Dayanışma ve Yardımlaşma nedir? Dayanışma ve Yardımlaşma ‘nın dindeki yeri nedir ? Dayanışma ve Yardımlaşma ile ilgili Resulullah’ın söylediği hadisler...
BEDİR GAZVESİ
Bedir Gazvesi nedir? Bedir Gazvesi ‘nin dindeki yeri nedir? Bedir Gazvesi ile ilgili Resulullah’ın söylediği hadisler şunlardır;
- Resulullah (sav), kendisine Ebu Süfyan’ın gelmekte olduğu haber verilince, ashabıyla istişare etti. Önce Ebu Bekr (r.a) konuştu. Ondan yüzünü çevirdi (iltifat etmedi). Sonra Hazreti Ömer (r.a) konuştu. Ondanda yüzünü çevirdi. Derken Sa’d İbnu Ubade (r.a) (Resulullah’ın maksadı sezerek) ayağa kalktı ve “Ey Allah’n Resulü, biz Ensarileri mi kastediyorsunuz? Nefsimi kudret elinde tutan zata yemin ederim, eğer bize bineklerimizi denize sürmemizi emredecek olsanız, mutlaka (gözümüzü kırpmadan) daldırırız. Bize onlara binip Berkı’l Gımad’a gitmemizi emretseniz onu da yaparız!” dedi. Bunun üzerine Resulullah (sav) halkı hazırladı. Yola çıktılar ve Bedr’e kadar gelip indiler. Orada, Kureyş’in su almaya gönderdiği kimselerle karşılaştılar. İçlerinde Beni Haccac’a ait siyahi bir köle vardı. Onu yakaladılar. Resulullah (sav)’ın ashabı Ebu Süfyan ve arkadaşları hakkında bilgi soruyorlardı. Köle: “Ebu Süfyan hakkında bilgim yok. Ancak (burada) Ebu Cehil, Utbe, Şeybe ve Umeyye İbnu Halef var!” dedi. O böyle söyleyince ashab onu dövdü. O da: “Evet, ben size haber veriyorum. Bu Ebu Süfyan’dır!” dedi. Onu bıraktıkları zaman başkaları sordular. O yine: “Ben Ebu Süfyan hakkında bir şey bilmiyorum, lakin burada halkın içinde Ebu Cehil, Utbe, Şeybe, Umeyye İbnu Halef var!” dedi. Böyle söyleyince onlarda aynı şekilde dövdüler. Bu esnada Resulullah (sav) namaz kılıyordu. Bu hali görünce namazı bıraktı ve: “Nefsimi kudret elinde tutan Zat-ı Zülcelal’e yemin olsun, size doğruyu söyleyince onu dövüyorsunuz! Yalan söyleyince de bırakıyorsunuz” dedi. “Resulullah (sav) elini koyarak “Şurası falancanın öldürüleceği yer, şurası feşmekancanın öldürüleceği yer” diye teker teker gösterdi. Allah’a yemin olsun onlardan hiçbiri, Resulullah’ın (sav) elini koyduğu yerin dışına sapmadan, gösterdiği yerlerde öldürüldüler.” Müslim, Cihad 83, (1779), Ebu Davud, Cihad 125, (2681)
- Bana Ömer İbnu’l-Hattab (r.a) anlattı. Dedi ki: “Bedir günü olunca, Resulullah (sav) müşriklere bir baktı. Onlar bin kişiydiler. Halbuki ashabı üç yüz on dokuz kişi. Hemen kıbleye yönelip, ellerini kaldırdı. Rabbine sesli olarak şöyle dua etmeye başladı: “Ey Allah’ım! Bana vaadettiğin (zaferi) yerine getir, Allah’ım! Bana zafer ver! Ey Allah’ım, eğer ehl-i İslam’ın bu bölüğünü helak edersen artık yeryüzünde sana ibadet edilmeyecek!” Ellerini uzatmış olarak yakarmalarına öyle devam eti ki, rıdası omuzundan düştü. Bunu gören Ebu Bekr (r.a) yanına gelerek rıdasını aldı omuzuna attı, sonra arkasından yaklaşıp: “Ey Allah’ın Resulü! Rabbine olan yakarışın yeter. Allah Teala Hazretleri sana vaadini mutlaka yerine getirecek!” dedi. O sırada aziz ve celil olan Allah şu vahyi inzal buyurdu: “Hani siz Rabbinizden imdad talep ediyordunuz da, O da: “Muhakkak ki ben size meleklerden birbiri ardınca bin(lercesi ile) imdat ediciyim” diyerek duanızı kabul buyurmuştu” (Enfal 9). Gerçekten Hak Teala Hazretleri o gün meleklerle yardım etti.” Müslim, Cihad 58, (1763), Buhari, Megazi 4, Tirmizi, Tefsir, Enfal (3081), Ebu Davud, Cihad 131, (2690)
- Mikdad İbnu’l-Esved’in ağzından gayet kesin bir söz söylediğine şahit oldum ki, o sözün sahibi olmak, bana (sevapça) ona denk olabilecek her kıymetli sözden daha sevimlidir. O Resulullah (sav) bu sırada halkı müşriklere karşı Bedr’e katılmaya davet ediyordu. Resulullah’a (sav) gelerek dedi ki: “Ey Allah’ın Resulü! Biz, Beni İsrail’in, (Hazreti Musa’ya): “Sen ve Rabbin ikiniz gidin savaşın, biz burada durucularız!” dediği gibi diyecek değiliz. Bilakis, “Sen hükmet! Biz sağında, solunda önünde ve arkanda seninle beraberiz!” diyoruz.” Bu söz üzerine Resulullah’ın yüzünün parladığını ve sevinçle dolduğunu gördüm. Buhari, Megazi 4, Tefsir, Maide 4
- Resulullah (sav) Bedir günü buyurdular ki: “İşte Cebrail! Atının başından tutmuş, üzerinde de savaş teçhizatı var, (yardımınıza gelmiş durumda)!” Buhari, Megazi 11
- Resulullah (sav), Bedir günü, ashabından üçyüzonbeş kişi ile yola çıktı. Bedir’e gelince: “Allah’ım bunlar açtır, doyur! Allah’ım bunlar ayakkabısızdır, bindir! Allah’ım bunlar çıplaktır giydir!” diye dua etti. Allah Bedir günü fetih ve zafer müyesser etti. Savaş bitince döndüler. Savaşa katılanlardan her biri bir veya iki deve ile döndüler. Elbiseler giydiler, doydular da. Ebu Davud, Cihad 157, (2747)
- (Bedir günü savaş meydanından) geçiyordum. Ebu Cehl’in ayağından isabet alarak yıkılmış olduğunu gördüm. “Ey Allah’ın düşmanı! Ey Ebu Cehil, nihayet Allah seni de böyle rüsvay etti!” dedim (ve ilaveten): “Bu halde ondan korkacak değilim!” dedim. (Ebu Cehil): “Kavminin öldürdüğü kimseden daha şereflisi var mıdır?” diye cevap verdi. Ben, keskin olmayan bir kılıçla vurdum. Bu, bir işe yaramadı. Kendi kılıncı elinden düşünceye kadar vurdum. Onu alıp, onunla vurup geberttim. Resulullah (sav) onun kılıncını bana (ganimet hissemden fazla olarak) verdi. Buhari, Megazi, 8, Ebu Davud, Cihad 142, (2709)
- Mekke halkı, esirlerinin fidye-i necatlarını gönderdikleri zaman, Resulullah (sav)’ın kerimeleri) Zeyneb de kocası Ebul-As İbnu’r-Rebi’in fidye-i necatı olarak mal gönderdi. Bunun gönderdikleri arasında Hazreti Hatice ’nin Ebu’l-As’la evlenmesi sırasında Zeyneb’e vermiş olduğu bir kolye de vardı. Resulullah (sav) bu kolyeyi görünce son derece duygulandı ve: “İsterseniz Zeyneb’in esirini serbest bırakın ve kolyesini de ona iade edin!” buyurdular. Ashab: “Baş üstüne!” dedi. Resulullah (sav) Ebu’l’As’dan Zeyneb’i kendine göndermesi [hicretine izin vermesi] hususunda söz aldı -veya Ebul-As… vaadetti- Resulullah (sav) ensar’dan bir zatla Zeyd İbnu Harise ’yi, Zeyneb’i getirmek üzere gönderdi ve onlara: “Batn-ı Ye’cic’e gidin. Orada, size Zeynep uğrayacak, buraya gelinceye kadar ona refakat edin” emir buyurdu. Ebu Davud, Cihad 131, (2692)
- Resulullah (sav) Bedir cihetine yola çıktı. Harratu’l-Vebere’ye varınca arkasından cüret ve şecaatiyle tanınan bir adam ona yetişti. Resulullah (sav)’ın Ashabı onu görünce sevindiler. Adam kavuşunca Resulullah’a: “Ben sana uymak ve seninle birlikte yaralanmak için geldim!” dedi. Resûlullah (sav): “Allah ve Resulüne inanıyor musunuz?” diye sordu. Adam: “Hayır!” dedi. Resûlullah (sav): “Öyleyse dön. Ben müşrikten yardım talep etmem” buyurdu. Hazreti Aişe devamla der ki: “Adam gitti sonra bir ağacın yanında Resulullah’a (sav) yine yetişti ve önceki söylediğini yine söyledi. Resulullah (sav) da önceki sözünü aynen tekrar etti: “Geri dön, ben müşrikten yardım talep etmem” dedi. Adam döndü. Ancak Beyda’da tekrar yetişti. Önceki söylediğini aynen yine söyledi. Resulullah da: “Allah’a ve Resulüne inanıyor musun?” dedi. Adam bu sefer: “Evet!” dedi. Resûlullah ‘da (sav): “Öyleyse yürü!” buyurdu. Adam orduya katıldı. Müslim, Cihad 150, (1817), Tirmizi, Siyer 10, (1558), Ebu Davud, Cihad 153, (2732)
- Huzeyfe İbnu’l Yeman (r.a) dedi ki: “Benim Bedr’e katılmama mani olan şey şudur: Ben ve babam el-Hüseyl ikimiz beraber yola çıkmıştık. Kureyş kafirleri bizi tuttular ve: “Siz muhakkak Muhammed’in yanına gitmek istiyorsunuz!” dediler. Biz de: “Hayır, ona gitmiyoruz, Medine’ye gitmek istiyoruz!” dedik. Bunun üzerine bizden, Muhammed’in safında yer alıp beraber savaşmayacağımız hususunda Allah’a ahd ve misak aldılar. Biz Medine’ye gelince, durumu Resulullah’a arz ettik. “Haydi gidin. Biz onlara verdiğiniz sözü tutar, onlara karşı Allah’tan yardım dileriz!” buyurdular. Müslim, Cihad 98, (1787)
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR