ABDULLAH BİN ÜMMÜ MEKTUM
İçindekiler
- Kur’an hafızı.
- Hakkında “Abese Suresi” inmiştir.
- Efendimizin (sav) ikinci müezzini.
- Gönlünü İslam’a açan yiğit.
Abdullah bin Ümmü Mektum‘un Hayatı
Abdullah bin Ümmü Mektum, Mekkeli ‘dir. Hatice validemizin dayı oğludur. Annesi Atike babası Kays ‘tır. İslamiyet’in ilk yıllarında Müslüman olmuş diğer Müslümanlar gibi işkencelere maruz kalmıştı. Ancak hiçbir zaman dininden dönmemişti. İslâm’ın ilk günleriydi. Mekke-i Mükerreme’de Kureyş’in ileri gelenlerinden üç-beş kişiye Rasül-i Ekrem (s.a) Efendimiz İslâm’ı anlatıyordu. Bu esnada İbni Ümmi Mektûm (r.a) oraya geldi. Peygamberimizin sesini duyunca’ ‘Ya Resulallah Allah’ın sana öğrettiğinden bana da öğret” dedi. Orada bulunanlardan habersiz olan İbni Ümmi Mektûm direk söze girdi. Bu davranış Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimizin hoşuna gitmedi. İslâm’a girmelerini ümit ederek Kureyş’in ileri gelenleriyle ilgilendi.
İbni Ümmi Mektûm (r.a) birkaç defa aynı sözü tekrar etti. Cevap alamadı. Onun bu ısrarına Resûl-i Ekrem (sav)’in canı sıkıldı. Sessiz kaldı ve yüzünü çevirdi. Kureyş’in ileri gelenlerine yönelerek onlara İslâm’ı anlatmaya devam etti. İbni Ümmi Mektûm’a cevap veremedi. Konuşma bitip oradan ayrılınca Cebrail (a.s) “Abese” suresini getirdi. Allah Teala bu sure ile Habibini ikaz buyurdu. Kadisiye savaşına katılmış ve şehit olmuştur.
Abdullah bin Ümmi Mektum
Hatice validemizin dayı oğlu olan Ümmü Mektum Mekkeli ‘dir. Babası Kays annesi Atike ‘dir. İslamiyet’in ilk geldiği günlerde müslüman olmuştur. Tıpkı diğer müminler gibi müşriklerin zulmüne uğramıştır. Ancak ne olursa olsun işkencelere rağmen dininden dönmemiş duruşunu hiç bozmamıştı. İmanını dönmedi bunun tersine imanı daha ‘da güçlendi. Allah ve Resulü (sav) için her daim fedakarlık yapmıştı. Daha sonraları Medine’ye hicret etmiştir.
İslam’a Aşık Yiğit: Abdullah bin Ümmü Mektum
Abdullah bin Ümmü Mektum ‘un gönlü İslam aşkı ile doluydu. İslam’ı öğrenmeye aşık bir yiğitti. Her daim Efendimizden (sav) yeni bilgiler öğrenmek için çırpınır dururdu.
Abese Suresi‘nin İniş Sebebi
İslam’ın ilk günleriydi, Efendimiz (sav) Kureyş ‘in ileri gelenlerinden üç beş kişiye İslam’ı anlatıyordu. O sırada Abdullah bin Ümmü Mektum oraya gelmiş Efendimizin (sav) sesini duyunca direk söze girerek ‘Ya Resulullah Allah’ın sana öğrettiğinden bana da öğret” demişti. Ümmü Mektum ‘un bu davranışından memnun olmayan Efendimiz (sav) iman ederler ümidi ile Kureyş ‘in ileri gelenleri ile ilgilenmeye devam etmişti. Abdullah bin Ümmü Mektum sözlerini birkaç kez tekrar etmişti ama cevap almamıştı Efendimizden (sav). Ümmü Mektum ‘un ısrar etmesi Efendimizin (sav) canı sıkılmıştı sessiz kalarak yüzünü çevirmişti. Konuşma bitince Efendimiz (sav) oradan ayrılmıştı. Bunun üzerine Cebrail (a.s) “Abese Suresini “ getirmişti. Yüce Rabbimiz bu süre ile. Habibini (sav) uyarıyordu. Yaptığı hareketin yanlış olduğunu, inanan insanın her zaman kıymetli olduğunu, önce inanan kimseye kıymet verilmesi gerektiğini söylüyordu Yüce Rabbimiz.
İnen Abese Suresi ‘nin bir kısım meali şöyledir:
- Yüzünü ekşitip başını çevirdi. (Abese/1)
- Görme engelli o kişi geldi diye. (Abese/2)
- Ama (ey Peygamber!) Sen nereden bileceksin, belki o kendini arındıracaktı. (Abese/3)
- Yahut o bir öğüt alacak, bu öğüt kendisine fayda verecekti. (Abese/4)
- Sen ise kendini her bakımdan ihtiyaçsız görenle ilgileniyorsun. (Abese/5-6)
- Onun arınmamasından sen sorumlu tutulmayacaksın ki! (Abese/7)
- Gönlünde Allah korkusu taşıyarak koşup sana geleni umursamıyorsun! (Abese/8-10)
- Hayır! Şüphesiz bu ayetler birer öğüttür. (Abese/11)
- Dileyen ondan öğüt alır. (Abese/12)
- O, mukaddes sayfalardadır. (Abese/13)
- Yüce makamlara kaldırılmış, tertemiz sayfalarda. (Abese/14)
- Seçkin ve erdemli elçilerin ellerinde. (Abese/15-16)
Resûlullah (sav) bu ayetler indikten sonra Abdullah bin Ümmü Mektum ‘un evini sık sık ziyaret eder onunla her karşılaştığı yerde “Ey hakkında Rabbimin beni itâb ettiği zât merhaba!” diyerek iltifat ederdi. Onu kendi evine götürür karşılıklı sohbet ederdi. Gönlünü almak için daha sıcak davranırdı. Hicret izni verilince Medine’ye ilk gelenlerden olmuştu. Efendimiz (sav) hicret edince kendisini ve Hz. Bilal ‘i müezzin tayin etmişti. Ramazan ayında Müslümanlar Ümmü Mektum ‘un ezanı ile sahura kalkar Hz. Bilal ‘in ezanı ile de oruca başlardı. Resûlullah ‘a (sav) yürekten bağlı olan Abdullah bin Ümmü Mektum ‘un Efendimizin (sav) sohbetine katılmak en büyük gıdasıydı. Evi Mescid-i Nebi ‘ye uzaktı âmâ olduğu için gidip gelmekte zorlanıyordu. Ama buna rağmen zorluklara rağmen gidip gelirdi. Bir gün Abdullah bin Ümmü Mektum Efendimizin (sav) ziyaretine gitmişti. Huzuruna çıkmak için izin istemişti. Efendimiz (sav) hanımları Ümmü Seleme ve Meymüne annelerimiz ile oturuyordu. Ümmü Mektum ‘un içeri girmesine izin verdi. Hanımlarına “Siz şu tarafa çekilin “ dedi. Annelerimiz ise: “Ya Resûlullah! Onun iki gözü de görmüyor” buyurunca Efendimiz (sav): “O görmüyorsa siz de görmüyor değilsiniz ya!” dedi.
Abdullah bin Ümmü Mektum‘un Vefatı
Abdullah bin Ümmü Mektum hiçbir savaştan geri kalmak istemiyordu ancak âmâ olduğu için Efendimiz (sav) kendisini Medine ‘de vali olarak bırakıyordu. Cihatla ilgili ayetler inince şöyle söylerdi: “Ya Resulullah!’ gücüm yetseydi cihada katılırdım “ diyerek üzüntüsünü belirtmişti. Bir gün çok üzülmüş ve Allah’a dua etmişti. Duasına karşılık Yüce Rabbimiz şu ayeti indirdi: Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturup kalanlar, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihat etmekte olanlara eşit olamazlar. Allah, malları ve canlarıyla cihat edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah bütün müminlere o güzel geleceği vaat etmiştir, ama mücahitleri -çok büyük bir karşılıkla- oturanlardan üstün kılmıştır. (Nisa /95)
Kadisiye savaşına katıldı. Bir gün arkadaşlarına “Beni saflar arasında durdurunuz. Sancağı elime veriniz. Onu sizin için taşıyayım. Nasıl olsa, ben kaçmaya gücü olmayan bir âmâyım’ demişti. Üç gün süren şiddetli çarpışma sonunda sancağa sıkıca sarılmış vaziyette şehit olarak bulundu.