AMR BİN EL AS
İçindekiler

- Akıllı ve bilgili kişiliğe sahip.
- Siyasette dahi devlet adamı.
- “Mısır fatihi” unvanı ile meşhur sahabe.
- Zeki kişiliğe sahip.
- Fedakar ve yiğit komutan.
Amr bin El As ‘ın (r.a) Hayatı
Amr Bin El As, Kureyş kabilesinin Sehm kolundandır. Mekke’de dünyaya gelmiştir. Müslüman olmadan önce Mekke’de siyasi ve ticari alanda önemli isimler arasında yer alıyordu. Mekke fethinden önce müslüman olmuştur. Akıllı ve bilgili kişiliğe sahipti. “Mısır Fatihi” unvanı ile meşhurdu. Hem fedakar hem yiğit komutandı. 40 küsur hadis rivayet etmiştir.
Amr bin El As’ ın (r.a) Doğumu
Kureyş kabilesinin Sehm kolundandır. Mekke’de dünyaya gelmiştir. Müslüman olmadan önce Mekke’de siyasi ve ticari alanda önemli isimler arasında yer alıyordu. Amr bin El As dış ülkelere ticari seyahatler yapardı. Bu seyahatleri esnasında Habeş Hükümdarı Necaşi ile dostluk kurmuştur. Müslümanlar Habeşistan’a hicret ettiklerinde kendilerine sığınma hakkı tanınmasın diye elçi olarak yine kendisi gitmiştir Necaşi ‘nin yanına. Bedir Savaşı’na katılmamasının sebebi Ebû Süfyan başkanlığındaki ticaret kafilesinde bulunduğu içindir.
Amr bin El As (r.a) İslam ile Şerefleniyor
Hendek Savaşını Müslümanlar kazanmış, Hudeybiye Antlaşması’ da müslüman olanların lehine gelişim göstermişti. Günden güne müşriklerin ileri gelenleri de müslüman oluyor ve müslüman olanların sayısı artıyordu. Henüz Müslüman olmayan Amr bin El As bu durumdan dolayı çok tedirgin olmuştu. Kureyş’ te bulunan bir kaç kişiyi topladı ve şunları söyledi: “Siz de biliyorsunuz ki, Muhammed’in faaliyeti hızla gelişiyor. Bu durum karşısında benim bir fikrim var. Siz ne dersiniz, bilmiyorum. Beraberce Necâşî’ye iltica edip onun yanında kalalım. Eğer Muhammed bize galip gelirse, Necâşî’nin himayesi altında olmak, Muhammed’in emri altına girmekten daha iyidir. Eğer bizim taraf galip gelirse, zaten onların bize bir kötülük yapması düşünülemez.” Müşrikler Amr ‘ın bu sözünden memnun oldular ve Habeşistan’a gitmek için yola düştüler. Habeş kralı Necaşi’ nin yanına geldiler. Necaşi’ nin huzuruna geldiklerinde Efendimizin (sav)Müslümanların elçisi olarak gönderdiği Amr bin Ümeyye’yi orda gördüler. Amr bu duruma çok sinirlenmişti. Hemen yanındaki arkadaşları ile birlikte plan yapıp Ümeyye’yi öldürme kararı aldılar. Ancak Habeş Kralı Necaşi’ nin ülkesinde bunu yapmak tehlikeli olabilir ve başlarına iş açabilirdi. Amr hemen pahalı hediyeleri yanına alıp Necaşi’ nin huzuruna çıktı. Yanında getirdiği pahalı hediyeleri verip şunları söyledi: “Ey melik! Senin huzurundan bir adamın çıktığını gördüm. O, bize düşman olan bir adamın elçisidir. Onu bize ver de öldürelim! Çünkü o, bizim eşrafımızdan birçoğunu öldürdü.”
Bu sözleri duyan Necaşi çok sinirlenmiş Amr’ ın söylemine göre “elini burnuna vurarak, neredeyse kırdı”. Amr bu hadise karşısında çok mahcup olmuş ve Necaşi ‘den özür dileyerek şunları söylemiştir: “Ey melik! Eğer bu isteğimden memnun olmayacağınızı bilseydim hiç böyle bir istekte bulunur muydum?”
Necaşi bunun üzerine şöyle buyurmuştur: “Mûsâ’ya gelen Nâmus-u Ekber’in [Cebrâil’in] kendisine geldiği bir zatın elçisini, öldürmek üzere sana vermemi istiyorsun, öyle mi? Yazıklar olsun sana, ey Amr! Haydi sözümü tut da ona tabi ol. Allah’a yemin ederim ki, o, gerçekten doğruluk üzerinedir. O, Mûsâ bin İmrân’ın (a.s.) Firavun ve ordusuna galip geldiği gibi, kendisine karşı çıkanlara mutlaka galip gelecektir.”
Mekke fethinden önce müslüman olmuştur. Amr bin El As(r.a)İslam ile şereflenişi şöyle olmuştur: “ Hendek Savaşı yaşandıktan sonra Necaşi ’nin de sözleri üzerine İslamiyeti düşünmeye başlamıştı. Ailesi müslümanlara ve islama düşmandı. Kendisi eskiden olduğu gibi müslümanlara karşı gelmiyordu. Kendisini kınayanlara ise “Aldanıyorsunuz.” diyordu. Bir gün çarşıya çıkmıştı Halid bin Velid’i gördü. Bu düşüncesini ona açtı. Halid de kendisi ile aynı düşüncede olduğunu söyledi. İkisi beraber Efendimizin(sav) yanına gittiler. Peygamber Efendimiz (sav) karşısında onları görünce çok mutlu oldu. Sahabelere döndü ve “Mekke size ciğer parelerini attı” dedi. Hep beraber kelime-i şehadet getirip müslüman oldular. Müslüman olan Amr, Efendimize (sav) önceden işlediği günahların af edilip edilmeyeceğini sordu. Peygamber Efendimiz (sav) bunu üzerine: “İslam öncekileri saymaz” dedi. Müslüman olan Amr bin El As (r.a) bundan sonraki yaşamında, kendini tamamıyla islama verdi ve ömrünü hizmet yoluna adadı. Ömrü hep savaş meydanlarında geçmiştir. Sürekli fetihlere katılmıştır.
Efendimizin (sav) Amr bin El As’ a (r.a) Verdiği Vazifeler
Amr bin El As (r.a) müslüman olduktan sonra Efendimiz (sav) tarafından bazı kabileleri İslam’a davet için vazifelendirildi. Hizmetteki başarısından dolayı Efendimiz (sav) kendisini takdir etmiştir. Bir yandan da Mekke’nin Fethi yaşandıktan sonra Efendimiz (sav) Umman hükümdarına mektup göndererek kendisini İslâm’a davet etmiştir. Efendimiz (sav) mektubu Amr (r.a) ile göndermiştir. Amr bin El As (r.a) mektubu Umman hükümdarına vermiştir. Mektubu alan hükümdar mektubu okuduktan sonra müslüman olmuştur. Efendimiz (sav) bu olaydan sonra Amr bin El As’ ı Ummana zekat memuru vazifesi için göndermiştir.
Amr bin El As (r.a) Efendimizin (sav) Sözünden Çıkmazdı
Bir gün Efendimiz(sav)Amr b El As’ a (r.a): “Ey Amr! Silâhını kuşan, elbiseni giy, hemen yanıma gel” diye haber gönderdi. Amr bin El As (r.a) huzura geldiği zaman Efendimiz (sav): “Ey Amr! Seni askeri birliğin başında bir yere göndermek isterim. Senin için zenginlik dilerim. Allah sana selâmet versin, çok sâlih mal ile dön.” buyurdu. Kendisi de: “Ya Resûlallah! Ben mal için değil, cihada katılmak, yanınızda bulunmak için, müslüman oldum.” dedi.
Bunun üzerine Efendimiz(sav) şöyle buyurmuştur: “Ey Amr! sâlih mal, sâlih kimsede ne güzeldir.”
Peygamber Efendimiz (sav) Amr b El As ‘ı (r.a) dayılarının kabilesine (Beliy) 300 kişiyle birlikte göndermiştir. Zatüsselasıl denilen yere gelince durup dinlendiler. Diğer kabilelerin birlik içerisinde kendilerine karşı hazırlık yaptıklarını öğrendi. Medine’ye haber gönderip yardımcı kuvvet istemiştir. Bunun üzerine Efendimiz (sav) Hz.Ebubekir (r.a) ve Hz. Ömer’in (r.a) içinde bulunduğu 200 kişilik orduyu Ebû Ubeyde İbni Cerrah önderliğinde yardımcı kuvvet göndermiştir. Efendimiz (sav) anlaşmazlığın çıkmaması adına hep birlikte hareket etmelerini Ebû Ubeyde İbni Cerrah ‘a söylemiştir. Amr bin El As (r.a) 500 kişi ile birlikte Beliy kabilesinin olduğu yurdu bastı. Düşman safında bulunan kişiler bu baskın karşısında ne yapacağını şaşırmış halde kaçmaya başlamıştı. Mallarını alarak ganimetlerle Medine’ye döndüler. İslam’ın güzelliği her geçen gün daha çok yayılıyor. İslam ile şereflenen kişilerin sayısı da aynı şekil artmaya devam ediyordu.
Allah Yolunun Kahraman Mücahidi: Amr bin El As (r.a)
Amr bin El As (r.a) Allah yolunda kahraman mücahitti. Ömrü boyunca at sırtında olmuş, savaş meydanlarında bulunmuştur. Savaşta kahraman olan Amr bin El As (r.a) aynı zamanda idarecilik alanında da çok iyiydi. Gerek mahkemelerin tanzim edilmesinde gerekse vergi toplama konusunda önemli başarılar sergilemiştir. Fustat’ ta cami yaptırmış aynı zamanda Kahire ile Kızıldeniz arasında 19 km’ lik bir kanal açtırmıştır. Bu kanal ile Hicaz’a gemilerle yiyecek sevk etmiştir. Bunlarla kalmamış aynı zamanda fırsatını bulduğu her anda Müslümanlara nasihatte verirdi. Efendimizin (sav) sözlerini sürekli hatırlatır özellikle “dünyaya fazla bağlanmamak” konusu üzerinde çok fazla dururdu.
Amr bin El As ‘ın (r.a) Vefatı
Amr (r.a) uzun ömür sürmüştür. Hicret’in 51. senesinde hastalanmıştır. Ömrünün sonuna yaklaştığını hissediyordu. Sürekli ağlıyordu. Onun bu halini gören oğlu: “Babacığım, niye bu kadar üzülüyorsun? Resûlullah (a.s.m.) seni şöyle şöyle müjdelemedi mi? Resûlullah (a.s.m.) seni şununla müjdelemedi mi?” demeye başladı. Oğlunun bu sözlerini işiten Amr bin El As (r.a): “Ahiret için hazırladığım en değerli şey, ‘Lâ ilâheillallah ve eşhedü enne Muhammede’r-Resûlullah’tır [Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in (a.s.m.) Allah’ın Resûl’ü olduğuna şehadet ederim.] Hayatımın üç devresi vardır: “Önceleri Resûlullah’a (a.s.m.) benden çok kin tutan birisi yoktu. Eğer bu hâl üzerine ölseydim, şüphesiz ki cehennemlik olacaktım. Allah kalbimi İslam’a yöneltince Resûlullah’a (a.s.m.) geldim ve ‘Sağ elini uzat, sana biat edeyim.’ dedim. O sağ elini uzatınca ben elimi geri çektim. Resûlullah (a.s.m.) ‘Ne oluyor sana Amr?’ dedi. ‘Önce bir şart koşmak istiyorum!’ dedim. Resûlullah (a.s.m.), ‘Ne şartı koşacaksın bakalım?’ dedi. ‘Günahlarımın affedilmesini.’ dedim. Resûlullah (a.s.m.) ‘Bilmiyor musun ki, İslam, önceki günahları siler, Hicret önceki günahları siler, hac da önceki günahları siler.’ buyurdu. Artık bundan sonra, benim için Resûlullah’tan (a.s.m.) daha sevimli birisi olamazdı. Duyduğum saygıdan, gözlerimle doya doya ona bakamazdım. Eğer onun vasıflarını dile getirmem istense, bunu yapamazdım. Çünkü hayranlıkla kendisine bakarken, yüzünün şeklini göremezdim. İşte bu hâlde iken ölseydim, cennetliklerden biri olacağımı kuvvetle ümit ederdim. Daha sonra bazı vazifelerin başına getirildim. Bu sıradaki hâlimin nasıl olduğunu bilemiyorum. Öldüğüm zaman, hiçbir kadın arkamdan ağıt yakmasın! Buhur da yakılmasın. Beni defnettiğiniz zaman üzerime toprak serpiniz. Sonra da bir deve kesip, etini dağıtıncaya kadar, kabrimin çevresinde bulunun ki, yerime alışayım ve Rabb’imin elçileri olan sual meleklerine vereceğim cevabı düşüneyim.”
658 m tarihinde tövbe ederek kelime-i şehadet getirdi ve vefat etti.