İlim fazla mesele bilmek ve sormak değildir. Ancak ilmin belirgin bir vasfı vardır ki, o da aldatıcı dünyadan uzaklaşarak ebedilik...
İBNİ ARABİ
- Sufi, kendisini dinleyenlerin anlayışını, kısıtlılıklarını, baskın gizli önyargılarını göz önünde bulundurarak konuşmalı ve hareket etmelidir. İbni Arabi
- İbadetlere neşeli olarak başla.
- Dünyadaki her şeyin Allah katında belirlenmiş bir ecele kadar devam ettiğini bilmemiz, benliğimize izzet kazandırır. İbni Arabi
- Bazen namazda veya oruçta bulamadığın feyzi, belâ ve mihnette bulursun.
- Sıkıntılar mevhibelerin sergisidir. İbni Arabi
- Üstüne ilâhî mevhibelerin yağmasını istiyorsan, fakir ve ihtiyaç hâlini ıslah et. “Sadakalar ancak fukara içindir.” (et-Tevbe, 60)
- Vasıflarını O’nun sıfatlarından yardım gelecek şekilde tahakkuk ettir. Zilletini O’nun izzetini celp edecek şekilde, acziyetini O’nun kudretinden imdat gelecek şekilde ve zaafını O’nun havl ve kuvvetinden yardım görecek surette (düzelt ve) tahakkuk ettirir.
- Bazen istikameti kemâle ermemiş kişi, kerametle rızıklandırılabilir.
- Cenâb-ı Hak sürekli olarak bir işi senin için neticelendirip semerelendiriyorsa, bu, Allah Teâlâ’nın seni o iş üzere ikâme ettiğinin delilidir.
- Bir kişi kendi ihsan ve iyiliğinin bolluğundan bahsedip duruyorsa elinden çıkıveren bir kötülük (onu mahcup edip) susturuverir. Ama Allâh’ın ona ihsanının bolluğundan bahsedip duran kişi, elinden kötülük de zuhur etse susmaz (Allâh’ın ihsanından bahsetmeye devam eder).
- Ehlinin kalb-i nurları sözlerinden önde gider. Böylece nurlandırdıkları yere sözlerinin tesiri de ulaşmış olur.
- Her söz sâdır olduğu kalbin kisvesine bürünmüş hâlde ortaya çıkar.
- Manevi tabir için izin verilmiş kişinin sözleri; dinleyenler tarafından anlaşılır ve onun işaretleri insanlara gayet açık görünür.
- Bazen, izhar etmene izin verilmeyen sırlar, sana nurları sönük bir hâlde görünür.
- Hakikat erbabının ifadeleri ya vecdlerinin coşkunluğu sebebiyle ya da müridi irşad etmek kastıyladır. Birincisi sülûk ehlinin, ikincisi ise tahkik ve temkin ehlinin halidir. İbni Arabi
- Söz ve ibareler dinleyenler topluluğu için azık mesabesindedir. Senin o azıktan nasibin ancak yediğin kadarıdır.
- Bir makamdan, ona yenice gözlerini çevirip bakan kişi de bahsedebilir, o makama çoktan ulaşmış kişi de. Bu ancak basiret ehline açık (bir fark)tır.
- Sâlik, varidat ve ilhamlarını anlatmamalıdır. Bu, hem varidatın tesirini azaltır hem de onun Hakk’a karşı sadakatine mani olur.
- İnsanlardan bir şeyler almak için elini uzatma. Ancak onların suretinde verenin Allah Teâlâ olduğunu görürsen alabilirsin. Bu takdirde de ilmin sana mubah kıldığı kadarını al.
- Bazen arif kişi ihtiyacını Allah’a bile arz etmekten hayâ eder. Çünkü onun takdiriyle yetinmektedir. Bu böyleyken Allah’ın kullarına nasıl olsun da arz-ı ihtiyaç etsin.
- İki iş arasında mütereddit kaldığın zaman nefse daha ağır gelenini tercih et. Zira nefse haktan gayrısı ağır gelmez.
- Nafilelerde acele edip, farzlarda tembel davranmak hevâya uymanın alâmetlerindendir.
- Farz ibadetlerin ifası, sen onları erteleyip durmayasın diye belli vakitlerle sınırlandırılmış; senin irade payın olsun diye de genişçe bir zamana yayılmıştır.
- Allah Teâlâ, kulların sâlih amel işleme arzusunun az olduğunu bildiği için ibadeti farz kılmış ve onları farziyet zincirlerine vurarak cennetine sevk etmiştir.
- Cenâb-ı Hak sana hizmeti (ibadeti) farz kılmakla aslında cennetine girmeyi farz kılmıştır.
- Allâh’ın, kendisini şehvetten kurtarıp gafletten uyandırmasını uzak gören kimse, -hâşâ- O’nun ilâhî kudretini âciz görmüş olur. Allah Teâlâ her şeye muktedirdir. İbni Arabi
- Melekler, insanın bedeninde, organlarında ve kabiliyetlerinde gizlenmiş olan güçlerdir.
- Veliler bilgilerini, peygambere vahiy getiren meleğin aldığı kaynaktan almaktadırlar.
- Senin Tanrın senin aynandır ve sen O’nun aynasısın. Ben sendeyim ve sen de bendesin. Benim kalbimin formu her şeyi kapsar, o Hristiyanların manastırı, putperestin mabedi, gazellerin çayırı, Musa’nın kanununun altarı, sadıkların Kur’anıdır. Aşk benim imanımdır.
- Varlığın kökeni harekettedir. İşte bu yüzden, bu dünyada da, ahirette de yolculuk hiç durmaz.
- Maddeci yaşama tapanlar deniz suyu içenlere benzerler, içtikçe susuzlukları artar.
- Meryem’in suyundan ve Cebrail’in nefesinden w:İsa topraktan yapılmış insan olarak ortaya çıktı. Ruhu özünde saftı ve sınırlanmıştı. Bu nedenle ruhu onun için belirlenen sürede orada bin yıldan fazla kaldı. Bu ruh Allah’tandır, başkasından değil. Bu nedenle ölüleri diriltti ve kilden kuş yaptı. Üst ve alt dünyadaki etkili eylemleriyle Allah’la olan ilişkisi kanıtlandı. Allah onun bedenini ve ruhunu temizledi, ve onu yaratılışta kendi benzeri yaptı.
- Son gerçek insan Şit’in izinde yürüyecek, ilahi hakikatin sırlarını taşıyacak ve ondan sonra doğan olmayacaktır. O, son doğan çocuktur. O erkek çocuğun, ondan önce doğan, kafası ayağında bir kız kardeş olacaktır. Çin’de doğacak ve ülkenin dilini konuşacaktır. Sonra bu ülkenin insanları kısırlaşacaklar, çok fazla evlilik olmasına rağmen çocuk doğmayacaktır. Onları Allah’a çağıracaktır, ama ona uyan olmayacaktır. Allah onu ve inananları yanına alınca, kalanlar doğruyu ve yanlışı bilmeden hayvan gibi yaşayacaklar doğa yasalarına göre hareket edecekler, akıldan ve şeriattan uzaklaşacaklardır. Kıyamet o zaman kopacaktır. İbni Arabi
- Öyle bir denize daldık ki nebiler bile kıyıda kaldı.
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR