Hudud nedir? Hudud ‘un dindeki yeri nedir? Hudud ile ilgili Resulullah’ın söylediği hadisler şunlardır;
KIYÂMET

Kıyâmet nedir? Kıyâmet nasıl olacak? Kıyâmet ne zaman olacak? Kıyâmet ‘in dindeki yeri nedir? Kıyâmet ile ilgili Resulullah’ın söylediği hadisler şunlardır;
- Cabir İbnu Abdillah (r.a), İbnu Sayyad’ın Deccal olduğu hususunda yemin ederdi. Ben: “Sen Allah’a yemin de ediyorsun ha!” dedim. Bana şu cevabı verdi: “(Nasıl etmeyeyim?) Ömer İbnul-Hattab ’ın, Resulullah (sav)’ın yanında İbnu Sayyad’ın Deccal olduğu hususunda yemin ettiğini işittim. Buna rağmen Resulullah (sav) kendisini reddetmemişti.” Buhari, İ’tisam 23, Müslim, Fiten 94, (4929), Ebu Davud, Melahim 16, (4331)
- Ömer İnu’l-Hattab, Ashaptan bir grup içerisinde Resulullah (sav)’la birlikte İbnu Sayyad’a doğru gittiler, Onu, Beni Megale şatosunun yanında çocuklarla oynar buldular. O sıralarda buluğa yaklaşmış durumdaydı. İbnu Sayyad, Resulullah (sav), eliyle sırtına vuruncaya kadar (onların geldiğini) hissetmedi. Resûlullah (sav), omuzuna vurup: “Benim Allah’ın resulü olduğuma şehadet ediyor musun?” diye sordu. İbnu Sayyad ona bakıp: “Şehadet ederim ki, sen ümmilerin peygamberisin!” dedi. İbnu Sayyad da Resulullah’a (sav): “Sen, benim Allah’ın resulü olduğuma şehadet eder misin?” dedi. Resûlullah (sav) onu reddetti ve: “Ben Allah’a ve O’nun resullerine iman ettim!” buyurdu ve sonra sordu: “Pekiyi, ne görüyorsun?” “Bana bir doğru sözlü (sadık), bir de yalancı (kazib) gelmektedir” diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûlullah (sav): “Sana bu iş karıştırıldı! (Sidkı kizb, kizbi sidk ile karıştırıyorsun)” buyurdular. Sonra da Resulullah (sav) ona: “Ben senin için (içimde) bir şey sakladım (bil bakalım!)” dedi. İbnu Sayyad: “O dumandır” diye cevap verdi. Resûlullah (sav): “Sus! Sen kendi kadrini hiçbir vakit aşamayacaksın!” buyurdular. Bunun üzerine Hazreti Ömer: “Ey Allah’ın Resulü! Bana müsaade buyurun şunun boynunu vurayım!” dedi. Resûlullah da (sav): “Eğer (Deccal) bu ise, sen ona musallat edilecek değilsin, eğer bu Deccal değilse onu öldürmekte sana bir hayır yok!” buyurdular. [Tirmizi, “Ben senin için (içimde) bir şey sakladım (bil bakalım!)” sözünden sonra şu ibareyi ilave etti: “Onun için (içinde) “O halde semanın ap aşikar bir duman getireceği günü gözetle (Habibim)” (Duhan 10) ayetini gizlemişti.”] Buhari, Cenaiz 80, Şehadat 3, Cihad 178, Edeb 97, Müslim, Fiten 85, 96, (2924, 2930), Ebu Davud, Mehahim 16, (4329), Tirmizi, Fiten 63, (2250), 56, (2236)
- İbnu Sayyad, Harre Savaşı sırasında kaybedildi. Ebu Davud, Melahim 16, (4332)
- Ebu Hureyre anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki:”Ye’cüc ve Me’cüc (seddi) her gün kazarak nihayet güneşin ışığını görmeye yakın, başlarındaki kişi onlara: “Haydi dönün, kazımıza yarın devam ederiz!” der. Allah Teâla hazretleri, sabah oluncaya kadar seddi eski güçlü haline iade eder. Bu hal onların müddetleri doluncaya kadar devam edecek. Vakit dolup da Allah onları insanların üzerine göndermek istediği zaman, aynı şekilde yine kazacaklar, güneşin ışığını görecekleri gedik açılacağı zaman, başlarındaki “haydi dönün inşaallah yarın kazmaya devam ederiz” diyecek. Onlar da “inşaallah!” diyecekler; ertesi günü gelecekler. Bu sefer seddi bıraktıkları gibi bulacaklar. Yine kazacaklar, bu sefer insanların üzerine çıkacaklar ve (uğradıkları) suyu içip tüketecekler. İnsanlar, onlara karşı kalelerine çekilecekler. Bu sefer onlar da oklarını göğe atacaklar. Okları, üzeri kanlı olarak geri dönecek. Bunun üzerine Ye’cüc ve Me’cüc: “Biz yeryüzündeki insanları kahrettik ve göktekilere de galebe çaldık” diyecekler. Sonra Allah, onların enselerine musallat olacak deve kurtlarını gönderecek, bunlarla onları öldürecek.” Resûlullah (sav) devamla dedi ki: “Nefsim elinde olan Zât-ı zülcelâl’e yemin olsun ki, yerdeki hayvanlar onların etlerini yemek suretiyle muhakkak ki iyice semirecek ve memeleri sütle dolacaktır.” İbnu Mace Sünen (4080) – Hds 7231)
- Abdullah İbnu Mes’ud (r.a) anlatıyor: “Miraç gecesinde, Resûlullah (sav) Hazreti İbrahim, Hazreti Musa ve Hazreti İsa ile karşılaştı. Kıyâmeti aralarında müzakere ettiler. Önce Hazreti İbrahim ’den başlayıp ona Kıyâmetten sordular. Onun Kıyâmet hakkında herhangi bir bilgisi yoktu. Sonra Hazreti Musa (a.s) ’a sordular. Kıyâmet hakkında onun da bir bilgisi yoktu. Söz Hazreti İsa (a.s) ’a geldi. O: “Kıyâmetin kopmasına yakın şeyler (alametler) hakkında bana bilgi verildi. Ama Kıyâmetin kopma (vaktini) Allah’tan başka hiç kimse bilemez” dedi. Sonra (Kıyâmetin alâmetlerinden biri olarak) Deccal’in çıkmasını anlattı. Şunları söyledi: “Sonra ben inip onu öldüreceğim ve bundan sonra halk memleketlerine dönecek. Bu defa onların karşısına Ye’cüc ve Me’cüc çıkacak ve her tepeden hızla hücum edeceklerdir. Onlar giderken rastladıkları her suyu içip tüketecekler ve uğrayacakları her şeyi bozup alt-üst edecekler. Bunun üzerine halk feryat ederek Allah’tan yardım dileyecek. Ben de Ye’cüc ve Me’cüc’ü öldürmesi için Allah’a dua edeceğim. Duam kabul görecek) ve yer onların (leşlerinin) kokusu ile çok pis kokacak. Ben yine Allah’a dua edeceğim! Allah da bir su gönderecek ve o su, onları taşıyıp denize atacaktır. Daha sonra dağlar ufaltılıp dağıtılacak ve yer, derinin yarılıp genişletildiği gibi yayılıp genişletilecek. İşte söylenen bu hal vukua gelince, insanlara yakınlığı itibariyle Kıyâmetin, ev halkı ne zaman doğumu ile aniden karşılaşacaklarını bilmedikleri hamile kadın gibi olacağı bana bildirildi.” İbnu Mace Sünen (4081) – Hds 7232)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Otuz kadar yalancı deccaller çıkmadıkça kıyâmet kopmaz. Bunlardan her biri Allah’ın elçisi olduğunu zanneder.” Tirmizi, Fiten 43, (2219), Ebu Davud, Melahim 16 (4333, 4334, 4335)
- Ebu Sa’id (r.a) anlatıyor. “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Sizler, gözleri küçük, yüzleri geniş yuvarlak bir kavimle savaşmadıkça Kıyâmet kopmayacaktır. Onların gözleri çekirge gözleri gibi olup yüzleri de kat kat deri ile kaplanmış kalkanlar gibidir. Kıl ayakkabılar giyerler, deriden mamul kalkanlar edinirler ve atlarını hurma ağaçlarına bağlarlar.” İbnu Mace Sünen (4099) – Hds 7241)
- Resulullah (sav) bir dolunay gecesi, aya baktı ve: “Siz şu ayı gördüğünüz gibi, Rabbinizi de böyle perdesiz göreceksiniz ve O’nu görmede bir sıkışıklığa düşmeyeceksiniz (herkes rahatça görecek). Artık, güneşin doğma ve batmasından önce hiç bir namaz hususunda size galebe çalınmamasına gücünüz yeterse bunu yapın (namazları vaktinde kılın, vaktini geçirmeyin).” Cerir der ki: “Resulullah (sav), sonra şu ayeti okudu: “Rabbini güneşin doğmasından ve batmasından önce hamd ile teşbih et!”(Ta-ha 130) Buhari, Mevakitu’s-Salat 6, 26, Tefsir, Kaf 1, Tevhid 24, Müslim, Mesacid 211, (633), Ebu Davud, Sünnet 20, (4729), Tirmizi, Cennet 16, (2S54)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Cennetlikler cennete girince Allah Teala hazretleri: “Bir şey daha istiyorsanız söyleyin, onu da ilaveten vereyim!” buyurur. Cennetlikler: “Sen bizim yüzlerimizi ak etmedin mi? Sen bizi cennete koymadın mı? Sen bizi cehennemden kurtarmadın mı (daha ne isteyeceğiz?)” derler. Derken perde açılır. Onlara, yüce Rablerine bakmaktan daha sevimli bir şey verilmemiştir.” Süheyb der ki: “Resulullah (sav) bu sözlerinden sonra şu ayeti tilavet buyurdular. (Mealen): “İyi iş, güzel amel yapanlara, daha güzel iyilik bir de ziyade vardır” (Yunus 26). Müslim, İman 297, (181), Tirmizi, Cennet 16, (2555)
- Resulullah (sav)’e: “Sen Rab Teala’nı hiç gördün mü?” diye sordum. “Nurdur, ben O’nu nasıl görürüm” buyurdular. Müslim, İman 291, (178), Tirmizi, Tefsir, Necm, (3278)
- Hazreti Aişe ’ye dedim ki: “Ey anneciğim! Muhammed (sav) Rabbini gördü mü?” Bu soru üzerine: “Söylediğin sözden tüylerim ürperdi. Senin üç hatalı sözden haberin yok mu? Kim onları sana söylerse yalan söylemiş olur. Şöyle ki: Kim sana: “Muhammed Rabbini gördü” derse yalan söylemiş olur. (Hazreti Aişe bu noktada, sözüne delil olarak) şu ayeti okudu. (Mealen): “Onu gözler idrak edemez, O ise gözleri idrak eder” (En’am 103). Devamla dedi ki: “Kim sana derse ki Muhammed yarın olacak şeyi bilir, yalan söylemiştir. Zira ayet-i kerimede (mealen): “Hiçbir nefis yarın ne kesbedeceğini bilemez” (Lokman 34) buyrulmuştur. Kim sana Muhammed’in vahiyden bir şey gizlediğini söylerse o da yalan söylemiştir. Çünkü ayet-i kerimede (mealen): “Ey Peygamber! Sana Rabbinden her indirileni tebliğ et. Şayet bunu yapmazsan Allah’ın risaletini tebliğ etmiş olmazsın” (Maide 67) buyrulmuştur. Lakin Resulullah (sav) Cibril’i (suret-i asliyesinde) iki sefer görmüştür.” Buhari, Tefsir, Maide 7, Bed’ü’l-Halk 6, Tefsir, Necm 1, Tevhid 4, Müslim, İman, 287, (177), Tirmizi, Tefsir, En’am (3070)
- Resulullah (sav): “Ben kıyamet şöyle yakın olduğu halde gönderildim!” buyurdular ve şehadet parmağıyla orta parmağını yan yana gösterdiler. Buhari, Rikak 39, Tefsir, Naziat 1, Talak 25, Müslim, Fiten 132, (2950)
- Resulullah (sav): “Ben kıyametin kopacağı aynı saatte gönderildim. Ancak, şunun şunu geçmesi gibi ben kıyâmet saatini geçip biraz evvel geldim!” buyurdular ve orta parmağı ile şehadet parmağını gösterdiler. Tirmizi, Fiten 39, (2214)
- Ebu’z-Zübeyr, Hazreti Cabir ’den naklediyor: “Resulullah (sav) buyurdular ki: “Bugün doğmuş (canlı olan) hiçbir nefis yoktur ki, yüz sene sonra ölmemiş olsun. Bununla ömrün kısalması kastedilmiştir.” Müslim, Fezailu’s-Sahabe 218, (2538), Tirmizi, Fiten 64, (2251)
- Bir adam Resulullah (sav)’e: “Kıyâmet ne zaman kopacak?” diye sormuştu. Resûlullah (sav) bir müddet sükuttan sonra yanında duran Ezd-i Şenue kabilesine mensup bir çocuğa bakıp: “Bu delikanlı pir-i fani olmadan önce kıyametiniz kopacaktır!” buyurdular. Hazreti Enes der ki: “Çocuk o gün benim akranım idi.” Müslim, Fiten 138, (2953)
- Zî Muhmer ’a Müslümanların Rumlarla yapacağı savaş sorulunca, Resûlullah’tan (sav) şu hadisi nakletmiştir: “Rumlar sizlerle emin bir sulh antlaşması yapacaklar. Sonra, siz ve onlar (başka) bir düşmanla savaşacaksınız ve zafer kazanıp ganimet mallarını alıp (savaştan) salimen galip çıkacaksınız. Sonra savaş yerinden ayrılıp tepeleri bulunan bir çayırlıkta mola vereceksiniz. Orada haç ehlinden (Hristiyanlardan) bir adam haçı havaya kaldırarak: “Haç galip oldu” diyecek, Müslümanlardan bir adam kızarak kalkıp (adamın elindeki) haçı kırıp ezecektir. İşte o zaman Rumlar sulh antlaşmasını bozarak şiddetli bir savaş için toplanacaklar.” İbnu Mâce, bu hadisin, kendisine bir başka vecihten de ulaştığını, hadisin o veçhinde şu ziyadenin olduğunu belirtir: “(Rumlar) şiddetli bir savaş için toplanacaklar. O zaman onlar seksen sancak altında oldukları halde gelirler ve her sancakta on iki bin asker vardır.” İbnu Mace Sünen (4089) – Hds 7238)
- Hazreti Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Şiddetli savaşlar vukûa geldiği zaman Allah mevaliden (Arap olmayan Müslümanlar) öyle bir ordu gönderecek ki atlarının cinsi yönünden Arapların en kıymetlisi ve silah yönünden onların en iyisi olup Allah, İslâm dinini onlarla te’yid (takviye) edecektir.” İbnu Mace Sünen (4090) – Hds 7239)
- Amr İbnu Avf (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Müslümanların silahlarını koydukları yerin en yakını Bevlâ’da olmadıkça kıyamet kopmaz.” Resulullah (sav) sonra: “Ey Ali, ey Ali, ey Ali!” diye nida etti. Hazreti Ali “Annem babam sana kurban olsun, (buyurun ey Allah’ın Resulü!)” dedi. Resûlullah (sav): “Muhakkak ki, sizler Benî Esfar’la (Rumlarla) savaşacaksınız. Sizden sonra gelecek Müslümanlar da onlarla savaşacaklar. Nihayet Allah yolunda hiçbir kınayanın kınamasından korkmayan seçkin Müslümanlar olan Hicaz halkı onlarla savaşa çıkacaklar. Konstantin’i tesbih ve tekbirlerle fethedecekler. Onlar daha önce benzerini elde etmedikleri ganimetler elde edecekler. Öyle ki (dirhem ve dinarları sayıyla değil, kalkanla ölçerek taksim edecekler. Bu sırada biri gelip şöyle diyecek: “Memleketinizde mesih çıktı.” Bilesiniz bu haber yalandır. Artık o haberi tutan (inanan) da pişmandır, ter keden (inanmayan) da pişmandır.” İbnu Mace Sünen (4094) – Hds 7240)
- İbnu Mes’ud anlatıyor: “Biz, Resûlullah ’ın (sav) yanında iken Benî Hâşim’den bir grub genç geldi. Resûlullah (sav) onları görünce, gözleri yaşla doldu ve rengi değişti. Ben: “(Ey Allah’ın Resulü!) şimdiye kadar, mübarek yüzünüzde hoşumuza gitmeyen bir manzara hiç görmemiştik, (şimdi ne oldu da bizi üzen bir ifade ile karşılaşıyoruz?)” dedim. Şu cevabı verdiler: ”Biz öyle bir Ehl-i Beytiz ki, Allah bizim için dünyaya mukabil ahireti tercih etmiştir. Benim Ehl-i Beytim benden sonra bela, kaçırılma ve sürgüne maruz kalacak. Nihayet, meşrık (doğu) tarafından beraberlerinde siyah bayraklar olan bir kavim gelecek. Bunlar hayır (saltanat) isteyecekler, fakat istekleri yerine getirilmeyecek. Bunun üzerine onlar savaşacak. Allah onlara yardım edecek. Bundan sonra istedikleri (hükümdarlık) kendilerine verilecek. Ne var ki, onlar bunu kabul etmeyip emirliği Ehl-i Beytim’den bir adama tevdi edecekler. Bu (Emîr) de, insanlar yeryüzünü daha önce zulüm ile doldurdukları gibi, yeryüzünü adaletle dolduracaktır. Artık sizden kim o güne yetişirse kar üstünde emeklemek suretiyle de olsa onlara varsın (katılsın)” buyurdu.” İbnu Mace Sünen (4082) – Hds 7233)
- Sevbân (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Sizin hazinenizin yanında üç kişi kavga edecek Üçü de bir halifenin evladıdır. Halifelik bunların hiçbirine nasip olmayacaktır. Sonra meşrık (doğu) cihetinden siyah bayraklar (taşıyan bir ordu) zuhur edecek, hiçbir kavmin öldürmediği şekilde sizi öldürecek.” İbnu Mace Sünen (4084) – Hds 7234)
- Hazreti Ali anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Mehdi bizden, ehl-i Beyt’imizdendir. Allah onu bir gecede ıslah eder (yani tevbesini kabul eder, hizmetini yapacak hale getirir. Doğruyu ilham eder ve muvaffak kılar)”. İbnu Mace Sünen (4085) – Hds 7235)
- Hazreti Enes anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Biz Abdulmuttalib’in oğullarıyız. Cennet ehlinin efendileriyiz: Ben, Hamza, Ali, Cafer, Hasan, Hüseyin ve Mehdi.” İbnu Mace Sünen (4087) – Hds 7236)
- Abdullah İbnu’l-Hâris İbni Cez’iz-Zübeydi anlatıyor: “Resûlullah (sav) (bir gün): “Doğudan birtakım insanlar çıkacak ve Mehdi için zemin hazırlayacak” buyurdular. O Mehdi’nin hakimiyetini kastediyor.” İbnu Mace Sünen (4088) – Hds 7237)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Hicaz bölgesinden bir ateş çıkmadıkça kıyâmet kopmaz. Bu ateş Busra’daki develerin boyunlarını aydınlatacaktır.” Buhari, Fiten 24, Müslim, Fiten 42, (2902)
- Resulullah (sav): “Kıyametten önce, Hadramevt’ten -veya Hadramevt denizinden- bir ateş çıkacak, insanları toplayacak” buyurmuşlardı. (Orada bulunanlar): “Ey Allah’ın Resulü (o güne ulaşırsak) ne yapmamızı emredersiniz?” diye sordular. “Size Şam ‘ı yani Suriye’ye gitmenizi) tavsiye ederim” buyurdular. Tirmizi, Fiten 42, (2218)
- Ziyâd İbnu Lebîd (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) bir şey anlatarak: “İşte bu şey, ilmin gitme anlarında olur” buyurdu. Ben: “Ey Allah’ın Resulü! Bizler Kur’ân’ı okur olduğumuz, evlatlarımıza da okuttuğumuz, evlatlarımız da kendi evlatlarına okutur olacakları halde ilim nasıl gider (kaybolur)?” dedim. Resûlullah (sav): “Anasız kalasıca Ziyâd! Ben seni, Medine’nin en fakihlerinden biri bilirdim. Şu, (gözümüzün önündeki) yahudi ve hristiyanlar kitapları olan Tevrat ve İncil’i okudukları halde onların içinde bulunanlarla amel ediyorlar mı? (Demek ki keramet okumada değil, okunanı hayata geçirmekte, yaşamakta ve tatbik etmektedir)” buyurdular.” İbnu Mace Sünen (4048) – Hds 7222)
- Huzeyfe İbnu’l-Yemân (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Elbisenin nakşı silinip gittiği gibi İslâm da silinip gidecek. Öyle ki oruç nedir, namaz nedir, hacc nedir, sadaka nedir? Bilinemeyecek. Bir gecede Allah’ın kitabı götürülecek, ondan yeryüzünde hiçbir şey kalmayacak. Çok yaşlı ihtiyar erkek ve kadınlardan bir kısım insanlar sağ kalıp: “Biz babalarımıza lâ ilâhe illallah kelimesi üzerine yetiştiğimiz için bu kelimeyi söyleriz” diyecekler.” Huzeyfe bu hadisi anlatınca orada bulunan Sıla (r.a) kendisine: “O yaşlılar namaz nedir, oruç nedir, hacc nedir, sadaka nedir bilmezken “Lâ ilâhe illallah” kelimesi onlara bir fayda sağlar mı?” dedi. Huzeyfe (bu söze) cevap vermedi. Ama Sıla bu sorusunu üç kere tekrarladı. Her seferinde Huzeyfe onun sorusuna cevaptan kaçındı. Sonunda üçüncü tekrar üzerine Sıla’ya yönelerek: “Ey Sıla, kelime-i tevhit onları (hiç olsun ebedî) cehennemden kurtarır” dedi ve bunu üç kere tekrar etti.” İbnu Mace Sünen (4049) – Hds 7223)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Güneş, battığı yerden doğmadıkça kıyâmet kopmaz. Batıdan doğunca, insanlar görür ve hepsi de iman eder. Ancak, daha önce inanmamış veya imanın şevkiyle hayır kazanamamış olan hiç kimseye bu iman fayda sağlamaz.” Buhari, Rikak 39, İstiska 27, Zekat 9, Müslim, İman 248, (157), Ebu Davud, Melahim 12, (4312)
- Güneş battığı sırada Mescid’e girmiştim. Resulullah (sav) bana: “Ey Ebu Zerr!” buyurdular. “Şu (güneş batınca) nereye gidiyor, biliyor musun?” “Allah ve Resulü daha iyi bilir!” dedim. “O, Rabbinden secde etmek için izin istemeye gider. Ona izin verilir ve sanki kendisine şöyle denir: “Git geldiğin yerden tekrar doğ.” O da battığı yerden doğar.” Sonra (Ebu Zerr dedi ki: Resûlullah (sav) şöyle kıraat etti:… (Yasin 38). (Ebu Zerr ilaveten dedi ki: “Bu İbnu Mes’ud kıraatidir.” Buhari, Tefsir, Ya-sin 1, Bed’u’l-Halk 4, Tevhid 22, 23, Müslim, İman 250, (159), Tirmizi, Tefsir, Ya-sin, (4225)
- İbnu Ömer (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Aziz ve celil olan Allah, bir insan helak etmek istedi mi, ondan önce hayayı çeker alır. Hayası bir kere gitti mi sen ona artık herkesin nefretini kazanmış bir kimse olarak rastlarsın. Herkesin nefretini kazanmış olarak rastladığın kimseden emanet çekilip alınır (artık o, güvenilmeyen, kuşkulu kişidir). Kişiden emanet (güven) çekilip alınınca ona artık hep hain ve herkesçe hain bilinen biri olarak rastlarsın. Ona hep hain ve hıyanetle bilinen biri olarak rastladın mı, sıra ondan merhametin çekip çıkarılmasına gelmiştir. Ondan rahmetin çıkarıldığı vakit artık ona (Allah’ın rahmetinden) kovulmuş, lânetlenmiş olarak rastlarsın. Ona sen kovulmuş, lânetlenmiş olarak rastlayınca ondan İslâmiyet bağı çözülüp atılır.” İbnu Mace Sünen (4054) – Hds 7224)
- Abdullah İbnu Büreyde (r.a) babası (Büreyde)’den naklediyor: “Resûlullah (sav) beni, Mekke’ye yakın badiyedeki bir yere götürdü. Burası kuru bir yerdi, etrafı da kumdu. Resûlullah (sav): “Dâbbetu’l-arz bu yerden çıkacak” buyurdu. İşaret edilen yerin eni ve boyu birer karıştı.” İbnu Büreyde dedi ki: “Bundan yıllar sonra haccettim. Babam (o sahanın en ve boy uzunluğunda) bir asasını bize gösterdi. Baktım ki, o âsa benim bu âsam ile şu ve bu kadardır.” İbnu Mace Sünen (4067) – Hds 7230)
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR