EBU HUREYRE
İçindekiler
- En çok hadis rivayet eden sahabe.
- Mescidi Nebevide kalan örnek şahsiyetlerden.
- “Kedilerin babası” olarak anılan sahabe.
Ebu Hureyre‘nin Hayatı
Ebu hureyre, Yemen’de yaşayan Ezd kabilesinin Devs koluna mensup olup ne zaman doğduğu belli değildir. Câhiliye devrindeki adı çeşitli kaynaklarda Abdüşems, Abdüamr, Sükeyn, Amr b. Abdüganm gibi farklı şekillerde kaydedilmektedir. Hz. Peygamber onun adını Abdurrahman veya Abdullah olarak değiştirmiştir. Ebû Hüreyre’nin bu adla anılmaktan hoşlanmadığı, kendisine zaman zaman Hz. Peygamber’in hitap ettiği gibi Ebû Hir denmesini arzu ettiği rivayet edilmektedir. Adı unutulan Ebû Hüreyre’nin baba ve annesinin adı hakkında da değişik rivayetler vardır. Babasına Ganm (Abdüganm), Âiz, Âmir, Amr, Umeyr, Hâris, Abdüşems dendiği, annesinin adının Ümeyme veya Meymûne bint Subeyh (Sufeyh) olduğu kaydedilmektedir. Küçük yaşta iken babasını kaybetmiştir. Ebû Hüreyre, kısmen Hayber fethine ve daha sonra yapılan gazvelerin hepsine katıldı. Hz. Ömer’in -radıyallahu anh- hilâfeti zamanında bir müddet Bahreyn valiliği yapmış, sonra da hiçbir idârî görev kabul etmeyerek Medîne-i Münevvere’de yaşamıştır. Vefatından bir süre önce hastalandı ve 678 yılında 78 yaşlarında iken vefat etti.
Ebu Hureyre Kaynaklarda Nasıl Geçmektedir?
Ebu Hureyre Yemen’de yaşamıştır. Evs kabilesinin Devs kolundandır. Ne zaman doğduğu bilinmemektedir. Cahiliye dönemindeki adı çeşitli kaynaklarda farklı farklı geçmektedir. Adları sıralarsak: Abdüşems, Abdüamr, Sükeyn, Amr b. Abdüganm gibi farklı şekillerde kaydedilmektedir. Peygamber Efendimiz (sav) onun adını Abdurrahman veya Abdullah olarak değiştirmiştir. Künyesiyle ilgili en yaygın rivayet, koyun otlatırken bulduğu kedi yavrularını (Ar. Hir [kedi], ism-i tasgīri hüreyre) elbisesinin eteğine koyup onlarla oynadığı için kendisine “Ebû Hüreyre” dendiği şeklindedir (Tirmizî, “Menâḳıb”, 46; Hâkim, III, 506).
Efendimiz (sav) ile karşılaştıkları zaman Efendimiz (sav) kendisine Ebu Hureyre diye hitap etmiştir. Bu durum Ebu Hureyre künyesinin Efendimiz (sav) tarafından verilmediğini göstermektedir. Ebu Hureyre ‘nin bu isimden hoşlanmadığı rivayet edilir. Bu nedenle kendisine Efendimizin (sav) dediği gibi Ebu Hir denilmesinin istediği de yine rivayetlerde geçmektedir. Anne ve baba adı hakkında ‘da değişik rivayetler vardır. Anne adının Ümeyme veya Meymûne bint Subeyh (Sufeyh) olduğu kaydedilmektedir. Baba adının ise Ganm (Abdüganm), Âiz, Âmir, Amr, Umeyr, Hâris, Abdüşems dendiği söylenmektedir. Ebu Hureyre babasını küçük yaşta iken kaybetmiştir. Amcası Sa‘d b. Ebû Zübâb’ın Hz. Peygamber, Ebû Bekir ve Ömer devirlerinde Devs kabilesinin reisliğini yapması (Abdülmün‘im Sâlih Ali el-İzzî, s. 18-19), yakaladığı Kureyşliler’i intikam almak için öldüren dayısı Sa‘d b. Subeyh’in devrinin tanınmış yiğitlerinden biri diye bilinmesi (İbn Sa‘d, IV, 325; İbn Kuteybe, el-Maʿârif, s. 277), bazı iddiaların aksine Ebû Hüreyre’nin hem baba hem de anne tarafından tanınmış bir aileye mensup olduğunu göstermektedir.
Ebu Hureyre‘nin Müslüman Oluşu
Ebu Hureyre hicretin 7. Senesinden müslüman olmuştur. Fakir Müslümanlardan biriydi. Mescid-i Nebevi ‘nin sofasında yatıp kalkardı.
En Çok Hadis Rivayet Eden Sahabe : Ebu Hureyre
Ebu Hureyre Efendimizin (sav) dizinin dibinden ayrılmaz hadis öğrenmeye çalışırdı. 5374 hadis rivayet ederek en çok hadis rivayet eden sahabe olmuştur. Rivayet ettiği hadislerin 609 tanesi hem Buhari ‘nin hem Müslim ‘in sahihlerinde yer almaktadır.
Ebu Hureyre ‘nin Rivayet Ettiği Hadisler
- Rivayet ettiği hadislerden birkaçı şöyledir: Resulullah (sav) buyurdular ki: “Şehidin ölüm (darbesinden) duyduğu ızdırab sizden birinin çimdikten duyduğu ızdırap kadardır.” Tirmizi, Fedailu’l-Cihad 26, (1668)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Emiriniz, fazıl veya facir her nasıl olursa olsun, (onun emri altında) cihad etmeniz size farzdır. Keza, namazı da fazıl veya facir ve hatta kebair işlemiş bile olsa her Müslümanın, arkasında kılması bütün Müslümanlara farzdır.” Ebu Davud, Cihad 35, (2533)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kim gazve yapmadan ve gaza yapmayı temenni etmeden ölürse nifaktan bir şube üzerine ölmüş olur.” İbnu’l-Mübarek der ki: “Biz bunun Hazreti Peygamber (sav)’ın sağlığına has bir keyfiyet olduğuna hükmetmiştik.” Müslim, İmaret 158, (1910), Ebu Davud, Cihad 18, (2502), Nesai, Cihad 2, (6, 8)
- Bir adam gelerek Hazreti Peygamber (sav)’e: “Ey Allah’ın Resulü, bir kimse Allah yolunda cihat arzu ettiği halde bir de dünyalık isterse durumu nedir?” diye sordu. Şu cevabı verdi: “Ona hiçbir sevap yoktur!” Adam aynı soruyu üç sefer tekrar etti, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) da her seferinde: “Ona sevap yoktur!” diye cevap verdi.” Ebu Davud, Cihad 25, (2516)
- Resulullah (sav) bizi (bir tecziye vazifesi ile Mekke’ye) gönderdi ve (Kureyş’ten iki kişinin ismini vererek) : “falanca ve falancayı yakalayabilirseniz onları ateşte yakın” dedi. (Hazırlıkları bitirip) tam Medine’den ayrılacağımız sırada (bizi çağırtarak): “Ben size falan ve falanı yakmanızı emretmiştim. (Sonra düşündüm ki) ateşle yakma cezasını vermek Allah’a aittir. Onları yakalarsanız öldürün” Buhari, Cihad 149, Ebu Davud, Cihad 122, (2674), Tirmizi, Siyer 20, (1571)
- Resulullah (sav): “Sizden iki kişi kavga edecek otursa, yüze vurmaktan kaçınsınlar” buyurdu. Buhari, Itk 20, Müslim, Birr 117, (2613)
- Resulullah (sav)’ı işittim şöyle diyordu: “Zincirlere bağlı olarak cennete sevk edilen bir zümrenin haline Rabbimiz taccüb (hayret) etti” Ebu Davud: “Harp esiri yakalanır, zincire vurulur sonra da Müslüman olur” diyerek açıklamıştır. Buhari, Cihad 144, Ebu Davud, Cihad 124, (2677)
- Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “İmam bir perdedir, onunla birlikte (düşmana karşı) savaş yapılır.” Buhari, Cihad, 109, Ahkam 1, Müslim, İmaret 43, (1841), Ebu Davud, Cihad 163, (2757), Nesai, Büyu, 30, (7,155)
- Resulullah (sav) şöyle buyurdular: “Müslümanlar arasında, haramı helal, helali de haram etmedikçe sulh caizdir.” Yine buyurdular ki: “Müslümanlar haramı helal, helali de haram etmedikçe kabul etmiş bulundukları şartlara uyarlar.” Ebu Davud, Akdiye 12, (3394), Tirmizi, Ahkam 17, (1352)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Hangi bir köye varır da orada ikamet ederseniz, hisseniz oradadır. Hangi bir belde de Allah ve Resulü’ne isyan ederse o beldenin beşte biri Allah ve Resulüne aittir ve o (geri) kalan) da sizindir.” Müslim, Cihad 47, (1756), Ebu Davud, Haraç 29, (3036)
- Hazreti Peygamber (sav) buyurdular ki: “Muhammed’in nefsini kudret eliyle tutan zata yemin ederim ki, bu ümmetten her kim -Yahudi olsun, Hristiyan olsun – beni işitir, sonra da bana gönderilenlere inanmadan ölecek olursa mutlaka cehennem ehlinden olacaktır” Müslim, İman 240, (153)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Peygamberlerden (Aleyhisselam) biri, gazveye çıktı da kavmine: “Nikahla bağlanıp, gerdeğe girmek istediği halde henüz gerdek yapmadığı kadını olan benimle gelmesin, keza bina yapıp henüz çatısı atılmamış inşaatı olan da gelmesin, keza gebe koyun veya develer satın alıp doğurmalarını bekleyeniniz varsa o da gelmesin” dedi. Gazveye çıktı. Derken tam ikindi namazı sırasında veya buna yakın bir zamanda (fethedeceği) beldeye yaklaştı. Güneş’e: “Sen bir memursun, ancak ben de bir memurum” dedi ve Allah’a yönelerek: Ey Rabbim, şu güneşi bize durdur (da namazımız geçmesin!)” diye dua etti. Güneş, o yerlerin fethini Allah müyesser kılıncaya kadar durduruldu. Sonra elde edilen ganimetleri topladılar. Toplanan ganimetleri yemek üzere ateş geldi. Fakat ateş tatmadı bile. Bunun üzerine Peygamber: “İçimizde ganimetten çalan bir hırsız var, her kabileden bir kişi bana biat etsin!” dedi. Bu suretle ona biat etmeye başladılar. Derken bir adamın eli peygamerin eline yapışıp kaldı. “Hırsız bu kabilede. Kabilenin her ferdi bana teker teker biat etsin!” dedi. Biat etmeye başladılar, iki veya üç kişinin eli O’nun eline yapıştı kaldı. “Ganimet hırsızı sizde” dedi. Öküz başı kadar iri bir altın getirdiler. Ganimet yığınının içine o da atıldı. Ateş gelip ganimeti yedi. Bilesiniz, bizden önce hiçbir ümmete ganimet helal kılınmamıştır. Ganimetleri Allah sadece bize helal kıldı. Bu da, bizde gördüğü aczimiz ve za’fımız sebebiyledir.” Buhari, Humus 8, Nikah 58, Müslim, Cihad 32
- Resulullah (sav) bir gün kalkıp gulül’ü (yani ganimet malından çalma) hatırlattı, bunun kötülüğünü, günahının büyüklüğünü belirtti ve bu meyanda şunları söyledi: “Sakın sizden birini, kıyamet günü, boynunda böğürmesi olan bir deve olduğu halde bana gelmiş: “Ey Allah’ın Resulü, bana yardım et!” diye yalvarıyor ve kendimi de cevaben: “Senin için hiçbir şey yapamam, ben sana tebliğ etmiştim” der bulmayayım…” Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu tarzda hayvanları ve diğer ganimet mallarını teker teker zikretti. Buhari, Cihad 189, Müslim, İmaret 24, (1831)
- Resulullah (sav) sordular: “İçinizden kime şehid dersiniz?” “Ey Allah’ın Resulü,” dediler, Allah yolunda öldürülen şehiddir.” “Öyleyse,” dedi, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), “ümmetimin şehidleri azdır.” “Peki,” dediler, “daha kimler şehiddir, ey Allah’ın Resulü?” “Allah yolunda öldürülen şehiddir. Allah yolunda ölen şehiddir. Taunda ölen şehiddir. Karnı sebebiyle ölen şehiddir, boğularak ölen şehiddir.” Müslim, İmaret 165, (1915), Muvatta, Salatu’l-Cema’a 6, (1, 131), Tirmizi, Cenaiz 65, (1063)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Allah katında en düşük (ahna’) isim Melikü’l-emlak (mülklerin maliki) ismidir. Allah’tan başka Malik yoktur.” Süfyan merhum dedi ki: Şahan Şah bunun örneğidir. Ahmed İbnu Hanbel merhum dedi ki: “Ebu Amr merhum’a, ahna’ ne demek diye sordum, bana “en düşük” diye cevap verdi.” Müslim’in bir diğer rivayetinde şöyle buyrulmuştur: “Kıyamet günü, Allah’ın en ziyade kızacağı en kötü kimse, adı Melikü’l-emlak (Şehinşah) olan kimsedir. Allah’tan başka Malik yoktur.” (Adab 21) Buhari, Edeb 114, Müslim, Edeb 20, (2143), Ebu Davud, Edeb 70, (4961), Tirmizi, Edeb 65, (2839)
Ebu Hureyre ‘nin Vefatı
Vefatından bir süre önce hastalanan Ebu Hureyre 677 senesinde 78 yaşlarında iken vefat etmiştir.