RÜYA

14.04.2024
112

Rüya nedir? Rüya ‘nın dindeki yeri nedir ? Rüya ile ilgili Resulullah’ın söylediği hadisler şunlardır;

  • Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav), evinden çıktığı vakit şu duayı okurdu: ”Bismillahi la havle vela kuvvete illa billah, et-tüklânî alallah (Allahın ismiyle. Dünya ve ukbâ işlerine güç kuvvet Allah’tandır. Dayanağım Allah’dır.”) İbnu Mace Sünen (3885) – Hds 7161)
  • Hz. Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Kişi evinin -veya apartmanın – kapısından çıkınca, adama müekkel (nezaretçi) iki meleği vardır. Adam: “Bismillah” deyince onlar: “Doğruya irşad edildin” derler. “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” deyince, melekler: “Korundun” derler. Adam: “Tevekkeltü alâllah” deyince onlar: “İşin (sana bedel) görüldü” derler. Resûlullah (sav) devamla dedi ki: “Sonra adamın iki karîni (yani onu günaha sürüklemek isteyen insî ve cinnî iki şeytanı) onu karşılarlar. Melekler (o şeytanlara): “Hidayete erdirilen, işi (Allah tarafından) görülen ve muhafaza altına alınan bir kimseden ne istiyorsunuz?” derler.” İbnu Mace Sünen (3886) – Hds 7162)
  • Hz. Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Biriniz hoşuna gitmeyen bir rüya görünce uzandığı zaman diğer yanına dönsün, üç sefer soluna tükürsün. Allah’tan o rüyanın hayrını talep edip, şerrinden Allah’a sığınsın.” İbnu Mace Sünen (3910) – Hds 7169)
  • Hz. Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: “Resûlullah ‘a (sav) bir adam gelip: “Rüyamda başımın vurulduğunu, (koparıldığını) sonra da yerde yuvarlandığını gördüm!” dedi. Resûlullah (sav) şöyle buyurdular: “Şeytan (birinize rüyasında) gelir. O da bundan korkar. Sabah olunca, gidip bunu halka anlatır.” İbnu Mace Sünen (3911) – Hds 7170)
  • Hazreti Enes (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Rüyada gördüğünüz şeylerin isimlerini, o rüyayı yormada esas alın. Keza gördüklerinizin künyelerini veya kinaye manalarını da dikkate alın. Rüya, ilk yorumcuya göre (vukûa gelir, öyleyse rastgele kimselere anlatmayın).” İbnu Mace Sünen (3915) – Hds 7171)
  • Ümmü’l-Fadl ‘dan (r.a) rivayet edildiğine göre: “Kendisi (bir gün): “Ey Allah’ın Resulü! Rüyamda sanki sizin uzuvlarınızdan birinin evimde olduğunu gördüm” demiş, Resûlullah (sav) ‘da: “Hayır görmüşsün. Kızım Fâtıma bir oğlan çocuğu dünyaya getirir, sen onu emzirirsin” buyururlar. Gerçekten de Hz. Fâtıma (r.a) bir müddet sonra Hz. Hüseyin veya Hasan ‘ı (r.a) doğurdu. Ümmü’l-Fadl da (kendi bebeği) Kusam’ın sütüyle onu emzirdi. Ümmü’l-Fadl sözüne devamla dedi ki: “Bir gün ben onu Resullulah’ın (sav) yanına getirip kucağına koydum. Çocuk Resullulah’ın kucağına işedi. Ben de çocuğun omuzuna vurdum. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm müdahale ederek “Oğlumun canını yaktın. Allah sana rahmet (mağfiret) etsin” buyurdular.” İbnu Mace Sünen (3923) – Hds 7172)
