KAB BİN MALİK
İçindekiler
- İkinci Akabe Biatında bulunma şerefine nail olan sahabe.
- Peygamberimiz (sav) kendisini Talha b. Ubeydullah ile kardeş yapmıştır.
- Uhud Savaşında büyük kahramanlıklar göstermiştir.
- Bedir Savaşı hariç diğer savaşlara katılmıştır.
Kab bin Malik’in Hayatı
Kab Bin Malik, Miladi 598 senesinde Medine’de dünyaya gelmiştir. Hazrec’in Beni Selime kolundandır. İkinci Akabe Biatında yer almıştır. Tebük Gazvesi’ne katılamamış bu nedenle Efendimizin (sav) emri belli bir süre kimse kendisi ile konuşmamıştı. Ka’b bin Malik hayatının sonlarına doğru gözlerini kaybetti. Oğlu Abdurrahman kendisine rehberlik etmiştir.
Kab bin Malik’in (r.a) Doğumu
Medine’de (Yesrib) dünyaya gelmiştir. Doğduğu sene Miladi 598 senesiydi. Künyesi cahiliye döneminde Ebû Bişr iken Efendimiz (sav) kendisine Ebu Abdullah künyesini verdi. Efendimizin (sav) Ka’b bin Mâlik’e (r.a) bu künyeyi vermesinin nedeni büyük oğlunun adının Abdullah olmasındandır. Diğer oğullarından dolayı aynı zamanda Ebû Abdurrahman ve Ebû Muhammed künyelerine de sahiptir Ka’b bin Malik (r.a). Hazrec’in Beni Selime kolundandır. Babası Malik’tir. Malik İslamiyet öncesinde Medine’nin önde gelen kişilerindendi. Hatta İslam öncesinde yıllarca Savaşlar yaşanmış Malik bu savaşlarda her daim yiğitliğiyle önde gelen isimlerden olmuştur. Kendisi aynı zamanda tanınan bir şairdi. Ka’b bin Mâlik ailenin tek çocuğu olduğundan dolayı eğitimi üzerinde çok durulmuş okuma yazmayı öğrenmiştir.
Kab bin Malik’in (r.a) Katıldığı Savaşlar
Ensar’dan olan Ka’b bin Malik (r.a) ikinci Akabe Biatında yer almıştır. Peygamber Efendimiz(sav) ile Bedir Savaşı hariç diğer savaşlara katılmıştır. Uhud Savaşı sırasında yiğitçe çarpışmış hatta 11 yerinden de yara almıştı. Efendimiz (sav)Ka’b bin Mâlik’i (r.a) ve Talha bin Ubeydullah ‘ı kardeş ilan etmiştir. Vakit gelmiş Tebük Gazvesi’ne gidileceği haberi gelmişti. Efendimiz(sav) genelde önceki gazalar olunca gidilecek yeri söylemezdi. Ama Tebük Gazvesi’ nin olacağı zaman Efendimiz (sav) öncesinde müslümanları toplayıp Tebük’ e sefer yapılacağını haber vermiştir. Bu haberi duyan müslümanlar hazırlıklara erkenden başlamış fakat Ka’b bin Malik(r.a) hazırlığını daha sonra da yapacağını düşünerek başka işlerine koyulmuştur. Bu nedenle Efendimiz (sav)sefere çıktığında Ka’b bin Malik (r.a) hiç hazırlıklı değildi. Hemen evinden çıkıp hazırlık yapmak istedi fakat hiçbir şey yapamadan tekrar evine döndü.
Kendisi olayı şöyle anlatır: “Yola çıkıp arkalarından yetişmeyi düşündüm. Keşke yapmış olsaydım! Fakat bu da mümkün olmadı. Resûlullah (a.s.m.) bu gazaya gittikten sonra insanlar arasına çıktığımda kendime arkadaş olarak ancak münafıklık damgası vurulmuş kimseleri yahut Allah’ın mazur gördüğü âcizleri görmem beni kederlendirdi…”
Tebük Dönüşü Yaşananlar ve Efendimizin (sav) Kararı
Efendimiz (sav) Tebük’ ten dönene kadar Ka’b bin Malik’ in adını anmamıştır. Oradakilere dönüp: “Ka’b ne yaptı ?” diye sordu. Orada bulunan müslümanlardan biri: “Elbiselerine ve boyuna bakıp gurur onu cihat yolundan alıkoydu!” diye cevap verdi.
Muâz bin Cebel (r.a) hemen: “Ka’b hakkında iyilikten başka bir şey bilmiyoruz.” diye yanıt verdi. Bu cevabı duyan Efendimiz(sav) sessiz kaldı.
Sefer bitmiş Müslümanlar Medine’ye doğru yola çıkmışlardı. Müslümanların yola çıktığını öğrenen Ka’b bin Malik(r.a) endişelenmeye başladı. Efendimiz(sav)gelince Ona ne diyeceğini düşünür dururdu. Birçok bahane aklına geliyordu ama Efendimize (sav) yalan söylemek istemiyordu. Efendimiz(sav) Medine’ye gelince hemen yanına gidip doğruyu söylemeye karar verdi. Efendimiz (sav) Medine’ye gelince hemen yanına gidip selam verdi.
Efendimiz (sav) kendisine: “Niçin gazâdan geri kaldın‽”
Ka’b bin Malik (r.a) şunları söyledi: “Yâ Resûlallah! Allah’a yemin ederim ki, sizden başkası, yani ehl-i dünyadan birisinin yanında bulunsaydım, özür beyan ederek onun gazabından kurtulabileceğimi zannederdim. Zira söz söylemesini bilirim. Vallahi biliyorum ki, bugün yalan söyleyip sizi memnun etsem de Allah sizi bana gücendirebilir! Eğer doğrusunu söylersem siz bana kızacaksınız; lakin ben doğruyu söylemekle Allah’tan hayırlı netice beklerim. Yemin ederim ki, gazadan geri kalmam için hiçbir özrüm yoktu. Hiçbir zaman, sizden ayrılıp kaldığım zamandakinden daha kuvvetli ve zengin değildim.”
Efendimiz (sav): “ Allah’ın hükmü vahyedilinceye kadar bekle.” dedi.
Ka’b bin Malik (r.a) ile beraber iki sahabeye daha aynı şeyi söylemiştir. Bu durumu öğrenenler onlara yabancı gibi davranıyordu. Diğer iki sahabe evlerine kapanmaya karar verdi. Fakat Ka’b bin Malik(r.a) evinde kalmamış cemaatle namaz kılmaya gitmiş, çarşıları gezmiş. Kimse kendisiyle konuşmuyordu. Ka’b (r.a) Efendimize(sav) yakın yerde oturup yüzüne bakmak için uğraşıyor fakat Resûl-i Ekrem (sav) ondan yüzünü çeviriyordu. Ka’b bin Malik(r.a)bu durumdan çok sıkılmıştı. Amcasının oğlu Ebû Katade’ye gitti şunları söyledi: “Ebû Katâde! Allah için soruyorum: Allah’ı ve Resûlünü ne kadar sevdiğimi biliyor musun?” dedi cevap alamayınca kaç kez sorusunu tekrar etti. Ebû Katâde şöyle cevap verdi: “Allah ve Resûl’ü daha iyi bilir.”
Bu cevabı alan Ka’b bin Malik oradan ağlayarak uzaklaştı.
Günler, haftalar, aylar geçti. Ama kimse kendisi ile konuşmuyordu. Ka’b(r.a) ne yapacağını bilemez haldeydi. Diğer bir yandan islama düşman olan kesimden Gassan’ da bulunan Kıpti lideri Ka’b bin Malik’in (r.a) bu durumundan faydalanmak için Ka’b bin Malik’e (r.a) bir mektup gönderdi. Mektupta şunlar yazıyordu: “Efendinizin size uygunsuz muamelede bulunduğunu duydum. Allah sizi, hukukun çiğnendiği ve kıymetin bilinmediği bir yerde bırakmasın. Yanımıza gelin, size ikramlarda bulunuruz.”
Ağır imtihandan geçen Ka’b (r.a)hiç tereddüt etmeden Efendimizi (sav) seçti. Mektubu da yırttı.
Bu sıralarda Ka’b için yeni bir karar verilmişti. Peygamber Efendimizin(sav) gönderdiği elçi Ka’b bin Malik’e gelerek eşinden uzak durmasını haberini verdi. Bu bir boşamak kararı değildi. Sadece eşinden belli bir süre ayrı durması gerekiyordu. Çile bitmek bilmiyor şiddetini daha da arttırıyordu adeta. Bu emir sadece Ka’b için değil diğer iki sahabe içinde gönderilmiştir. Gelen emirler onların Efendimize (sav) olan bağlılığına zarar vermemişti. Onlar sürekli hatalarının farkına varıp pişmanlık içerisinde Allah’a yalvarıp dua ediyor ve tövbe ediyorlardı. O kadar güçlü imana sahiplerdi ki mü’minlerin olduğu cemaatten ayrılmak, Allah’ı ve Efendimizi (sav)terk etmek akıllarının ucundan dahi geçmiyordu.
Ka’b bin Malik (r.a) sonrasını şöyle anlatır: “Ahalinin bizimle konuşmalarının yasaklandığı günden 50 gece sonrasında, gecenin sabahında sabah namazını kıldım. Ruhum çok sıkılmış ve bulunduğum yere sığamaz bir vaziyette oturuyordum. Âdeta yerle gök arasında sıkışmış ve gidecek hiçbir yeri kalmamış gibiydim. Tam bu esnada bir ses işittim: “Ey Mâlik’in oğlu Kâ’b, müjde, müjde!” Kurtuluş günü gelmişti. Hemen secdeye kapandım.”
Kab bin Malik’in (r.a) Tövbesi Kabul Ediliyor
Sabah namazından sonra Efendimiz (sav) orada bulunan halka üç sahabenin de tövbesinin kabul edildiğini söyledi. Bu güzel haberi alan halk hemen sahabelerin yanına koştu haberi verdi. Ka’b(r.a) haberi alır almaz Efendimizin (sav) yanına gitmek için acele ile yola çıktı. Yolda onu gören sahabeler: “Allah’ın affı sana mübarek olsun!” diyorlardı.
Ka’b Efendimizin (r.a) yanına vardığında selam verdi. Onu gören Efendimiz (sav): “Annen seni doğurduğundan beri üzerinden geçen günlerin en hayırlısıyla seni müjdelerim!” dedi.
Ka’b mallarından dolayı meşgul olduğunu bu nedenle sefere katılamadığını söyledi. Malının hepsini sadaka niyeti ile vermek istedi. Bu olay üzerine Tevbe Suresinin 103. Ayeti indi: “Onları arındırmak ve temize çıkarmak üzere mallarından sadaka al! Bir de onlar için dua et; çünkü senin duan onlara huzur verir. Allah her şeyi çok iyi işitmekte ve bilmektedir.”
Efendimiz (sav)Ka’b bin Mâlik’e: “ Malının bir kısmını kendine ayır.” dedi. Ka’b ise: “Hayatta kaldığım müddetçe doğruyu söylemek tövbemin tamamıdır.
Kab bin Malik’in Vefatı
Ka’b bin Malik (r.a) hayatının sonuna doğru gözlerini kaybetti. Sonrasında oğlu Abdurrahman kendisine rehberlik etmiştir. 670 senesinde Medine’de vefat etmiştir.