ABDULLAH BİN ÖMER
İçindekiler
- Abdullah bin Ömer ‘in Hayatı
- Abdullah bin Ömer ‘in Doğumu
- Abdullah bin Ömer ‘in Katıldığı Savaşlar ve Fetihler
- Abdullah bin Ömer’in (r.a) Efendimize (sav) Yakınlığı
- En Çok Fetva Veren Sahabe: Abdullah bin Ömer (r.a)
- Sahabelerin İleri Gelen Zengini Abdullah bin Ömer (r.a)
- Abdullah bin Ömer ‘in Rivayet Ettiği Hadisler
- Abdullah bin Ömer ‘in Vefatı
- En çok hadis rivayet eden yedi sahabenin ikincisi olmuştur.
- En çok Fetva veren sahabe.
- Orta boylu, iri yapılı, esmer tenliydi. Saçları omuzlarına dökülecek kadar uzundu.
- Babasına çok benzediği rivayet edilir.
Abdullah bin Ömer ‘in Hayatı
Abdullah Bin Ömer, Hicretten on sene önce Mekke ‘de dünyaya gelmiştir. Babası Hz. Ömer ile birlikte Müslüman olmuş ve hicret etmiştir. Abdullah bin Ömer 13 yaşına geldiğinde Uhud Savaşına katılmak istemiş ancak Efendimiz (sav) genç olduğunu söyleyerek savaşa katılmasına izin vermemiştir. 15 yaşına geldiğinde Efendimizin (sav) izninin üzerine Hendek Gazvesine katılmıştır.
Abdullah bin Ömer ‘in Doğumu
Hicretten on sene önce Mekke ‘de dünyaya gelmiştir. Abdullah bin Ömer babası Hz. Ömer ile birlikte Müslüman olmuştur ve aynı zamanda babası ile birlikte hicret etmiştir.
Abdullah bin Ömer ‘in Katıldığı Savaşlar ve Fetihler
Abdullah bin Ömer 13 yaşına geldiğinde Uhud Harbine katılmak istemiş ancak Efendimiz (sav) kendisinin genç olduğunu söyleyerek savaşa katılmasına izin vermemiştir. Hayatının sonraki zamanlarında savaş ve fetihlere katılmıştır. Ebu Eyyûb El Ensari nin de yer aldığı İstanbul seferine katılmıştır. 15 yaşına geldiğinde Efendimizin (sav) izninin üzerine Hendek Gazvesine katılmıştır. Hayber ve Mekke Fetihlerine, Huneyn Savaşına da katılmıştır. Aynı zamanda Suriye ve Irak Fetihlerine, Yermük ve Nihavend Gazvelerine Mısırın Fethine katılmıştır.
Babasının, hilâfet yükünü Ömer ailesinden bir kişinin omuzlamasını yeterli görmesi ve kendisinden sonraki halifeyi seçecek heyette oğlunun sadece müşavir sıfatıyla bulunup halifeliğe talip olmaması konusundaki tavsiyesine uydu. Esasen oğlunun uysal karakterini iyi bilen Hz. Ömer, onu hilâfet gibi ağır bir sorumluluğu gerektiren görevi taşıyacak güce sahip bulmamıştı. (bk. El-Kâmil, III, 65-66).
Nitekim Hz. Osman’ın şehit edilmesinden sonra halife olması için teklifler almış, Hakem Vak‘ası’nın cereyan ettiği gün Hz. Ali ve Sa‘d b. Ebû Vakkās gibi adaylara rağmen, Ebû Mûsâ el-Eş‘arî tarafından en uygun halife adayı olarak gösterilmiş ve Yezîd b. Muâviye’nin ölümünden sonra da büyük bir çoğunluk tarafından halife olması istenmiştir; fakat o muhalifleri üç kişi bile olsa, bu yüzden kan dökülmesine razı olamayacağını söyleyerek bu teklifleri reddetmiştir. Ayrıca, Hz. Ali’nin kendisini Şam valiliğine tayin etme hususundaki ısrarlarına rağmen bu görevi de kabul etmemiştir.
Abdullah b. Ömer, fitneye yol açmamak düşüncesiyle, tutumlarını beğenmese bile, devlet idaresine hâkim olan kişilerin arkasında namaz kılmaya devam edeceğini ifade ederdi. Bununla beraber, onların dinî konulardaki ihmallerine göz yummaz, hatalarını yüzlerine karşı söylemekten çekinmezdi. Nitekim bir hutbede Abdullah b. Zübeyr’i Kur’ân-ı Kerîm’i tahrif etmekle suçlayan Haccâc’a, “Yalan söylüyorsun! Bunu ne o yapardı, ne de böyle bir şey yapmaya senin gücün yeter” diye çıkışmıştır (bk. İbn Sa‘d, IV, 184). Yine bir defasında uzun konuşmasıyla ikindi namazını geciktiren Haccâc’ı, “Güneş seni beklemez” diye uyarmıştı. Rivayete göre İbn Ömer’in bu ikazı Haccâc’ı çok öfkelendirmiş, hatta bu yüzden ona karşı suikast hazırlamaya bile teşebbüs etmişti. Nitekim 73 (693) yılı hac mevsiminde Mina’da bulunduğu sırada, biri elindeki mızrağı onun ayağına düşürüp yaralanmasına sebep olmuştu. Daha sonra hasta yatağında kendisini ziyarete gelen ve bu olaya meydan veren kimseyi ele geçirdiği takdirde öldüreceğini söyleyen Haccâc’a İbn Ömer, silâh taşınması yasak olan Harem bölgesine silâh sokulmasına izin vermek suretiyle bu olaya kendisinin sebep olduğunu söylemiştir (bk. Buhârî, “ʿÎdeyn”, 9). Onu yaralayan mızrağın zehirli olduğuna dair rivayetler de vardır.
Abdullah bin Ömer’in (r.a) Efendimize (sav) Yakınlığı
Efendimizin (sav) kayınbiraderi olduğu için sürekli Efendimizin (sav) yakınlarında olma fırsatını elde etmiştir. 2630 hadis ile Ebu Hureyre ‘den sonra en çok hadis rivayet eden sahabelerin ikincisi “muksirun” olmuştur. Rivayet ettiği hadislerden 168 tanesi Buhari ve Müslim de yer alır. 81 tanesi Sahih-i Buhari de 31 i Sahih-i Müslim ‘de yer alır.
En Çok Fetva Veren Sahabe: Abdullah bin Ömer (r.a)
Ashabın fakihleri arasında da mümtaz bir yeri olan Abdullah, en çok fetva veren yedi sahâbîden biridir. Altmış yıl boyunca fetva vermiştir. Özellikle sahâbenin yaşlıları vefat ettikten sonra insanların fetva için baş vurdukları kişilerin başında İbn Ömer ve İbn Abbas gelmekteydi. Abdullah b. Ömer fetva verirken önce Kitâb’a, sonra Sünnet’e baş vurur, bu kaynaklarda aradığı hükmü bulamazsa ileri gelen sahâbenin ittifak ettiği ictihadlara göre hareket ederdi. Sahâbe arasında görüş birliği bulunmayan konularda dilediğinin ictihadını seçer, herhangi bir ictihadın mevcut olmadığı durumlarda ise meseleyi daha çok kıyas yoluyla çözerdi. Hz. Ömer’in fıkhî kanaatlerinin büyük ölçüde tesiri altında kaldığı ve onun hükümleriyle amel ettiği görülmektedir. Ancak ictihadına uymayan konularda babasına muhalefet etmekten de çekinmemiştir (bk. Kal‘acî, s. 33-39).
Abdullah bin Ömer kesin bilmediği bir konu olunca fetva vermezdi. Hatta bilmediği bir konuda ısrarla fetva vermesi istenince: “İbn Ömer böyle fetva verdi diyerek sırtımızın cehennem köprüsü haline getirilmesini mi istiyorsun?” demişti.
Sahabelerin İleri Gelen Zengini Abdullah bin Ömer (r.a)
Abdullah bin Ömer sahabelerin zenginlerindendi. Eline geçenlerin fakire dağıtır servetinin birikmesini istemezdi. Devlet adamları kendisine hediye verince bunların Allah’ın bir ikramı olduğunu kabul ederdi. Sahip olduğu ne varsa bunlar içerisinde en sevdiği şeyleri Allah yolunda harcardı. Kölelerine karşı çok iyiydi. Kibre kapılmamak için sade giyinir, az yemek yerdi. Soğukkanlı ve yumuşak huylu olduğu için bu yönü ile Efendimize (sav) benzetilirdi.
Abdullah bin Ömer ‘in Rivayet Ettiği Hadisler
Hz. Abdullah hadis rivayet ederken “ince eleyip sık dokurdu.” Hadis rivayet ederken kelimelere dikkat eder Efendimizin (sav) kullandığı kelimeler dışında başka hiçbir kelime kullanmazdı. Hadisleri tane tane konuşarak rivayet ederdi. Abdullah bin Ömer ‘in rivayet ettiği hadislerden birkaçı şöyledir:
- “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona haksızlık yapmaz. Tehlikeli bir durumda kalsa yalnız bırakmaz… Kim bir Müslüman kardeşinin ihtiyacını karşılarsa, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslüman’ın üzüntüsünü giderirse, Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter.”
- “Şu dört şey kimde bulunursa tam bir münafık olur. Bunlardan biri kendisinde bulunan kimse de, onu terk edinceye kadar münafıklığın vasfını taşımış olur. Bu dört şey şunlardır: Konuştuğu zaman yalan söyler. Söz verdiği zaman sözünde durmaz. Anlaşma yaptığı zaman vazgeçer. Düşmanlık yaptığında sınırı aşar ve daha çok kötülükte bulunur…”
- Peygamberimiz bir adamı bir diğerini utangaçlığından dolayı ayıplarken gördü. Adam şöyle diyordu: “Bu utangaçlığın sana çok zararı olur.” Bunun üzerine Resûlullah (sav): “Bırak onu. Şüphesiz ki hayâ, imandandır.” Buyurdu.
Abdullah bin Ömer ‘in Vefatı
Hz. Abdullah, Hicret’in 73. Yılında vefat etmişti. Vefat ettiğinde yaşı Onun şu sözü, ilim yolunda çalışanlara gerçekten bir rehber mertebesindedir: “İnsan şu vasıflara sahip olmadıkça gerçek âlim olamaz: Kendisinden üstün kimseye haset etmeyecek. Kendisinden aşağıda olanı hakir görmeyecek. İlmine karşılık dünyalık bir fayda arzu etmeyecek…”