  • Talha İbnu Ubeydullah (r.a) anlatıyor: “Beli (kabilesinden) iki kişi Resulullah ‘ın (sav) yanına geldiler. İkisi beraber müslüman olmuştu. Biri gayret yönüyle diğerinden fazlaydı. Bu gayretli olanı, bir gazveye iştirak etti ve şehit oldu. Öbürü, ondan sonra bir yıl daha yaşadı. Sonra o da öldü.” Talha (devamla) der ki: “Ben rüyamda gördüm ki: “Ben cennetin kapısının yanındayım. Bir de baktım ki yanımda o iki zat var. Cennetten biri çıktı ve o iki kişiden sonradan ölene (cennete girmesi için) izin verdi. Aynı vazifeli zat, bir müddet sonra yine çıktı, şehit olana da (içeri girme) izni verdi. Sonra, adam benim için geri geldi ve: “Sen dön, senin cennete girme vaktin henüz gelmedi!” dedi. Sabah olunca Talha bu rüyayı halka anlattı. Herkes bu rüyada şehit olan zatın sonradan cennete girmesine) şaştı. Bu, Resulullah’a kadar ulaştı, rüyayı ona anlattılar. Dinledikten sonra (sav): “Burada şaşacak ne var?” buyurdular. Halk: “Ey Allah’ın Resulü! Bu zat (din için) çalışmada öbüründen daha gayretli idi ve şehit de oldu. Ama cennete öbürü ondan evvel girdi” dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sav): “Berikisi ondan sonra bir yıl hayatta kalmadı mı?” dedi. “Evet!” dediler. Resulullah (sav): “Ve o ramazan idrak edip oruç tutmadı mı, bir yıl boyu şu şu kadar namaz kılmadı mı?” Halk yine: “Evet!” deyince, Resûlullah (sav): “Şu halde ikisinin arasında bulunan mesafe gök ile yer arasındaki mesafeden fazladır!” buyurdular.” İbnu Mace Sünen (3925) – Hds 7173)
  • Resulullah (sav) buyurdular ki: “Zaman yaklaşınca, mü’minin rüyası, neredeyse yalan söylemeyecek. Esasen mü’minin rüyası, peygamberliğin kırk altı cüzünden bir cüzdür.” Buhari’nin rivayetinde şu ziyade var: “Peygamberlikten cüz olan şey yalan olamaz.” Buhari, Ta’bir 26, Müslim, Rüya 8, (2263), Tirmizi, Rüya 1, (2271), Ebu Davud, Edeb 96, (5019)
  • Resulullah (sav)’ın şöyle söylediğini işitmiştir: “Rüya Allah’tan dır. Hulm (sıkıntılı rüya) şeytandandır. Öyle ise, sizden biri, hoşuna gitmeyen kötü bir rüya (hulm) görecek olursa sol tarafına tükürsün ve ondan Allah’a istiaze etsin (sığınsın). (Böyle yaparsa şeytan) kendisine asla zarar edemeyecektir.” Buhari, Tıbb 39, Bed’ü’l-Halk 11, Ta’bir3, 4, 10, 14, 46, Müslim, Rüya 5, (2262), Muvatta, 1, (2, 957), Tirmizi, Rüya 4, (2288), Ebu Davud, Edeb 96, (5021)
  • Resulullah (sav) şöyle buyurur: “Beni rüyada gören, gerçekten beni görmüştür, çünkü şeytan benim suretime giremez.” Buhari, Tabir 2, 10, Müslim, Rüya 10, (2266), Muvatta, Rüya 1, (2, 956)
  • Resulullah (sav) buyurdular ki: “Mü’minin rüyası, nübüvvetin kırk cüzünden bir cüzdür. Bu rüya, anlatılmadığı müddetçe bir kuşun ayağında (takılı vaziyette) durur. Anlatılacak olursa hemen düşer.” Tirmizi, Rü’ya 6, (2279, 2280), Ebu Davud, Edeb 96, (5020)
  • Mü’minin rüyası, nübüvvetin kırk altı cüzünden bir cüzdür. Buhari, Ta’bir 4, Muvatta, 1, (2,956)
  • Tirmizi’de Ebu Said’den şu rivayet kaydedilmiştir: “En sadık rüya seher vakitlerinde görülen rüyadır.” Tirmizi, Rü’ya 3, (2275)
  • Resulullah (sav) şöyle demişti: “Benden sonra, peygamberlikten sadece mübeşşirat (müjdeciler) kalacaktır!” Yanındakiler sordu: “Mübeşşirat da nedir?” “Salih rüyadır!” diye cevap verdi.” Muvatta’nın rivayetinde şu ziyade var: “Salih rüyayı salih kişi görür veya ona gösterilir.” Buhari, Tabir 5, Muvatta, Rüya 3, (2, 957), Ebu Davud, Edeb 96, (5017)
  • Ebu Sa’îdi’l-Hudrî (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Müslüman kişinin salih rüyası, peygamberliğin yetmiş cüzünden biridir.” İbnu Mace Sünen (3895) – Hds 7163)
  • Ümmü Kürz el-Ka’biyye Radıyallahu Anhâ anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Peygamberlik gitti fakat mübeşşirât (mü’minin göreceği güzel rüyalar) bâkidir.” İbnu Mace Sünen (3896) – Hds 7164)
  • Ebu Sa’îd ve İbnu Abbâs (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Kim, beni rüyasında görmüşse mutlaka beni görmüştür. Çünkü şeytan benim suretime giremez.” İbnu Mace Sünen (3903) – Hds 7165)
  • Ebu Cuheyfe (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Kim beni rüyasında görürse, o uyanıkken beni görmüş gibidir. Çünkü şüphesiz, şeytan benim suretime girmeye muktedir değildir.” İbnu Mace Sünen (3904) – Hds 7166)
  • Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Rüya üç kısımdır: Biri Allah’tan bir müjdedir. Biri nefsin konuşmasıdır. Biri de şeytanın korkutmasıdır. Biriniz hoşuna giden bir rüya görecek olursa, dilerse onu anlatsın. Eğer hoşuna gitmeyen bir şey görürse onu kimseye anlatmasın, kalkıp namaz kılsın.” İbnu Mace Sünen (3906) – Hds 7167)
  • Avf İbnu Mâlik (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Rüya üç kısımdır: “Bir kısmı, âdemoğlunu üzmek için şeytandan olan korkulardır; bir kısmı, kişinin uyanıkken kafasını meşgul ettiği şeylerdendir; bunları uykusunda görür; bir kısım rüyalar da var ki, onlar peygamberliğin kırk altı cüzünden birini teşkil eder.” Râvi Müslim İbnu Mişkem der ki: “Ben, Avf İbnu Mâlik Radıyallahu Anh’a: “Sen, bu hadisi Resûlullah ‘tan (sav) bizzat işittin mi?” dedim. Avf, (iki sefer tekrarla): “Evet! Ben bunu Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’dan işittim. Ben bunu Resûlullah ‘tan (sav) işittim” dedi.”  İbnu Mace Sünen (3907) – Hds 7168)
  • Resulullah (sav) sık sık: “Sizden bir rüya gören yok mu?” diye sorardı. Görenler de, O’na Allah’ın dilediği kadar anlatırlardı. Bir sabah bize yine sordu: “Sizden bir rüya gören yok mu?” Kendisine: “Bizden kimse bir şey görmedi!” dediler. Bunun üzerine: “Ama ben gördüm” dedi ve anlattı: “Bu gece bana iki kişi geldi. Beni alıp haydi yürü! Dediler. Yürüdüm. Yatan bir adamın yanma geldik. Yanında biri, elinde bir kaya olduğu halde başucunda duruyordu. Bazen bu kayayı başına indirip onunla başını yarıyordu, taş da sağa sola yuvarlanıp gidiyordu. Adam taşı takip ediyor ve tekrar alıyordu. Ama, başı eskisi gibi iyileşinceye kadar vurmuyordu, iyileştikten sonra tekrar indiriyor, önceki yaptıklarını aynen yeniliyordu. Beni getirenlere: “Sübhanallah! Nedir bu? Dedim. Dinlemeyip: “Yürü! Yürü!” dediler. Yürüdük, sırtüstü uzanmış birinin yanına geldik. Bunun da yanında, elinde demir kancalar bulunan biri duruyordu. Adamın bir yüzüne gelip, çengeli takıp yüzünün yarısını ensesine kadar soyuyordu. Burnu, gözü enseye kadar soyuluyordu. Sonra öbür tarafına geçip, aynı şekilde diğer yüzünün derisini de ensesine kadar soyuyordu. Bu da, yüz derileri iyileşip eskisi gibi sıhhate kavuşuncaya kadar bekliyor, sonra tekrar önce yaptıklarını yapmaya başlıyordu. Ben burada da: “Sübhanallah, nedir bu?” dedim. Cevap vermeyip: “Yürü! Yürü!” dediler. Beraberce yürüdük. Fırın gibi bir yere geldik, içinden birtakım gürültüler, sesler geliyordu. Gördük ki, içinde bir kısım çıplak kadınlar ve erkekler var. Aşağı taraflarından bir alev yükselip onları yalıyordu. Bu alev onlara ulaşınca çığlık koparıyorlardı. Ben yine dayanamayıp: “Bunlar kimdir?” diye sordum. Bana cevap vermeyip: “Yürü! Yürü!” dediler. Beraberce yürüdük. Kan gibi kırmızı bir nehir kenarına geldik. Nehirde yüzen bir adam vardı. Nehir kenarında da yanında bir çok taş bulunan bir adam duruyordu. Adam bir müddet yüzüp kıyıya doğru yanaşınca yanında taşlar bulunan kıyıdaki adam geliyor, öbürü ağzını açıyor bu da ona bir taş atıp kovalıyordu. Adam bir müddet yüzdükten sonra geri dönüp adama doğru yine yaklaşıyordu. Her dönüşünde ağzını açıyor, kıyıdaki de ona bir taş atıyordu. Ben yine dayanamayıp: “Bu nedir?” diye sordum. Cevap vermeyip yine: “Yürü! Yürü!” dediler. Beraberce yürüdük. Çok çirkin görünüşlü bir adamın yanına geldik. Böylesi çirkin kimseyi görmemişsindir. Bunun yanında bir ateş vardı. Adam ateşi tutuşturup etrafında dönüyordu. Ben yine: “Bu nedir?” diye sordum. Cevap vermeyip: “Yürü! Yürü!” dediler. Beraberce yürüdük, iri iri ağaçları olan bir bahçeye geldik. İçerisinde her çeşit bahar çiçekleri vardı. Bu bahçenin içinde çok uzun boylu bir adam vardı. Semaya yükselen başını neredeyse göremiyordum. Etrafında çok sayıda çocuklar vardı. Ben yine: “Bunlar kimdir?” dedim. Cevap vermeyip: “Yürü! Yürü!” dediler. Beraberce yürüdük. Ulu bir ağacın yanına geldik. Ne bundan daha büyük, ne de daha güzel bir ağaç hiç görmedim. Arkadaşlarım: “Ağaca çık!” dediler. Beraberce çıkmaya başladık. Altın ve gümüş tuğlalarla yapılmış bir şehre doğru yükselmeye başladık. Derken şehrin kapısına geldik, Kapıyı çalıp açmalarını istedik. Açtılar ve beraberce girdik. Bizi bir kısım insanlar karşıladı. Bunlar yaratılışça bir yarısı çok güzel, diğer yarısı da çok çirkin kimselerdir. Sanki böylesine güzellik, böylesine çirkinlik görmemişsindir. Arkadaşlarım onlara: “Gidin şu nehire banın!” dediler. Meğerse orada açıkta bir nehir varmış. Suyu sanki safi süttü, bembeyaz.,. Gidip içine banıp çıktılar. Çirkinlikleri tamamen gitmiş olarak geri geldiler. İki tarafları da en güzel şekli almıştı. Beni dolaştıran arkadaşlarım açıkladılar: “Bu gördüğün Adn cennetidir. Şu da metin makamındır. Gözümü çevirip baktım. Bu bir saraydı, tıpkı beyaz bir bulut gibi. “Beni gezdirin, içine bir gireyim!” dedim. “Şimdilik hayır! Amma mutlaka gireceksin,” dediler. Ben: “Geceden beri acayip şeyler gördüm, neydi bunlar?” diye sordum. “Sana anlatacağız,” dediler ve anlattılar: “Taşla başı yarılan, o ilk gördüğün adam, Kur’an’ı atıp reddeden, farz namazlarda uyuyup kılmayan kimsedir. Ensesine kadar yüzünün derileri, burnu, gözü soyulan adam, evinden çıkıp yalanlar uydurup, etrafa yalan saçan kimsedir. Fırın gibi bir binanın içinde gördüğün kadınlı erkekli çıplak kimseler, zina yapan erkek ve kadınlardır. Kan nehrinde yüzüp ağzına taş atılan adam faiz yiyen adamdır. Ateşin yanında durup onu yakan ve etrafında dönen pis manzaralı adam, cehennemin, ateşin bekçisidir. Bahçede gördüğün uzun boylu adam İbrahim (a.s)’di. Onun etrafındaki çocuklar ise, fıtrat üzere (buluğa ermeden) ölen çocuklardır.” Cemaatten biri hemen atılarak: “Ey Allah’ın Resulü! Müşrik çocukları da mı?” diye sordu. Resulullah (sav) “Evet,” dedi, “müşrik çocukları da.” Ve anlatmaya devam etti: “Yarısı güzel yarısı çirkin yaratılışlı olan adamlara gelince, bunlar iyi amellerle kötü amelleri birbirine karıştırıp her ikisini de yapan kimselerdir. Allah onları affetmiştir.” Buhari, Ta’bir 48, Ezan (Sıfatu’s-Salfit) 166, Teheccüt 12, Cenaiz 93, Büyu 2, Cihad 4, Bed’ül-Halk 6, Enbiya 8, Tefsir, Beraet 15, Edeb 69, Müslim, 23, (2275), Tirmizi, Rü’ya 10, (2295)
  • Resulullah (sav) buyurdular ki: “Biz öne geçen sonuncularız. Ben uyurken bana arzın hazineleri getirildi. Elime altından iki bilezik kondu. Bunlar benim nazarımda büyüdüler ve beni kederlendirdiler. Bana: “Bunlara üfle” diye vahyedildi. Ben de üfledim, derken uçup gittiler. Ben bunları, çıkacak olan ve aralarında bulunduğum iki yalancı olarak te’vü ettim: Birisi San’a’nın lideri , diğeri de Yemame’nin lideridir.”  Buhari, Tahrir 40, 70, Müslim, Rüya,22, (2274), Tirmizi, 10, (2293)
  • Resulullah (sav) buyurdular ki: “Rüyamda kendimi Mekke’den, hurma ağaçları bulunan bir beldeye hicret ediyorum gördüm. Ben bunu, hicretimin Yemame’ye veya Hacer’e olacağı şeklinde tahmin etmiştim, meğer Yesrib şehrine imiş. Bu rüyamda kendimi bir kılıcı sallıyor gördüm, kılıcın başı kopmuştu. Bu, Uhud Savaşında mü’minlerin maruz kaldıkları musibete delalet ediyormuş. Sonra kılıcımı tekrar salladım. Bu sefer, eskisinden daha iyi bir hal aldı. Bu da, Cenab-ı Hakk’ın fetih ve Müslümanların bir araya gelmeleri nevinden lütfettiği nimetlerine delalet etti. O aynı rüyamda sığırlar ve Allah’ın (verdiği başka) hayrını gördüm. Sığırlar Uhud gününde mü’minlerden bir cemaate çıktı, (gördüğüm başka) hayır da Allah’ın Bedir’den sonra nasip ettiği fetihlerin hayrı ve bize Rabbimizin lütfettiği (Bedru’l-Mev’id) sıdkının sevabı olarak çıktı.”  Buhari, Ta’bir 39, 44, Menakıb 25, Meğazi 9, 26, Menakıbu’l-Ensar 45, Müslim, Rü’ya 20, (2272)
  • Hz. Peygamber (sav)’in şöyle söylediğini işittim: Ben bu gece, rüyamda, kendimi Ukbe İbnu Rafi’in evinde imişim gördüm. Orada bana İbnu Tab denen cinsten taze hurma getirildi. Ben bu rüyayı şöyle te’vil ettim: “Yükselme dünyada bizimdir, ahirette de hayırlı akıbet bizimdir, dinimiz de tamamlanmıştır.” Müslim, Rü’ya 18, (2270), Ebu Davud, Edeb 96, (5026)
  • Resulullah (sav) şöyle demişti: “Ben (rüyamda), saçları karma karışık siyah bir kadının Medine’den çıkıp Mehyea’ya indiğim gördüm. Burası Cuhfe’dir. Ben bunu, Medine’deki vebanın oraya nakledilmesine yordum.” Buhari, Ta’bir 41, 42, 43, Tirmizi, Rü’ya 10, (2291)
ETİKETLER: ,
YAZAR BİLGİSİ
İslami hakikatleri Allah rızası için insanlara ulaştırmaya çalışan bir kul.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.