına da Abdüşemsoğulları’na (Ümeyye) gösterilen yakınlık gösterilecek ve aynı ihsanlarda bulunulacaktır. (Dîneverî, s. 221-222).

İbnü’l-Esîr bu şartlara Hz. Ali’ye sövmemeyi de ilâve etmiştir (el-Kâmil, III, 405). Ayrıca muahhar bir Sünnî kaynakla (Süyûtî, s. 191) Şiî eserleri (meselâ bk. İbn Tolun, s. 65; İbrahim el-Mûsevî ez-Zencânî, I, 143; M. Husain Tabatabai, s. 56), anlaşma şartlarına hilâfetin Muaviye’nin ölümü halinde Hasan’a iade edilmesi maddesini de eklemişlerdir. İbn Hacer el-Heytemî bu maddeyi, “Muâviye kendisinden sonra yerine kimseyi tayin etmeyecek, bu iş ondan sonra Müslümanların şûrası ile tesbit edilecektir” şeklinde verirse de (eṣ-Ṣavâʿiḳu’l-muḥriḳa, s. 136) anlaşmada böyle bir maddenin bulunması olayların gelişmesine pek uygun düşmemektedir; çünkü Muâviye, oğlu Yezide biat aldığı zaman Hz. Hasan’la yapılmış anlaşma uyarınca hilâfete aday gösteremeyeceği yolunda kendisine karşı herhangi bir itirazın ileri sürüldüğü sabit değildir.

Hz. Hasan’ın (r.a.) Çocukları Kimlerdir?

Rivayete göre evliliğinden 11 çocuğu dünyaya gelmiştir. Bunlar:  “Muhammed, Zeyd, Hasan, Hüseyin, Kasım, Ebubekir, Abdullah, Amr, Abdurrahman, Ömer, Talha.”

Hz. Hasan’ın (r.a.) Kişisel Özellikleri

Hz. Hasan (r.a.), küçüklüğünden itibaren halim, selim, çarpışma ve mücadeleyi sevmeyen, sulh ve anlaşmayı tercih eden bir şahsiyet ve karakter sergilemiştir. Babasının yanında Cemel ve Sıffîn muharebelerinde yer almasına rağmen çarpışmaya katılmamıştır. (Varol, Mehmet Bahaüddin, Hz. Hasan, Ankara: TDV Yayınları, 2014, 154, 194.)

Hz. Hasan’ın (r.a.), Tasavvuf ve zühd dünyasında mühim bir yeri vardı. Günlerinin çoğunu oruçla geçirir, riyadan uzak durur ve nazik bir dille konuşurdu. (Heyet, Sahabeden Günümüze Allah Dostları,  İstanbul: Şule Yayınları, 1996-2001, II, 100.)

Hz. Hasan ve Hüseyin (r.a.) Yüzüklerine Ne Yazdırmışlardır?

Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin (r.a), yüzüklerine “Zikrullah” nakşettirmişlerdi. (Beyhakî, Şuab, VIII, 368/5950; Varol, Hz. Hasan, s. 192.) Hiçbir zaman gaflete düşmek istemiyor, unuttuklarında hemen hatırlayıp daima Allah’ın zikriyle meşgul olmayı istiyorlardı.

Hz. Hasan’ın (r.a.) Faziletleri Nelerdir?

Hz. Hasan’ın (r.a.) faziletleri saymakla bitmez. O, efendi, hilm, vakar, sekînet ve hayâ sâhibi, son derece cömert, herkes tarafından sevilen, fitne ve kılıçtan nefret eden bir zât-ı mübârek idi. (Suyûtî, Târîhu’l-hulefâ, s. 189.)

Hz. Hasan (r.a) Kaç Kez Hacca Gitmiştir?

Hz. Hasan (r.a.), 25 defa yürüyerek haccetmiştir. Ağzından hiç kötü söz çıkmazdı. (Suyûtî, Târîhu’l-hulefâ, s. 190.)

Hz. Hasan’ın (r.a) Rivayet Ettiği Hadisler

Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz ’den 13 hadis rivayet etmiştir. Rivayetleri Sünenlerde yer alır. Rivayet ettiği hadislerden iki tanesi şöyledir:

  • Hasan İbnu Ali Radıyallahu Anh babasından naklen anlatıyor: “Bedir savaşı ganimetinden hisseme düşen yaşlı bir devem vardı. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) da humus’dan (o gün) bana yaşlı bir deve daha verdi. Develerim, Ensar’dan bir zatın hücresinde ıhmış dururken (yanlarına) geldim. Bir de ne göreyim, develerimin hörgüçleri kesilmiş, böğürleri oyulmuş, ciğerleri de sökülmüştü. Bu manzarayı görünce kendimi tutamayıp, ağladım. “Bunu kim yaptı?” diye sordum. “Hamza yaptı. Şu anda, falanca evde, Ensar’dan birinin içki meclisindedir. Şarkıcı cariye ona şarkı okumuş, şarkısında şunları söylemişti” dediler: “Ey Hamza! Şişman yaşlı develere dikkat et, onlar avluda bağlıdırlar, bıçağı onların sinesine vur, pirzola veya benzerini çabuk yap!” Bu şarkı üzerinde Hamza Radıyallahu Anh fırlayıp, kılıcı kapıp develerin hörgüçlerini kesmiş, karınlarını yarmış, ciğerlerini sökmüş.” Hazreti Ali Radıyallahu Anh devamla şunları söyledi: “Ben hemen gidip Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’ın huzuruna çıktım. Yanında Zeyd İbnu Harise vardı. Beni görünce, başımdan geçenleri yüzümden okudu. “Neyin var?” diye sordu. Ben: “Ey Allah’ın Resulü! Bugünkü gibi (dehşetli bir manzara) görmedim. Hamza iki deveme saldırıp hörgüçlerini kesmiş, böğürlerini yarmış. Hemencecik şurada, bir içki meclisinde!” dedim. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ridasını istedi, getirdiler, giyip yayan gitti. Biz de arkasına düştük. Hamza’nın bulunduğu eve kadar geldi. İzin istedi, buyur ettiler. Girince bir içki meclisiyle karşılaştı. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) fiilinden dolayı Hamza’yı ayıplamaya başladı. Hamza sarhoştu, gözleri kızarmıştı. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e baktı, sonra nazar edip aşağıdan dizlerine kadar süzdü, tekrar ayağından başlayıp beline kadar süzdü, sonra tekrar bakışlarıyla süzerek yüzüne kadar geldi ve: “Siz benim babamın kölelerinden başka bir şey misiniz?” dedi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun sarhoş olduğunu anladı. Hemen izinin üstüne geri döndü, çıkıp gitti. Peşinden biz de çıktık. Bu vaka hamr’ın haram edilmesinden önce idi.” (Buhari, Hums 1, Büyu 28, Şirb 13, Meğazi 11, Libas 7, Müslim, Eşribe 2, (1979), Ebu Davud, Haraç 20, (2986))

Bir başka rivayet ettiği hadis ise şöyledir:

  • “Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) otururken bir Yahudi cenazesi geçiyordu. Yahudi cenazesinin, başından yukarıda olmasını iyi karşılamadı ve ayağa kalktı.” (Nesâî , Cenaiz 47 (4, 47))

Amü’l Cema (Birlik yılı)

Abdullah b. Âmir Hz. Hasan’ın şartlarını Muaviye’ye götürdü, Muâviye de bunları kendi eliyle yazarak mühürledi ve Hz. Hasan’a iade etti (25 Rebîülevvel 41 / 29 Temmuz 661; bk. Mes‘ûdî, Mürûcü’ẕ-ẕeheb, II, 426; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, III, 405-406; İbrahim el-Mûsevî ez-Zencânî, I, 143). Şartlarının kabul edilmesine memnun olan Hz. Hasan, anlaşmayı Kays b. Sad’a bildirerek yetkilerini Muaviye’ye devretmesini ve Medâin’e dönmesini emretti. Bu duruma öfkelenen Kays, kumandası altındaki 4000 adamına ya sapıklığa düşmüş bir imama (Muâviye) itaat etmelerini veya imam olmadığı halde kendisine uyarak savaşa girmelerini önerdi, onlar da birinci şıkkı tercih ettiler (İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, III, 407). Bu arada Hz. Hüseyin ve Hucr b. Adî gibi bazı kimseler, Hz. Hasan’ın Muâviye ile anlaşmasına, arkasındaki Müslümanları küçük düşürdüğü gerekçesiyle karşı çıktılarsa da Hasan kararından dönmeyerek adamları ile birlikte Medâin’den Kûfe’ye gitti ve oraya gelen Muaviye’ye vardıkları anlaşmayı şahsen de teyit ettirdi (Cemâziyelevvel 41 / Eylül 661). İslâm tarihinde 41 yılına bu uzlaşmadan dolayı “âmü’l-cemâa” (birlik yılı) denilmiştir. Böylece Hz. Hasan, kardeşi Hüseyin’in şiddetle karşı çıkmasına rağmen Muâviye ile anlaşarak Hz. Peygamber’in işaret ettiği gibi (Buhârî, “Ṣulḥ”, 9; “Fiten”, 20) Müslümanlar arasında kan dökülmesini önlemiş ve insanların kısa bir süre için de olsa barış ve huzur içinde yaşamalarına vesile olmuştur. Hz. Hasan daha sonra ailesiyle birlikte Medine’ye gitti ve hayatının geri kalan kısmını orada siyasetten uzak bir şekilde geçirdi.

Hz. Hasan’ın (r.a) Vefatı

Rivayete göre Yezîd b. Muâviye ile evlendirilmek vaadiyle kandırılan eşlerinden Ca‘de bint Eş‘as b. Kays tarafından zehirlendi (İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, III, 460; a.mlf. Üsdü’l-ġābe, II, 15; Süyûtî, s. 192) ve 28 Safer 49 (7 Nisan 669) tarihinde vefat etti. Ölmeden önce kardeşi Hüseyin’e Resul-i Ekrem’in yanına, bu mümkün olmadığı takdirde Cennetü’l-Baki’de annesinin yanına gömülmesini vasiyet etmiş, Mervan b. Hakem birinci teklife karşı çıktığı için Medine Valisi Saîd b. Âs’ın kıldırdığı cenaze namazından sonra Cennetü’l-Baki’de annesinin yanına defnedilmiştir.

YAZAR BİLGİSİ
İslami hakikatleri Allah rızası için insanlara ulaştırmaya çalışan bir kul.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.