ABDURRAHMAN B. AVF

  • İlk on Müslümandan bir tanesi.
  • Hayatta iken Cennet’le müjdelenen 10 sahabeden bir tanesi.
  • Serveti arttıkça cömertliği de artan sahabe.

Hayatı

Abdurrahman bin Avf, Mekke’de dünyaya gelmiştir. Kureyş kabilesinin Zühre kabilesine mensup olan babası Avf, ona Abdü’l-Amr veya Abdü’l-Ka’be ismini vermiştir. Müslüman olduktan sonra Peygamber efendimiz (sav) ona Abdurrahman (Rahman’ın Kulu) ismini vermiştir.

Abdurrahman bin Avf (r.a.), genç yaşından itibaren ticaretle meşgul olmuş, bu sayede Mekkeliler arasında güzel bir servet elde etmişti. Müslüman oluşuna kadar geçen sürede cahiliye döneminde yaygın olan kötü adetlerinden uzak durmuş, toplumda örnek gösterilen iyi ahlaklı insanlardan biri olarak tanınmıştır. Hz. Peygamber’ in (s.a.v) yaklaşık 3 yıl süren gizli daveti sırasında yakın dostu Hz. Ebu Bekir’in (r.a.) daveti ile İslam’a girmiş ve dünyada iken cennetle müjdelenen (asere-i mübeşşere) sahabeler arasına dahil olmuştur. Müslümanların Mekke müşriklerin baskılarından bunalmaları üzerine Hz. Peygamber’ in (s.a.v) Habeşistan’a hicret etme tavsiyesine uyan ilk Muhacirler arasında Abdurrahman b. Avf (r.a.) da yer aldı.

Abdurrahman bin Avf (r.a.), Tebük Seferi sırasında imamlık ettiği bir namaza Hz. Peygamber de iştirak etti. Böylece Ebû Bekir gibi o da Resulullah’a imamlık yapmış oldu. Vefatında Hz. Peygamber’i kabre indiren 4 sahabeden biri Abdurrahman idi.

Hz. Ebu Bekir’in halifeliği sırasında ona müsteşarlık yaptı. Hz. Ömer’in hilafetinde de bu görevine devam etti. Sahabe efendilerimiz halifeye söylemekten çekindikleri meseleleri onun vasıtasıyla intikal ettirirlerdi. Ömer’e bu derece yakınlığı sebebiyle zaman zaman geceleri Medine sokaklarında onunla birlikte dolaşarak asayişi kontrol ederlerdi. Bu dönemde Abdurrahman, hac emirliği ve beytülmal muhafızlığı da yaptı. Halife Ömer, Mecusi bir köle tarafından hançerlenince Abdurrahman’ı imamlığa geçirdi ve kendisinden sonra iş başına gelecek halifeyi belirlemek üzere tayin ettiği 6 kişilik şuraya Abdurrahman’ı da dahil etti. Hz. Osman ve Ali’den başka kendisi de aday olduğu halde, adaylıktan çekilerek halifeyi bizzat tayin etme yetkisini üzerine aldı. 

Abdurrahman b. Avf hem Cahiliye döneminde hem de İslâm devrinde ticaretle meşgul olarak büyük bir servet kazanmış, servetini Allah yolunda harcamaktan çekinmemiştir. Hz. Peygamber’den hadis rivayet etmekte son derece titiz davranmış, bu sebeple de pek fazla hadis nakletmemiştir. Kaynaklarda ondan rivayet edilen altmış beş hadise rastlanmaktadır.

Abdurrahman b. avf’ın Ticari tecrübesi

 Hz. Peygamber (s.a.v) Medine ‘ye hicretinden sonra onu Ensâr’ dan Sad b. Rebi (r.a.) ile kardeş ilan etti. Sad b. Rebi (r.a.) Medine’nin zenginlerinden olup malını kardeşi kabul ettiği Abdurrahman’la (r.a.) paylaşmak istemiş, ancak su düşüncesine Abdurrahman bin Avf onay vermemiş ve şunu söylemiştir: “Allah sana, ailene bereket versin. Malını çoğaltsın. Ben senden herhangi bir yardım istemiyorum. Sen bana çarşının yolunu göster, ben orada kazancımı elde ederim“.  Resul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, Abdurrahman’ın (r.a.) bu sözlerini duyunca pek memnun olur ve ona hayır duada bulunur. Kısa zamanda zengin olan Abdurrahman bin Avf (r.a.): “Taşa uzansam, o taşın altında ya altına veya gümüşe rastladığımı görürüm” der.

Nitekim Abdurrahman b. Avf (r.a.) ticari tecrübesiyle Medine çarşısında kendi geçimini sağlayacak hale gelmiş, hatta kısa süre sonra burada da evlenip aile kurma imkânı bulmuştur.

Abdurrahman bin Avf‘ın Katıldığı savaşlar

Abdurrahman b. Avf (r.a.) Hz. Peygamber’ le (s.a.v) birlikte bütün savaşlara katıldı. Uhud Savaşı esnasında aldığı yaralar sebebiyle de bir ayağı topal kaldı. Allah Resulü (s.a.v) onu hicretin 6. yılında (M.628) gerçekleştirilen Dumetü’l-Cendel seferinde seriyye komutanı olarak görevlendirdi. Bu sefer neticesinde bölgede bulunan Kelb kabilesinden pek çok Arap onun özel girişimleriyle Müslüman olmuştur. Canıyla malıyla sevgili Peygamberimize hizmet eden Abdurrahman İbn Avf (r.a.) Uhud’da yirmi yerinden yara almış fakat Efendimizin yanından hiç ayrılmamıştır. “Ceyşü’l-Usre” denilen Tebük seferi için malının tamamını bağışlamıştır.

Malını Allah yolunda harcaması

Resul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimizin vefatlarından sonra validelerimizin hizmetlerinde bulunmuş. Bir defasında bağını satıp, parasını annelerimize hediye etmiştir. Bir defasında da 700 deve yüklü kervanı Medine’ye girince büyük bir gürültü olmuştu. O sene Medine’de kıtlık vardı. Aişe (r. anha) validemiz: Bu ne gürültü? diye sorar. Abdurrahman bin Avf ‘ın kervanı geldi. Buğday, un, yiyecek taşıyor, denilince Aişe (r. anha): “Allah onun verdiklerini dünyada bereketlendirdi. Ahiretteki sevabı da daha büyüktür. Resulullah’ın (s.a.v.) şöyle dediğini duydum: Abdurrahman bin Avf emekleyerek Cennet’e girecektir.” Bu müjde Abdurrahman bin Avf ‘a (r.a.) ulaştırılınca, 700 deve yüklü o büyük kervanını Allah yolunda infak eder. O son derece kerim idi. Serveti arttıkça cömertliği de o nispette artıyordu. Allah yolunda dağıtmak onun zevki haline gelmişti. Kalbi, Allah, Resulullah sevgisiyle dolu, iffetli, merhametli, müşfik ve çok cömertti. Dünyayı ahirete tercih etmemiş, servet ve mal sahibi olmaya ehemmiyet vermemişti. Önce tam Müslümanca yaşamayı her şeyin üstünde tutmuştu. Hz. Ali (r.a.) onun hakkında Resul-i Ekrem’den (s.a.v.) “Sen sema ehli içinde eminsin, sen ehl-i arz içinde de eminsin. Dediğini duydum” diye rivayet etmiştir.

Abdurrahman bin Avf ‘ın Vefatı

Hicretten önce miladi 580 tarihinde doğan Abdurrahman İbn Avf (r.a.) hicretten sonra miladi 653’de 75 yaşındayken vefat etmişlerdir. Cenaze namazını Hz. Osman (r.a.) kıldırmış Cennetü’l-Baki’ye defnolunmuştur. Rabbimizden şefaatlerini niyaz ederiz.  Allah ondan razı olsun, bizlere de o’nun gibi cömert kullarından olmayı nasip eylesin.

Kaynakça:

  • Ahmet Lütfi Kazancı, Hazreti Adem’den Hatem’ül Enbiya’ya Peygamberler tarihi
  • İslam Ansiklopedisi, Abdurrahman b. Avf
YAZAR BİLGİSİ
İslami hakikatleri Allah rızası için insanlara ulaştırmaya çalışan bir kul.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.