Cihat ve Mücahitler nedir? Cihat ve Mücahitler ‘in dindeki yeri nedir? Cihat ve Mücahitler ile ilgili Resulullah’ın söylediği hadisler şunlardır;
DAVA
Dava nedir? Dava ‘nın dindeki yeri nedir? Dava ile ilgili Resulullah’ın söylediği hadisler şunlardır;
- Amr İbnu Şu’ayb an ebihi an ceddihi (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “(İslâm dinine göre) hâin erkek ve hâine kadının, Müslüman iken hadd cezasına çarpılan kimsenin şahitliği makbul değildir. Keza kin ile husumet sahibinin kin beslediği kimse aleyhine şahitliği caiz değildir.” İbnu Mace Sünen (2366) – Hds 6723)
- Hazreti Ali (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) beni Yemen’e gönderdi. “Ey Allah’ın Resûlü dedim. Sen beni gönderiyorsun. Halbuki ben gencim ve aralarında dâvâlarını hükme bağlayacağım. Ben ise daha hükmetmeyi bilmiyorum!” Ali devamla der ki: “Bunun üzerine Resûlullah eliyle göğsüme vurdu ve: “Allah’ım, kalbine hidayet, diline hakta sebat ver!” diye dua etti.” Ali der ki: “O günden sonra, iki kişi arasında verdiğim hiçbir hükümde tereddüt etmedim.” İbnu Mace Sünen (2310) – Hds 6706)
- Abdülhamîd İbnu Seleme’nin dedesi (r.a) anlatıyor: “(Boşanan) annesi ile babası, kendisini yanında tutmak hususunda ihtilafa düşerek, Resûlullah ’a (sav) başvurdular. Bunlardan biri kâfir, diğeri Müslüman idiler. Resulullah (sav) çocuğu (anne veya babadan birini seçmede) muhayyer bıraktı. Çocuk kâfir olanı tercih etmişti ki, Resulullah (sav): “Allah’ım, onu doğruya yönelt!” diye dua buyurdu. Bunun üzerine çocuk Müslüman olana yöneldi. Böylece çocuğu Müslüman olana verdi.” İbnu Mace Sünen (2352) – Hds 6718)
- Câriye (İbnu Zafer el-Hanefi) anlatıyor: “Bir grup insan, aralarında yer alan ve sazlıktan mâmul bir çardağın mülkiyeti hakkındaki ihtilaflarını çözdürmek üzere Resûlullah ’a (sav) başvurdular. Aleyhissalâtu vesselâm, onlara, meselelerini çözmesi için Huzeyfe (r.a) ’ı gönderdi. Huzeyfe gidince, kulübe kamışlarını bağlayan ipin tespit edildiği yere daha yakın olanlar lehinde hükmetti. Huzeyfe, Resulullah’ın (r.a) yanına dönünce nasıl hükmettiğini haber verdi. Resûlullah (sav) “İsabet ettin ve güzel hükmettin!” buyurarak taktirlerini ifade etti.” İbnu Mace Sünen (2343) – Hds 6716)
- Ubade İbnu’s-Sâmit ve İbnu Abbâs anlatıyor: “Resûlullah (sav) şöyle hükmetmiştir: “Zarara sokmak ve zarara karşı zarar vermek yoktur.” İbnu Mace Sünen (2340) – Hds 6715)
- İbnu Abbâs (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Yolun (genişliği hususunda) ihtilafa düşerseniz yedi zira’ yapın.” İbnu Mace Sünen (2339) – Hds 6714)
- Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Yaş bir misvak çubuğu için bile olsa, şu minberimin yanında bile bile yalan yere yemin eden hiçbir köle ve cariye yoktur ki ona cehennem vacip olmasın.” İbnu Mace Sünen (2326) – Hds 6709)
- Sürrak (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) bir erkeğin şahitliğini ve talibin (davacının) yeminini geçerli saydı.” İbnu Mace Sünen (2371) – Hds 6724)
- Resulullah (sav), hükümde rüşvet alan ve rüşvet veren [ve aracılık eden] kimseyi lanetlemiştir.” Tirmizi, Ahkam 9, (1336)
- Resulullah (sav) beni Yemen’e göndermişti. (Hareket edip) yürüdüğüm zaman arkamdan birini göndererek geri çağırdı. (Yanına varınca): “Sana niye adam gönderip (geri çağırdığımı) biliyor musun?” buyurdular ve ilave ettiler: “Benim iznim olmadan hiçbir şey almayacaksın. Zira bu gulüldür (hırsızlık). Kim gulül yaparsa, aldığı şeyle kıyamet günü (Allah’ın huzuruna gelir). İşte bu (hususu tenbih etmek için) seni çağırdım, artık işine gidebilirsin.” Tirmizi, Ahkam 8, (1335)
- Ensar’dan bir erkek, hurma ağaçlarını suladıkları Harre’nin su arkı yüzünden Zübeyr ’le ihtilafa düşüp Resulullah’ın huzurunda murafaa oldular. Resulullah (ihtilaflarını dinledikten sonra) Zübeyr’e: “Ey Zübeyr (önce) sen sula, suyu sonra da komşuna sal” buyurdular. Ensari bu hükme kızdı ve: “Böyle hükmetmen, o senin halaoğlun olmasındandır!” dedi. Resulullah bu söze çok kızdı, yüzü renk renk oldu ve: “Ey Zübeyr! Önce sen sula, sonra duvara ulaşıncaya kadar da suyu tut!” dedi. Zübeyr dedi ki: “Vallahi öyle zannediyorum ki şu ayet bu hadise ile ilgili olarak indi. (Mealen): “Hayır öyle değil! Rabbine and olsun ki, onlar aralarında kimi oraya kimi buraya çektikleri (kavga ettikleri) şeylerde seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükümden yürekleri hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar” (Nisa 65).” Buhari, Şirb 6, 7, 8, Sulh 12, Tefsir, Nisa 12, Müslim, Fezail 129, (2357), Ebu Davud, Akdiye 31, (3687), Tirmizi, Ahkam 26, (1363), Nesai, Kudat 26, (8, 245)
- Kureyş’ten bir adamın Benİ Kureyza’da bir payı vardı. Suyunu paylaştıkları Mehzur ve Müzeynib vadisinin suyu hususunda ihtilafa düşerek Resulullah’a (sav) müracaat ettiler. Resulullah (sav) aralarında: “Su hakkı topuklara kadardır. Üstteki alttakine bundan fazlasına mani olmaz” diye hükmetti. Muvatta, Akdiye 28, (2, 744), Ebu Davud, Akdiye 31, (3638), İbnu Mace, Ruhun 20, (2481)
- Bera İbnu Azib ’e ait bir at, Ensar’dan bir zatın bahçesine girdi ve zarar meydana getirdi. Resulullah (sav), bunun üzerine: “Mal sahibinin, malını gündüzleyin, hayvan (mevaşi) sahibinin de hayvanını geceleyin muhafaza etmesine hükmetti.” Muvatta, Akdiye 37, (2, 747, 748), Ebu Davud, Büyu 92, (3569, 3670), İbnu Mace, Ahkam 13, (2332)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kim başkasının tarlasına onların izni olmadan ekim yaparsa, ektiğinde hiçbir hakka sahip olamaz, ona sadece nafakası verilir.” Tirmizi, Ahkam 29, (1366), Ebu Davud, Büyu 33, (3403), İbnu Mace, Ruhun 13, (2466)
- İki kişi, bir hurma ağacının harimi hususunda ihtilaf ederek Resulullah (sav)’e başvurdular. Resulullah (sav) ağacın ölçülmesini emir buyurdular. Yedi veya beş zira’ olduğu tesbit edildi. Resûlullah (sav) (harimin) o kadar olmasına hükmetti. Ebu Davud, Akdiye 31, (3640)
- Resulullah (sab) buyurdular ki: “Hakim içtihad eder ve isabet ederse kendisine iki ücret (sevap) verilir. Eğer içtihad eder ve hata ederse ona bir ücret vardır.” Buhari, İtisam 21, Müslim, Akdiye 15, (1716), Ebu Davud, Akdiye 2, (3574), Tirmizi, Ahkam 2, (1326), Nesai, Kaza 3, (8, 224)
- Ebu’d-Derda, Selman-ı Farisi ’ye: “Arz-ı Mukaddese’ye gel!” diye yazmıştı. Selman ona şöyle cevap yazdı: “Arz kimseyi takdis etmez. İnsanı mukaddes kılan şey amelidir. Bana ulaştığına göre, sen orada tabip kılınmışsın ve hastaları tedavi ediyormuşsun. Eğer tedavi edebiliyorsan ne mutlu sana. Eğer mütetabbib isen, insanları öldürüp cehennemlik olmaktan sakın!” Ebu’d-Derda (r.a) iki kişi arasında hükmedince, onlar yanından ayrıldıkları vakit onlara bakar ve: “Vallahi mütetabbibdir. Bana geri donun. Kıssanızı bana iade edin (meselenizi iyice tetkik edeyim)!” derdi. Muvatta, Vasiyyet 7, (2,769)
- Hazreti Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Muhakkak ki ben bir insanım. Sizden bazısı, delilini beyanda diğerlerine nazaran daha belâgatlıdır. Bu sebeple, ben, kimin lehinde diğer kardeşimin hakkından bir parça kesersem, şüphesiz ona ateşten bir parça kesmiş olurum.” İbnu Mace Sünen (2318) – Hds 6708)
- Benî Sûe kabilesinden bir adam anlatmıştır: “Ben Hazreti Aişe (r.a) ’ya: “Resûlullah ’ın (sav) ahlâkını bana haber ver!” demiştim. Şu cevapta bulundu: “Sen Kur’ân’ın “Ve hiç şüphesiz sen pek yüce bir ahlâk üzerindesin” (Kalem ) ayetini okumadın mı?” Aişe (r.a) sözüne devamla dedi ki: “Resûlullah ’ın (sav) (bir gün) ashabıyla birlikte (hücremde) idiler. Kendisine yemek yapmıştım. Hafsa da yemek yapmıştı. Ama yemeği hazırlamada Hafsa benden önce davrandı. Ben cariyeme: “Git Hafsa’nın yemeğini dök!” dedim. Onun cariyesi yemeği Resûlullah ’ın (sav) önüne tam koyacağı sırada cariyem yetişip ona vurdu ve tabak kırıldı, yemek ortalığa dağıldı. Resûlullah çabuk davranıp (kırıkları) bir araya getirdi, deri sofra üzerine dökülen yemekleri topladı ve (ashabıyla) yediler. Sonra Resûlullah (sav) benim kabımı (kırılana bedel, içindeki yemekle birlikte) Hafsa’ya gönderdi ve: “Kırılan kabınız yerine bu kabı alınız, içerisindeki yemeği de yiyiniz” buyurdu.” Aişe devamla der ki: “Ben içlendiğim (bu densizliğe hak ettiğim gücenmenin izini) Resûlullah ’ın (sav) mübarek yüzlerinde hiç görmedim.” İbnu Mace Sünen (2333) – Hds 6711)
- İbnu Abbâs (r.a) anlatıyor: “Kureyşliler kâhine bir kadına gelip: “(Hazreti İbrahim (a.s) ’ın ayak izinin bulunduğu bilinen Makam-ı İbrahim’deki taşı kastederek) şu makam sahibine, iz yönüyle en çok benzeyeni bize bildir!” dediler. Kâhine: “Suyun sürüklediği kum kadar ince olan şu toprak üzerine bir bez yayıp sonra da üzerinden yürürseniz, ben istediğinizi haber veririm!” dedi. Söylendiği gibi bir bez yaydılar, sonra halk üzerinde yürüdü. Kâhine kadın Resûlullah ’ın (sav) ayak izini görünce: “Ona benzemede bu, en ileri olanınız!” dedi. Bu hadiseden sonra yirmi yıl -veya Allah’ın dilediği- kadar bir zaman geçince Allah Teâla hazretleri, Muhammed Mustafa’yı peygamber olarak gönderdi.” İbnu Mace Sünen (2350) – Hds 6717)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kim insanlar arasında kadı tayin edilmiş ise, bıçaksız boğazlanmış demektir.” Ebu Davud, Akdiye 1, (3571, 3572), Tirmizi, Ahkam 1, (1328)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kadı üçtür: Biri cennetlik, ikisi cehennemliktir. Cennetlik olan, hakkı bilip öyle hükmedendir. Hakkı bilip hükmünde (bile bile) adaletsiz davranan cehennemliktir. Halka cahilane hükümde bulunan da cehennemliktir.” Ebu Davud, Akdiye 2, (3673)
- Osman İbnu Affan, İbnu Ömer ’e: “Git insanlar arasında hükmet!” dedi. Abdullah: “Ey mü’minlerin emiri, beni bu vazifeden affetmez misiniz?” diye ricada bulundu. Hazreti Osman: “Bundan niye kaçıyorsun? Senin baban da kadı idi” diye ısrar etmek istedi. Ancak Abdullah dedi ki: “Doğru da, ben Resulullah (sav)’ın: “Kim kadı olur ve adaletle hükmederse, bu kimse başabaş (sevap ve günahı eşit) ayrılmaya liyakat kazanmıştır” dediğini işittim. Artık (Resulullah’ın bu sözünden) sonra ne ümit edebilirim?” [Hazreti Osman bunun üzerine İbnu Ömer’e teklifte bulunmadı.]” Tirmizi, Ahkam 1, (1322)
- Resulullah (sav) beni Yemen’e kadı olarak gönderdi. O sıralarda henüz yaşım küçüktü, kazayı (hüküm vermeyi) bilmiyordum (Beni takviye için): “(Sen tereddüt etme, git! Bu vazife için) Allah kalbine hidayet koyacak ve delili de sabit kılacak. Yanına iki hasım geldiği vakit, birinciyi dinlediğin gibi, diğerini de dinlemeden sakın hüküm verme. Böyle yapman (daha isabetli) karar vermen için gereklidir!” buyurdular. Hazreti Ali devamla der ki: “Ondan sonra hep kadılık yaptım. Henüz, bir kerecik olsun hükümde tereddüde düşmedim.” Ebu Davud, Akdiye 6, (3582), Tirmizi, Ahkam 6, (1331), İbnu Mace, Ahkam 1, (2310)
- Resulullah (sav), iki hasmın da kadı’nın önüne oturmasına hükmetmiştir. Ebu Davud, Akdiye 8, (3588)
- Anlattığına göre, Sicistan’da kadılık yapan oğlu Abdullah’a şöyle yazmıştır: “İki kişi arasında, öfkeli olduğun zaman hüküm verme. Zira, ben Resulullah (sav)’tan şöyle söylediğini işittim: “Kimse, öfkeli iken iki kişi arasında hüküm vermesin.” Buhari, Ahkam 13, Müslim, Akdiye 16, (1717), Tirmizi, Ahkam 7, (1334), Ebu Davud, Akdiye 9, (3589), Nesai, Kudat 17, (8, 337, 238)
- Resulullah (sav) iki kişi arasında bir hükümde bulunmuştu. Hasımlar ayrıldıkları vakit, aleyhine hükmedilen kimse: “Hasbiyallahu ve ni’mel-vekil (Allah bana yeterlidir, O ne iyi vekildir)!” dedi. (Bu sözü işiten) Resûlullah (sav): “Allah Teala Hazretleri aczi levmediyor (kötülüyor). Fakat sana akıllılık düşer. Ama bir şey sana galebe çalacak olursa o zaman “hasbiyallahu ve ni’mel-vekil” de!” buyurdular. Ebu Davud, Akdiye 28, (3624)
- Hazreti Ömer, Hazreti Ali ve diğer bir kısım Ashap (r.a) demişlerdir ki: “Kadı ve hakim mescitte hüküm verebilir. Şayet bir haddle ilgili hüküm vermişlerse, bunun icrası mescidin dışında yapılır.” Buhari, bab başlığı olarak kaydetmiştir, Ahkam 19
- Haris İbnu Amr İbni Ahi’l-Muğire İbni Şu’be, Muaz ’dan naklen anlatıyor: “Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Muaz’ı Yemen’e gönderdiği zaman kendisine sorar: “Sana bir dava geldiği vakit nasıl hükmedeceksin?” “Allah’ın kitabıyla hükmedeceğim” der Muaz. “(Meseleyi Kitabullah’ta) bulamazsan?” “Resulullah’ın sünnetiyle hükmedeceğim!” “Ne Kitabullah’ta ve ne de Resulullah’ın sünnetinde bulamazsan?” “Kendi re’yimle ictihad edeceğim, (hüküm vermekten) geri durmayacağım.” Hazreti Muaz der ki: “Bu cevabım üzerine Resulullah (sav) (memnun kaldı), göğsüme eliyle vurup: “Allah’ın elçisinin elçisini, Allah’ın elçisini memnun edecek usulde muvaffak kılan Allah’a hamdolsun!” buyurdular.” Ebu Davud, Akdiye 11, (3592, 3593), Tirmizi, Ahkam 3, (1327,1328)
- Resulullah (sav), odasının kapısında bir münakaşa işitmişti. Yanlarına çıkıp: “Ben bir beşerim. Bana ihtilaflılar gelir. Bunlardan biri, diğerine nazaran daha belagatlı (ikna edici) olur. Ben de onun doğru söylediğini zanneder, lehine hükmederim. Ancak kime bir Müslümanın hakkını vermiş isem, bunun ateşten bir parça olduğunu bilsin. O ateşi ister yüklensin, ister terk etsin (kendisi bilir)” buyurdular. Muvatta, Akdiye 1, (2, 719), Ebu Davud, Akdiye 7, (3583, 3584), Tirmizi, Ahkam 11, (1339), Nesai, Kudat 13, (8, 233)
- Sahiheyn’in bir rivayetinde hadis şöyledir: “Ben de sizin gibi bir insanım. Siz davalarınızın halli için bana geliyorsunuz. Bazınızın hüccet yönüyle, diğer bazısından daha ikna edici olması, böylece benim, işittiğime dayanarak onun lehine hükmetmem mümkündür. Kimin lehine, kardeşinin hakkından bir şey hükmetmişsem (bilsin ki), onun için cehennemden bir ateş parçası kesmiş oluyorum.” Buhari, Şehadat 27, Mezalim 16, Hiyel 9, Ahkam 20, 29, 31, Müslim, Akdiye 5, (1713)
- Anlattığına göre, Humus’tan bir köleyi Abdullah’tan yirmi bin (dirhem)e satın almış ve Abdullah kölenin bedelini almak üzere kenisine bir adam göndermiştir. Adam gelince: Eş’as: “Ben onu on bine satın aldım” dedi. Abdullah da: “Öyleyse seninle benim arama (hakem olacak) bir kimse tayin et!” dedi. Eş’as: “Benimle kendi aranda sen hakem ol!” dedi. Bunun üzerine Abdullah: Ben Resulullah (sav)’ın: “Alış-veriş yapan iki kişi ihtilafa düşerlerse ve aralarında da delil yoksa, mal sahibinin söylediği esas alınır veya (alış-verişi) terk ederler” dediğini işittim” dedi. [Nesai’de sadece müsned (Resulullah’a ait) kısım kaydedilmiştir.] Ebu Davud, Büyu 74, (3511), Nesai, Büyu 82, (7, 302, 303)
- İkrime İbnu Seleme’den rivayet edildiğine göre: “Belmuğire’den iki kardeşten biri duvarının üzerine hatıl koydurmamaya köle azad etmek üzere yemin etti. Sonra Mücemmi’ İbnu Yezid ile ensardan birçok kimse yanına gelip: “Şehadet ederiz ki, Resûlullah (sav): “Hiçbiriniz komşusunun hatılını duvarına saplamasına mani olmasın” buyurdu” dediler. Adamcağız bunun üzerine: “Ey kardeşim! Senin lehinde benim aleyhimde hüküm verilmiş oldu. Ben (koydurmayacağım diye köle azadı üzerine) yemin etmiştim. Bari, sen benim duvarımın yanına bir direk koy ve hatılını bu direk üzerine at (böylece benim de yeminim bozulmasın)” dedi.” İbnu Mace Sünen (2336) – Hds 6712)
- İbnu Abbâs (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (a.s) buyurdular ki: “Sizden kimse, duvarına, komşusunun hatıl saplamasına mâni olmasın.” İbnu Mace Sünen (2337) – Hds 6713)
- Resulullah (sav) bir adamı bir töhmet sebebiyle hapsetti, sonra da serbest bıraktı. Ebu Davud, Akdiye 29, (3630), Tirmizi, Diyat 21, (1417), Nesai, Sarık 2, (8, 67)
- Kardeşi veya amcası, hutbe vermekte olan Resulullah (sav)’e doğrulup: “Komşularım (ve kavmim, ashabın tarafından) niçin tutulup hapsedildiler?” dedi. Resûlullah (sav) (cevap vermeyip) yüzünü çevirdi. [Adam aynı sözü tekrar edince] ikinci sefer yüzünü çevirdi. Sonra adam (saygıyı taşan) bir şey söyledi. Bunun üzerine Resûlullah (sav): “Bunun komşularını salıverin!” buyurdu. Ebu Davud, Akdiye 29, (3631)
- Abdullah (ibnu Mes’ud) (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Halk arasında hüküm veren hiç kimse yoktur ki, Kıyamet günü bir melek ensesinden tutmuş olarak onu getirmesin. Sonra melek başını semaya kaldırır. Eğer (meleğe): “Onu at!” diyen olursa melek onu cehennemin öyle derin bir çukuruna atar ki, kırk yılda o çukurun dibine varabilir.” İbnu Mace Sünen (2311) – Hds 6707)
- Hazreti Cabir İbnu Abdillah (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav), Muaz İbnu Cebel ’i alacaklılarından kurtardı. Sonra onu Yemen’e âmil (vâli) olarak yolladı. Bunun üzerine Hazreti Muaz şöyle dedi: “Resûlullah (sav), (elimde mevcut) malımla beni borçlardan halâs etti, sonra da Yemen’e âmil tâyin etti.” İbnu Mace Sünen (2357) – Hds 6720)
- Câbir İbnu Semüre (r.a) anlatıyor: “Hazreti Ömer bize Câbiye’de hitap etti ve dedi ki: “Resûlullah (sav), tıpkı benim sizin aranızdaki şu kalkmam gibi bizim aramızda hitap için ayağa kalktı ve dedi ki: “Ashabım, bunları takip edenler (tabiin) ve onları da takip edenler (etbauttâbiîn) hakkında bana riayetkâr olun (benim hatırım için onlara da saygılı olun). Onlardan (Etbauttâbiînden) sonra yalan yaygınlaşacak, öyle ki, kişi kendisinden şahitlik istenmediği halde şehadette bulunacak, yemin talep edilmediği halde yemin edecek.” İbnu Mace Sünen (2363) – Hds 6721)
- Ebu Sâidi’l-Hudrî , Bakara suresinin (meâlen) “Ey iman edenler! Birbirinize belirli bir müddet için borçlandığınız zaman!” diye başlayan (ve müdayene ayeti olarak bilinen ve Kur’ân-ı Kerîm’in en uzun ayeti olan Bakara suresinin . ayetini) “… Eğer bazınız bazınıza güvenirse -yani borcu, senet, şahitler veya rehinle tevsik etmeye gerek duymazsa- kendisine güvenilmiş olan borçlu kimse borcunu ödesin…” ayetine gelince: “Bu ayet, bundan önceki ayeti neshetti” dedi.” İbnu Mace Sünen (2365) – Hds 6722)
- Semure İbnu Cündeb (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Bir kimsenin bir eşyası kaybolsa veya çalınsa, sonra bunu bir adamın satmakta olduğunu görse, o mala sahibi ehaktır. Onu satın almış olan kimse satandan bedelini geri alır.” İbnu Mace Sünen (2331) – Hds 6710)
- Muhammed İbnu Yahya İbnu Habbân anlatıyor: “O benim dedem Munkız İbnu Amr’dır. Bir savaşta başından derin bir yara almıştı. Bu yara onun dilini kırmıştı (normal konuşamıyordu). Buna rağmen o, ticareti bırakmamıştı. Alış-verişte hep aldatılırdı. Bunun üzerine Resûlullah’a (sav) gelerek durumunu anlattı. Resûlullah (sav): “Sen alış-veriş edince: “(Dinimizde) aldatma yok!” de! Ayrıca sen, satın aldığın her malı geri verme hususunda üç geceye kadar muhayyersin. Bu üç günlük muhayyerlik müddetinden) sonra rızan varsa malı tut, yoksa malı sahibine geri ver” buyurdu.” İbnu Mace Sünen (2355) – Hds 6719)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kim kadılık talep eder ve bunun gerçeklesmesinde şefaatçilere baş vurursa (iş) kendisine yıkılır (Allah’ın yardımı olmaz). Kime de o iş zorla verilirse, Allah onu doğruya sevk edecek bir melek gönderir.” Ebu Davud, Akdiye 3, (3678), Tirmizi, 1, (1323,1324)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kim Müslümanların kadılık hizmetini talep edip elde etse, sonra adaleti zulmüne galebe çalsa cennete girer. Zulmü adaletine galebe çalsa, ateş onundur.” Ebu Davud, Akdiye 2, (3575)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: Kadı zulmetmedikçe, Allah Teala hazretleri onunla birliktedir (yardımcısıdır). Zulme yer verdiği zaman onu terk eder, artık şeytan onunla beraber olur.” Tirmizi, Ahkam 4, (1330)
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR