Kurbanın Miktarı ne kadardır? Kurban nasıl kesilmeli? Kurbanın Miktarın ‘da nelere dikkat edilmeli? Kurbanın miktarı ile ilgili Resulullah’ın söylediği hadisler...
DUA (DİĞER HADİSLER)
Dua nedir? Dua ‘nın dindeki yeri nedir? Dua ile ilgili Resulullah’ın söylediği hadisler şunlardır;
- Resulullah (sav) akşam olunca şu duayı okurdu: “Elhamdülillah geceye erdik. Mülk de, Allah için geceye erdi. Allah’tan başka ilah yoktur. Tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamdler O’nadır. O, her şeye kadirdir. Rabbim! Bu gecede olacak hayrı, bundan sonra olacak hayrı senden taleb ediyorum. Bu gecede olacak şerden ve bundan sonra olacak şerlerden sana sığınıyorum. Rabbim! Tembellikten, yaşlılığın kötülüklerinden sana sığınıyorum. Rabbim! Cehennem azabından, kabir azabından sana sığınıyorum!” İbnu Mes’ud (r.a) devamla, Resulullah (sav)’ın sabah olunca şu duayı okuduğunu söyledi: “Elhamdülillah sabaha erdik. Mülk de Allah için sabaha erdi”. Müslim, Zikr 75, (2723), Tirmizi, Da’avat 13, (3387), Ebu Davud, Edeb 110, (5071)
- Ebu Selam, Hazreti Enes ’ten (r.a) naklediyor: “Resulullah (sav)’ın şöyle söylediğini işittim: “Kim akşama ve sabaha erdiği zaman: “Rabb olarak Allah’a, din olarak İslama, resul olarak Muhammed (sav)’e razı olduk” derse onu razı etmek de Allah üzerine bir hak olmuştur”. Ebu Davud, Edeb 110, (5072), İbnu Mace, Dua 14, (3870)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kim sabaha erdiği zaman: “Allah’ım, benimle veya mahlukatından herhangi biriyle hangi nimet sabaha ermişse bu sendendir. Sen birsin, ortağın yoktur, hamdler sanadır, şükür sanadır” derse, o günkü şükür borcunu ödemiştir. Kim de aynı şeyler akşama erince söylerse o da o geceki şükür borcunu eda eder”. Ebu Davud, Edeb 110, (5073)
- Hazreti Peygamber (sav) buyurdular ki: “Duaların en faziletlisi arefe günü yapılan duadır. Ben ve benden önceki peygamberlerin söyledikleri en faziletli söz, la ilahe illallahu vahdehu la şerike leh lehü’l’mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve ala külli şey’in kadir. (Allah’tan başka ilah yoktur, O tektir, O’nun ortağı yoktur, mülk O’nundur, hamd O’na aittir. O, her şeye kadirdir) sözüdür.” Muvatta, Kur’an 32, (1, 214, 215), Tirmizi, Da’avat 133, (3579)
- Ey Allah’ın Resulü, dedim, “şayet Kadir gecesine tevafuk edersem nasıl dua edeyim?” Şu duayı okumamı söyledi: “Allahümme inneke afuvvun, tuhibbu’l-afve fa’fu anni. (Allahım! Sen affedicisin, affı seversin, beni affet.) Tirmizi, Da’avat 89, (3508)
- Ümmü Hâkim Bintü Veddâ’ el-Huzâ’iyye (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) şöyle buyurdular: “Babanın duası perdeyi deler (kabul makamına ulaşır).” İbnu Mace Sünen (3863) – Hds 7158)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kim bir belaya uğrayanı görünce şu duayı okursa: “Seni imtihan ettiği şeyde bana afiyet veren ve birçok yarattığından beni üstün kılan Allah’a hamdolsun!” Artık yaşadığı müddetçe bu bela ne olursa olsun ona maruz kalmaktan muaf kılınır.” (Ebü Hüreyre ’nin bir rivayetinde sadece: “…Bu bela ona isabet etmez” denmiştir) Tirmizi, Da’avat 38, (3427, 3428), İbnu Mace, Dua 22, (3892)
- Hazreti Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Kişinin yaptığı dualar içerisinde en hayırlısı şudur: Allahümme innî es’eluke’l-mu’âfâte fid-dünya ve’l-âhireti (Ey Allah’ım! Senden dünya ve ahirette afiyet istiyorum).” İbnu Mace Sünen (3851) – Hds 7153)
- İbnu Abbâs (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Allah bize ve Âd’ın kardeşine rahmet eylesin.” İbnu Mace Sünen (3852) – Hds 7154)
- Resulullah (sav) evinden çıktığı zaman şu duayı okurdu: “Allah’ın adıyla Allah’a tevekkül ettim. Allah’ım! Zillete düşmekten, dalalete düşmekten, zulme uğramaktan, cahillikten, hakkımızda cehalete düşülmüş olmasından sana sığınırız” Tirmizi, Da’avat 35, (3423), Ebu Davud, Edeb 112, (5094), Nesai, İstiaze 30, (8, 268), İbnu Mace, Dua 18, (3884)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Evinden çıkınca kim: “Allah’ın adıyla, Allah’a tevekkül ettim, güç kuvvet Allah’tandır” derse kendisine: “İşine bak, sana hidayet verildi, kifayet edildi ve korundun da” denir, ondan şeytan yüz çevirir.” Tirmizi, Da’avat 34, (3422), Ebu Davud, Edeb 112, (5095), Nesai, İstiaze (8.268)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kişi evine girince şu duayı okusun: “Allah’ım! Senden hayırlı girişler, hayırlı çıkışlar istiyorum. Allah’ın adıyla girdik, Allah’ın adıyla çıktık, Rabbimiz Allah’a tevekkül ettik”. Bu duayı okuduktan sonra ailesine selam versin.” Ebu Davud, Edeb, 112, (5096)
- Resulullah (sav) gök gürleyip, şimşek çakınca şu duayı okurdu: “Allah’ım bizi gadabınla öldürme, azabınla da helak etme, bu azabından önce bize afiyet (içinde ölüm) ver.” Tirmizi, Da’avat 51, (3446)
- Resulullah (sav) ufuk-ı semada bir bulut belirtisi gördü mü işi terk eder, namazda idiyse kısa keser ve şu duayı okurdu: “Allah’ım, bunun şerrinden sana sığınırım.” Yağmur başlarsa: “Allah’ım, bol yağmur, faydalı yağmur (ver)” derdi. Ebu Davud, Edeb, 113, (5099), İbnu Mace, Dua 21, (3889)
- Resulullah (sav) rüzgar estiği zaman şu duayı okurdu: “Allah’ım, senden bunun hayrını ve bunda olan (menfaatların da) hayrını ve bunun gönderiliş maksadındaki hayrı da istiyorum. Bunun şerrinden, bunda olanın şerrinden, bununla gönderilen şeyin şerrinden de sana sığınıyorum.” Buhari, Bed’ül-Halk 5, Tefsir, Ahkaf 2, Edeb, 68, Müslim, İstiska 14, (899), Tirmizi, Da’avat 50, (3445)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Rüzgara küfretmeyin. Hoşunuza gitmeyen bir rüzgar görünce: “Allah’ım, senden bunun hayrını talep ediyorum” deyin.” Tirmizi, Fiten 64, (2253)
- Resulullah (sav)’ın arkasında namaz kılan birisi, namazda hapşırdı ve şu duayı okudu: “Mübarek (hayrı bol), ihlaslı ve çok hamdle Allah’a hamdederiz, ta Rabbimiz razı oluncaya kadar, dünya ve ahiret işindeki rızasından sonra da (hamdimize devam ederiz).” Resulullah (sav) namazdan çıktıktan sonra: “Namazda dua okuyan kimdi?” diye sordu. Ancak okuyan kişi sükut etti. Resulullah (sav) tekrar sordu: “Duayı kim okudu? Zira fena bir şey söylemedi” Bunun üzerine adam: “Bendim, bu dua ile sadece hayır murad ettim” dedi. Efendimiz: “(Duanız) Rahmanın Arşına kadar yükseldi” buyurdu. Ebu Davud, Salat 121, (770, 774), Tirmizi, Salat 296, (404), Buhari, Ezan 115, (muhtasaran), Muvatta, Kur’an 25, (1, 212), Nesai, İftitah 112 (2, 196)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Sizden biri hapşırınca “Elhamdülillah ala külli hal” (Her hal için elhamdülillah) desin. Kardeşi de -yahut arkadaşı da- ona ‘’Yerhamükallah” diye cevap versin. (Kardeşi bunu) kendisi için söyleyince, hapşıran da Yehdikümullah ve yuslih baleküm (Allah size de hidayet versin ve işinizi düzeltsin) desin.” Buhari, Edeb 126, Ebu Davud, Edeb 99, (5033)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Hazreti Davud (as)’un duaları arasında şu da vardır: “Allahım! Senden sevgini ve seni sevenlerin sevgisini ve senin sevgine beni ulaştıracak ameli taleb ediyorum. Allah’ım! Senin sevgini nefsimden, ailemden, malımdan, soğuk sudan daha sevgili kıl.” Ebu’d-Derda der ki: “Resulullah (sav) Hazreti Davud’u zikredince, onu “insanların en abidi (yani çok ve en ihlaslı ibadet yapanı) olarak tavsif ederdi. Tirmizi, Da’avat 74, (3485)
- Hazreti Peygamber (sav) hilali görünce şu duayı okurdu: “Allah’ım, Ay’ın hilal devresini bize bereketli, imanlı, selametli ve İslam üzere geçir. (Ey hilal) benim de senin de Rabbin Allah’tır.” Tirmizi, Da’avat 52, (3447)
- Katade ’ye (r.a) ulaştığına göre, Resulullah (sav) hilali görünce şu duayı okurmuş: “Hayırlı ve istikametli bir ihtilal (devresi diliyorum,)” Bunu üç kere söyledikten sonra, “Seni yaratan Allah’a inandım.” Bunu da üç kere tekrar ettikten sonra: “… Ayını çıkarıp … Ayını getiren Allah’a hamdolsun” dermiş.” (Ebu Davud’un yine Katade’den kaydrettiği bir diğer rivayetinde: “Resulullah (sav), hilali görünce yüzünü ondan çevirirdi” denmektedir.) Ebu Davud, Edeb 111 (5092)
- Resulullah (sav) kaza-yı hacet için helaya girdiği zaman şu duayı okurdu: “Allahümme inni euzu bike mine’lhubsi ve’l-habais. (Allah’ım, pislikten ve (cin ve şeytan gibi) kötü yaratıklardan sana sığınırım.” Buhari, Vudu 9, Da’avat 15, Müslim, Hayz 122, (375), Tirmizi, Taharet 4, (5), Ebu Davud, Taharet 3, (4,5), Nesai, Taharet 18, (1, 20)
- Resulullah (sav) heladan çıkınca: “Gufraneke (affını taleb ediyorum)” derdi. (Tirmizi’nin Hazreti Ali’den kaydettiği diğer bir rivayette şöyle denir: “Resulullah (sav) insanoğlunun avretleri ile cinnilerin gözleri arasındaki perde, kişinin “bismillah” demesidir.”) Ebu Davud, Taharet 17, (30), Tirmizi, Taharet 6, (7), İbnu Mace, Taharet 10, (300)
- Hazreti Aişe (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) şöyle dua ederdi: “Ey Allah’ım! Beni, güzel amel işledikleri zaman (bunun mükâfatıyla) müjdelenen ve hata işlediği zaman da istiğfar eden kimselerden eyle!” İbnu Mace Sünen (3820) – Hds 7144)
- Ebu Zerr (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) bana: “Sana cennet hazinelerinden bir hazineyi haber vereyim mi?” buyurdular. “Evet! Ey Allah’ın Resûlü!” dedim. “La havle velâ kuvvete illa billah (Gerek ibadet için gerek dünyevî işlerim için muhtaç olduğum) bütün güç kuvvet Allah’tandır” de!” buyurdular.” İbnu Mace Sünen (3825) – Hds 7145)
- Fatıma Bintu’l-Hüseyin İbni Ali, büyükannesi Fatımatu’l-Kübra ’dan naklen anlatıyor: “Resulullah (sav) mescide girdiği zaman Muhammed (sav)’e salat (dua) okur, sonra da: “Rabbim! Günahımı affet, rahmet kapılarını bana aç” derdi. Çıkarken de yine Muhammed (sav)’e salat okur, sonra da: “Rabbim! Günahımı affet, lütuf kapılarını benim için aç” derdi. Tirmizi, Salat 234, (314)
- Resulullah (sav) hazretleri buyurdular ki: “Kim, malayani konuşmaların çok olduğu bir yere oturur da, oradan kalkmazdan önce şu duayı okursa bu yerde oturmaktan hasıl olan günahından arınmış olur: Allah’ım! Seni hamdinle teşbih ederim. Senden başka ilah olmadığına şehadet ederim. Senden mağfiret diliyorum, Sana tevbe ediyor (af taleb ediyorum)”. Tirmizi, Da’avat 39, (2329)
- Resulullah (sav) bir cemaatte oturduğu zaman, ashabı için şu duayı okumadan nadiren kalkardı: “Allah’ım! Bize korkundan öyle bir pay ayır ki, bu, sana karşı işlenecek günahlarla bizim aramızda bir engel olsun, itaatinden öyle bir nasip ver ki, o bizi cennete ulaştırsın. Yakininden öyle bir hisse lutfet ki dünyevi musibetlere tahammül kolaylaşsın. Allah’ım! Sağ olduğumuz müddetçe kulaklarımızdan, gözlerimizden, kuvvetimizden istifade etmemizi nasib et. Aynı şeyi bizden sonra gelecek olan neslimize de nasib et intikamımızı, bize zulmedenlerden almışlardan kıl (mazlumlardan değil). Bize tecavüz edenlere karşı bizi muzaffer kıl. Bize, dini musibet verme. Dünyayı, ne asıl gayemiz kıl, ne de ilmimizin son hedefi. Bize merhametli olmayanı bize musallat etme.” Tirmizi, Da’avat 73, (3497)
- Biz Sa’d İbnu Ubade’nin meclisinde otururken Resulullah (sav) yanımıza geldi. Kendisine, Beşir İbnu Sa’d: “Ey Allah’ın Resulü! Bize Allah Teala Hazretleri, sana salat okumamızı emretti. Sana nasıl salat okuyabiliriz?” diye sordu. Efendimiz şu cevab verdi: “Şöyle söyleyin “Allahümme salli ala Muhammedin ve ala al-i Muhammed, kema salleyte ala İbrahime ve barik ala Muhammedin ve ala al-i Muhammedin kema barekte ala al-i İbrahime inneke hamidun mecid (Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in aline rahmet kıl tıpkı İbrahim’e rahmet kıldığın gibi. Muhammed’i ve Muhammed’in alini mübarek kıl. Tıpkı İbrahim’in alini mübarek kıldığın gibi.” (Resulullah ilaveten şunu söyledi): “Selam da bildiğiniz gibi olacak” [Tirmizi dışındaki Kütüb-i Sitte kitaplarında, Ebu Humeyd es-Saidi ’den gelen bir rivayet şöyle: “Ashab sordu: “Ey Allah’ın Resulü sana nasıl salat okuyalım?” Resulullah (sav): “Şöyle söyleyin,” dedi: “Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ezvacihi ve zürriyyetihi kema salleyte ala İbrahime ve barik ala Muhammedin ve ala ezvacihi ve zürriyyetihi kema barekte ala İbrahime inneke hamidun mecid (Allahım! Muhammed’i zevcelerine ve zürriyetine rahmet kıl, tıpkı İbrahim’e rahmet kıldığın gibi, Muhammed’i zevcelerini ve zürriyetini mübarek kıl, tıpkı İbrahim’i mübarek kıldığın gibi. Sen övülmeye layıksın? Şerefi yücesin).” Ka’b İbnu Ucre’den gelen bir rivayet de şöyle: “Resulullah (sav) yanımıza gelmişti: “Ey Allah’ın Resulü,” dedik, “sana nasıl selam vereceğimizi öğrendik. Ama, sana nasıl salat okuyacağız (bilmiyoruz)?” “Şöyle söyleyin!” dedi: “Allahümme salli ala Muhammed’in ve ala al-i Muhammedin kema salleyte ala İbrahime inneke hamidun mecid, Allahümme barik ala Muhammedin ve ala al-i Muhammed, kema barekte ala ali İbrahime inneke hamidun mecid.”] Buhari, Da’avat 33, Enbiya 8, Müslim, Salat 65, 66, 69 (406, 407), Muvatta, Kasru’s-Salat 66, 67, (1, 165, 166), Tirmizi, Tefsir, Ahzab, (3218), Vitr, 20, (483), Ebu Davud, Salat 183, (976, 979, 980, 981), Nesai, Sehv 49, 51, 54 (3, 45, 46, 47, 49)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kim bana (bir kere) salat okursa Allah da ona on salat okur ve on günahını affeder, (mertebesini) on derece yükseltir.” (Yine Nesai’de Ebu Talha ’dan (r.a) gelen bir rivayet şöyle: “Bir gün Resulullah (sav), yüzünde bir sevinç olduğu halde geldi. Kendisine: “Yüzünüzde bir sevinç görüyoruz!” dedik. “Bana melek geldi ve şu müjdeyi verdi: “Ey Muhammed! Rabbin diyor ki: “Sana salavat okuyan herkese benim on rahmette bulunmam, selam okuyan herkese de benim on selam okumam sana (ikram olarak) yetmez mi?”) Nesai, Sehv 55, (3, 50)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kıyamet günü bana insanların en yakını, bana en çok salavat okuyandır.” (Yine Tirmizi’de Hazreti Ali ’den kaydedilen bir rivayette şöyle denir: “Resulullah (sav) buyurdular ki: “Gerçek cimri, yanında zikrim geçtiği halde bana salavat okumayandır.”) Tirmizi, Salat 357, (484), Da’avat 110, (3540)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Yeryüzünde Allah’ın seyyah melekleri vardır. Onlar ümmetimin selamını (anında) bana tebliğ ederler.” Nesai, Sehv 46, (3, 43)
- Hâzım İbnu Harmele (r.a) anlatıyor: “Resûlullah ’a (sav) uğramıştım. Bana: “Ey Hâzım! Lâ havle vela kuvvete illa billah” de! Çünkü bu cümle cennet hazinelerinden biridir” buyurdular.” İbnu Mace Sünen (3826) – Hds 7146)
- Resûlullah ’ın (sav) hâdimi Ebu Selâm anlatıyor: “Resûlullah (sav) şöyle buyurdular: “Akşam ve sabaha erdiği vakit: “Radîtu billahi Rabben ve bi’l-İslâmi dînen ve bi-Muhammedin nebiyyen (Rabb olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan, peygamber olarak Muhammed’den razıyım” diyen bir Müslüman veya insan veya köle yoktur ki, o kimseyi Kıyamet günü razı ve memnun etmek Allah üzerine bir hak olmasın.” İbnu Mace Sünen (3870) – Hds 7159)
- Resulullah (sav) dua ederken şunu söylerdi: “Allah’ım, dinimi doğru kıl, o benim işlerimin ismetidir, Dünyamı da doğru kıl, hayatım onda geçmektedir. Ahiretimi de doğru kıl, dönüşüm orayadır. Hayatı benim için her hayırda artma (vesilesi) kıl. Ölümü de her çeşit şerden (kurtularak) rahat(a kavuşma) kıl.” Müslim, Zikr 71, (2720)
- Resulullah’ın duasının çoğu: “Allahümme atina fi’d-dünya haseneten ve fi’l-ahireti haseneten ve kına azabe’n-nar. (Allah’ım bize dünyada da bir hayır, ahirette de bir hayır ver, bizi cehennem azabından koru” idi. Buhari, Da’avat 55, Tefsir, Bakara 36, Müslim, Zikr 26, (2690), Ebu Davud, Salat 381, (1519)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kim cenneti üç kere isterse, cennet: “Allah’ım onu cennete koy” der. Kim Allah’tan üç sefer ateşe karşı koruma taleb ederse, cehennem: “Allah’ım onu ateşten koru” der.” Tirmizi, Cennet 27, (2575), Nesai, İstiaze 56, (8, 279), İbnu Mace, Zühd 39, (4340)
- Anlattığına göre, “Bir mükateb ona gelerek: “Kitabet borcumu ödemekten aciz kaldım, bana yardım et” dedi. Ona şu cevabı verdi: “Sana, Resulullah (sav)’ın bana öğretmiş bulunduğu bir duayı öğreteyim. (Onu okuduğun takdirde) Sıyr dağı kadar borcun da olsa, Allah onu sana bedel öder. Şöyle diyeceksin: “Allah’ım, yeterince helalinden vererek beni haramından koru. Lütfunla ver, başkasına muhtaç etme.” Tirmizi, Da’avat 121, (3558)
- Resulullah (sav) teheccüt namazı kılmak üzere geceleyin kalkınca şu duayı okurdu: “Allah’ım, Rabbimiz! Hamdler sanadır. Sen arz ve semavatın ve onlarda bulunanların kayyumu ve ayakta tutanısın, hamdler yalnızca senin içindir. Sen semavat ve arzın ve onlarda bulunanların nurusun, hamdler yalnızca sanadır. Sen haksın, va’din de haktır. Sana kavuşmak haktır, sözün haktır. Cennet haktır, cehennem de haktır. Peygamberler haktır, Muhammed (sav) de haktır. Kıyamet de haktır. Allah’ım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana tevekkül ettim. Sana yöneldim. Hasmına karşı senin (burhanın) ile dava açtım. Hakkımı aramada senin hakemliğine başvurdum. Önden gönderdiğim ve arkada bıraktığım hatalarımı affet. Gizli işlediğim, aleni yaptığım, benim bilmediğim, senin benden daha iyi bildiğin hatalarımı da affet! İlerleten sen, gerileten de sensin. Senden başka ilah yoktur.” Buhari, Teheccüt 1, Da’avat 10, Tevhid 8, 24, 35, Müslim, Salatu’l-Müsafirin 199, (769), Muvatta, Kurban 34, (1, 215, 216), Tirmizi, Da’avat 29, (3414), Ebu Davud, Salat 121, (771), Nesai, Kıyamul-Leyl 9, (3, 209, 210)
- Resulullah (sav) teşehhüdden sonra şunu okurdu: “Allahümme inni euzu bike min azabi cehennem ve euzu bike min azabi’l-kabri ve euzu bike min fitneti’d’Deccal ve euzu bike min fitneti’l-mahya ve’l-memat (Allah’ım, ben cehennem azabıdan sana sığınırım. Kabir azabından da sana sığınırım. Deccal fitnesinden de sana sığınırım, hayat ve ölüm fitnesinden de sana sığınırım)”. Ebu Davud, Salat 184, (984)
- Abdullah İbnu Mes’ud (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav), yatağına girince, sağ elini yanağının altına koyar sonra şu duayı okurdu: “Allahümme, kınî azâbeke yevme teb’asu -ev tecme’u- ibâdeke (Allahım! Kullarını yeniden dirilttiğin -veya topladığın- gün beni azabından koru.” İbnu Mace Sünen (3877) – Hds 7160)
- Resulullah (sav), bir adamın şöyle söylediğini işitti: “Allah’ım, şehadet ettiğim şu hususlar sebebiyle senden talep ediyorum: Sen, kendisinden başka ilah olmayan Allah’sın, birsin, samedsin (hiçbir şeye ihtiyacın yok, her şey sana muhtaç), doğurmadın, doğmadın, bir eşin ve benzerin yoktur.” Bunun üzerine Efendimiz (sav) buyurdular: “Nefsimi kudret dinde tutan Zat’a yemin olsun, bu kimse, Allah’tan İsm-i Azamı adına talepte bulundu. Şunu bilin ki, kim İsm-i Azamla dua ederse Allah ona icabet eder, kim onunla talepde bulunursa (Allah ona dilediğini mutlaka) verir.” Tirmizi, Da’avat 65, (3471), Ebu Davud, Salat 358, (1493)
- Resulullah (sav) bir adamın: “Ey Allah’ım, bir ve samed olan, doğurmayan ve doğurulmayan, eşi ve benzeri de olmayan Allah adıyla senden istiyorum. Günahlarımı mağfiret et, sen Gafursun, Rahimsin!” dediğini işitmişti, hemen şunu söyledi: “O mağfiret edildi. O mağfiret edildi. O mağfiret edildi!” Ebu Davud, Salat 184, (985), Nesai, Sehv 57, (3, 52)
- Bir adam şöyle dua etmiştir “Ey Allah’ım , hamdlerim sanadır, nimetleri veren sensin, senden başka ilah yoktur. Sen semavat ve arzın celal ve ikram sahibi yaratıcısısın, Hayy ve Kayyumsun (kainatı ayakta tutan hayat sahibisin.) Bu isimlerini şefaatçi yaparak senden istiyorum!” (Bu duayı işiten) Resulullah (sav) sordu: “Bu adam neyi vesile kılarak dua ediyor, biliyor musunuz?” “Allah ve Resulü daha iyi bilir?” “Nefsimi kudret elinde tutan Zat’a yemin ederim ki, o Allah’a, İsm-i Azam’ı ile dua etti. O İsm-i Azam ki, onunla dua edilirse Allah icabet eder, onunla istenirse verir.” Tirmizi, Da’avat 109 (3538), Ebu Davud, Salat 368, (1495), Nesai, Sehv 57, (3, 52)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Allah’ın İsm’i Azam’ı şu iki ayettedir: 1- İlahınız, tek olan ilahdır, ondan başka ilah yoktur, O Rahman ve Rahim’dir.” (Bakara 163). 2- Al-i İmran süresinin baş kısmı: Elif-Lam-Mim. O Allah ki, O’ndan başka ilah yoktur, O Hayy ve Kayyumdur” (Al-i İmran 1-3). Ebu Davud, Salat 358, (1496), Tirmizi, Da’avat 65, (3472)
- Resululah (sav) buyurdular ki: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları ezberlerse cennete girer. Allah tektir, teki sever.” (Bir rivayette: “Kim o isimleri sayarsa cennete girer” buyurmuştur. Buhari hadisi bu lafızla tahric etmiştir. Müslim’de “tek” kelimesi yoktur) [Tirmizi’nin rivayetinde Resulullah (sav) Allah’ın isimlerini şöyle yazdı: (“O Allah ki O’nda başka ilah yoktur. Rahman’dır. Rahim’dir, El-Meliku’l-Kuddusu, es-Selamu, el-Mü’minu, el-Müheyminu, el-Azizu, el-Cebbaru, el-Mütekebbiru, el-Haliku, el-Bariu, el-Musavviru, el-Gaffaru, el-Kahharu, el-Vehhabu, er-Rezzaku, el-Fettahu, el-Alimu, el-Kabizu, el-Basitu, el-Hafidu, er-Rafiu, el-Muizzu, el-Müzillu, es-Semiu, el-Basiru, el-Hakemu, el-Adlu, el-Latifu, el-Habiru, el-Halimu, el-Azimu, el-Gafuru, eş-Şekuru, el-Aliyyu, el-Kebiru, el-Hafizu, el-Mukitu, el-Hasibu, el-Celilu, el-Kerimu, er-Rakibu, el-Mucibu, el-Vasiu, el-Hakimu, el-Vedudu, el-Mecidu, el-Baisu, eş-Şehidu, el-Hakku, el-Vekilu, el-Kaviyyu, el-Metinu, el-Veliyyu, el-Hamidu, el-Muhsi, el-Mubdiu, el-Muidu, el-Muhyi, el-Mümitu, el-Hayyu, el-Kayyumu, el-Vacidu, el-Macidu, el-Vahidu, el-Ahadu, es-Samedu, el-Kadiru, el-Muktediru, el-Muahhiru, el-Evvelu, el-Ahiru, ez-Zdhiru, el-Batinu, el-Vali, el-Müte’ali, el-Berru, et-Tevvabu, el-Müntekimu, el-Afuvvu, er-Raufu, Maliku’l-Mülki, Zü’l-Celali ve’l-İkram, el-Muksitu, el-Camiu, el-Ganiyyu, el-Muğni, el-Mani’, ed-Darru, en-Nafiu, en-Nuru, el-Hadi, el-Bediu, el-Baki, el-Varisu, er-Reşidu, es-Saburu.”) İsimleri bu şekilde, sadece Tirmizi saymıştır.] Buhari, Da’avat 68, Müslim, Zikr 5, (2677), Tirmizi, Da’avat 87, (3502)
- El-Kâsım (İbnu Abdirrahman) (r.a) demiştir ki: “Allah’ın, duada şefaat kılındığı taktirde, o duayı kabul ettiği ism-i âzamı şu üç surededir: Bakara, Âl-i İmran ve Tâ-Hâ. Ebu Ümâme ’tan (r.a) yapılan bir rivayette, bunun benzeri Resûlullah ’dan (sav) merfu olarak gelmiştir. İbnu Mace Sünen (3856) – Hds 7155)
- Hazreti Aişe (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) şöyle yalvardılar: “Allah’ım! Ben, senin pak, güzel, mübarek ve yüce nezdinde en sevimli olan, onunla dua edildiği taktirde hemen icabet ettiğin, onunla senden istenince hemen verdiğin, onunla rahmetin talep edilince rahmetini esirgemediğin, onunla kurtuluş talep edilince kurtuluş verdiğin isminle senden istiyorum.” Hazreti Aişe’nin belirttiğine göre, bir başka gün Resulullah’ın (sav), kendisine “Eş Aişe! Kendisiyle dua edildiği taktirde icabet ettiği ismi, Allah’ın bana gösterdiğini sen biliyor musun?” diye sormuştu. Hazreti Aişe der ki: “Ben: “Ey Allah’ın Resûlü! Annem babam sana feda olsun, onu bana da öğret!” dedim. “Ey Aişe onu sana öğretmem uygun düşmez!” buyurdu. Bu cevap üzerine ben de oradan uzaklaşıp bir müddet tek başıma oturdum. Sonra kalkıp, başını öptüm ve: “Ey Allah’ın Resulü! Onu bana öğret” diye ricada bulundum. O yine: “Onu sana öğretmem uygun olmaz, ey Aişe! Onunla senin dünyevî bir şey talep etmen uygunsuz olur” buyurdu.” Hazreti Aişe devamla der ki: “Ben de kalkıp abdest aldım, sonra iki rek’at namaz kıldım, sonra: “Allah’ım! Sana Allah isminle dua ediyorum. Sana Rahmân isminde dua ediyorum. Sana Birrurrahîm isminle dua ediyorum. Sana bildiğim ve bilmediğim güzel isimlerinin hepsiyle dua ediyorum. Bana mağfiret et, rahmet eyle” diye dua ettim.”Aişe devamla der ki: “Bu duam üzerine Resûlullah (sav) güldü ve: “İsm-i âzam, senin yaptığın şu duanın içinde geçti” buyurdu.” İbnu Mace Sünen (3859) – Hds 7156)
- Hazreti Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Allah Teâla hazretlerinin doksan dokuz ismi vardır, yüzden bir eksik. O, tektir, teki sever. Kim bu isimleri ezberlerse cennete girer. Onlar şunlardır: Allah, el-Vahid, es-Samed, el-Evvel, el-Âhir, ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Hâlık, el-Bâri, el-Musavvir, el-Melik, el-Hakk, es-Selâm, el-Mü’min, el-Müheymin, el-Aziz, el-Cebbâr, el-Mütekebbir, er-Rahmân, er-Rahîm, el-Latif, el-Habîr, es-Semî’, el-Basir, el-Alîm, el-Azîm, el-Bârr, el-Müte’âl, el-Celîl, el-Cemîl, el-Hayy, el-Kayyûm, el-Kâdir, el-Kâhir, el-Aliyyu, el-Hakîm, el-Karîb, el-Mucîb, el-Ganiyyu, el-Vehhab, el-Vedûd, eş-Şekûr, el-Mâcid, el-Vacid, el-Vâli, er-Râşid, el-Afuvvu, el-Ğafûr, el-Halîm, el-Kerîm, et-Tevvâb, er-Rabb, el-Mecîd, el-Veliyyu, eş-Şehîd, el-Mübîn, el-Bürhân, er-Ra’ûf, er-Rahîm, el-Mübdiu, el-Mu’îd, el-Bâis, el-Vâris, el-Kaviyyu, eş-Şedîdu, ed-Dârru, en-Nâfi’u, el-Bâki, el-Vâkî, el-Hâfıd, er-Râfi’, el-Kâbıd, el-Bâsıt, el-Mu’ızzu, el-Müzillü, el-Muksıt, er-Rezzâk, Zül-Kuvve, el-Metîn, el-Kâim, ed-Dâim, el-Hâfız, el-Vekîl, el-Fâtır, es-Sâmi’, el-Mu’tî, el-Muhyî, el-Mümît, el-Mâni’, el-Câmi’, el-Hâdî, el-Kâfi, el-Ebed, el-Âlim, es-Sâdık, en-Nûr, el-Münîr, et-Tâmm, el-Kadîm, el-Vitru, el-Ahadu, es-Samedu, ellezi lem yelid velem yûled ve lem yekün lehu küfüven ahad.” Zührî der ki: “Bana birçok ilim ehlinden ulaştığına göre, bu Esmâu Hüsna’nın okunmasına “Lâ ilahe illallahu vahdehu lâ şerike leh. Lehü’l Mülkü ve Lehü’l-Hamdu bi-yedihi’l-Hayr ve huve ala külli şeyin kadîr, la ilahe illâ’llahu, lehû’l-Esmâu’l-Hüsnâ” diye başlanmalıdır.” İbnu Mace Sünen (3861) – Hds 7157)
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR