Haya nedir? Haya nasıl olur? Haya ile ilgili Resulullah’ın söylediği hadisler şunlardır;
KANAAT
Kanaat nedir? Kanaat ederken nasıl olunmalıdır? Kanaat ile ilgili Resulullah’ın söylediği hadisler şunlardır;
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Sizden kim nefsinden emin, bedeni sıhhatli ve günlük yiyeceği de mevcut ise sanki dünyalar onun olmuştur.” Tirmizi, Zühd 34, (2347), İbnu Mace, Zühd 9, (4141)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Ademoğlunun şu üç şey dışında (temel) hakkı yoktur, ikamet edeceği bir ev, avretini örteceği bir elbise, katıksız bir ekmek ve su.” Tirmizi, Zühd 30, (2342)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “İslam hidayeti nasip edilen ve yeterli miktarda maişeti olup, buna kanaat edene ne mutlu!” Tirmizi, Zühd 35, (2350)
- Ensar ‘dan bazı kimseler, Resulullah (sav)’dan bir şeyler talep ettiler. Resulullah (sav) da istediklerini verdi. Sonra tekrar istediler, o yine istediklerini verdi. Sonra yine istediler, o isteklerini yine verdi. Yanında mevcut olan şey bitmişti, şöyle buyurdular: “Yanımda bir mal olsa, bunu sizden ayrı olarak (kendim için) biriktirecek değilim. Kim iffetli davranır (istemezse), Allah onu iffetli kılar. Kim istiğna gösterirse Allah da onu gani kılar. Kim sabırlı davranırsa Allah ona sabır verir. Hiç kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir ihsanda bulunulmamıştır.” [Rezin rahimehullah şu ziyadede bulunmuştur: “İslam’a girip, yeterli miktarla rızıklandırılan ve verdiği bu miktara Allah’ın kanaat etmeyi nasip ettiği kimse kurtuluşa ermiştir.”] Buhari, Zekat 50, Rikak 20, Müslim, Zekat 124, (1053), Muvatta, Sadaka 7, (2, 997), Ebu Davud, Zekat 28, (1644), Tirmizi, Birr 77, (2025), Nesai, Zekat 85, (5, 95)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Ey ademoğlu! Eğer fazla malını Allah yolunda harcarsan bu senin için daha hayırlıdır. Kendine saklarsan senin için zararlıdır. Kefaf (yeterli miktar) sebebiyle levm edilmezsin. (Harcamaya), bakımları üzerinde olanlardan başla. Üstteki el (yani veren), alttaki elden (yani alandan) daha hayırlıdır.” Müslim, Zekat 97, (1036), Tirmizi, Zühd 32, (2344)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Siz Allah’a hakkıyla tevekkül edebilseydiniz, sizleri de, kuşları rızıklandırdığı gibi rızıklandırdı: Sabahleyin aç çıkar, akşama tok dönerdiniz.” Tirmizi, Zühd 33, (2345)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Zenginlik mal çokluğuyla değildir. Bilakis zenginlik göz tokluğuyladır.” Buhari, Rikak 15, Müslim, Zekat 120, (1051), Tirmizi, Zühd 40, (2374)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “(Hakiki) fakir, kapı kapı dolaşırken verilen bir iki lokmanın veya bir iki hurmanın geri çevirdiği kimse değildir. Fakat gerçek fakir, ihtiyacım giderecek bir şey bulamayan ve halini anlayıp kendisine tasaddukta bulunacak biri çıkmayan, (buna rağmen) kalkıp halktan bir şey istemeyen kimsedir.” Buhari, Zekat, 53, Tefsir, Bakara 48, Müslim, Zekat 102, (1039), Muvatta, Sıfatu’n-Nebiyy 7, (2, 923), Ebu Davud, Zekat 23, (1631,1632), Nesai, Zekat 76, (5,85)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Sizden biri, mal ve yaratılışça kendisinden üstün olana kakınca, nazarını bir de kendisinden aşağıda olana çevirsin. Böyle yapmak, Allah’ın üzerinizdeki nimetini, küçük görmemeniz için gereklidir.” Buhari, Rikak 30, Müslim, Zühd 8, (2963), Tirmizi, Kıyamet 59, (2515)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Sizden biri dilenmeye devam ettiği takdirde yüzünde bir parça et kalmamış halde Allah’a kavuşur.” Buhari, Zekat 52, Müslim, Zekat 103, (1040), Nesai, Zekat 83, (5, 94)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “İstemeler bir nevi cırmalamalardır. Kişi onlarla yüzünü cırmalamış olur. Öyle ise, dileyen (hayasını koruyup) yüz suyunu devam ettirsin, dileyen de bunu terk etsin. Şu var ki, kişi, zaruri olan (şeyleri) iktidar sahibinden istemelidir.” Ebu Davud, Zekat 26, (1639), Tirmizi, Zekat 38, (681), Nesai, Zekat 92, (5, 100)
- Bir adam Resulullah (sav)’dan birşeyler istedi. Resulullah ‘da (sav) verdi. Adam dönmek üzere ayağını kapının eşiğine basar basmaz, Resulullah (sav): “Dilenmede olan (kötülükleri) bilseydiniz kimse kimseye bir şey istemek için asla gitmezdi!” buyurdular. Nesai, Zekat 83, (5, 94, 95)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kişinin iplerini alıp dağa gitmesi, oradan sırtında bir deste odun getirip satması, onun için, insanlara gidip dilenmesinden daha hayırlıdır, insanlar istediğini verseler de vermeseler de.” Buhari, Zekat 60, Büyu 15
- Resulullah (sav) (bir gün): “Cenneti garanti etmem mukabilinde, insanlardan hiçbir şey istememeyi kim garanti edecek?” buyurdular. Sevban Radıyallahu Anh atılıp: “Ben, (Ey Allah’ın Resulü!)” dedi. Sevban (bundan böyle) hiç kimseden bir şey istemezdi. Ebu Davud, Zekat 27, (1643), Nesai, Zekat 86, (5,96)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “İstemede ısrar etmeyin. Vallahi, kim benden bir şey ister, ben ona vermek arzu etmediğim halde, ısrarı (sebebiyle) bir şey kopartırsa, verdiğim o şeyin bereketini görmez.” Müslim, Zekat 99, (1038), Nesai, Zekat 88, (5, 97, 98)
- İbnu’l-Firasi’nin anlattığına göre, babası Radıyallahu Anh: “Ey Allah’ın Resulü! (ihtiyacımı başkasından) isteyeyim mi?” diye sormuş, Resulullah’ da (sav): “Hayır, isteme! Ancak istemek zorunda kalmışsan, bari salihlerden iste!” buyurmuşlardır. Ebu Davud, Zekat 28, (1646), Nesai, Zekat 84, (5, 95)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kim, kendisini müstağni kılacak miktarda malı olduğu halde isterse, kıyamet günü, istediği şey suratında bir tırmalama veya soyulma veya ısırma yarası olarak gelir!” Yanında bulunanlar: “Kişiyi müstağni kılan (miktar) nedir?” diye sordular. “Kırk dirhem altın veya o kıymette bir başka şey” buyurdular. Ebu Davud, Zekat 23, (1626), Tirmizi, Zekat 22, (650), Nesai, Zekat 87, (5, 97), İbnu Mace, Zekat 26, (1840)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kim (malını artırmak için) insanlardan dilenirse, o mutlak surette ateş talep etmiş olur. Öyleyse ister azla yetinsin isterse çoğaltmayı istesin, (artık kendisi bilir}!” Müslim, Zekat 105, (1041)
- Sulh için diyet (hamale) ödemeyi kabullenmiştim. Bu hususta yardım istemek için Resulullah (sav)’ı aradım ve karşılaştık. (Meseleyi açınca): “Bekle, bize sadaka malı gelecek. O zaman ondan sana da verilmesini emrederim” buyurdular. Sonra da: “Ey Kabisa! İstemek, üç kişi dışında hiç kimseye helal olmaz: Sulh diyeti (hamale) kabullenen kimse. Buna, gereken miktarı buluncaya kadar, istemeği helaldir. Ama o miktara ulaşınca, artık istemez. Afete uğrayıp malını kaybeden kimse. Buna da maişetini temin edecek miktarı elde edinceye kadar istemesi helaldir. Fakirliğe uğrayan adam. Eğer kavminden üç kişi, “Falancaya fakirlik isabet etti” diye ittifak ederlerse, geçimine yetecek miktarı elde edinceye kadar istemesi helaldir. Bunlar dışında istemek, ey Kabisa haramdır.” Müslim, Zekat 109, (1044), Ebu Davud, Zekat 26, (1640), Nesai, Zekat 86), (5, 96, 97)
- Ensari bir zat gelip Resulullah (sav)’dan bir şeyler istemişti. “Evinde hiçbir şey yok mu?” buyurdular. Adam: “Evet,” dedi. “Bir çulumuz var. Bir kısmıyla örtünüp, bir kısmını da yaygı olarak yere seriyoruz! Bir de su içtiğimiz kabımız var.” “Onları bana getir!” diye emrettiler. Adam gidip getirdi. Resulullah (sav) eşyaları eline alıp: “Şunları satın alacak yok mu?” buyurdular. Bir adam: “Ben bir dirheme satın alıyorum” dedi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Bir dirhemden fazla veren yok mu?” dedi ve iki üç sefer tekrarlayarak (açık artırmaya çıkardı). Orada bulunan bir adam: “Ben onlara iki dirhem veriyorum” dedi. Resulullah (sav) eşyaları ona sattı, iki dirhemi alıp Ensariye verdi ve: “Bunun biriyle ailen için yiyecek al, ailene ver. Diğeriyle de bir balta al bana getir!” buyurdular. Adam gidip bir balta alıp getirdi. Resulullah (sav), ona eliyle bir saplık geçirdi. Sonra: “Git, odun eyle, sat ve on beş gün bana gözükme!” buyurdu. Adam aynen böyle yaptı, sonra yanına geldi. Bu esnada on dirhem kazanmış, bunun bir kısmıyla giyecek, bir kısmıyla da yiyecek satın almıştı. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Bak, bu senin için, kıyamet günü alnında dilenme lekesiyle gelinenden daha hayırlıdır!” buyurdu ve sözlerine şöyle devam etti: “Dilenmek, sersefil, fakra düşmüş veya rüsvay edici borca batmış veya elem verici kana bulaşmış inanlar dışında, kimseye caiz değildir.” Ebu Davud, Zekat 26, (1641), Tirmizi, Büyu 10, (1218), İbnu Mace, Ticarat 25, (2198)
- Resulullah (sav) Arafat’ta vakfede iken bir bedevi gelerek ridasının bir ucundan tutup, ondan bunu istedi. Resulullah ‘da (sav) onu ona verdi. Adam ridayı beraberinde alıp gitti. Tam o sırada dilenmek haram kılındı. Bunun üzerine Resulullah (sav): “Sadaka zengine helal değildir, sağlığı yerinde güç kuvvet sahibine de helal değildir. O, sersefil edici, fakre düşen, haysiyeti kırıcı borca giren, eleme boğan kana bulaşan kimseler dışında hiç kimseye helal değildir. Öyleyse, kim malını artırmak için insanlara el açarsa, bu, kıyamet günü suratında cırmalama yaralarına ve cehennemde yiyeceği kızgın taşlara dönüşür. Öyleyse (buyursun) dileyen azla yetinsin, dileyen de çoğaltmaya çalışsın.” Tirmizi, Zekat 23, (653)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kim kendisine gelen bir fakirliği hemen halka intikal ettirirse (yani onlara açarak dilenmeye kalkarsa), onun fakirliğinin önüne geçilmez. Kime de fakirlik gelir, o da bunu Allah’a açarsa, Allah ona er veya geç rızkıyla imdat eder.” Tirmizi, Zühd 18, (2327), Ebu Davud, Zekat 28, (1645)
- (Babası) Ömer İbnu’l-Hattab Radıyallahu Anh dedi ki: “Resulullah (sav), (zaman zaman) bana ihsanda bulunuyordu. (Her seferinde ben): “(Ey Allah’ın Resulü!) bunu, buna benden daha muhtaç olan birine verseniz!” diyordum. Resulullah (sav) da: “Al bunu! Bu maldan, sen istemediğin ve gelmesini bekler durumda olmadığın halde gelen birşey otursa onu al ve temellük et (yani kendi malın kıl, malın olduktan sonra) dilersen ye, dilersen sadaka olarak bağışla. (Bu vasıfta) olmayan mala nefsini bağlama!” buyurdular. (Hadisi İbnu Ömer’den rivayet eden) Salim der ki: “Bu (hadis) sebebiyle Abdullah, kimseden bir şey istemezdi, (kendiliğinden) gelen bir şey olursa onu da reddetmezdi.” Buhari, Ahkam 17, Zekat 51, Müslim, Zekat 110, (1045), Nesai, Zekat 94, (6, 106)
- Resulullah (sav)’e bir mal -veya bir şey- getirilmişti. Hemen onu taksim edip dağıttı. (Ancak, bunu yaparken) bir kısmına verdi, bir kısmına vermedi. Kendilerine verilmemiş olan kimselerin, sonradan hakkında dedikodu yaptıkları kulağına geldi. Bunun üzerine, (uygun bir fırsatta, halka hitap etmek üzere doğruldu). Allah’a hamd ve sena ettikten sonra: “Sadede gelince, vallahi ben, birine verip diğerine vermediğim olur (bu doğrudur, ancak) vermediğim, nazarımda, verdiğimden daha çok sevgiye mazhardır. Ben bir kısım insanlara, kalplerinde gördüğüm sabırsızlık ve hırs sebebiyle veririm, bir kısmını da, Allah Teala’nın kalplerine koymuş bulunduğu zenginlik ve hayra havale eder (ve onlara bir şey vermem). İşte bunlardan biri Amr İbnu Tağlib’dir!” buyurdular. Amr devamla der ki: “Vallahi, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’ın (hakkımda telaffuz buyurduğu) bu kelamına bedel kırmızı develerim olsaydı bu kadar sevinmezdim.” Buhari, Cum’a 29, Humus 19, Tevhid 49
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR